30 Haziran 2018 Cumartesi

"UFUKLARDA YAŞAMAK"(*), "OTOBİYOGRAFİK ESER" OLDUĞU KADAR, "SAMSUN ÇARŞAMBA ÜLKÜCÜ HAREKET TARİHİNDEN KESİTLER" SUNAN BİR ESER DE...


“UFUKLARDA YAŞAMAK”(*),
“OTOBİYOGRAFİK ESER” OLDUĞU KADAR, “SAMSUN ÇARŞAMBA ÜLKÜCÜ HAREKET TARİHİNDEN KESİTLER” SUNAN BİR ESER DE…

“Bir şehri tanıma iştiyâkı…”
“Bir şehri tanıma iştâhı…”
Hele bu “şehirler”, “doğup, büyüdüğümüz,yaşadığımız, havasını teneffüs ettiğimiz, ekmeğini yediğimiz, suyunu içtiğimiz şehirler” ise…
Elin “Mecusî Japon”u bile, benim ecdadımın sekiz asrı geçen “ahşap,çivisiz cami”deki “deprem takozu”nu “görme, bilme, tamıma iştiyâkı ve iştahı” içinde iseler…
Elin “Atlas Okyanusu Ötesi Süper Güç’ün Elemanları”, ‘biyolojik olarak” da “doğduğum şehrin ahşap camisi”ni, “temeline kadar” ‘merak’ edebilme ‘iştiyâkı’ ve ‘iştâhı’ içerisinde iseler…
“Yüzde yüz yerli, yüzde yüz millî ve yüzde yüz İslâmî”, “sıfır bir sıfır bir Ocak doğumlu”, “tarhana çorbası” içmekten çok zevk alan, bizlere, “Anadolu Çocukları”na ne oluyor ki!!!
Kaldı ki, son senelerde, başta İstanbul ve Konya vilâyetimiz dahil; “Şehir Tarihî Araştırmaları” mes’elesinde, bir hayli ciddî mesafeler katetmiş bir Türkiye’yiz artık…
Artık “Şehirlerimizin Tarihi”ni, “Şehirlerimizden geçen, İngiliz İntellijansı veya Amerikan Ajanlarının kalemlerinden, eserlerinden” öğrenme devirleri geride kalıyor!!!
Son iki senedir, Rabb’ülâlemin lütfetti, “Kırk Vilâyetimizden daha büyük nüfusa sahip ilçe Çarşamba”(Bu zamana kadar Çarşamba, niye Vilâyet/İl olmamışsa!!!)mıza da yönelik, böyle bir “iştiyâk” ve “iştâh” teşekkül etti.
İşte Çarşambalı Milliyetçi-Ülkücü-Alperen Emekli Öğretmenlerimizden ,Yerel/Mahallî/Local Tarih Araştırmacısı ve Şair Hasan TOPUZ’un “Ufuklarda Yaşamak”; hem “Otobiyografik”, hem “Çarşamba Yakın Siyasî Tarihî”, “Çarşamba Ülkücü Hareket Tarihinden Kesitler” namına bir kitap, bir eser olduğu kadar; “Çarşamba Coğrafyası”nı da kısmen tasvir eden bir kitap da, bir eser de…
Milliyetçi-Ülkücü-Alperen,Yerel Tarih Araştırmacısı, Emekli Öğretmen ve şair, Çarşambalı Hasan TOPUZ’u mu “tanımak” istiyorsunuz; işte size “otobiyografik eser”i ;“IUfuklarda Yaşamak…”
“Çarşamba’nın Yakın Siyasî Tarihi”ni, bilhassa da “Çarşamba Ülkücü Hareket Tarihi”ni öğrenmek mi istiyorsunuz; “Çarşambalı Ülkücüleri” bilmek, anlamak, tanımak ve kavramak mı istiyorsunuz; işte size“Ufuklarda Yaşamak…”

“UFUKLARDA YAŞAMAK”TA OKUNAN ve ÖĞRENİLEN İLK MES’ELELER


Rahmetli “BAŞBUĞ TÜRKEŞ’Lİ MHP”nin, nasıl “12 Mart 1971 Muhtırasını, “Millî Darbe” diye vasıflandırdığını…
“Çarşambalı Ülkücüler”in bu mes’eleye olduğu kadar; hem 12 Eylül 1980 öncesinde de, sonrasında da çok sayıda “Öz-Eleştiriler” yaptıklarını…
“1982 Anayasası”na, “Çarşambalı Ülkücüler”in nasıl “hayır” dediklerini, “Hayır” oyu verdiklerini…
Ankara’da, 12 Eylül 1980 öncesi de, “Ülkücü Hareket’te Koltuk Kavgaları” sebebiyle, Dr. Devlet BAHÇELİ’nin nasıl “ağladığını…” “Ağlayan Bir Dr. Devlet BAHÇELİ”yi…
İsim isim “Her Rengi ile Emperyal Güçlere karşı Ülkücü Mukavemeti, Ülkücü Direnişi, Ülkücü Tavrı Ortaya koyan” “Çarşambalı Ülkücüleri bilmek mi istiyorsunuz!?...
“Karadenizin Ülkü Devi”, “Çağlar Ötesinden Gelmiş Alperen”; Samsun ve İlçeleri ile Karadeniz’de “Ülkücü Hareketi Teşkilatlandıran “ “Çarşambalı Ülkücü Alperen Burhan ŞAHİN’i”, bilmek, tanımak mı istiyorsunuz!?
Böyle bir “Ülkü Devi”nin, “kırk sene öncesi”nden; neredeyse “bidayetinde”, “başlangıcında”, “Asrın İhanet Hareketi” ‘FETÖ Vakıâsı”nı nasıl sahih bir şeklide “teşhis” ettiğini bilmek mi istiyorsunuz!?...
“Çarşambalı Ülkücülerin sahip çıktığı” ‘Nurcu Mehmetler”in, nasıl “Mankurt Robotlara” dönüştüğünü, nasıl “FETÖ’cü” olduğunun “sergüzeşt-i hayatı”nı öğrenmek istiyorsunuz…
Ve yine “Çarşamba”nın sadece merhum Prof. Dr. Ali Fuad BAŞGİL ile “özdeşleştirilemeyeceğini”, “İbranice bile bilen”  merhum Prof. Şaban KUZGUN’ların da; “Büyük Tarihçilerimiz”den merhum Prof. Tayyip GÖKBİLGİN’lerin de “yetiştiğini….”
“Çarşambalı Ülkücüler” arasında, bilhassa 12 Eylül 1980 sonrası yaşanılan ve “Devlet-Ocak-Dergâh” diye de “sosyolojisi” hülâsa edilen “Tasavvufa Bakışları”nı ve “Tasavvufa Yönelişleri”ni bilmek ve öğrenmek mi istiyorsunuz…
2018’ler Samsun’un da, Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Zihni ŞAHİN’in bile “12 Eylül 1980 sonrası” “Medrese-i Yusufîye”lerde “çile” çektiğini okumak mı istiyorsunuz…
12 Eylül 1980 sonrası, ‘Haftalık Periyotlarla’ neşredilen “SÖZCÜ DERGİSİ” ve “BAKIŞ DERGİSİ”nin, meğerse “General Akrabalı”ların çıkarttığı ve “Cuntanın Kontrolündeki” yayın organları “olduğu iddiasını…”(s.135)
“Çarşambalı Ülkücü Alperen, Yerel/Mahallî/lLocal Tarih Araştırmacısı,Şair ve Emekli Öğretmen Hasan TOPUZ”un kitabı: “Ufuklarda Yaşamak”

“ÇARŞAMBALI ÜLKÜCÜLER-ÇARŞAMBALI ÜLKÜCÜ ŞAHSİYETLER”


İsim isim “Çarşambalı Ülkücüler”, “Çarşambalı Ülkücü Şahsiyetler…”
TOPUZ’un da hatırlattığı ve yazdığı üzre; “15 Temmuz 2016’da Türkiye’mizi İşgale yeltenen İblis(ABD) Güçlerine karşı direnenler, nasıl “Kahramanlar” ise 12 Eylül 1980’lerde de yine İblis(ABD) Güçlerine karşı mukavemet eden Ülkücüler de öylece ‘Kahramanlar’ idiler.(s.162)

Burhan ŞAHİN’ler…
Nazif KILIÇ’lar…
Ahmet TOPUZ’lar…
Hayrettin GÖKÇE’ler…
Ozan Ârif’ler…
Rahmi GÖKDAĞ’lar…
Fikri SEMİZ’ler…
Eşref ATASEYYAR’lar…
Gündoğdu KUKUL’lar…
Hasan TOPAL’lar…
Ertuğrul ÖZDAMAR’lar…
İsmet KARATAŞ’lar…
Yusuf ERDEMİR’ler…
Osman TAŞCIOĞLU’lar…
Duran DEMİRDAĞ’lar…
Sebahattin KOCAKAYA’lar…
Ümit BIYIKOĞLU’lar…
Yakup TAŞDEMİR’ler…
Hayati KELEŞ’ler…
Cemal GÜDÜL’ler…
Abdullah AKGÜL’ler…
Ömer YİĞİT’ler…
Mustafa DOK’lar…
Hüseyin KÖZ’ler…
İsmail ÖZORMAN’lar…
Musa ÖZORMAN’lar…
Kani TERCÜMAN’lar…
Seyfi DOST’lar…
Muharrem İNCECİ’ler…
Erkan AVCI’lar…
Yunus ÖZİÇ’ler…
Murat ERTOSUN’lar…
Sefa TEMİZ’ler…(s.12, 92,93,106,120)
“Çarşamba Ülkü Ocakları Derneği”, “İlk Ocak Başkanı”, Fikri SEMİZ’ler…Çarşamba MHP İlçe Başkanlarından da…
“Çarşamba Ülkücü Öğretmenler Derneği” “İlk Başkanı” merhum Nazif KILIÇ’lar…Çarşamba MHP’li Eski Belediye Başkanlarımızdan da…
“Çarşamba’da sayıları sadece 15’i bulan Çarşambalı Ülkücü Şahsiyetler…”
“Teşkilatlanmada da”, “sayı hesabı ile değil; tuş hesabı ile yenenler….”
Ve vasıflı “Çarşambalı Ülkücü Öğretmenler”den Hayrettin GÖKÇE’nin “Bursa Ülkü Ocağı Başkanı” oluşu…
“Çarşamba Ülkü-Bir Başkanı Eşref ATASEYYAR’lar…”
 Ve kuvvetle muhtemel isimleri zikredilemeyenler…
Meselâ, bir dönem, 12 Eylül 1980 sonrası,”Ocakların tarümar edildiği, Ülkücü gençlerin gidecek teşkilat bulamadığı(Yoktu ki!) senelerde, bendeniz gibi gurebâya “Ülkücü ağabeylik” yapma gayretindeki, Çarşambalı merhum Harun ATAY’lar…
Ve yine 1991’lerde, “Yusufîye Medreseleri”nden mezun olmuş olan ve yine bu fakirin de Çarşamba’da “geçmiş olsun ziyareti”ne gittiği Ali KORKMAZ’lar…

“ÜLKÜCÜ HAREKET’TE ‘ÖZ-ELEŞTİRİ’ KÜLTÜRÜ ve “ÇARŞAMBALI ÜLKÜCÜLER…”

