22 Haziran 2020 Pazartesi

"ULU HAKAN" DÖNEMİ, 'MAARİF MÜDÜRÜ'NÜN OĞLU, 'DERTLİ' GİTMİŞ...

"ULU HAKAN" DÖNEMİ,
"MAARİF MÜDÜRÜ"NÜN OĞLU,
"DERTLİ" GİTMİŞ....

"Dün", "iftar saati"ne yakın bakabildiğim ve görebildiğim , rutin "sosyal medya okumaları"mda, "cennet âsâ" /"cennet gibi" "Terme Sehri"mize dair çok ehemmiyetli bir "haber" de dolaşıyordu.
"IHA" mahreçli "haber"de;"Restorasyonu tamamlanıp, ibadet etmeye hazır" hâle getirilmiş; velâkin "Büyük Salgın","Covid-19 Musibeti","Kızıl Çin Virüsü" sebebiyle henüz "ibadet edilemeyen" "Terme Ahşap/Tahta Pazar Camiî"nin "restorasyon çalışmasında; yerin 1 metre altından çıkarıldığı ve çalışmalar sonrasında avlu duvarının dışarısına bırakılan mezar taşını, vatandaşların bulup, ilgililere haber verdiği ve bulunan tarihî mezar taşının ise "Terme Belediyesi Fen İşleri Santiyesi"ne bırakıldığı"(*) haberi ile âdeta çalkalanıyordu.
"YAZI LİSÂNI/YAZI DİLİ OSMANLICA"
Büyük bir açlıkla çalışma masama oturmuş; "okuya-yazma biliyorum" diye,"ecdadımın mezar taşındaki yazıyı" okumaya gayret ediyordum.
Heyhat! "Medine-i İstanbul Yıllarım"da;"Hayrat Vakfı-MEB Işbirliği" ile "Fatih Semti"nde tertiplenen; "Birinci ve İkinci Kur Osmanlıca Çalışmamı", çok başarılı bir şekilde tamamlamış olmama rağmen; hattâ "Medine-i İstanbul Dışı"nda,"Taşra"da da olduğum zaman diliminde;"Diyanet TV Osmanlıca Dersleri"nin; "Üçüncü ve Dördüncü Kur"larını;bir "Ramazan-ı Şerif Ayı"nda tamamlamış olmama rağmen; "sökemiyordum..."
Çünkü "ara verince","sürekli pratik yapamayınca",'Yazı Lisânı/Yazı Dilimiz Osmanlıca" da unutuluyordu.
Sizler, öyle "propagandalara" bakmayın;"Kur'an-ı Kerim okumasını bilirseniz; hemencecik "Osmanlica" okuyabilir ve yazabilirsiniz" denilmesine..
"Yazı Lisânı/Yazı Dili Osmanlıca", hem Türkçe'den; hem Arapça'dan ve hem de Farsca'dan mürekkep bir "yazı lisânı/yazı dili..."

Çok ciddî gayret sarfetmek ve unutmamak için de alakayı yüksek tutmak gerekiyor.
Bulunan "tarihî mezar taşı" üzerindeki "Osmanlıca" ifadeleri okuma gayretine devam ettim."İlk satırı"nda,"Huvel Baki" yani "Baki olan Allah'tır" cümlesini okudum. Diğer cümlelerin ise bir "şiiri", bir "dörtlük"ü meydana getirdiğini anladım ve kavradım.
"Son cümle"nin ise "Ruhuna El Fatiha-1302" olduğunu da öğrendim.
"Hicrî 1302 yılı"nı, "miladî yıla çevirdim"; "1885 Miladî Yılı"na tekabül ediyordu.
"1885'li Yıllar"; "Osmanlı Devleti"mizin "Ulu Hakan Dönemi"ne; "Payitaht Abdülhamid Han Dönemi"ne karşılık geliyordu..."Kronolojik" olarak...
Zaten "Kronolojik" olarak da;"Terme Ahşap/Tahta Pazar Camii" miz de; ""Ulu Hakan Dönemi"ne;"Sultân Abdülhamid-i Sani Han/Sultân İkinci Abdülhamid Han Dönemi"ne tekabül ediyordu.
"Kronolojik" olarak da; "maddî bulgular" olarak da;'Sultân Fatih Tarafından Yaptırılmış Olması" da mümkün değildi...
Ne yapmalıydım? Kimden "yardım" almalıydım?
Aklıma "üye" olduğum "Osmanlıca Okuyorum Grubu" geldi ve hemencecik, "üç üye"ye,"tarihî mezar taşı"nin fotoğrafını gönderip;"Latincesi"ni istedim.
Bir de aklıma,"Arap Dili ve Edebiyatı Öğretmeni" meslektaşım,"Ülküdaşım" Cafer CAN Bey geldi. Hemencecik ona da "mesenger" den mesaj ile "tarihî mezar taşı"nın fotoğraflarını gönderdim.
Doğrusu "üye" olduğum "Osmanlıca Okuyorum Grubu"; pek ümid ettiğim gibi çıkmadı amma yine de ilgisiz kalmamışlar; okudukları kadarı ile cevap göndermişlerdi.
"ULU HAKAN DÖNEMİ" "MAARİF MÜDÜRÜ"NÜN OĞLU, "DERTLİ" GİTMİŞ...

