30 Ocak 2019 Çarşamba

"METAL YORGUNLUK" YAŞAYAN 'SAMSUN MEDYASI'NI, 'ÇEKİ-DÜZEN ÇALIŞMALARI / YENİ DİZAYN UYGULAMALARI' DA KURTARAMADI...


“METAL YORGUNLUK” YAŞAYAN “SAMSUN MEDYASI”NI,
‘ÇEKİ-DÜZEN ÇALIŞMALARI/ YENİ DİZAYN UYGULAMALARI” DA KURTARAMADI…





Son senelerde, “metal yorgunluk içerisinde”(*) olduğunu, tabiri caizse bir “medya tabibi” olarak müşahede ettiğimiz “Samsun Medya”sını, geçen aylarda yapılan “çeki-düzen uygulamaları”, “yeni dizayn çalışmaları” da kurtaramadı…

Ekseriyetinin “Büyük Şehir Belediyesi Finansörlüğü”nde ‘yayınlarını sürdürdükleri dillendirilen” “Yazılı Basın ile Haber Aks Tv” gibi hattâ “Akasyam haber” gibi “web siteleri” ile ve hattâ “Samsun’un İlçelerindeki Yerel Medya”nın da, bu yaşanılan “Metal Yorgunluk”tan payını da aldıkları, yine, tabiri caizse “medya tabibi”olarak da, tarafımdan “tesbit” ve “teşhis” edilmiştir…

Üstelik, ” finans kaynaklarınının kendileri” olduklarını ‘dillendiren’ “Samsun Denge Gazetesi”ndeki “milliyetçi, maneviyatçı, demokrat”, “KUKUL HOCA” ve “KAYIKÇI” gibi şahsiyetlerin de, “niçin gazeteden atıldıkları”nı da, yine tabiri caizse “medya tabibi” olarak da, hâlâ bilememekteyim.

Bu mes’elede, adı zikredilen gazetenin yetkilileri de, “kamuoyu”nu hâlâ bilgilendirmemişlerdir…

Şöyle bir “Samsun Yazılı Basın”ın ‘cemaziyelevvelleri”ni hatırladığımızda ise, bazıları, adeta “bölge gazeteleri” olarak da, haber ve gazete tekniği olarak da, hadi diyelim “Ulusal Basın” kıvamında olduklarına dair de “övünmeler” yaşamışlardır…

Velâkin “cemaziyelevveleri”ne “bütüncül” baktığımızda ise; meselâ “Samsun’da Yaşanılan Yolsuzluklarla Mücadele Mes’elesi”nde, adeta bir “gizli el” tarafından, “Buraya kadar” dercesine, “Yolsuzluk Kanıtlı Flash Bellekler Mezarda Gömülü Bulundu” haberine kadar gitmekte ve sonrasında “yayın politikalarının ise değiştiği” görülmüştür…

“Karadeniz  Bölgesi”nin başka “illeri”ndeki gibi, Türkiye’mizin yaşadığı, “Dış Güçler”in ve “İsmet’siz Toplumun Elebaşları”nca, hâlâ “körüklenen” “İktisadî Buhranlar”ımız ile “Kağıt Sektörü”nde yaşanılan sıkıntılar ve “fiyat ayarlamaları”(!) neticesi sonrası “birliktelikler yapmayan” veya “yayın periyotları”nı ve hattâ “sayfa sayılarını” ve hattâ “fiyatları”nı değiştirmeyen “Samsun Medyası”nı  teşkil eden; ilçeleri dahil “Samsun Yazılı Basını”nın, “son tahlil”de, “mevcut durum analizi” ile de, yine tabiri caizse “medya tabibi” olarak da,;  “metal yorgunluk”tan ta öte “kokuşmuşluklar” yaşadıkları, bu sebeble de, yine tabiri caizse, son ayların da “moda” tabiri ile de “süresiz istirahat raporu” verilmesi elzem olduğu neticesine varılmıştır.

Meselâ, “metal yorgunluk” veya “kokuşmuşluk” ‘tesbit”ve “teşhis” edilemeyen bir “Ordu Medyası”nın da eline, “Samsun Medyası”nın su dökemeyeceği de , “elleri kalem tutanlardan” biri ve “medya tabibi” olarak da, ‘tesbit’ve ‘teşhis’ edilmiştir…


ÇÂRE:

Başta “Samsun Haber AKS TV Kanalı” olmak üzere; ilçelerdeki “Yerel Basın” da dahil, “Samsun Medyası”nın “para muslukları”, “tasarruf tedbirleri çerçevesinde kesilmeli”dir…
“Samsun Medya” mensuplarına da, “süresiz istirahat raporu” verilmelidir…

Samsun “efkâr-ı umumiyesi”, Samsun “kamuoyu” ve “Samsun Halkı”, il ve ilçelerindeki de dahil; “haber ihtiyaçları”nı, hadi diyelim “Ulusan Basın”ın “Samsun il ve ilçeleri bölümleri”nden karşılamalarını da tavsiye ederim…

“Tavsiye ederim…”

Bilhassa, “elleri kalem tutanlar”dan biri olarak; her ne kadar bir “yerel seçim süreci”nde de olsak; “Samsun Medyası”nın, yaşadığı “Metal Yorgunluğa Çare” olarak da uygulanan, “çeki düzen çalışmaları” ve  “yeni dizayn uygulamaları”, “metal yorgunluklarına çare olamamış”, “hep pis siyaset, hep pis siyaset” dedirtecek kertedeki “kokuşmuşlukları” da, burnumuzun direklerini sızlatmış, aşırı bıkkınlık ve tiksinti verme kertesine kadar getirmiştir…
Vesselâm…

Terme, 30.01.2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Dip Not:

(*): İsmet GÜLTEKİN, “Samsun Basını ‘Metal Yorgunluk’ İçerisinde, 04.02.2018

TÜRKÜSÜ OLMAYAN ŞEHİR: TERME


                         TÜRKÜSÜ OLMAYAN ŞEHİR: TERME ŞEHRİ





Şu malûm, bilmem kaç senesinin “Trabzon Konsolosluğu” vazifelisi “İnculuz İntellijansı”nın ‘raporu’ndaki gibi “Terme Kasabası” demiyorum artık…

Bundan böyle de inşallah, “demeyeceğim” de…

Kaldı ki, “Terme Kasabası” da, “Terme Kasaba”mız da, “Terme Şehri” oldu artık…

Aradan geçen seneler sonrası, “bir şehri şehir yapan nelerse”, “Terme Şehri”nde de var artık…

“Şark Cenâhı”mızdaki “Ünye” gibi, “Garp Cenâhı”mızdaki “Çarşamba” gibi “Şehir”iz…

“Terme Şehri”yiz artık…

Velâkin “100 senelik sivrisinek mes’elemiz”in hâlâ ‘devam’ etmesi gibi; “Türküsü Olmayan Şehir Mes’ele”miz de, “Türküsüz Şehir Mes’ele”miz de, hâlâ ‘devam’ ediyor…

Maalesef…Maateessüf…

Türkiye’mizin çok sayıdaki ‘şehir’leri gibi; “Ünye Şehri” gibi, “Çarşamba Şehri” gibi, zaman zaman dilimizin ucuna gelip de mırıldanabileceğimiz kıvamda,”Türküler Âlemi”ne geçmiş “Terme Şehri Türküleri”, “Terme Türküleri”miz “yok…”


   “GÖZÜM YAŞIM TERME ÇAYINI TUTUYOR” TÜRKÜSÜ ve ÂŞIK İSMETÎ(TOSUN)


“Türküler Âlemi”nde bilinen “Terme Türküsü”; 2005’lerde “Kanal 7 TV”ce “sinema filmi” şeklinde de ‘canlandırılmış”, bir defadan fazla sayıda “Kanal 7 TV Ekranları”nda seyrettirilmiş “Gözüm Yaşım Terme Çayını Tutuyor” ‘Terme Türküsü…’:

Yaşanmış bir ‘olay’a binaen yakılmış “Terme Türküsü”:

“Gözüm yaşım Terme Çayı’nı tutuyor,
Yana yana güzel günler bitiyor,
Bu ayrılık imanıma yetiyor,
Sivrisinek nasıl kıydın Güllü me?

Kara Tepe’yi Merk Köyü’ne bağladılar,
Güllüm öldü, gizli gizli ağladılar,
Güvenmediler valla bağladılar ellerini,
Sivrisinek nasıl kıydın Güllü me?”(*)

Bu “Terme Türküsü”nün ‘yaşanmış hikâyesi’ biliniyor…

“Gümüşhâneli” olup da ‘Terme Sakarlı Mahallesi’ne ikâmet etmiş olan merhum Âşık İsmetî(TOSUN) ise “Terme Şehri”miz üzerine yazdığı bazı ‘şiirleri’ni, “sazı ile de türkü” kıvamında seslendirmişti:


“Ezel bahar yaz ayları gelince,
Ilgıt ılgıt eser yeli Terme’min.
Güney Dağlarında kar eriyince,
Uğrun uğrun akar seli Terme’nin.

Terme’nin güneyi al yeşil dağlar,
Sıladan ayrılan ah eder ağlar,
Terme’nin çevresi bahçeler, bağlar,
Muhteşem Samsun’dur İl’i Terme’nin.

Batı’sı Çarşamba,Doğu’su Ünye,
Kahraman yurdudur bu vatan Konya,
Şimdi birbirine bağlandı Dünya,
Her tarafa bağlı yolu Terme’nin.

Sözüm yanlış değil, herkes görüyor,
Herkes rençberliğe önem veriyor,
Terme ovaları  yüz güldürüyor,
Bağları bereket dolu Terme’nin.

Terme’ye çok insan dışardan dolmuş,
Fakir yörelerden, Doğu’dan gelmiş,
Zaten Karadeniz bakımsız kalmış,
İşte böyle beyler hâli Terme’nin…


Ben söylerim, gönlüm sevda dolunca,
Bağrım yanar, tüter, inceden ince,
Yeşil Terme’ye de Bahar, Yaz gelince,
Açılır bağında Gül’ü Terme’nin…

Âşık İsmetî der, Terme’nin hâli,
Kibar güzellerin tatlı olur dili,
Halkı ehl-i keyif, çok yerler balı,
Erzurum’dan gelir, balı Terme’nin,
Yaylalardan gelir, balı Terme’nin…(**)

Veya yine “Terme Türküsü” olabilecek kıvamdaki bir başka ‘şiiri’:

“TERME’NİN GÜZELLERİ”

Orta uzun boylu olur,
Asaletli, soylu olur,
Şu Terme’nin güzelleri…

İnci mercan dişli olur,
Hepsi kalem kaşlı olur,
Çok yumuşak başlı olur,
Şu Terme’nin güzelleri…

Boyları selvi dal olur,
Sözleri şeker bal olur,
Terbiyeli, uysal olur,
Şu Terme’nin güzelleri…


Güzeller kol kola gezer,
İsmetî’nin bağrını ezer,
Nice derde derman yazar,
Şu Terme’nin güzelleri…

Asla eğri yola gitmez,
Gayrısına meyil katmaz,
Kendi yârini ağlatmaz,
Şu Terme’nin güzelleri…

Pirinçlikte çalışırlar,
Gayet güzel konuşurlar,
Tez büyüyüp yetişirler,
Şu Terme’nin güzelleri…

Pirinç eker, pirinç yerler,
Ağzında şeker ezerler,
Şehire gelin giderler,
Şu Terme’nin güzelleri…

Yeşil Terme’nin kızları,
Ay’a benzer yüzleri,
Pırıl pırıl parlıyorlar,
Sanki göğün yıldızları…

İsmetî çok doğru söyler,
Güzellerin metin eyler,
Mah yüzleri, doğan aylar,
Şu Terme’nin güzelleri…”(***)


ELHASIL:


“Terme Şehri”mizin “Evci Mahallesi”nde ikâmet eden “Cemal DEMİR” gibi bazı şairlerin “Terme Üzerine Şiirleri”(****)de, “güfte”leri de, “beste”lenebilecek kıvamda…

“Emekli Öğretmen”, “Terme Şehri”mizin “Kocaman Mahallesi”nden “Şâir Mahmut”un ise “Terme Üzerine Şiirleri” var mı, bilemiyoruz…

“Sosyal Medya”, “İnternet Taramaları”nda ise, öyle dilimizin ucuna gelebilecek ve mırıldanabileceğimiz, söyleyebileceğimiz “Terme Türküleri” kıvamında “Terme Şehri Türkülerimiz Var”, ne derecede diyebiliriz ki!?
Bir “Çarşamba’yı Sel Aldı” ‘türküsü’ gibi, bir “Hekimoğlu Türküsü” gibi “Terme Türküleri”miz ne zaman olacak ki!?
Vesselam…
Terme, 27.01.2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci


Dip Notlar:

(*): Terme Birlik MEFKÛRE-Birlik Olmadan, Dirlik Olmaz-“, “Kanal 7 ‘Gözüm Yaşım Terme Çayını Tutuyor”u, 3.Kez Yayınladı,01.Mart.2005
(**): Âşık İSMETÎ(TOSUN), “Sevda Pınarı”, Şiir Kitabı, s.56
(***): Âşık İSMETÎ(TOSUN), “Sevda Pınarı”, Şiir Kitabı, s.97
(****): Terme Birlik MEFKÛRE-Birlik Olmadan, Dirlik Olmaz”, “Terme Üzerine Şiirler,….

25 Ocak 2019 Cuma

ESASINDA "ORDU-MİLLET" DEMEK...

“ORDU-MİLLET” DEMEK;
“ORDULAŞMIŞ MİLLET” DEMEK;
“ASKER MİLLET” DEMEK DEĞİLDİR…

“ORDU-MİLLET” DEMEK;
“ŞEHİRLİ MİLLET”,
“ŞEHİRLEŞMİŞ MİLLET” DEMEKTİR…

                   -Yüz Yıllık Ezber Bozuluyor-





Geçenlerde,20.Ocak.2019’da, “Başkan”ımız, “Ordu Aday Tanıtım Toplantısı” sürecinde, Ordu’da yaptığı konuşmada,”tarihî açı”dan benim de ‘ilk defa’ işittiğim ve haliyle “irkildiğim” çok ehemmiyetli bir cümle de sarfetti:
“-Eski Türkçe’de ‘Ordu’ demek, ‘Şehir’ demektir…”

Hal bu ki, benim de dahil olduğum “1965 Nesli”, hiç de böyle ifâde duymamıştık…

Hele ki, “de facto” ve “de jarso” olarak da, hem “fiiliyat”ta, hem de “hukukî” olarak da, neredeyse tamamına yakını(Yüzde Seksen nispetinde), FETÖ/PDY’li, kabaca “Amerikan Figüranı” bir “Ordumuz Gerçeği/T.S.K. Hakikati” ‘süreçleri’nde, bazen kendimizce “nükteler” de yapardık:
“-Biz, Ordumuzu çok seviyoruz. Çünkü Karadeniz’in kıyısında…”
Ve “Ordu Vilâyeti”mizi hatırlatırdık…
Ve elbette ki, “Cumhuriyet Tarihimizi”in çok ehemmiyetli “Düşünce kadınları”ndan Alev ALATLI Hanımefendi’nin anlatmak istediği “Ölü Sevicilik Olayı”nın da farkındaydık…

Neredeyse, bütün “01.01. doğumlu Anadolu Çocukları”nı, bir “malûm zihniyet”;  adeta, çarçabucak ‘şehid’ ettirip, “öbür tarafa”, “ahirete” göndermenin telaşı içindeydiler!!!

Hal bu ki, belki de bir ‘tartışma mevzû’, bir ‘münazara mevzû’  olabilecek bir “mevzû”  olarak da; ‘Peygamberlerimizin Başbuğu”, Efendimiz(s.a.v.) “Şehid” olarak  mı,‘Terk-i Dünya’ eylemişti ki!!!

              BİZ TÜRKLERDE “ORDU” MEFHUMU…


“Cumhuriyet Tarihimizin üçüncü devresi” de denilen ‘devre’nin de “İlk Başkanı” olan “Başkan”ımız, “Ordu Vilayeti”ndeki konuşmasında, doğru demişti:
“-Eski Türkçe’de ‘Ordu’ demek, ‘Şehir’ demekti…”

Şöyle bir “internet teknolojisi” imkânı ile de “taharrir” ettiğimizde, “araştırdığımızda”, “Ordu Mefhumu”, bidayetten günümüze kadar “birçok anlamlarda kullanılmış…”

Neredeyse “Yüz Seneden Beri”, “Bir Asırdan Beri”, benim de dahil olduğum “1965 Nesli”ne ve hattâ “Bütün Nesillerimize”, “En çok bilinen anlamı” veya “Tek Bilinen Anlamı” olanı kavrattırmışlar, adeta “beyinlerimizi yıkamışlar…”

Halbu ki, “Ordu” mefhumunun “birçok anlamları” var…

Biz Türklerde, “Ordu” mefhumunun “anlam değişiklikleri” şöyle:

Ordu= Hükümdar çadırı…
Ordu= Komutanların karargâhı…
Ordu=Şehir, Başşehir, Başkent…
Ordu= Askerî topluluk…
Ordu= Saray
‘Ordu’ mefhumu, Hakan ve Ailesinin bulunduğu ‘yer’,’mekân’,’şehir’ anlamında…

‘Devlet’in ‘en orta yeri’, ‘en orta mekanı’, ‘en orta şehri…’
‘Şehrin göbeği ‘ anlamında…

“Uygur Türkleri Dönemi”nde, ‘Hanlık Otağı’nın bulunduğu “Başşehir”e de, “Ordu-Balıg” denirdi..

“Moğollar” ise “Ordu=Saray” ve “Ordu Evi” derlerdi…

“Ordu Evi” yani “Şehir Evi”, “Şehirlilerin Evi”, “Şehirleşmişlerin Evi”, “Medine Evi”, “Medenî Ev” anlamlarında…

“Hekimoğlu Türküsü”nde geçtiği üzre; “Ünye ile Fatsa arasına, Ordu da kuruldu…”
“Ordu da kuruldu” yani “Şehir Kuruldu” anlamında…
Biz Türkler, bilhassa “Uygur Türkleri Dönemi” ile başlayan; “göçebelikten yerleşik hayata” yani “Ordululaşmaya”,”Şehirlileşmeye” geçtiğimiz vetirede, “Ordu” mefhumunun da  anlamı, “şehir”, “şehirlileşme”, “Medineli olma”, “Medenî olma”, hatta “Başşehir”, “Başkent” anlamlarını da almaya başlamış…(*)

Nitekim, Samsun Çarşamba’daki, ‘Taceddinoğlu Alparslan’ın Merkezi”deki “Ordu Köyü”(**) idi..
“Merkezî Köy” idi…

Esasında burada kullanılan “Ordu Köyü” tabiri, iki ters, iki tezat, iki zıt  kelimenin de kullanımını ihtiva ediyor:

“Ordu= Şehir”, “Ordu= Başşehir” anlamlarını tefekkür ettiğimizde, “Ordu Köyü” de, esasında, 14. asırdaki ‘Taceddinoğulları Beyliği’nin de adeta “Başşehri” denilebilecek bir târifi de ifâde ediyor…

Biliyoruz ki, “şehir” kelimesinin tezatı “köy”dür…
“Em”, “yoksa”, bugün bizim bildiğimiz  “Köy” anlamında değil, “Çarşamba Ordu Köyü….”



                ARVASÎ HOCA ve “ORDU-MİLLET” MEFHUMU

Esasında, “Türk-İslâm Ülküsü”nün “kitabını da yazmış” olan; “Nizâm-ı Âlem Ülkücülüğünün Lideri” rahmetli Seyyid Ahmed ARVASÎ Hocamız da; bilhassa ’12 Eylül 1980 Sonrası’ tekrar yazmaya başladığı, “Türkiye Gazetesi”ndeki “Hasbihâl” isimli ‘köşesi’nde, “Ordu-Millet Mes’elesi”nde de hep şu hususu, yukarıdan beri yazdığımız hususları vurgulamak ve o şekilde istikametlendirmeye gayret etmiş de…

“Beş Cilt” hâlinde “kitaplaştırılma vaadi” yapıldığı hâlde, “Size Sesleniyorum”(***) ismi ile sadece “İki Cilt” hâlinde ‘kitaplaştırılmış’ eserlerinde, “ömrünü yetiştirmeye adadığı gençliğe” de hep şunu demek istemiş:

“- Sizler, açıkcası, ‘Devlet’in Güvenlik Güçleri’ değilsiniz…”Ordu-Millet” değilsiniz.. “Asker Millet” değilsiniz…Şehirleşin…Şehirli olun…Köylülükten kurtulun…Medineli olun…Medenî olun…Ticaret yapın, sanayileşme faaliyetlerinde bulunun…”

Hattâ o kertedeki, “Size Sesleniyorum”daki “Ordu-Millet”yazısının öncelerinde,  yazıları içerisinde işlemiş olduğu üzre, hemen sonrasındaki yazısının başlığı:”Şehirleşme ve Medeniyet”

“Biz”, “Bizler” anlayamamışız tabiî…

Kaldı ki, “Her Türk Asker Doğar” sloganının da, sözünün de, bir “Ecnebî Komutan”a, bir “Yabancı Komutan”a ait olduğunu da biliyorsunuz değil mi?!

                                    ELHASIL:

“Yüz Yıllık Ezber Bozuluyor…”

“Cumhuriyet Tarihimizin Üçüncü Evresi”nin “İlk Başkanı”, “Başkan”ımızın, 20.Ocak.2019, Pazar günü, “Ordu Aday Tanıtımı” sürecinde dediği; “Eski Türkçe’de ‘Ordu’ demek, ‘Şehir’ demektir” sözü, “Tarihî Hakikat” ve “Ezber Bozucu” olması hasebiyle de, tam bir “Zihniyet İnkılâbı” yaşatmıştır…

Her türlü “Emperyaller” çatlasın!!!

Vesselâm…

Terme, 23.Ocak.2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Dip Notlar:

(*): www.cokbilgi.com,’Ordu’ Kelimesinin Türk Dili ve Tarihinde Kullanımı…
(**): “Çarşamba Araştırmaları”, Editör: Prof.Dr.Cevdet YILMAZ, Çarşamba Belediyesi Kültür Yay.:No.:2 Birinci Basım, 30 Ocak 2014, s.342,343

(***): S.Ahmet Arvasî, “Size Sesleniyorum-1”, Türkiye Gazetesi’ndeki yazıları, İstanbul –Şubat 1989,İhlas Matbaacılık, s.251,252,253,254

"TERME KESİKKAYA MAHALLESİ"NİN İSMİ, "TERME HZ. ALİ MAHALLESİ" veya "TERME İMAM ALİ MAHALLESİ" OLARAK DEĞİŞTİRİLMELİDİR...

“TERME KESİKKAYA MAHALLESİ”NİN İSMİ,
”TERME HZ. ALİ MAHALLESİ”
veya
“TERME İMAM ALİ MAHALLESİ” OLARAK DEĞİŞTİRİLMELİDİR…



Evet, “Büyükşehir Kanunu”na göre, eskiden ‘Karye/Köy” dediğimiz diyârlara, artık “Mahalle” deniliyor.

“Terme Kesikkaya Karyesi” veya “Terme Kesikkaya Köyü” ismi de, artık “Terme Kesikkaya Mahallesi” olarak anılır oldu…

Geçen aylarda yaptığımız bir “tahkik” (*)neticesi, “Terme Kesikkaya Mahallesi”ndeki “Hz. Ali Kayası” ile de Terme’mizin çok ehemmiyetli bir “mahallesi” de, “Terme Kesikkaya Mahallesi…”


Velâkin, “Terme Kesikkaya Hakikati”ne, “Terme Hz. Ali Kayası”na ve elbette böyle bir “manevî belde” de olan “Terme Kesikkaya Mahallesi”ne, muhtelif sebeplerden; öncelikli olan “Terme Fikirler/Düşünceler Camiası”nda, “Terme Kamuoyu”nda, yeterli ve gerekli ehemmiyet verilmiyor, denilebilir…

Mezkûr ‘tahkik’imde de yazdığım üzre, hem “Terme’miz” açısından da “mukaddes kaya”, “kutsal kaya” atfedilecek kertedeki “Kesikkaya Mahallesi”ne, belki de, “DHA Muhabirleri”nin de yazdığı ve dillendirdiği üzre, en fazla “defineciler” yüksek alaka gösteriyorlar, olsa gerek!!!

“TERME ALEVÎLERİ” DE “TERME KESİKKAYA MAHALLESİ”NE DUYARSIZLAR!!!

Bilhassa da “Biz Alevîyiz” diyen “Terme Alevîleri”nin, sürekli olarak “Terme Sivaslılar Mahallesi”ne alaka gösterip de, “Hz. Ali Kayası” diyebilebileceğimiz bir “mukaddes/kutsal kaya”nın da bulunduğu “Terme Kesikkaya Mahallesi”ne ‘duyarsızlıkları’nı anlamak, neredeyse mümkün değil..
“Terme Alevîleri”,adetâ “Bu nasıl Hz. Ali muhabbeti?”, “Bu nasıl İmam Ali muhabbeti?”, dedirtecek kertedeler!!!
Varsa-yoksa “Terme Sivaslılar Mahallesi”ne ‘dönükler…’

“5N1K” mucibince, niye “Terme Kesikkaya Mahallesi”ne ‘bak’ıp da, ‘gör’emiyorlar?

“TERME Hz. ALİ MAHALLESİ”-“TERME İMAM ALİ MAHALLESİ”

Hem “Terme Kamuoyu”nda, hem de, bilhassa “Samsun Kamuoyu”nda, daha net anlaşılabilmesi ve zihinlere nakşedilebilmesi için de, bir an evvel “Terme Kesikkaya Mahallesi”nin ismi, “Terme Hz. Ali Mahallesi” veya “Terme İmam Ali Mahallesi” olarak değiştirilmelidir…
Vesselam…
Terme, 19.01.2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Dip Not:

(*): İsmet GÜLTEKİN,”Terme’mizde Bir ‘Mukaddes Kaya’: HAZRET-İ ALİ KAYASI….

SAMSUN İLİ SALIPAZARI İLÇESİNDE, "KÖMÜR MADENİ REZERVİ" VAR...

SAMSUN İLİ
SALIPAZARI İLÇESİ KONAKÖREN/BOLAS
ve
CEVİZLİ MAHALLELERİNDE, “KÖMÜR MADENİ YATAĞI” VAR….


Senelerden beri zihnime bir mıh gibi mıhlanmış bir “soru işareti” idi?
“Salıpazarı’nda hangi maden yatağı var ki?”, diye…
Böyle bir “soru işareti”ni, Terme’miz üzerine ilk eser olan “Terme Tarihi”(*) müellifi, benim de “Terme Lisesi Tarih Öğretmenim” olan, ‘Nuri YAZICI’  oluşturmuştu…
Senelerdir, diye yazdım.
Neredeyse onbeş seneye yakındır…
Ve “Allah’ın bir kaderinden bir başka kaderine” niyet ve düşüncesi ile “Medine-i İstanbul”dan; hem de ’15.Temmuz.2016’ tarihinde, “MEB’den ‘kendi isteğim ile’ “ilişiğimi” bu sebeple kestim..
Ve üçüncü seneyi tamamlayışımın arefesindeki zaman dilimi aralığında da;  Samsun ili Salıpazarı ilçemizin beşyüz metreye aşan rakımı ile en yüksek  ikinci ‘mahallesi’ olan “Konakören” veya eskimeyen ismi ile “Bolas”taki ‘Öğretmenliğim’; şimdilerde ise “Müdür Yardımcılığı”m, kendi tabirim ile “Yabgu”luğum süreci boyunca da, hep zihnime mıh gibi mıhlanmış bir “soru işareti” idi:
 “-Samsun ili Salıpazarı ilçesi’nde, hangi maden yatağı, maden kaynağı, maden rezervi var?”

Bu üçüncü sene arefesinde, iki ehemmiyetli ‘şahsiyet’ten; tevafûken de olsa, çok ciddî “malumatlar”, “bilgiler”, “veriler”, “doneler” öğrendim…
“Tarhana Çorbası”nı çoook seven, “01.01” doğumlu “Anadolu Çocukları”ndan da olmamız hasebiyle de, “heyecanlanmamak” muhal ender muhaldi…
Bu sebepten de olacak ki, “şifahî ilk kaynak kişi”nin dediklerini ve “kimliği”ni ‘yazıya geçiremedim…’
Velâkin, bir “karne günü” okulumuza gelen “veli”den “benzer malumatlar”,”bilgiler”, “veriler”, “doneler” öğrenince, “ikinci şifahî kaynak kişi”(**)nin “kimliği”ni “yazılı olarak da” kaydettim.
Ve bu yazımı yazmaya da karar verdim.

KONAKÖREN/BOLAS ve CEVİZLİ MAHALLELERİNDE,KÖMÜR  MADENİ YATAĞI VAR


Evet, “hakikat”en de, bilhassa “Terme Tarihi” ve “Tarihte Terme”(***) isimli eserlerde de yazıldığı üzre; Salıpazarı ilçesinde, “maden” var.
Hem de “kömür madeni…”
Mezkûr eserlerdeki ifâde ile,”henüz cinsi ve kalorisi tesbit edilememiş kömür yatağı” var…
“Mevkisi”,”konumu”, nerede olduğu, esasında Konakören/Bolas ve Cevizli Mahalleleri sakinlerince de , anladığım ve kavradığım kadarı ile “gayet iyi biliniyor…”
Elbette ki, acı ve katı “Türkiye’miz Gerçeği”nde, “Maden Kaynakları”, “Maden Rezervleri”,”Maden Yatakları” deyince, nelerin olup-biteceğini, bilebilecek kertede olanlar çoğunluktadırlar, diye düşünüyorum..
“Petrol Mes’elesi”nde de olduğu üzre; “Petrol Denizi Üzerinde Yüzen Bir Türkiye’miz Gerçeği”nde de olduğu üzre; “Petrol Yok!!!” diye “üstü örtülen petrol kuyularımız…”
Bilhassa, “her rengi ile”, “kara-kızıl-mavi emperyal oyunlar” devreye giriyorlar…
Mes’ele “Enerji”, “Maden” mes’elesi olunca…
“Petrol Mes’elesi”nin ‘kitabı’nı da yazan merhum Raif KARADAĞ’ları bile “şehid” etmekten çekinmiyorlar…
Bu derece “hassas mevzûlar…”


ELHASIL

Senelerdir bir mıh gibi zihnime mıhlanmış “soru işareti” de, nihayetinde bu kadar cevaplanmış da oldu…
Şimdi, buradan “sesleniyorum…”
Şimdi, buradan “haykırış”larla “ haykırıyorum…”
“-Salıpazarı’nda maden var maden!!!”
“-Salıpazarı’nda kömür madeni var kömür madeni!!!”
“Her türlü Ecnebîlerin çok iyi bildiğini” tahmin ettiğim bu “hakikati”, kime, kimlere ulaştırabilirim ki?
“Söz gider kulaktan kulağa, yazı gider uzaktan uzağa…”
Kıvırmadan ifâde edersem;”İslam ile meczolunmuş bir Türk Milliyetçisi adam gibi adam” bir “Bürokrat” çıkar da, muktezâsını yapar inşaAllah…
Vesselâm…
Terme, 19.01.2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Dip Notlar:
(*) Nuri YAZICI, ‘Terme Tarihi’, Samsun Ayyıldız Matbaası, 1982
(**): Hürmet KESKİN, Bolaslı,Konakörenli…

(***): Zikreden Termeliyiz biz(facebook), Yard.Doç.Dr. Nuri YAZICI,”Tarihte Terme” isimli eseri, ilgili sayfalar…

FULLER'İN ÖKÜZLERİ

    FULLER’İN ÖKÜZLERİ



Çökerttiler her sektörü.
“Devlet”i çökerttiler,
“Millet”i çökerttiler,
“Ordu”yu çökerttiler…
Velâkin,
Hâlâ
Tereyağından kıl çeker gibi,
Sıyrılıyorlar işin işinden.
Graham FULLER’in öküzleri,
Öküz oğlu öküzler…


“Siyonistler” istese,
Ancak böyle yapardı.
Graham FULLER’in öküzleri,
Öküz oğlu öküzler…

“Şöyle dünya çapında projeler uyguladık.
Şöyle Abdülhamid Han rüyâları gerçekleştirdik.
Şöyle sözde maddî kalkınmalar yaptık.
Şöyle sözde çağın gereği devlet politikaları uyguladık.”
Diyorlar…
Graham FULLER’in öküzleri,
Öküz oğlu öküzler…


Nerde “yerli”lik?
Nerde “millî”lik?
Nerde “istiklâl-i tam”?
Nepotizm ayağına,
Sadece kendilerini kalkındıranlar…
Graham FULLER’in öküzleri,
Öküz oğlu öküzler…

“Lüks hayat” onlarda…
“Konforizm” onlarda…
“Keypıtıl”lara sarılıp yatmak, onlarda….
Neredeyse bütün hazları tatmak ,onlarda….
Graham FULLER’in öküzleri.
Öküz oğlu öküzler…

Neredeyse yirmi sene sonralarına bak!
Etrafımıza bak!
Bak ve gör!
“Mutfaklar” dahil;
Her “Müslüman Coğrafya”,
Yangın yeri…

Bu muydu be!?
“İslamî Kesim” dedikleri!
Bu muydu be!?
“İslamcılık/Siyasal İslam, İslamî Hareket” dedikleri!
Bu muydu be!?
“Müslümancılık” dedikleri!
Graham FULLER’in öküzleri.
Öküz oğlu öküzler…


Çökerttiler her sektörü.
“Devlet”i çökerttiler,
“Millet”i çökerttiler,
“Ordu”yu çökerttiler…
Velâkin,
Hâlâ,
Tereyağından kıl çeker gibi,
Sıyrılıyorlar işin içinden.
Graham FULLER’in öküzleri,
Öküz oğlu öküzler…

Terme, 11.01.2019
İsmet GÜLTEKİN


Not: Trafik Levhası anlamı: Graham FULLER’in öküzleri giremez!