TOPUZ’un “Ufuklarda Yaşamak” isimli kitabında; “Ülkücü Hareket’te ‘Öz-Eleştiri Kültürü’”nün “Çok Yüksek Seviye”de olduğunu ispatlayan çok sayıdaki ‘Öz-Eleştiriler…”
“Çarşambalı Ülkücüler” arasında, hem 12 Eylül 1980 öncesi , hem 12 Eylül 1980 sonrası, çok sayıda ‘öz-eleştirler”in yaşanmış olması da; “Çarşambalı Ülkücülerin Yüksek Vasfını” da resmediyor olsa gerek!
‘ÖZ-ELEŞTİRİ-1’: Merhum “BAŞBUĞ TÜRKEŞ’Lİ MHP”, “12 Mart(1971) Muhtırasına, ‘Millî Muhtıra’, ‘Millî Darbe’ demişti. Halbu ki,12 Mart, bir Amerika, NATO planı idi.”(s.94)
Ve bu “vakıa”ya binaen “Çarşambalı Ülkücüler”in, “Çarşamba Belediye Meydanı”nda, 1973 Genel Seçimlerinde, Demirel iktidarda iken yaptıkları “eylem:”
“Çarşambalı Ülkücüler:”Hasan TOPUZ’lar, Hayrettin GÖKCE’ler, Hayati KELEŞ’ler,Topal ZEKİ’ler…
“Çarşamba Belediye Meydanı”nda Mitingde konuşan DEMİREL’e hitaben:
Hayrettin GÖKCE:- 12 Mart’ta ne oldu!?
Hasan TOPUZ: - Cevap ver DEMİREL?
DEMİREL:- 12 Mart’ta ne olacak? Ordu, Komünistleri ezdi.
Hayrettin GÖKCE-Hasan TOPUZ:- Onu Ordu yaptı. Sen kaçtın!!!(s.95)
“Bu eylemi yapmamızın sebebi, 12 Mart’ı, MHP’nin ‘Millî Darbe’ diye nitelemesi idi. NATO’nun ve Amerika’nın planlayıp, uyguladığı bir ‘Muhtıra’, nasıl bir ‘Millî Hareket’ olurdu!?
‘Cahilane bir eylem’ idi. Çünkü Millî İrade ile gelmiş DEMİREL’i, NATO-Amerikan darbesi ile devirmişler. Bizde adamcağızı sıkıştırıyoruz.”(s.96)
‘ÖZ-ELEŞTİRİ-2’: Şubat 1979 ÜLKÜ-BİR KONGRESİ’nde yaşananlar…TOPUZ,” Biz yıllarca çocuklarımızın rızkını bu yola harcarken; geceyi-gündüze katıp çaba sarfederken, Ankara’da, çok güvendiğimiz arkadaşlar, koltuk derdindeymişler…
Vay hâlimize..
Boşa kürek sallıyormuşuz…(s.121)
Ülkü Ocakları Genel Başkanı’nın merhum Ülkücü Alperen Şehid Muhsin YAZICIOĞLU’nun olduğu seneler…
ÜLKÜ-BİR Kongresinde ‘Divan Başkanı’ olan merhum “BAŞBUĞ TÜRKEŞ’in adayı” olarak “Dr. Devlet BAHÇELİ”nin seçildiği seneler…
Ve “1979 Şubat ÜLKÜ-BİR KONGRESİ”nde, “Ülkücü Hareket’te Yaşanan Koltuk Kavgası”nda, “Ağlayan Devlet BAHÇELİ…”
Sizler 21 senedir “Dr. Devlet BAHÇELİ MHP Dönemi”nde, BAHÇELİ’nin ‘ağladığını’ hiç gördünüz mü!?
Bendeniz görmedim…
BAHÇELİ: “-Bu kutsal davayı bu duruma (KOLTUK KAVGASI) getirdiniz.Bu uğurda şehid olan gençlerden utanın.”
Ve gözlerini siliyordu…”(s.122)
TOPUZ: “- Ankara’da, güvendiğim dağlara lapa lapa kar yağdığını gördüm. “DÂVÂ ADAMI”, “AĞABEY” dediğimiz adamlar, KOLTUK DERDİNE düşmüşlerdi.
Çok fazla düşünüp de kendime zarar vermek istemedim….
Köyüme çekiliyorum…”(s.123)
“ÖZ-ELEŞTİRİ-3”: TOPUZ: “- 12 Eylül darbesinden sonra öz-eleştiri yapıyordum. Hatalarımızı, yanlışlarımızı,cehaletimizi açıkca söylüyordum.
Aslında kişi bazında değil; bütün Ülkücüler, bütün Milliyetçiler öz-eleştiri yapmamız gerekirdi.
Öz-eleştiri yapmıyorduk…
Yapanları ‘hainlikle’ suçluyorduk…
Sonra ki yıllarda başarı elde edemediğimizin sebeplerinden biri de öz-eleştiriden çok uzak olmamızdı…”(s.153)
“ÖZ-ELEŞTİRİ-4”: TOPUZ: “- Bizim Ülkücülerin neden ‘İktidar’ olamadıklarının sebebini keşfettim: Gerçek Ülkücülerin, gerçek milliyetçilerin  değerini bilmiyorlar…(s.167)

“UFUKLARDA YAŞAMAK”TA, ‘KARADENİZ’İN ÜLKÜ DEVİ’  MERHUM BURHAN ŞAHİN


“Ufuklarda Yaşamak”da, Samsun ve ilçelerindeki “Ülkücü Uyanış”ın önde gideni,;“Samsun Çarşamba’da bir Alperen vardı
Abdestsiz yere basmayan gerçek Alperen”
Ve “Bölgede Ülkü Ocaksız bir ilçe duydu mu?
Koşar gider o şehri ayağa kaldırırdı
……
Ne koltuk bekledi, ne makam peşinde idi
O çağlar ötesinden gelmiş bir Alperen’di…”
….
“Abdestsiz toprağa basmayan gönül eri
Adanmış Peygamber sevdasını, Türkmen Beyi
Sarıldın kelamullaha, şaşmadın yolundan
İ’lây-ı Kelimetullah’tan, Kızıl-elma’dan”(s. 169) diye tarif edilen merhum Çarşambalı Ülkücü Burhan ŞAHİN’lere de genişçe yer verilmiş.(s.98, 104-169)
Merhum “Karadeniz’in Ülkü Devi Burhan ŞAHİN”in bir hususiyeti de, kırk sene öncesinden; neredeyse bidayetinde, başlangıcında “FETÖ Vakıâsı”nı sahih/ doğru bir şekilde anlamış, kavramış ve etrafını da aydınlatmış bir “Ülkücü” olması: TOPUZ: “- Seksen öncesi Fetullah’tan onun müridlerinden(Şakirtlerinden) bahsedenlere, birden bire celallenir, sertleşir; ‘ Bırakın şu sümüklüleri….Onlar ‘Amerikan Ajanı, Sahte Mollalar…’(s.166)

“NE GÜZEL YILLARDI O YILLAR”

“Nasıl da aktı geçti onca zaman
Çocuklarımız var boyumuz kadar
Beş nüfusun barındığı üç odalı lojman
Seksenli yılların başı, kaos içinde memleket

Suikastler, ölümler, darbenin ayak sesleri,
Dualarla yolunu beklediğim akşamlar.
Gözaltında ki günlerim, uykusuz gecelerin
Bayram gibi olmuştu eve dönüşüm;

Ne zor ne de tatlı yıllardı o yıllar
Daha dün gibi, Yeşilırmak gibi akıyor zaman.”(s.182)
Evet…
“Çarşambalı Milliyetçi-Ülkücü-Alperen ,Yerel Tarih Araştırmacısı,Emekli Öğretmen ve Şair Hasan TOPUZ”, böyle diyor:
“Ne güzel yıllardı o yıllar…”
“Daha dün gibi, Yeşilırmak gibi akıyor zaman…” Vesselam…

Terme, 30.Haziran.2018
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Öğretmen

Dip Notlar:
(*): Hasan TOPUZ, “Genç Bir Öğretmenin Dünyasından…UFUKLARDA YAŞAMAK”, Mayıs 2018 Samsun, Çarşamba Birlik Ofset Basım, “Burhan ŞAHİN Hoca’ya İthaf” Edilmiş…


28 Haziran 2018 Perşembe

UNUTULAN ÇARŞAMBALI GÜREŞÇİLERİMİZ


UNUTULAN ÇARŞAMBALI GÜREŞÇİLERİMİZ

İkibinli senelerde, “Terme Birlik MEFKÛRE-Birlik olmadan, dirlik olmaz” isimli “Terme Basın Tarihi”nin en seviyeli ve en millî, en islâmî, moda tabiri ile en yerli ‘yerel/mahallî gazetem’de; “Unutulan Termeli Güreşçiler” isimli “dizi yazısı” neşretmiştim.
Ve ortaya da “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” isimli, 2018 Türkiye’sinde bile, sahasında tek olan “kitap”, “kitapçık” çıkmıştı…
Geçen 2017’ler Yaz’ında da, “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” isimli “kitapçık” çalışmamın “genişletilmiş ikinci baskısı”nı, “elektronik ortam”da neşretmiştim.
Erbabı, bulup, “bir tık” ile indirebilir ve okuyabilir…
Halbu ki, temel niyetim “Samsunlu Güreşçilerimiz” idi.
Baktım ve gördüm ki; anladım ve kavradım ki; “Horasan Alperenlerinin Toprağı Terme”mizden, ne de çok sayıda “Pehlivanlar, Güreşçiler” yetişmişti.
 “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz”den merhum Hasan GEMİCİ’yi ise daha 2018’in geçen aylarında keşfetmiştim.



Velâkin “Kırk il’den daha büyük ilçe” diye de tarif edilen “Müslüman Türk Toprağı Çarşamba”mızdan ise anladığım ve kavradığım kadarı ile yanlış ifâde etmiyorsam; o kadar da çok sayıda “Çarşambalı Pehlivanlar”, “Çarşambalı Güreşçiler”imiz yetişmemiş!!!
Baksanıza ve görsenize; “Çarşamba Belediyesi”nce hazırlanmış devâsa “Çarşamba Araştırmaları”(1) kitabında bile “Çarşambalı Pehlivanlar”ımız, “Çarşambalı Güreşçilerimiz” ile ilgili bir harf, bir satır, bir cümle, bir bölüm bile yok!!!

Neredeyse son iki senedir, neredeyse hergün ortasından geçtiğim Çarşamba’mızla alakalı zihnimde “Unutulan Çarşambalı Güreşçilerimiz” kitabî çalışma niyet ve gayretim parıldadı, şimşek gibi çaktı.
İşte bu yazı, böyle bir “şimşek çakması” neticesi de ortaya çıktı.

“ÇARŞAMBALI GÜREŞÇİLERİMİZ”İN “BAŞBUĞU”
 MUSTAFA DAĞISTANLI

Biyolojik bir olgu ve vakıâ” olarak da; “Terme’nin Çocuğu” olmam hasebiyle de; çocukluğumu hatırlıyorum da; Çarşamba’mıza Karadeniz Oto Yolu üzerinde iken; Ordu-Samsun istikametinde seyrederken; Çarşamba Yeşilırmak üzerindeki köprüye varmadan sağdaki “Mustafa DAĞISTANLI Kapalı Spor Salonu Binası” üzerindeki “Mustafa DAĞISTANLI” ismini neredeyse her defasında okuduğumda çooook mereaklanırdım…
“Dağıstanlılar…”
“Terme Dağıstanlı Otobüs İşletmesi…”
“Dağıstanlı Mustafa…”
Sevdalısı olduğumuz Kafkas Türk-İslâm toplulukları…
İmam Şeyh Şamiller…
Tolstoy’un “Hacı Murad”ları…
2018’ler Türkiye’mizinde ancak kavrayabildim ve anlayabildim.
“Unutulan” kertede “Çarşambalı Güreşçilerimiz” belki olmasa da; şöyle bir tahkik/araştırma ve “güreş literatürü” taraması ile “DAĞISTANLI Mustafa”, “Çarşambalı Güreşçilerimizin Başbuğu” kıvamında, ayarında, seviyesinde, kalitesinde…

Yanlış mı tarif ettim yoksa!?
“Dünyada hiç yenilgi yüzü görmeyen bir güreşçi…”
“Olimpiyat Tarihi’ne ‘Hiç Yenilmeyen Şampiyon’; ‘Dünyada Yenilgisi Olmayan Tek Güreşçi…”
“Biz, Dağıstan’da yaşayan Avarlar’danız…”
“Ben, Avar Türk’üyüm…”(2)
Diyen…
İki dönem, 12 Eylül 1980 öncesi, Adalet Partisi’nden de (1973-1980) Milletvekilliği de yapmış olan;
Merhum Dedesi Mustafa; merhum “Kafkas Kartalı İmam Şeyh Şamil ile Çarlık Rusya’sına karşı  senelerce cihad etmiş”;
Yine merhum “Dedesi Mustafa”,”Rus Esareti” sonrası, merhum İmam Şeyh Şamil ile Hacc’a gitmiş;
Dönüşünde ise “Yemen”e gidip “Şehid” olmuş;
Bir “şehid torunu” “DAĞISTANLI Mustafa.”
“Türk Güreş Tarihimiz” açısından;
Binbir eziyet ve zulüm ile “Atlas Okyanusu”na “atılmış”;
Merhum “Koca Yusuf” dan sonra mı;
Merhum “Hocası”, “Antrenörü”,”Güreş’in Atatürk’ü” diye tarif ettiği merhum “Samsunlu Güreşçimiz”, “Kavaklı Güreşçimiz”merhum “Yaşar DOĞU”dan sonra mı, diyelim;
Adetâ “Türk Güreşinin Başbuğu…”
İki defa Olimpiyat Şampiyonu(1956,1960)…
Üç defa Dünya Şampiyonu(1954,1957,1959…
Serbest’te Dünya Şampiyonu(1936)…
1953’den bu yana “yenilgi yüzü görmemiş” “Türk Güreşçimiz…”(3)
Tıpkı sekiz asrı aşan ve hattâ şayed”yıkılırsa, Allah’a secde ederek yıkılsın” şeklindeki mimarî hususiyeti ile de yapılmış “Çarşamba Göğceli Camii”ndeki “Bozkurt Boğazı Metodu” gibi; “güreşlerinde de”, ;”- Yerden kaldırıp, ters sarmak ve dana bağını dalış pozisyonu…”(4)

VE CEMAL YANILMAZ’LAR…VE SERKAN TÜRK’LER…

Ve hadi diyelim yine de”Unutulan Çarşambalı Güreşçilerimiz”den, daha geçenlerde vefat etmiş olan merhum Cemal YANILMAZ…
Dünya şampiyonu…
Millî Güreşçi…
1963 Serbest stilde Dünya Şampiyonu…
1964 Tokyo Olimpiyatlarında, Türkiye’mizi temsil eden…
Çarşambalı “Efsane Güreşçimiz…”(5)
Ve merhum Serkan TÜRK’ler…
Çarşambalı…
Millî Güreşçi…(6)

VE “ŞAMPİYON GÜREŞÇİLERİMİZ”İN “FATİH TERİM’İ…”: SALİH BORA

Nasıl ki belki de, merhum “Türk Güreş Tarihi”mizin “Koca Yusuf”larından, “Yaşar DOĞU’lar”dan sonra gelen “Türk Güreşinin Başbuğu DAĞISTANLI Mustafa”yı da yetiştiren merhum “Samsunlu, Kavaklı Türk Güreşçimiz Yaşar DOĞU” idi.
“Ben, Türk Güreşinin Fatih TERİM’iyim” diyen “Güreş Antrenörü” Salih BORA da; Hamza YERLİKAYA’ları,Şeref EROĞLU’ları, Ercan YILDIZ’ları, Nazmi AVLUCA’ları yetiştiren…
2018’ler Türkiye’mizin de bile, hâlâ  neredeyse “üvey evlât muamelesi” gören “Türk Güreş Antrenörleri”, “Türk Pehlivan Yetiştiricileri…”
Salih BORA; “- Güreşte, Millî Takım Hocalarının kazançları, (Futbol’da), Fatih (TERİM)’in tazminatının binde biri bile değil…”
“Etnospor”umuzun, “Millî Spor”zumun ve hattâ diğer bütün “spor dalları”ndan daha “başarılı” spor dalımız olan “Türk Güreşi”mize yapılan “Ekonomik, Maddî desteklerin gülünçlüğüne” bakınız…(7)
“Türk Güreşine kendini vakfetmiş, bir avuç mefkûre adamları” ile ne “başarılar” kazanıyoruz …
Ve “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz”in; “Horasan Alperenlerin Toprağı Terme”mizde, “Güreşçiler, Pehlivanlar Menbaı Terme”mizde; hâlâ “bir tek Güreş Minderi bile yok!!!”
Şimdiler de “Kenan ŞİMŞEK”leri yetiştiren “Güreş Antrenörleri” ise “Umre Ziyaretleri Organizasyonu” işindeler!!!!
Vesselam…
Terme, 28.06.2018
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Öğretmen


Dip Notlar:

(1): Prof. Dr. Cevdet YILMAZ(Yayına Hazırlayan-Editör), “Çarşamba Araştırmaları”, Çarşamba Belediyesi Kültür Yayınları, No.:2, Samsun 2014
(2): www.samsunbülteni.com,Mustafa DAĞISTANLI ile, 12.04.2018
(3): Ahmet SEVEN, “Türk Güreşinin Sembolü Dünya ve Olimpiyat Şampiyonu YAŞAR DOĞU”, 2. Baskı, Ceylan Ofset, s.310-312 ve s.344
(4): www.samsunbülteni, Mustafa DAĞISTANLI ile, 12.04.2018
(5): Samsun Haber Spor, “Efsane Güreşçi Vefat Etti”, 07.06.2018, s.2018 ve “Yenilmez, Hayata Yenildi”,08.06.2018
(7): Türkiye Gazetesi, Hasan SARIÇİÇEK ile “Özel Röportaj”,”Şampiyonların Hocası Salih BORA”, 01. Haziran.2018, s. 27


27 Haziran 2018 Çarşamba

MÜSLÜMAN ANKARA


MÜSLÜMAN ANKARA


“Müslüman Ankara…”
Esasında “tırnaksız” yazmalıyım: Müslüman Ankara…
Böyle bir şuur farkındalığına ise “Diyanet TV”nin “Şehirlerin Ruhu” programının “Ankara”, “Beypazarı” bölümlerini seyrettiğim 2018’in Mayıs’ı, 9’un da vardım.(1)
Ömürleri yarım asrı geçen “Cumhuriyet Nesilleri”yiz neticede…
“Cumhuriyet Çocukları” demeyeceğim…
“Cumhuriyet Nesilleri…”
Çünkü artık biliyor ve şuur farkındalığındayız ki; “Cumhuriyet Çocukları” diyen ‘Amerika Görmüş ‘“nesiller” bile neredeyse “bağırlarından neşvü nema” bulmuş, “Cumhuriyet tarihinin en büyük ve sinsî işgal-darbe girişimini gerçekleştirmiş”, “Neo-Haşhaşi Terör Örgütü”nü, bilinen ve yaygın ismi ile “Fetullahçı Terör Örgütü”nü, “Paralel Devlet Yapısı Örgütü”nü zamanında anlayarak, zamanında kavrayarak cemiyeti, toplumu uyandıramamışlar…

Maalesef…
Maateessüf..
“Diyanet TV”nin mezkûr programını seyrettiğim gecede, zihnimde çakan şimşekler…
Birikimlerimi hatırladım…
Merhum Osman Zeki Yüksel, nam-ı diğer SERDENGEÇTİ’nin “Mâbetsiz Şehir” isimli eserini hatırladım…
Sözde “Nur Dershaneleri”nde, “Nurcu ağabeyler”in büyük bir iştiyak ve alayvâri, küçümseyici bir tarzda ifade ettikleri, meşhur “Ankara değil, En kara”(2)  karalamalarını hatırladım…
Ömrümde neticede, bir “Cumhuriyet Nesli” olarak teşekkül eden “Ankara Soğukluğu” bile demeye hacet yok; “Ankara Düşmanlığı”nı hatırladım…
Ve elbette şuur farkındalığına da ulaştım:
Bir “Büyük Süper GüçZ ihniyeti” de dahil; “her rengi ile Emperyaller”, bilumum “Türkiye Düşmanları”, yetişme tarzım itibari ile de bazen “Nurcular” üzerinden; bazen de bimem ne üzerinden “Türkiye Düşmanlığı” modülüne sokmak istiyordu bizleri…

Bizleri,”Cumhuriyet Nesilleri”ni, böylece “Neo-Haşhaşiler” gibi, “tarihte yüz seneyi aşan bir devlet kuramamış ikinci Haşhaşiler” gibi, “Nurculuğun bağrından neşvü nema bulmuş Fetullahçı Terör Örgütü mensupları” gibi “Mankurtlaştırmak” ve biyolojik olarak bile “doğduğumuz memleketlere” bile “düşman” etmek istiyorlardı…
“Müslüman Ankara”da, Müslüman Ankara’da, ömrümde geçen bizatihi günlerimi hatırladım..Seyranbağlarını, Keçiöreni, Kocatepe Camii’ni,Etlik Atadan caddesini, hattâ  kuytu yerlere yaptığımız camii ziyaretlerini, Camii altındaki Karadenizli Üniversite talebeleri arasındaki günlerimi…
Anladım ve kavradım ki; “Tek Suçu Yeni Bir Türk Devleti Kurmak” olan “Müslüman Atatürk Düşmanlığı” gibi; “Müslüman Ankara Düşmanlığı” üzerinden; “her rengi ile Emperyal Güçler”, bilumum “iç-dış ecnebî servisler”, kelimenin tam anlamı ile “Türkiye Düşmanlığı” yapıyorlardı…

Mes’ele “Müslüman Atatürk” veya “Müslüman Ankara” “Düşmanlığı” değildi…
“Türkiye Düşmanlığı” idi…
“Ömrüm Ankara” kitabının müellifinin demek istediği üzre;
“Tahkiksiz(Araştırmadan) Atatürk Düşmanlığı” idi, “Tahkiksiz(Ararştırmadan) Ankara Düşmanlığı” idi yapılan…
Yapılan neticede “Türkiye Düşmanlığı” idi…
“Cumhuriyetçiler onu yoktan var ettiklerini ilân ettiler, düpedüz yok saydılar; muarızları ise Cumhuriyetçilerin mabedsiz şehrine tepki olarak tahkiksiz Ankara düşmanı oldular.”(3)
Tıpkı güya “Sözler”den, “Risale-i Nur Külliyatı”ndan “beslenmiş” olan “Nurcular” gibi: “Müslüman Ankara”ya “En Kara” diye tarif ediyorlardı.: “Birbiri içinde beni ihata eden dört beş ihtiyarlık karanlıkları içinde, Ankara’da en kara bir hâlet-i ruhiye hissettiğimden, HAŞİYE bir nur, bir teselli, bir rica aradım.”(4)

ANKARA EVLİYÂLARI(5)


“Diyanet TV”nin “Şehirlerin Ruhu Ankara”yı anlattığı programı seyrederken; “-Ankara’da ne de çok evliyâlar, türbeler, yatırlar varmış. Ankara, bizlere enjekte edilmek istenildiği gibi değilmiş. Türk-İslâm diyarı imiş…Horasan Alperenlerin toprağı imiş. Müslüman Türk toprağı imiş” dediğimi hatırlıyorum.
Merhum Hacı Bayram Velîler, merhum Abdülhakim ARVASÎler, merhum Ahmet MEKKÎNÎler, merhum Tabduk EMRELER, merhum Taceddin Velîler…
Zİhnimde Mayıs 2018 9’unda teşekkül ettirdiğim bu yazımı yazarken; internetten araştırdım. Sayıları 60’ı(altmışı) bulan “Ankara Evliyâları…”
Hattâ öyle ki, “Ankara Evliyâları” mefhumu bile zihnimde bu tarihe kadar teşekkül etmemiş ki; kütüphanemde “İstanbul Evliyâları”ndan tut ne “eserler” varken; “Ankara Evliyâları” üzerine bir esercik bile yoktu…

Halbu ki, gayet muhkem “iki eseri” de bu vesile ile keşfettim…
“Ankara”, asla ve kat’a “ En Kara” değildi…
“Ankara”, asla ve kat’a “Mâbetsiz Şehir”  değildi…
“Ankara”, tıpkı “Medine-i İstanbul” gibi, tıpkı “Kastamonu” gibi, tıpkı daha çok sayıdaki “şehir”lerimiz gibi “Evliyâlar Şehri/Evliyâlar Diyarı” “Müslüman Ankara” idi, “Türk Ankara” idi, “Müslüman Türk Ankara” idi…
“Müslüman Ankara”, Müslüman Ankara, tabiri caizse ANKA-RA idi…
“ZÜMRÜD-Ü ANKA-RA” idi…
Vesselam…
Terme, İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Öğretmen

Dip Notlar:

(1): “Diyanet TV”, “Şehirlerin Ruhu” Programı, “Beypazarı” ve “Ankara”, 56. ve 57. Bölümleri(Not: Youtube’tan seyredebilir…)
(2): Risale-i Nur Külliyatı, Lem’alar, 26. Lem’a veya Hubab Risalesi,www.sorularlarisale.com, 26.07.2018
(3):D. Mehmed DOĞAN, “Ömrüm Ankara”, www.tyb.org
(4): Risale-i Nur Külliyatı, adı geçen eser…
(5): Remi YURDUM, “Ankara Evliyâları”,kitap ve Sıddık DEMİR, “Ankara Gönül Erleri”, kitap(Not: “Ankara Gönül Erleri” kitabı daha kapsayıcı bir eser vasfında)







26 Haziran 2018 Salı

MERHUM BEDİÜZZAMAN DA, MERHUM ATATÜRK DE "HASANEYN"

MERHUM BEDİÜZZAMAN DA,
MERHUM ATATÜRK DE
“HASANEYN”

“MÜSLÜMAN ATATÜRK”- ‘DERİN TARİH DERGİSİ’-İSMAİL KARA


“Tüm Bildikleriniz Tarih Olacak” şiarı ile Türkiye’mizde ‘aylık periyotlar’la neşredilen sözde “Gayr-i Resmî Tarihin Sesi” “Derin Tarih Dergisi” bile, tabiri caizse  kıyısından, köşesinden “Müslüman Atatürk Hakikati”ni de “yazmaya”, dillendirmeye” başladı.
Türkiye’mizde, yaptığı neşriyatı ile ‘hukuken’ de “Atatürk Düşmanlığı” tescillenmiş bu sözde “Gayr-i Resmî Tarihin Sesi” “Derin Tarih Dergisi”nin 75. Haziran 2018 tarihli sayısındaki; Türkiye’mizde “İslâmcılık/ Siyasî İslamcılık” sahasının bir numaralı “mütehassısı”, “uzmanı” olan Prof. İsmail KARA’nın bahse mevzû yazısında(1), “Atatürk’ün İslâm dinine yaptığı hizmetlere ne demeli?” suâli de tevcih edildi.

Mezkûr suâli  “Pravda’nın Sesi”, “Nazizmin Kalesi”, “Camuriyet”in, ‘Pardon’ “Kötülüğün Kümesi” Türkiye’mizin “en eski gazeteleri”nden “Cumhuriyet Gazetesi”nin Nadir NADİ’sine izafen; “…Bütün Cumhuriyet tarihi boyunca peşimizi bırakmayan, kısmen uyarılmış, kısmen korku salmak üzerinden dengeler arayan, kısmen dini alanı modernleşme istikametine doğru zorlayan ama her halükârda Türkiye’yi taşıma kapasitesi fevkâlede düşük bir bakış açısının , bir baskının ve biçimsizleştirmenin kelimelere bürünmüş hali olarak okunabilir”(**), diye yazdı.

Prof. KARA, “Peki ya Atatürk’ün İslam dinine yaptığı hizmetlere ne demeli? Bunu da sadece CHP, Cumhuriyet Gazetesi, Kemalistler savunmuyor; muhafazakâr  mütedeyyin siyasetçilerden, akademisyenlerden , ilahiyatçılardan, Diyanet’ten  nice kişiler ve metinler var bu işe soyunmuş…”(2) diye de vurgulama da yaptı…


“HOŞGELDİN ATATÜRK” KİTABI
ve SESSİZ KALAN BÜTÜN “NURCULAR”

Daha geçenlerde, Türkiye’mizde, Cumhuriyet tarihimizde, 18(onsekiz) sene boyunca “Ezan-ı Muhammedî”nin “Allahu Ekber” diye okunamadığı senenin yıldönümü idi.
Velâkin kuvvetle muhtemel ;ya “beyinsizliklerinden”, ya da kendilerine “tasarruf” eden, “hükmeden”, “yabancı servisler”den, hassaseten “İngiliz-Yunan-Amerikan Yabancı Servisler”in ablukasından dolayı; ekser “Nurcu ağabeyler” bile; “- Bu 18 senelik “Ezan-ı Muhammedî’yi ‘Allahu Ekber’ diye okuyamama yasağını, merhum ATATÜRK değil; “Millî Şef İsmet İNÖNÜ” uygulattırdı diyemiyorlar hâlâ…

Ekser “Nurcu ağabeyler”, toplasan 100(yüz) sayfayı bile bulmayan; toplasan “Sözler”in, “Risale-i Nur Külliyatı”nın % 1’ini ancak bulan “Mahrem Risaleler” ile belki de “Tek Suçu Yeni Bir Türk Devleti Kurmak” olan merhum Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK “düşmanlığı”nda hâlâ ısrar ediyorlar…
“SÖZCÜ’nün Tarihçi Kalemi Sinan MEYDAN”ın “mes’eleye bütüncül/ şümullu ortaya” koyduğu malum “Mahrem Risaleler…”(3)
 Kaldı ki neredeyse bütün “Nurcu Ağabeyler”, yahut bu fakirin karşılaştığı “Nurcu Ağabeyler” de, bu “Mahrem Risaleleri” de “olduğu gibi” de ortaya koyamıyorlar ya!!!

“Ayasofya  Camii”ni merhum ATATÜRK mü kapattı?
“Camileri ahır” merhum ATATÜRK mü yaptı?
“Ezan-ı Muhammedî”yi ‘Allahu Ekber’ diye merhum ATATÜRK mü yasaklattı?
Cevap:- Hayır, elbette…
“Tek Partili Millî Şef CHP İktidar Uygulamaları” merhum ATATÜRK’e mal ediliyor!!! Hem de “Tarihî Hakikatlere” aykırı olarak…
Belki de bir “10 Kasım”da vefât eden merhum Osman Zeki Yüksel SERDENGEÇTİ’yi, nam-ı diğer SERDENGEÇTİ’yi bile merhum ATATÜRK “mes’elesi”nde  ‘yamultmuşlardı…”
Bu fakir bile, “İstanbul Eminönü Divanyolu Caddesi”nden “Beyazıd”a çıkarken; birden fazla sayıda; “bir mermer üzerine yazılı”, “Ayasofya Camii’ni Kapatana Beddua” yazılı ‘taş’ı okuduğumu, gördüğümü hatırlıyorum…
Biliyor musunuz, “16 Senelik Tek Partili Üçüncü Abdülhamid Han Dönemi”nde bile, “Pardon”, “Tek Partili AKP İktidarı Dönemi”nde bile hâlâ merhum  nam-ı diğer SERDENGEÇTİ’nin “Millî Şefli CHP”yi ele aldığı “Birinci Radyo Konuşması” yayınlanamadı bile!!!
Bir ‘vakıa’, bir ‘olgu’ olan Türkiye’mizdeki “Haydar BAŞ Hareketi” veya “İcmal Gençliği Hareketi”nce geçen 10 Kasım 2017’lerde neşredilen ve neredeyse bin(1000) sayfayı bulan “Ezber Bozucu”, “İngiliz-Yunan-Amerikan Yabancı Servisleri”n “oyununu bozucu” “Hoş geldin Atatürk” isimli esere, bilhassa da neredeyse “bütün Nurcular sessizler…”, “görmemezlikten” geliyorlar!?
Halbu ki, bu eserin neredeyse tamamını ‘okuyan’ ve Türkiye’miz genelinde yapılan “Atatürk Vatandır” programlarını “yakînen” takip eden biri olarak; bendenizin bile, bu fakirin bile merhum ATATÜRK’e bakışı değişti be!!!
Prof. Ahmet AKGÜNDÜZ’ce ortaya konan ve ispatlanan; “Merhum Bediüzzaman Hasaneyn” ‘hakikati’ gibi,”İcmal Gençliği Hareketi” de; “Merhum ATATÜRK de Hasaneyn” diye ispatlamışlar be!
Bilhassa “HOŞGELDİN ATATÜRK” isimli eserin “Giriş” ve “1. BÖLÜM” ile “2. Bölüm MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN MANEVÎ YÖNÜ”nde(4), merhum ATATÜRK’ün de, ‘soy’ olarak; “hem şerif, hem seyyid’ yani “HASANEYN” olduğu ispatlanmış be!!!
Ne demek?!
Merhum “BEDİÜZZAMAN” gibi, merhum “ATATÜRK” de “HASANEYN” demek!!!
Ha, diyeceksiniz ki, “Hoş geldin Atatürk” isimli eserde, merhum “Bediüzzaman” ile “Nurculuk” ile ilgili “bilgi yanlışlıkları” var!
Var ise Türkiye’mizin “Nurcuları”, ‘gündemlerine alıp”, satır satır niye “bilgi yanlışlıkları”nı cevaplandırmazlar be!
Neticede, bir “vakıa”,bir “olgu” olarak “Cumhuriyet Tarihimizin En Büyük İşgal Girişimini Yapan Fetullahçılar, Paralelci Nurcu Terör Örgütü”, “Ülkücü Hareket’in Bağrından mı fışkırdı” be!?
Bir hayalim var, sözde “gayr-i resmî tarihin sesi” “Derin Tarih Dergisi”nin ‘Kapak Konusu’ olarak neşrettiği “Müslüman Atatürk” sayısını veya “Müslüman Atatürk Özel Sayı”lı “Derin Tarih Dergisi”ni…
Biliyor musunuz, Haziran 2018’e kadar birden fazla “Sultan İkinci Abdülhamid Han Kapak Konulu” sözde “Gayr-i Resmî Tarihin Sesi Derin Tarih Dergisi”, hâlâ “Sultan İkinci Abdülhamid Han Dönemi Toprak Kayıpları”nı yazamadı be!!!
Vesselam…
Terme, 26.Haziran.2018
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı- Yazar ve Öğretmen

Dip Notlar:
(1): Prof. Dr. İsmail KARA, “Demokrasiden ve Seçimlerden Din Hanesine Ne Düşer?”, Derin Tarih Dergisi, sayı: 75, Haziran 2018 s. 52
(2): Prof İsmail KARA, adı geçen yazısı, s.52
(3): Sinan MEYDAN,”FETÖ’NÜN KARA KUTUSU SAİD-İ NURSİ’NİN ATATÜRK DÜŞMANLIĞI”, Sözcü Gazetesi, 09.Ekim.2017


(4): Prof. Dr. Haydar BAŞ, “HOŞGELDİN ATATÜRK”, İcmal Yayıncılık, Kasım 2017, “GİRİŞ” ve “1.BÖLÜM”, sayfalar 23-117 ve “İkinci Bölüm” “MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN MANEVÎ YÖNÜ”, sayfalar 123-153