Ve "Sahur Yemeği" sonrası, baktım ve gördüm ki; meslekdaşım;"Ülküdaşım" Cafer Beğ;"Latince Anlamı"nı,"Latin Türkçesi Anlamı"nı göndermişti:
" Huvel Baki
Ah! Kim Âlem içinde şâ'dân olmadım.
Çaresiz derde düştüm, bir dermân bulamadm.
Bir sır gibi geldim, mihmân olamadım.
Maarif Müdürü Kâzım Efendi'nin mahdumu, merhum Muhammed Cemil Efendi'nin ruhu için el- fâtiha 1302 senesi."
(Silik yerde nereli olduĝu yazılı okunamadı)
"Şa'dân" yani "bahtiyar, sevinçli" demek.
"Mihmân" yani "misafir"; "değerli misafir" demek...
"Mihmândarlık";"Değerli misafirleri; resmî misafirleri ağırlayan;gezdiren; onlara kılavuzluk yapan görevli kimse" demek...
"Mahdum", "oğul, erkek evlad" demek.
Yani bulunan "tarihî mezar taşı"ndaki "Osmanlıca" yazıda, "Baki olan Allah'tır"dan sonra,şu deniliyor:"-Ah! Âlem içinde; dünyada yaşarken; dünya hayatımda, bahtiyar, sevinçli; şa'dân olamadım.
Çaresiz derde düştüm, çaresiz hastalığa yakalandım; bir derman bulamadım; bir ilaç bulamadım.
Dünyaya, "bir sır gibi" geldim.Fakat mihmandarların ağırladığı "değerli misafir" olamadım; "mihmân" olamadım."
Bütün bunları kim diyor?
Bu "dünya hayatı"ndan; "ahiret hayatı"na "dertli göçmüş" olan; "1885 Yılı"nın;'Ulu Hakan Dönemi"nin "Maarif Müdürü";"Millî Eğitim Müdürü"Kazım Efendi'nin oğlu, mahdumu, merhum Muhammed Cemil Efendi" diyor...
"Ahiret'e dertli göçen" Muhammed Cemil Efendi...
ELHASIL:
"1885 Yılı"nda, "Ulu Hakan Dönemi"nde,"Terme Maarif Müdürü","Terme İlçe Millî Eğitim Müdürü" Kazım Efendi kimdi? Mahdumu, oğlu "dertli" merhum Muhammed Cemil Efendi kimdi?
"Araştırmak lazım..."
Geçen senelerde,"Samsun TÜYAP Kitap Fuarı"nda; "hasbihal" ettiğimiz;"Anadan Doğma Osmanlı"dan,"Devrimciliğe" uzanan sergüzeşt-i hayat sahibi; ömrü "hastane"lerde ve "hapishane"lerde geçmiş; meşhur Rıfat ILGAZ'ın mahdumu,oğlu Aydın Bey de; "Dedelerinin kabrinin, mezarının;"Terme Ahşap/Tahta Pazar Camii Avlusu"nda olabileceğini "iddia" etmişti.
Bu "son restorasyon"da da, bir "maddî bulgu" da bulunamadı herhalde.
01 Mayıs 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Dip Not:
(*): 30 Nisan 2020 tarihli ,"Samsun Mahallî Basını" ile bazı "Samsun Haber Siteleri"

Hiç yorum yok: