26 Haziran 2020 Cuma

OSMAN YÜKSEL; NAM-I DİĞER SERDENGEÇTİ, 67 SENE ÖNCE, "AYASOFYA DAVASI"NDAN "BERAAT" ETMİŞTİ...

OSMAN YÜKSEL, NAM-I DİĞER SERDENGEÇTİ; 67 SENE ÖNCE, "AYASOFYA DAVASI"NDAN "BERAAT" ETMİŞTİ...

"Allah'a, Millet'e,Vatana Koşanların Dergisi-Hakk'a Tapar-Halkı Tutar-SERDENGEÇTİ DERGİSİ'nin; "Yıl:6. Sayı:17 Ağustos 1952" tarihli sayısının, "3. sayfası"nda neşredilen; "10 Paragraf, 239 Kelime" lik gayet mütevazî "AYASOFYA" başlıklı yazısından "10 ay sonra", "sorgulanmaya", "yargılanmaya" başlar.
Esasında "AYASOFYA" başlıklı yazısı "nesir-düzyazı' şeklinde yazılmıştır.
"1952'ler Türkiyesi"nde, döneminde,"13 Gazete ve bazı dergiler"de, "beğen"ildiğinden dolayı "paylaşılmış"tır.
Sonraki "paylaşım"larda ise; "şiir şekli"nde,"nazım" tarzında, çok sayıda "paylaşım"lar yapılmıştır.
Çünkü müteveffâ Osman YÜKSEL; nam-ı diğer SERDENGEÇTİ, "AYASOFYA" başlıklı yazısını yazmadan önce,"Ayasofya Camiî"ni "ziyaret" etmiş ve dönemin "Yunan Basını"nda da, âdeta "Ayasofya Kilise Yapılsın" 'kampanyaları' da ayyuka çıkmıştır.
"Osman Serdengeçti',"Osman Yüksel", "Osman Zeki Yüksel"; "tesbihatı"nı tamamlayamadığı "33 Sayılık SERDENGEÇTİ DERGİSİ" ile "özdeşleşmiş","nam salmış"; nam sergerde SERDENGEÇTİ; üstelik "AYASOFYA" yazısını "ağlayarak yazmış" "okunduğunda da âğlatarak" neşrettirmiştir.(1)
"1952'ler Tek Başına Demokrat Parti İktidarı Dönemi","Ankara Cumhuriyet 'Müdde-i Umumiliği"nin,"AYASOFYA" yazısının neşrinden "10 Ay Sonra"ki "ihbarı" ile de "hukukî süreç","AYASOFYA DAVASI" da başlamıştır.

Rahmetli SERDENGEÇTİ; önce "Askerî Mahkeme"de, dönemin "Ankara Garnizon Komutanlığı"nda; "Askerî Mahkeme"nin "Görevsizlik Kararı" vermesinin ardından; "Ankara Sorgu Hâkimliği Nezdinde İlk Tahkikatın Açılması" ile "Sivil Mahkemeler"de "sorgulanmaya","yargılanmaya" başlanmıştır.
Ve böylece "Türk Düşünce ve Dâvâ Adamlığı Tarihi"nin müteveffâ Osman Yüksel'i; nam sergerde SERDENGEÇTİ'si; "Maznun Osman YÜKSEL"dir, "Maznun SERDENGEÇTİ"dir.
"1952'li Yıllar Türkiyesi"nin "Tek Başına İktidarı"/"Demokrat Parti İktidarı", meşhur "5816 Sayılı Atatürk'ü Koruma Kanunu"nu,"31 Temmuz 1951" tarihinde,"Resmî Gazete'de yayınlattırıp, yürürlüğe koymuştur" bile.
"DOSYA'YI YUNAN MAKAMLARA GÖNDERMELİYDİNİZ"
Müteveffâ "Maznun Osman ÝÜKSEL"in; nam-ı diğer "SERDENGEÇTİ" 'Maznun'un "3 Avukat Vekili" vardır: Avukat Mehmet Emin AKYÜZ, Avukat Ârif EMRE ve Avukat Sadık EMRE'dir.

"Maznun Osman YÜKSEL"i,"Maznun SERDENGEÇTİ"yi, "Sivil Mahkemeler"de "Müdafaâ" ederler.(2)
"Maznunlar Kervanı"ndan olan rahmetli SERDENGEÇTİ, "161.Madde"den ve "Laiklik Aleytarlığı" ile ilgili meşhur "163.Madde"den "sorgulanır","yargılanılır..."
Rahmetli SERDENGEÇTİ, "Müdafaası"nda, âdeta "Hukuk Mantığı" ile de "fikir öfkesi"ne kapılmakta; "AYASOFYA" başlıklı yazısının her harfinin, her kelimesinin, her cümlesinin, her paragrafının "doğru" olduğunu ifâde etmekte; "Ben, siyaset, parti, patırtı deyince Kaf Dağı'nın arkasına kadar kaçan adamım.İçi parça parça olan adamım! Ne siyaset, ne kıyaset, ne riyaset.Hiç bir şey yok ben de.Hiç bir partiye, hiç bir siyasî, gayr-ı siyasî teşekküle girmiş değilim.Hiç bir yerin, hiç bir adamın adamı değilim."(3) diye âdeta "feverân" etmekte; "İddianame" de "3 defa tekrar" edilen "Aslında Kilise olan Ayasofya" ibaresine de "öfkelenerek", "Ayasofya'nın 500(beşyüz) senedir Camiî" olduğunu da âdeta "haykırmak"ta; "Allah Muhammed" gibi levhalar, büyük isimler yerlere indirilmiş, çok büyük oldukları için, kapı dışarı edilememiştir. Gözlerimle gördüm."(4) demektedir.
"PROFESÖR İSMAİL HAKKI BALTACIOĞLU"

Nerdeyse "27.9.1952"de başlayıp; "11.7.1953"de, "1(bir) sene içinde" ,"BERAAT KARARI" ile biten rahmetli SERDENGEÇTİ'nin "hukukî süreç"i; "AYASOFYA DAVASI"nın en "ilginç hukukî durumu" ise; "Bilirkişi Raporu" için müracaat ettikleri rahmetli Prof.İsmail Hakkı BALTACIOĞLU'nun "10 Maddelik Bilirkişi Raporu"nun; "Mahkeme"ce sadece "ilk 5 maddesi"nin "kabul" edilmiş olmasıdır.
"Mahkeme" âdeta "İhtilâl Hukuku", "İhtilâl Mahkemesi" gibi "Bilirkişi" seçtikleri rahmetli BALTACIOĞLU'nun; rahmetli SERDENGEÇTİ'yi, "hukuken de haklı " bulduğu "Bilirkişi Raporu"nun, sadece "yarı kısmını kabul etmiş", "diğer yarı kısmı için" ise "şahsî görüşüdür"demiştir.(4)
Bu sebeple de, rahmetli Prof.İsmail Hakkı BALTACIOĞLU'nu da hayırla yâd etmek elzemdir.
ELHASIL:
"Bayburtlu Yiğit Düşünce Adamı",Türkiye'mizde "Hitabet"i de en muhkem olan şahsiyetlerin başında gelen Dr.Agah Oktay GÜNERİ'nin; müteveffâ Osman YÜKSEL'in; nam-ı diğer SERDENGEÇTİ'nin vefâtının ardından dediği şu söz, hâlâ hafızalarımızdadır:" Rahmetli SERDENGEÇTİ, bir "10 Kasım"da vefât ederek; hayatının da en büyük esprisini yapmıştır."

"AYASOFYA", hâlâ "MİLLÎ DÂVÂ"mızdır.
Vesselam...
25 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Dip Notlar:
(1): Osman Yüksel SERDENGEÇTİ,"Ayasofya Davası", (Ayasofya'nın Hakikî ve Hukukî Durumu), Derin TARİH Dergisi, Kültür Yayınları-9,Derin TARİH Dergisi'nin 21. Sayısının Hediyesidir. Aralık 2013, s.56
(2): Osman Yüksel SERDENGEÇTİ,"Ayasofya Davası"(Ayasofya'nın Hakikî ve Hukukî Durumu), adı geçen eser, s.22-52

(3): Osman Yüksel SERDENGEÇTİ, adı geçen eser, s.58
(4): Osman Yüksel SERDENGEÇTİ, adı geçen eser, s.57
"Görseller":
* Derleyip Tanzim Eden: AVUKAT EMİN AKYÜZ AYASOFYA DAVASI Ayasofya'nın Hakikî ve Hukukî Durumu, Serdengeçti Neşriyatı: No:21, Ankara 1959
* "Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları", "Serdengeçti-Allah'a, Millete,Vatana Koşanların Dergisi; Hakk'a Tapar-Halkı Tutar", 33 Sayılık Serdengeçti Dergisi Tıpkı Basımı
* Serdengeçti-Allah Millet Vatan Yolunda- Dergisi, Yıl:6. Sayı:17 Ağustos 1953 Kapak resmi
* Adı geçen derginin 2 ve 3. Sayfası ve "AYASOFYA" Yazısı...

25 Haziran 2020 Perşembe

"MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE'YE "ÖZGÜRLÜK!" HA!

"MÜMTAZ'ER TÜRKÖNE"YE "ÖZGÜRLÜK!" HA!

Evet, "ölü taklidi" yapmaya gerek yok!
"Eski Ülkücü" 'Mümtaz'er TÜRKÖNE'ye "Özgürlük!" isteniliyor.
Hem de "Ülkücü Hareket"in "siyasî teşkilat" ının "En İrisi"nin "Ekonomi Doktoru" ve "Devlet"i "Genel Başkanı" tarafından...
"Nizam-ı Âlem Ocakları"nın isminin "Alperen Ocakları" olarak değiştirilmesinin asıl müsebbibi "Kadir Mahir DAMATLAR"; nam-ı diğer "Kadir Abi" istemişti "Mümtaz'er TÜRKÖNE'ye Özgürlük!" Ve peşine "ŞEHSUVAROĞLU" da eklenmişti.
Az önce okudum; "Nurcu Kökenli" 'Eski Başbakan'ımız da "Gelecek Partisi Genel Başkanı" olarak;"Mümtaz'er TÜRKÖNE'ye Özgürlük!" istemiş......
"Ülkücü Şehid Mustafa TÜRKÖNE"nin "kardeşi" olduğu için...
Güyâ "Ülkücü Hareket"e 'emek verdiği' için...
Unuttular elbette...
'Mümtaz'er TÜRKÖNE" gibi bir "Asker Çocuğu", nasıl olur da içinde bulunduğu 'yapı'nın, "yazdığı gazete"nin, "Sabataist FETU Terör Örgütü"nün 'yapı'sı ve 'gazetesi' olduğunu bilmez? Bil(e)medi?
Hadi 'bil(e)medi' diyelim; müteveffâ Mehmed Niyazi ÖZDEMİR'ler bile "Zaman Gazetesi"nden 'yolları'nı ayırırken; "Asker Çocuğu" 'Mümtaz'er TÜRKÖNE" de niye "Zaman Gazetesi"nden âdeta 'Son Kerte' ye kadar "kop(a)madı?"
Unuttular herhalde!
"Asker Çocuğu" 'Mümtaz'er TÜRKÖNE',"Sabataist FETU'nun "Zaman Gazetesi"ndeki "köşesi"nde; "Türklüğün Sembolü Bozkurt" a "Kangal Köpeği" dediğinden; neredeyse aradan daha '24 saat' bile geçmeden; âdeta "bütün zamanların en saf siyasetçisı" "Ülkücü-Alperen Şehid" merhum 'Muhsin Başkan', 'Mümtaz'er TÜRKÖNE' ile yaptığı 'röportajı' yayınlanırdı.
Unuttular herhalde!
"Asker Çocuğu" 'Mümtaz'er TÜRKÖNE", neredeyse 'Sabataist FETU'nun "Zaman Gazetesi"ndeki yazılarında,âdeta "Marksistlere taş çıkartırcasına", "MHP'ye saldırır"dı...
Bütün yazılarında "Hukuk! Hukuk!" diyen "Eski Ülkücü" 'Yozgatlı Avukat' 'Taha AKYOL'un da; bir ara "AK PARTİ" den "Milletvekili Aday Adayı" da olmuş "Elazizli Ülkücü Avukat Doktor İrfan SÖNMEZ"in de; "Eski BBP İstanbul İl Başkanı İsmail TÜRK"ün de ve yukarıda isimlerini zikrettiğim "siyasî şahsiyetler" ile 'fikir adamları'mızın "Asker Çocuğu" 'Mümtaz'er TÜRKÖNE'ye Özgürlük!' talepleri "hukukî" değil, "siyasî" dir.
"İnsanî" açıdan talepleri ise âdeta 'Son Sıralarda'dır...
ELHASIL:
"Cumhuriyet Tarihimizin En Büyük İşgal-Darbe Girişimi"nin "4.Yılı"na neredeyse ramak kala, 'Asker Çocuğu' "Prof.Dr.Mümtaz'er TÜRKÖNE"nin "15 Temmuz Olayı" hakkında "ne düşündüğü"nü ise; "Türk Efkâr-ı Umumiyesi" de bil(e) memektedir.
"Mümtaz'er TÜRKÖNE'ye Özgürlük(!) Mes'elesi"nde, "Adnan İSLAMOĞLU"nun "habererk" 'haber sitesi'sindeki yazısı ise 'takdire şayan'dır vesselam...
25 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

24 Haziran 2020 Çarşamba

"BEN ROBOT DEĞİLİM..."

"BEN ROBOT DEĞİLİM..."

Bugünkü "sosyal medya" ağırlıklı çalışmamda, bu cümlenin 'kutucuğu'nu, bir'den fazla sayıda 'işaretledim', 'tıkladım': "Ben robot değilim..."
Düşünüyorum, kısa süreli de olsa 'tefekkür' ediyorum; 'kendimi başkalarının yerine koyuyorum' yani 'empati' yapıyorum; bazen 'Men ne yapıyorum? Men ne yapmalıyım? Men ne yapmaya çalışıyorum?"; 'vakit namazımı ikâme ettim mi?", diye de "kendimi hesaba çekiyor, sorguluyorum..."
'Men', 'metal parçası', 'metal yığını' bir 'robot' değilim.
"Kalbim var benim kalbim!"
"Robotlar"ın 'kalbi' nerede?
"Ben ezelden beridir hür doğdum, hür yaşarım..."
"Kalem"imi eğip bükmem!
Öğrendiğim ve iman ettiğim 'hakikatler"i yazarım.
'Tashih'lik bir durumum varsa kendimi 'tashih' de ederim.
"Sipariş üzeri", "ısmarlama" bir yazı kaleme almadım desem yeridir.
Hele "Para ile kalemimi" asla kımıldatmadım ve kımıldatmam da...
'Men', 'hakikaten';"fikrin ne fahişesi oldum; ne maskarası/ Bilemem bir vicdanın ne kadardır hava parası?"nı uyguladım.
"Marksistlerin Maşası Karaoğlan"ın "darbeci" olduğunu öğrendiğimde;"Ecevit de Darbeci" diye yazarım, yazdım.
Müteveffâ 'Süleyman Sami Demirel GÜNDOĞDU" 'Mason" ve "28 Şubatçı Darbeci" ise yazarım, yazdım.
Müteveffâ "Başbuğ Türkeş", "27 Mayıs 1960 Darbesi"nde,"Darbeci Türkeş" ise yazarım, yazdım.
Müteveffâ "Başbuğ Atatürk"ün "Ezan-ı Muhammedî"yeyi '18 sene susturdu' ise ve 'Ayasofya Camiî'ni Müze' yaptığını anladım ve kavradım ise yazarım, yazdım.
"Cumhuriyet Tarihimizin En Büyük İşgal ve Darbe Girişiminin Baş Elebaşısı"nın "Sabataist" olduğunu öğrendiğimde;"Sabataist Fetu" diye yazarım, yazdım...
'Men' "kalemimi satmadım", "kalemimi satmam da..."
'Menim' mezun olduğum "İTÜ'NÜN CAMİÎ"sinin minaresi bile "kalem" şeklindedir.
İman etmediğim, inanmadığım hiçbir şeyi yazmadım, yazmam.
"İkra","Oku"; 'Allah'ın 1. emri'; "Kalem" yani "yaz" ise 'Allah'ın 4. emri'dir.
"Oku"mak ta, "yaz"mak ta "farz"dır; "Allah'ın Emridir..."
"1 farz kaç sünnete bedeldir?"
Düşünün...
'Men', zamanında, "Sol'un Namusu" gibi, "Sağ'ın da Namusu"nun kalmadığını da yazdım.
"Ben robot değilim..."
"Aklımı çöpe atmam!"
"Aklımı kiraya da vermem!"
"Aklımı nurlandırsın" diye de zaman zaman "Yaradan'a Duâ" ederim de.
'Men', şu yaşa kadar, "kimsenin adamı olmadım." Bu saatten sonra da, "kimsenin adamı da olmam!"
'Men'; "İslâm'da hürriyet, Allah'tan başkasına kul olmamaktır." "İslâm Tasavvufu"nda "en yüksek makam", "kulluk makamıdır.." Bu iki şiâr'a iman eder ve de öyle yaşamaya gayret ederim.
"Kalemimi Asamazlar" da, "Kalemimi Satın Alamazlar" da.
"Kalem", "süngü"den de, "kılıç"tan da üstündür.
"Kalem'in de gücü vardır..."
'Men', "robot' olmadığım gibi, "Robot Kalem" de değilim...
"Kalem"imi;"Hakk'ın hatırı âli'dir; hiçbir hatıra fedâ edilmez.Kim kırılırsa kırılsın; yalnız Hakk sağolsun..." 'düşüncesi'ni "bayraklaştırarak" kullandım, kullanırım ve "kıyamet"ime kadar da böyle kullanacağım İnşaallah.
23 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

"18 YILDA, 309 BARAJ" DA...

18 YILDA, 309 BARAJ" DA...
"SALIPAZARI BARAJI"NIN 'HİZMETE ALINMASI', 'YAPILMASI', 'AÇILIŞI' 2023'LERİ BULACAK GİBİ...

Bugün, bir gazetenin 'manşet haberi', beni bu yazıyı yazmama da sebep oldu.
'Yapımı biten", 'hizmete alınan', dün 'açılan' "Kars Barajı", 585. Barajımız imiş.
Yani "276 Baraj"ımıza, "kimlik siyaseti" değil de, "hizmet siyaseti" yaptıklarını ve bunu da,"onlar düşünür, biz yaparız" sloganı ile ifade eden,"18 Yıllık AK PARTİ Tek Başına İktidar Dönemi"nde, bir 276 baraj daha yapılmış artı 33 baraj da eklenmiş.
Yani toplamda, "18 yılda, 309 baraj" 'yapılmış','açılmış', 'hizmete alınmış..."
SALIPAZARI BARAJI 2023'LERDE...
'Dün' 'açılan, yapımı tamamlanan, 'hizmete alınan' "585. Kars Barajı" da dahil , kendilerini neredeyse '1(bir) senede finanse ettiklerini' yani "baraj yapım masrafları"nın, yapılan "barajın getirdiği faydalar", "ekonomik girdiler"le de, "1(bir) sene içinde masraflarının da karşılandığını" ifâde ediyorlar.
"Salıpazarı Barajı Mes'elesi", benim bildiğim, neredeyse "20 senelik mes'ele..."
Şöyle bir "Murat ÇOBANOĞLU", "Şeref TAŞLIOVA" gibi "Aşıklar"ımızın da, ki Türkiye'mizin en fazla "Âşıklar çıkartan toprağı, Kars toprağı" imiş; 'internet'ten "Serhad Şehri"miz "Kars"a, "Pazartesi Sabahı" ile uzanıverdiğimde; hem, gazetenin 'manşet haberi'ni 'teyid'ledim; hem de "Kars Şehri"miz hakkında, aklıma da 'bi şeyler düşmeye' de başladı.
"Ermenistan"ın, âdeta bir "hançer gibi"de, "Türkiye-Azerbaycan" arasına 'soruşturulmuş olduğunu, yine hatırladım.
"Kars Toplum Yapısı"nı meydana getiren 'Müslümanlar'ın, 'yarısının Şiî, yarısının da Sünnî olduğu" bilgisi ile "Kars Vilâyeti"mizdeki 'seçimler' sonucunda,"hazineden de 'Devlet Yardımı' almaya devam eden" 'Halkların Demokrasi Partisi(HDP)"nin ise 'en çok oyu' alan 'siyasî parti' olduğunu ve yine 2014'ler Kars'ının 'Belediye Başkanı'nın ise 'Milliyetçi Hareket Partisi(MHP)"nden olduğu malumatlarını da okuyunca(wikipedia.org); kısa bir 'empati' sonrası, "Kars'ta yaşamış olmak, çok ilginç olsa gerek.Hele benim oğlan için 'etli yemekler' de olunca", diye de düşündüm.
Her neyse!
Yine 'Son Durum' itibari ile 'internet'ten 'Salıpazarı Barajı'nı tıklayınca; daha doğrusu "google"dan 'tıklayınca'; '18 Senelik Dönemde', 'Salıpazarı Barajı Mes'elesi'nde, "Çok Yalanlar Söyledikleri" ni de anladım ve kavradım.
Herhalde bu sebepten olacak; "siyasî muhalifler";"Türk siyasî tarihinin en çok yalancı siyasî örgütü, 'AK PARTİ ÖRGÜTÜ'dür", diye boşuna da demiyorlarmış...
Her neyse!

Geçen sene "tarihinin en büyük sel felaketini de yaşamış" "Terme İlçemiz" in, "Terme Halkı"mızın ve tabii 'Salıpazarı Ilçemiz'in ve 'Salıpazarı Halkı'mızın yaşadığı 'Sel Kâbusu', 'Tufan Korkusu' vesaire, 2020'de de, 2021'de de, 2022'de de hattâ muhtemelen 2023'leri aşacak tarihlerde de devam edecek gibi.
Çünkü eski 'veri'ler de, eski 'done'ler de, eski 'istatistikî bilgiler' de, "Terme Tarihi"nde, "her sene sel felâketi yaşandığını" gösteriyor.
"Çarşamba'yı daha sel almıyor"; nedense "Bursa'yı sel alıyor artık..."
Çünkü 'şehid olma pahası'na, 'Hasan Uğurlu'/'Suat Uğurlu' Barajları yapılmış, açılmış, 'hizmete alınmış...'
"Hacı! Gerçekler acı!"
"Sel felâketi", "Tufan" âdeta 'kapıda...'
"İmtihanlar 'Tufan'dan Önce...' "
22 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

YIKILAN "SU DEPOSU" DEĞİL; "TARİH"TİR, "MAZİ"MİZDİR, "DÜN"ÜMÜZDÜR...

YIKILAN “SU DEPOSU” DEĞİL; ‘TARİH’TİR, ‘MAZİ’MİZDİR, ‘DÜN’ÜMÜZDÜR…

Geçenlerde, bizatihî fotoğrafını çekip, ‘paylaşım’ yaptığım; ‘Yıktılar İmam-Hatip Lisesi(İHL)"nden sonra; bir tanım ile ifâde etmek gerekiyorsa, ‘Avro-Amerikan Dünyası’nın ‘Enfebi Zihniyeti’, ‘yıkım terörü’nü sürdürüyor…
Bugün, az önce, ‘facebook’tan öğrendiğim ‘paylaşımlar’da, ‘yıkılan Terme Eski İHL Binası’nın yakın civârındaki ‘Su Deposu’nu da, bir çırpıda yıkmışlar.
Kimbilir, gerektiği ve yeteri kadar “tepki” ile karşılaşmayınca; “sırada ne gibi yıkım terörleri” var!?, dememek elde değil.
Aklıma “sırada ne gibi yıkım terörü uygulamaları var?”, suâline, önce hiçbir şey gelmedi.
Velâkin, bildiğim “2 Adet Su Deposu”muz daha var.
“Yıkılış Gerekçesi”ni ,doğrusu pek anlayamadım.
Benim bildiğim, ne “Yıkılan Eski İHL Binası”, ne de “Yıkılan Su Deposu”, yanından geçince, üzerimize yıkılacak gibi de değillerdi.
“Terme Eski İHL Binası” da, hemen yakın civârındaki “Terme Su Deposu”da , belki de yüzlerce sene, sapasağlam, dimdik ayakta duracak mimarî yapılardı.
“Terme Maarif Camiası”ndan “Emekli” bir “İlahiyaçı Eğitimci”nin, âdeta “yıkım terörü” ile “yıkılan Terme Eski İHL Binası” üzerine yazdığı yazının başlığı, “Görevini Tamamlayan Bina” da olunca, muhtevasını okumaktan vazgeçtim.
Herhalde bu seferde, “Yıkılan Su Deposu” için de, “İşlevini Tamamlayan Yapı” başlığını atmaz!
“MAARİF”-“TARİH”-“MAZİ” YIKILIYOR…”DÜN”LERİMİZ YIKILIYOR…

“Büyük Salgın” öncesi, hemen hemen hergün, “Terme-Çarşamba/Çarşamba-Terme Seyahatleri”mde, büyük bir iştiyâkla da, mevcut “Su Depoları”na da bakar, görür,”sabahın ışığında”, kısa da olsa “tefekkür”lere de dalardım.
“Su Deposu”nun “Fiziği”ni bilebilmek, belki de “Fizik İlmi”ni ‘bilmek’ diye, az önce, kendimce söylendiğim gibi, bir şeyler de söylenirdim.
Mimarî hususiyeti de olan; mimarî açıdan da ‘yanından geçilince yıkılacak gibi de olmayan’, ‘can güvenliği açısından tehlike arzetmeyen’, sadece “Su Deposu” da yıkılmamıştır aslında.
Aslında yıkılan, “Terme Şehir Dokusu”nu, hem de “Tarihî Dokusu”nu, sanat özellikli “Mimarî Dokusu”nu yıkmak demektir. “Mazimizi yok etmek”, “dünlerimizi yok etmek” demektir.
Artık nesillerimiz “Su Deposu Yapıları” göremeden de büyüyecekler…
“Yıkım Terörü Sırasında”,diğer “Su Depoları”mız da olmasa bâri…
“Terme Halkı”mızın ‘tepkisizliği’ de, maazallah yeni yeni “yıkım terör”lerine yol vermese bâri..
Seneler önce, “Saat Kuleleri Tarihi”nde de, “Yıkılan İlk Saat Kulesi” de olan, “Terme Saat Kulesi” yerine, aradan geçen senelere rağmen; af buyurunuz, “analarımıza söver gibi”, “Palmiye Ağacı” diktiler ve âdeta zorla da ‘büyüttüler…”
“Ahlat Taşlı Yıkılan Terme Saat Kulesi” yerine, daha orijinal; tepesinde daima “Türk Bayrağı Dalgalanacak” yeni bir “Saat Kulesi” de yapamadılar…
Senelerdir “Terme Etno-Figürü”nü canlandırıcı bir “yapı” bile yapamıyorlar…
Belki de hâlâ “Boyasız Terme Deniz Feneri” gibi de, “Terme Su Depoları” da, “bir şehrin sembolü olacak” derecedeki ‘mimarî yapılar”ımızdır…

Esasında, “Terme Deniz Feneri” ve hâlen “yıkım terörü”ne maruz kalmamış “Su Depoları”mız, yapılacak bir “Çevre Düzenlemesi” ile ‘hasbihâl mekânları’ olabilecek ‘mimarî yapılar’ımız dır da…
“Koronavirüs Süreci”ni veya “Terme Halkı”mızın “tepkisizliği”ni ‘fırsat’ bilerek; “Terme Halkı”mızın ‘seçtiği’ ‘kurumlarca’, adeta “Yıkım Terörleri” yapmak; “Terme Halkı”mıza da “büyük saygısızlık"tır…
Üstelik, “Terme Belediyesi Meclisi”nde, “yıkımlar mes’elesi istişare edildi mi,?", “Terme Kamuoyu” da bilmemektedir…
Böyle “Yıkım Terörleri”, “Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Devrinde”, diye bildiğim, “Yıkılan Terme Tarihî Mimarî Hapanaltı”mızın ‘yıkım’ını çağrıştıran “Zihniyet” ile de birebir örtüşmektedir…
“Terme Halkı”mızı “misilleme yapmaya” da zorlamayın…
“Çok yanlış olan” “Büyük Şehir Yasası”nca, “Samsun Büyük Şehir Belediyesi”, “Sözcü Gazetesi”nin “Manşet”lerine bile ‘haber’ olmakta…”Tarihî Ahşap Camiiler”imiz bile “ne gösteriliyor” artık?
Bu “zihniyet”, “Terme Hapanaltı”nı yıkan “CHP Zihniyeti”nden de beter, tamamiyle “Avro-Amerikan Dünyası”nın “Enfebi Zihniyeti”dir be!!!
Gidin de gerçekten “Metrûk Binaları” yıkın be!!!
21 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

"DÜZEN" Mİ? "NİZAM" MI?

FİKİRLER/DÜŞÜNCELER ÂLEMİ"NDE,"DÜZEN-NİZAM HOKKABAZLIĞİ";HÂLÂ DEVAM EDİYOR...
"DÜZEN" Mİ? "NİZAM" MI?

"Âdil bir İktisadi nizam teklifi olmayanın, âdil bir dünya düzeni teklifi de olamaz."(1)
"De Nokta"lı 'müteffekkir'imizin; son günlerde 'gündem'e yeniden gelen 'İslam İktisat Nizamı'/'İslam Ekonomi Sistemi' hakkında zikredilen yazısında kullandığı bir cümle.
Hem "Iktisadi nizam', demiş; hem de "dünya düzeni" demiş.
Bir cümlesinde; hem 'nizam' demiş; hem de 'düzen' demiş.
Halbuki,"Nizam" başka, "Düzen" başkadır.
"Düzen-Nizam Hokkabazlığı"nın,"efkar-ı umumiye"de, "fikirler-düşünceler âlemi"nde, hâlâ devam ediyor olması, meşhur ifâde ile "mefhumlar anarşisi"nin de devam ettiğini gösteriyor.
Daha 2017'ler Mayıs'ında , şöyle 'notlar' yazmışım: "Kiminin dilinde 'düzen'; kiminin dilinde 'devrim...' Sanki 'Kızıl Fransız Korosu...'
Yine '20 Mayıs 2020' tarihli 'Star Gazetesi'nin 'manşet'i:"Devrime Hazır Olun"
Yine aynı tarihli 'Akşam Gazetesi'nin 'manşet'i:"Devrimleri Siz Yapacaksınız"
Niye böyle 'manşet'ler?
Çünkü, sanki 'Dev-Yol'cu 'Reis-i Cumhur'umuz, 'Devrim Yapmak'tan bahsetmiş de, 'ceride'ler de 'manşete çekmiş...'
'Şaka' değil; aynen öyle olmuş...
"DEVRİM FURYASI" -"DÜZEN FURYASI"
Bu "moda furya"lar; esefle ifâde edeyim ki; "17 Senelik Tek Başına İktidar Dönemi Furyaları..."
Bilhassa bu 'düzen furyası'nın 'kökeni' ise yine esefle ifâde edeyim ki;"Millî Görüş Hareketi"ne, "Erbakan Hareketi"ne dayanıyor...
"Düzen" de "Düzen" diyorlar, başka birşey , "nizam" diyemiyorlar...
"KUR'AN'ın getirdiği düzen ADİL DÜZEN'dir."(2)
"Kur'an yani İslam düzeninin mucizesi budur."(3)
Hele de "6.Olağan Kongresi" neticesi 'Ankara Yeni İl Başkanı' seçilen 'Avukat BEYAZIT' ise âdeta mikrofonu kapar kapmaz;"Bu düzen böyle geldi amma böyle gitmeyecek!"(4) diyor...
Hâlâ devam eden bu "siyasî cehalet terminolojisi"ni teşkil eden 'Düzen-Nizam Hokkabazlığı'nı, bir türlü gideremedim.
Tıpkı "12 Eylül 1980 öncesi olaylar"a, "1970'li yıllardaki Olaylara","Sağ-Sol Çatışması","Sağ-Sol Kavgası" "galat-ı meşhur"unu da gideremediğim gibi.
Yahû, neticeden 'Siyasî Görüş Tarihi'nizin bir döneminde 'Millî Nizam Partisi'ni kurmuşsunuz...Madem öyle,' Millî Düzen Partisi' ismi ile kursaydınız ya!?
"Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi"nden süzülmüş 'Nizam-ı Âlem Ülküsü'nü, 'Nizam-ı Âlem Mefkûresi'ni; "Düzen-i Alem Ülküsü","Düzen-i Âlem Mefkûresi" olarak yazabilir ve ifâde edebilir miyiz!?
Kaldı ki "Nizam-ı Âlem Mefkûresi"de, daha doğrusu 'Nizam-ı Âlem' mefhumu da 'Osmanlı'nın statükosu'nu da ifade etmiyordu ve "galat-ı meşhur" 'Millî Medeniyet"imizin de 'Dünya Düzeni" anlamında değil de;"Dünya Nizamı" anlamındaydı...
"Âleme nizam vereceğim", yerine "Dünya'ya düzen vereceğim" derseniz de;"Avro-Amerikan Enfebi Dünyası"na da 'merhaba' demiş olmaz mısınız?
ELHASIL:
"Fikir Sistemleri Vadisi"nde,"İdeolojiler Vadisi"nde, 'sistemli düşünebilmek' de çok ehemmiyetli değil midir?
Tıpkı "Yoldaşlık dediğin, 'Komünist'lik de olur" dercesine; "moda furyalar","devrim furyaları", "düzen furyaları" da;"Marksizm"de olur, "Sosyalizm" de olur, demek de elzemdir.
Üstelik "okuma iştiyâkı'nın da 'çok yüksek' olduğu "1970'li Yıllar Türkiyesi"nde, âdeta harıl harıl "yeni sistem arayışları","yeni nizam arayışları" da hararetle "tartışılmış"tır...
İşte böyle bir vetirede de, "İslam İktisat Nizamı", "İslam Ekonomi Sistemi" de yazılmış, 'tartışılmıştır.'
"Büyük Türk Düşünce Adamı"mız( Kendisi 'Evlad-ı Resûl' olsa da), müteveffâ Seyyid Ahmed ARVASİ Hoca'mız da,"Türk İslam Ülküsü"nde,"İslam Ekonomi Sistemi"ni de yazmıştır.
O " nazarî tartışmalar", bugün "Bankacılık Sektörü"nde ehemmiyetli ve ciddî bir yer tutan "Katılım Bankacılığı Sistemi" ile "Faizsiz Bankacılık Sistemi" ile de "meyveleri"ni vermiş ve "Kapitalist Sistem Yıkılmıştır..."
Hâlâ "faizi kaldıracağıź"; "faizsiz sistem uygulayacağız" veya "halkımızı faiz batağından kurtaracağız" diyen "siyasî"lere; "Anadolu Şımarığı", Anadolu Ukalası", Müslüman Türk" olarak da, âdeta tabiri caizse kahkahalarla gülmek geliyor içimden...
Biz Müslümanlar, senelerden beri uygulanan "Katılım Bankacılığı Sistemi" ile çoktan "Kapitalist Sistemi Yıktık..."
"Bir nizam istiyorum!"
"Bir düzen istemiyorum!."
20 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimcİ
Dip Notlar:
(1): D. Mehmed DOĞAN,"İslam İktisadı'nın İçi Doldurulabilir mi?",tyb.org, 18 Haziran 2020
(2): Reşat Nuri EROL, "KUR'AN'ın getirdiği düzen, ADİL DÜZEN'dir", Millî Gazete, 27 MART 2017, s.5
(3): Reşat Nuri EROL,"Kur'an yani İslam düzeninin mucizesi işte budur", Millî Gazete, 20 Mayıs 2017
(4): "Beyazıt: Bu düzen böyle geldi amma böyle gitmeyecek", Millî Gazete, 10 Nisan 2017, s.11

"AYASOFYA CAMİÎ"Nİ, "BAŞBUĞ ATATÜRK" "MÜZE"YE DÖNÜŞTÜRMÜŞ...

"AYASOFYA CAMİÎ"Nİ,"BAŞBUĞ ATATÜRK" "MÜZE"YE DÖNÜŞTÜRMÜŞ...
Evet, "Medine-i İstanbul"umuzun "Camii-i Kebir"ini,"Büyük Camiî"sini yahut başka bir ifade ve tarif ile de "Ulu Camiî"sini; "Ayasofya Camiî"ni,"Başbuğ Atatürk" dediğimiz "Müze"ye dönüştürmüş...
Yaşadığımız en son "Millî Dâvâ: Ayasofya Dâvâsı Tartışmaları"nda; bir "Târihî Hakikat" olan;"Ayasofya Cami-i Şerif"inin, "Başbuğ Atatürk" dediğimiz tarafından; "çok önceden verilen bir karar"la,"Müze"ye dönüştürüldüğü de "kesin"lik kazandı, âdeta 'netlik" kazandı.
Esasında, sadece bu kadar da değil...
Şayed "Ayasofya Camiî"ne sonradan 'eklenen 4(dört) minare yıkılabilseymiş', aslında "Müze"ye değil de, bildiğimiz "Kilise" ye dönüştüreceklermiş.
"Minareler yıktırılırsa, mimarî hususiyetler açısından da, 'Ayasofya Camiî' hepten çöker 'endişesi' ile de vazgeçilmiş...
Esasında, sadece bu kadar da değil...
'Medine-i Istanbul'umuzdaki başka 'camiî'lerimiz de, âdeta 'eş zamanlı' olarak,'müze'ye hattâ 'kilise'ye bile dönüştürülmüş...
Esasında, sadece bu kadar da değil...
Bu "Müslüman Türk Vatanı Semâları"nda okunan 'Ezan-ı Muhammedî"nin 'okunması yasağı uygulaması', ki toplam da '18 sene' sürmüştür ve "Idamıma da sebep olsa, 'Ezan-ı Muhammedî'yi, yine 'aslî hüviyeti' ile 'Arapça' olarak okutturacağım kararlı duruşu" ile 'iktidar' olur olmaz;'ertelemeden';"Ezan-ı Muhammedî"yeyi yeniden 'aslî hüviyeti' ile okutturan ve dediği gibi de 'Urganlara/Darağacı'na çekilip 'idam' edilen, 'İslâm Kahramanı Ali Adnan MENDERES" olmuştur; 'ilk defâ' 'Ayasofya Camiî'nde yapılmıştır...
'Kim' tarafından?
'Başbuğ Atatürk' de dediğimiz tarafından...
'Büyük Türk Düşünce Adamı'mız müteveffâ 'Zonguldaklı',"SBF"li, "Üç Hakikî Mürşid-i Kâmil"den de (belki) 'icazetli',"Galatasaray Lisesi Mezunu" Mehmed Şevket EYGİ Hoca'mız; neredeyse her defasında,"Ayasofya Camiî"ni 'Atatürk kapatmadı' derdi ve yazardı ve yine "Camii Yıkımı" eserinde de,'Başbuğ Atatürk" dediğimizden; meşhur tabir ile de, 'M.Kemal' diye de hiç bahsetmezdi. Âdeta 'Başbuğ Atatürk','hiç camiî yıkmadı" demeye getiririrdi.
"Büyük Kartal" 'Mehemmed'; "Büyük Türk Başbuğu"; 'Ayasofya'yı 'camiî' ye dönüştürüp;'Silivri toprakları'na varıncaya kadar 'Vakfiyeleştirirken...'
'Başbuğ Atatürk" dediğimizin de; '15. suikast teşebbüsü'nde, 'Yahudilikten de ihtida etmiş 'Doktor Yakup' tarafından,'zehirlenerek şehid' edilmiş, "Büyük Türk Başbuğu" 'Büyük Kartal' 'Mehemmed''in Izinde' gitmesi gerekmiyor muydu?
ELHASIL:
Yaşadığımız en son 'Millî Dâvâ: Ayasofya Dâvâsı Tartışmaları'nda, 'kirlenen zihinler', yeniden 'berraklaştı...'
Bazı 'Türkçü Zihniyetliler' hattâ 'Hoşgeldin Atatürk' 'Zihniyetliler'; âdeta tabiri caizse, nalları topladılar...Hattâ 'güle güle' oldular...
'Şu Gök Kubbenin Altında Saklı Hiçbir Hakikat Yoktur...'
20 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Not: Bu yazı, aşağıda belirtilen 'kaynak'lardan 'süzülerek' yazılmıştır.
Kaynaklar:
(1): Murat BARDAKÇI, ' Atatürk, Ayasofya'yı kapatıp, müze'ye çevirmeye, tâââ 1923'lerde karar vermişti', haberturk.com, 14 Haziran 2020, Pazar
(2): Sinan MEYDAN,"Ayasofya Gerçekleri", Sözcü Gazetesi, 15 Haziran 2020 ve "O İmza Atatürk'e Aitti", Sözcü Gazetesi, 22 Haziran 2020
(3): Nuh ALBAYRAK,'Bugün 16 Haziran 'Ezan Bayramı'; "Kadir Gecesi,'Kaos Gecesi' Oldu', star.com, 16 Haziran 2020 ve 27 Mayıs 2020; diğer alakalı yazıları
(4): "Batı,Istanbul'u ve Ayasofya'yı kaybetmeyi hazmedemedi",İsa TATLICAN,'Pazartesi Yüzleşmesi', İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Tarihçi Coşkun YILMAZ ile, Sabah Gazetesi, 15 Haziran 2020, Pazartesi

"ESKİ ÇAMLAR BARDAK OLDU"; "ESKİ HASSASİYETLER" KALMADI...

"ESKI ÇAMLAR,BARDAK OLMUŞ";
"ESKİ HASSASİYETLER" KALMAMIŞ...

Evet, "eski çamlar, bardak olmuş"; "eski hassasiyetler" kalmamış.
"Kimin eli, kimin cebinde";"kim kiminle, kimlerle beraber","Dijital Çağ"da o kadar aşikâr ki...
Esasında; "Yoldaşlık dediğin,'Komünistlik"te olur..."
Velâkin "Başbuğ Atatürk" dediğimiz bile,"Millî Mücadele Yılları"nda; 'İstiklâl Harbi Yılları"nda;"Ruslardan fayda/menfaat görebilme adına;"Bolşevik ile Bolşevik" olurken;"Ankara'da 'Türkiye Komünist Partisi(TKP)"ni kurarken; "Yoldaşlık Modası" da o kadar yaygınlaşmış ki! Belki de "Yoldaş Mustafa Kemal Paşa" bile demişler, yazmışlardır herhalde...
Dün; "28 Şubat'a çanak tutmuş olan"; bazılarının; daha alenî ifade ile "Nurculuğun Yeni Asya Ekolü/Demokrat Parti Ekolü"; vefatının ardından "5(beş) koca yıl" geçmesine rağmen; âdeta "Aramızda Demirel'in 'Mason'luğunun ve '28 Şubatçılığı'nın,'Darbeciliği'nin lafı mı olur?" üslûplarını devam ede dursunlar; "Kırım Türkleri"nden 'Hasan Sağındık'ın, meşhur "Adamlar" isimli 'özgün müziği'ni birden fazla sayıda dinledim...
Dinledim de;"Filistinli Sapan Taşlı Çocukları" da anlattığı başka bir 'özgün müzik parçası'nda ise;"Yoldaş olup" ifadesi de geçiyordu.
Halbuki,"Yoldaşlık dediğin,'Komünistlik'te olur..."
"ESKİ HASSASİYETLER" KALMAMIŞ...
'Eskinin adamları',"Kudema"lar da deniliyor; daha 'Cağaloğlu'ndaki 'Güle Güle Apartmanı"ndaki "koltukları"na oturur oturmaz; tam oturmak üzere iken;"telefon" ile müteveffâ "Başbuğ Türkeş" ler, 'O Ülkücü Muharriri" arardı.
Günümüzün "Ülkücü Muharrirleri" 'Arslan TEKİN'leri ise 'Dersimli Kemal'ler 'Telefon' ile arıyorlar...
Üstelik "Profesyonel Fikir/Düşünce Ligi"nde "oynadığı" aşikâr olan sözde "Ülkücü Muharrir" ise "Dersimli Kemal" tarafından, 'telefon' ile aranmış olmakla iftihar duyarak; hiç sıkılmadan 'köşesi'nde de yazabiliyor...
'Telefon ile aranmayı" geçtik; yine "Profesyonel Fikir/Düşünce Ligi"nde "oynadığı" aşikâr olan; 'dün"lerin 'Ülkücü Hareket"in 'Efsanevi Gazetesi' "Hergün Gazetesi Başyazarı" sözde "Ülkücü Muharrir" 'Taha AKYOL'lar ise; "Dersimli Kemal' ile 'rube ru', yüz yüze,"youtube'un 'Karar TV'sinde, 'Canlı Program' da yapabiliyor.
'Canlı Program' da yapabiliyor; 'Program' a iştirak ederek, saatlerce neredeyse diz dize oturabiliyorlar. Hattâ 'Millî Hafiza'lar da çok sayıda olumsuzlukları uygulamış olan 'meş'um zihniyet'in, sanki biz Müslümanlara,'Adalet-Demokrasi-İslâmî Özgürlükler' uygulayacakmış gibi; âdeta ağzı açık bir şekilde 'Dersimli Kemal'i de dinliyor...
Hele 'farkına' varabildiğim kadarı ile de "Milliyetçilik-Ülkücülük", âdeta kabaca 'Solculuk' ile 'Eski Tüfek Komünistlik' olan 'Ulusalcılık' ile 'meczedilmeye' çalışılıyor..
Prof.Özcan YENİÇERİ'ler bile hiç utanmadan, sıkılmadan 'CHP'nin TV Kanalları'na çıkabiliyor...
'Eski hassasiyetler' kalmamış...
Âdeta 'eski çamlar bardak olmuş...'
Günümüzde yüksek oranda 'kaht-ı rical'/'adam kıtlığı' da yaşanıldığı aşikâr...
Baksanıza,"Asrın Güreşçisi" dediğimiz 'Hamza YERLİKAYA'lar; 'dünler' in "Temerrüt Paşalar"ından âlâ, nasıl 'Bankalara çörekleniyor" ve bir koltuğuna '4 karpuzu' sığıştırıyor...
Aslında bu acınacak hâl bile "Ata Spor"umuz;"Etno Spor"umuzun başında gelen "Şanlı Türk Güreş Ahlâkı'na indirilen en büyük 'USA 'Keypıtıl' Darbesi'dir...
Bu, 'Destanlık Türk Güreş Tarihi"mize de yapılan en büyük "Amerikan Siyasî Kültür Zihniyeti"nin de "Hakareti"dir...
ELHASIL
"Anadolu Şımarığı" yahut "Anadolu Ukalâsı", 'bencileyin Müslüman Türk" mü 'anormal'; yoksa bilmem kimler 'normalleştirilmişler' mi?
Yaşadığım 'Vilayet Coğrafyası'nın meşhur ve 'Popüler' demek istemiyorum amma bir "İlahiyatçı Edebiyatçı" nın bile "Hacı Bektaş"da,"Dersimli Kemal" ile "musafaha" yaptığı 'fotoğrafı' gördüğümde; 'BBP İlçe Başkanı'nın,'Yerel Gazete'deki 'köşesi'nde,"AK PARTİ" yi yerden yere vurduğu yazısının 'sabahı"nda,"AK PARTİ İlçe Başkanı" ile omuz omuza sokakta yürürken gördüğümde de; içime-dışıma sindiremiyorum...'Fikir Öfkesi'ne kapılıyorum...
Ben miyim 'anormal' yoksa bilmem kimler, çok mu 'normal'ller...Yahut 'normalleştirilmişler' mi?
Geçenlerde de, "Ülkücü Hareket"in 'Dede Korkut Sesi' Arif ŞİRİN; nam-ı diğer Ozan ÂRİF'in babasının 'İNÖNÜCÜ' olduğunu ispatlayan 'yorucu araştırma yazı'mın;"facebook"daki 'yorum' butonuna; "Çarşamba İlçesi" nden en son seçimde, neredeyse %7 civarında "oy almış" 'BBP Çarşamba İlçe Başkanı Ertan SAĞLAM";"-Ne varmış bunda.Benim babam da CHP'li idi...", meâlinde yazmasın mı!?
"Sigortaların atması"na ramak kalan anlar!
Söyleyin bana; 'Anadolu Şımarığı' yahut 'Anadolu Ukalâsı' 'bencileyin Müslüman Türk" mü 'anormal!!?" Yoksa bilmem kimler; "normalleştirilmişler' mi?
"Roji GARADİ", henüz okumayı bitiremediğim "Amerikan Efsanesi-Amerikan Yönetim Felsefesi" isimli kitabında;"Amerikan Zihniyeti"nin,'Dünya'daki bütün milletleri, kültürleri ve medeniyetleri imha etmek" istediğini;"her 'deger'i ise 'metaleştirmek' istediği'ni;"Avrupa'ya bile Amerikan Hegemonyası"nın uygulandığını da yazıyordu..
Baksanıza, "Amerikan Endemik Halkı","Amerikan Yerlileri", bilhassa da 'Black Lives Matter"/"Siyah Hayatlar Değerlidir" 'Başkaldırışı', neredeyse '1(bir) ayı' dolduracak;"Türkiye"mizden âdeta "tık yok..."
"Milliyet Gazetesi Muhabiri" bile "Heykeller Yıkılırken" 'yazı dizileri'nde, ne 'heykellere' neler yapıldığını fotoğrafları ile yayınlıyor...
Meselâ 'Müslüman Türk Şehri" 'Samsun-Amisos"daki "Amazon Heykeli"ni, şöyle kucaklayıp; boğazına urganlar dolayarak;"Karadeniz"e atan, atacak olan bir 'Samsunlu Abdullah' bile çıkmıyor...
Yahut da 'ağzına Trabzon lastiği sokacak' olan veya 'fıs fıslı modern boya kutuları" ile üzerine 'bi şeyler' yazan, yazacak olan 'Samsunlu Abdullah'lar çıkmıyor...
Ben miyim "anormal" yoksa bilmem kimler çok mu "normalleştirilimişler...?"
Dedim ya!
"Eski çamlar, bardak olmuş..."
"Eski hassasiyetler" kalmamış...
"Omurgasız Türklük", "Omurgasız Muslümanlık", böyle bir şey olsa gerek!
19 Haziran 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci