23 Haziran 2020 Salı

HÂLÂ "12 EYLÜL 1980" ÖNCESİNE, "SAĞ-SOL KAVGASI" DİYEN, 'AHMET DOĞAN İLBEY"LER VAR...

HÂLÂ "12 EYLÜL 1980" ÖNCESİNE, "SAĞ-SOL KAVGASI" DİYEN, 
'AHMET DOĞAN İLBEY'LER VAR...

"Kendi devirlerinde milletiyle bütünleşen ve yüreklerde millî bir vicdan olarak yer eden şairlerdendir Abdurrahim Karakoç. 1970'li yılların “sağ-sol” kavgası ortamında en keskin solcuların onun birçok şiirini vecd ve heyecanla ezbere okuduklarına âcizane şahitliğim çoktur."(Ahmet Doğan İLBEY, Bir Devrin Şâiri Abdurrahim KARAKOÇ, Yeni Söz Gazetesi,10 Haziran 2020)
Dünkü yazısında; "Muhsin Abi"nin Gazetesi";"Gündüz Gazetesi"nin (eski) muharriri Ahmet Doğan İLBEY, aynen böyle yazdı:"...1970'li yılların 'sağ-sol" kavgası ortamında...."
"12 Eylül 1980" öncesine, "1970'li yıllar"daki "olayları"; hâlâ "Sağ-Sol Kavgası" veya "Sağ-Sol Çatışması" şeklinde "değerlendirenlere", açıkcası "Büyük Öfke";"Fikir Öfkesi" duyuyorum.
Böyle bir "değerlendirmeyi"; yapsa yapsa, "Wikipedia Zihniyetliler" yapabilir...
"Ahmet Doğan İLBEY"ler; "Wikipedia Zihniyetli" mi yoksa?
Hâlâ İLBEY'ler gibi düşünenler var ise; lütfen, aşağıdaki "değerlendirmeyi" de, bir zahmet okumalarını tavsiye ederim.
"Anadolu Şımarığı, bencileyin Müslüman Türkler"in de, altına rahatlıkla imzasını alabileceği bir "değerlendirme" yazısı.
Kaldı ki; "İstihbaratçı Mahir KAYNAK"lar da;"12 Eylül 1980 öncesi,"Komünizm Tehlikesi" yoktu; 'Kızıl Tehlike' yoktu." 'değerlendirmesi" de-ki "FETU" nun yayın organı dönemin "Zaman Gazetesi" de, böyle "değerlendirmeleri", 'Logo üstleri"nden, "Sürmanşetler"den de paylaşarak; âdeta "bayraklaştırıyorlardı..."- halteylemiş bir "değerlendirme" idi...
" MEMLEKETİN HÂLİ
Ülkemizde, 1977’den itibaren yaşananların, şiddeti her geçen gün biraz daha artan, "düşük yoğunluklu bir iç savaş" olduğunu, ilk zamanlar, pek idrak edecek çağda değildim. Amma Ortadoğu'daki "sömürdüğü enerji kaynakları"nı korumak için;Türkiye’nin, kendi bağlılığında kalmasını isteyen "Amerika" ile bizi kendi saflarına almaya çalışan "Sovyetler", ülkemiz için çarpışıyordu. "Demirel İktidarı"nın, etik olmayan "Güneş-Motel Transferleri"yle 
düşürülmesinin ardından kurulan, "Yamalı Ecevit Hükûmeti"nin, tecrübesiz 
siyaseti, kısa sürede insanlarımızı, ülkemizi paylaşma savaşı yapanların, taraftarı yaptı.
Devlet kurumları da, içlerine sızmış "ajanlar"ın faaliyete geçmesi ile kısa 
sürede bu kavganın içinde yer aldılar. Her siyasî grup; benimsediği stratejinin gereklerini uygulamaya koyuldu. Savaşın malzemesi yapılan bu millet, bir birine düşürülmüştü.
Amerika aynı Pakistan’daki Ziya ül Hak gibi,bir "darbe"yaptırmak için; ordu'yu hazırlarken; Sovyetler de, aldatılmışların yönetimindeki illegal örgütleri iç savaş çıkartmaya kışkırtıyordu. "Kahramanmaraş Olayları" bahanesiyle ilan edilen "Sıkıyönetim"; aslında "Amerika’nın Darbe Heveslisi Cuntacıları","işbaşına" getirerek; "kontrolü elinde tutma çabası"ndan, başka bir şey değildi.
Karşı atak gecikmedi. 1979 yılı başında, Hasan Fehmi GÜNEŞ’in "İçişleri Bakanı" olması ile "çatışmalar"; "kanlı bir iç savaş"a dönüştü. Çünkü, "İktidar Partisi"ndeki, "Sovyet-Rus taraftarları", Ülkücü Hareket'i, “Anarşinin Kaynağı” olarak ilân etmişlerdi. Artık “Faşizme Karşı Cephe” oluşturmuş DİSK, POL-DER gibi yüzlerce "Komünist Dayanışma Grubu", "İktidar Safları"nda, "Ülkücü Hareket"e karşı, "Açık Bir Savaş". başlatmışlardı.
Evet, biz, "Komünizm"e de, "Sovyet-Ruslar"a da "karşı"ydık. Amma, "Ne İktidardık, Ne de ,Türkiye’nin Amerika’ya Bağlılığı"ndan, memnunduk. Biz,“Ne Amerika! Ne Rusya! Ne Çin! Her şey, Türk’e göre ,Türk Tarafından ,Türk İçin!” diyen, "Türkiye’nin Tam Bağımsızlığını(İstiklâl-i Tam) Savunan, Türk Milliyetçileriydik."
Amma artık, "oluk oluk kanlarımız" akıtılıyordu. Her gün, yurdun dört bir 
yanında, "Ülküdaşlarımızın Şehid" edilmesi yetmezmiş gibi; "Karakollar" da, "Ülkücü İşkence Merkezleri"ne dönüştürülmüştü. Kısa sürede, "Binlerce 
Ülkücü", "Cezaevleri"ne dolduruldu. Hayatımız; "Hastane-Hapishane- Mezarlıklar" arasına geçiyordu.
"Sıkıyönetim"in ilân edilmesi, aynı zamanda, "Generallere, İktidar Yolunun
Açılması" demekti. Makam ve koltuk düşkünü “Our boys”lar, ülkede, "İç Güvenliği" sağlamak ve "Milletin Kavgası"na, bir "son vermek" için; çok da, uğraşmadılar. Nitekim, "siyasî olaylar"; "Sıkıyönetim"in gelmesi ile birlikte, azalacağına, kat be kat artmıştı. "Eşgüdüm" adı altında oynanan bu "oyun"; "Binlerce Ülküdaşımızın Şehid" olmasına, "sakat" kalmasına, "istikbalini 
kaybetmesine", sebep oluyordu.
İşte, bu "Savaş"ın, "Kanlı Cepheleri"nden birisi de, Adana’daydı. Çünkü, "Polis- Komünist İşbirliği"yle, "Ülkücüler Katledilirken"; "Askerler de, İktidara Gelme Hayalleri"yle, olanları "seyrediyorlardı."
"Savaş" olan yerde, her zaman, canını sebil edenler olduğu gibi; canının 
derdine düşenler de olur. "Canının derdine düşenler" arasından da; "korkaklar, hâinler, muhbirler" çıkar. "Canını sebil edenler"ise; "kahramanlarımızdır." Onlar, "şehidlerimiz ve gazilerimiz"dir. "Şehidlerimiz"e, Allah’tan rahmet dilerken; "Gazilerimiz"i, sevgi ve saygıyla selamlıyorum."(Recep KÜÇÜKİZSİZ,"Hâtıralar",Basılma-Kitaplaşma Merhalesinde...)

11 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.Com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Hiç yorum yok: