23 Haziran 2020 Salı

NECİP FAZIL KISAKÜREK'İN "ŞİÂ"YA, "ŞİÎLİK"E BAKIŞI:"YAHUDİ DEHÂSI, BÜYÜK SAPIK KOL"(*)

NECİP FAZIL KISAKÜREK'İN " ŞİÂ"YA,"ŞİÎLİK"E BAKIŞI:
"YAHUDİ DEHÂSI, BÜYÜK SAPIK KOL"(*)

"Büyük Türk Düşünce Adamı", müteveffâ Necip Fazıl KISAKÜREK; nam sergerde "Büyük Doğu Mefkûresi Başbuğu" Necip Fazıl; "Şia" "Şiîlik" mes'elesine nasıl bakmış ve nasıl değerlendirmişti?
1- "Haricilikle at başı giden, beraberce yürüyen, hangisinin önce olduğu ve tesir veya aksi tesir aldığı belli olmayan , o da her türlü kollara ayrılan ve nihayet devletleşmiş bulunan bu mezhep..."
2- "İtikadî bir dalâlet mektebi olarak,"Doğru Yolun Sapık Kolları" arasında , belirttiği yaygınlık noktasından, bazı örnekleriyle uçurum koludur."
3- "Haricilik, dış yüzler üzerinde akamet mantığı müessesesiyle; Şiîlik,iç yüzlere dönük ve selim aklın her desteğinden mahrum, bir sinir bozuculuk ve insanı şeytanî çapta yüceltme ve putlaştırma kuruluşudur."
4- "Şiîlik, 'Beyt Ehli Peygamber Evinin Kadrosu"na üstünlük tanıma noktasından; temayülünü Hazret-i Osman'ın Halife seçildiği zamana kadar gerilere götürse de; gayet tabiî olan bu sevginin itikat hududunu zorlayıcı,bazen de yıkıcı şekilde mübalağalara vardırılması, Hazret-i Ali devrinde başlar ve bu felaketin tohumları,Haricileri de geriden körükleyici Ibn-i Sebe eliyle atılır."
5-" Yahudiliğin özü ve Haricilikle beraber Şıîliğin mayalandırıcısı bu tarihî şeamet heykeli(İbn-i Sebe), Hazret-i Ali'ye:
- Sen Allah'sın.
Demeye kadar gitmiş ve korkunç küfrüne karşı ateşte yakılması emri verilince de:
- Demedin mi, insanları yakmak yalnız Allah'a mahsus olduğuna göre, Allah olmasaydın bu emri vermedin.
Diye mukabele etmiştir.
Doğruluk derecesini bilmediğimiz bu rivayetin mutlak doğru tarafı, İbn-i Sebe ekferinin, Hazret-i Ali'ye ilah gözüyle baktığı ve bu görüşünü açıkladığı, Hazret-i Ali'nin ise hiçbir insanı,şeriatte haram olan bir cezalandırma şekliyle ölüme sürmeyeceğidir."
6-"Ibn-i Sebe bu sert davranış üzerine, Hazret-i Ali muhitinden kaçtı ve tohumlarını her tarafa serpmeye koyuldu.Ve yığınlara açıkça kabul ettiremeyeceğini bilmesine rağmen; İslamda ilk ciddî rahneyi açıcı,Hazret-i Ali'ye insan üstü bir hüviyet verme ve onu, hattâ Kainat'ın Efendisi'ne takdim etme dalâletini tohumlandırmış oldu. Öyle ki, Şiî Kolları arasında doğrudan doğruya küfrü dillendiren bir sınıf; Cebrail'in, şaşırıp da vahyi Hazret-i Ali yerine Resûle götürdüğü hezeyanına kadar vardı.
Her karşılığın müstağni kaldığı ve hiçbir cinnet nevinin eşine rastlamadığı bu gibi hezeyanlara rağmen; Şiîliğin, Hazret-i Ali'yi mübalağayla sevmek ve halifelik hakkını onda ve sülalesinde görmek, diğer Üç Büyük Sahabî'yi de küfürle suçlamamak şeklindeki sınırlı ve itidalli Şiiliğe küfür kondurulamaz ve böylesi bazı sapıklıkları olsa da "Kıble Ehli" sayılır."
7- "Nitekim "Şiî" adını Hazret-i Hüseyin'in misilsiz bir şenaat üslûbu içinde şehid edildiği Kerbela vakıasından sonra alan ve nihayetlerine kadar Emevîlere düşmanlıkta devam eden Hazret-i Ali taraflıları; o güne değin bir şahıs ve aile imtiyazı üzerinde sadece hissilik belirtirken; ileriye doğru itikadî manada mezhepleşmiş, binbir parçaya ayrılmış, bir kısmiyle de ismine "Gulât/Aşırılılar" denilen bölümlere ayrılmıştır.
Üç ana şube:
GALİYE: (Gulât/Aşırılar)
Bu şube ayrıca 15 bölümlü.
RÂFIZA: (İlk iki Halife'yi reddedenler)
Bu şube de 24 fırka.
ZEYDİYE: (Râfızaya karşı çıkanlar)
Bunlar da 6 kısım.
Görülüyor ki, sayılabildiği kadariyla 45 kollu bir "Şia-Şiîlik Hareketi", İslâm'ın ilk asrında, almış başını gidiyor."
8- "İkinci Bin Yılın Yenileyicisi" Imam-ı Rabbanî Hazretleri-ki bugün onun açtığı devre içinde ve o devrenin ortasındayız-Şiîliği ve kollarından "Rafıza"yı,"Alevîlik" tabirini de ekleyerek, sapıklıkların en korkunçlariyle vasfeder ve belli başlı şubelerini tek tek sayarak, Hazret-i Ali'ye ulûhiyet konduran dallarına kadar belirtir."
9- "Tutan", bir şahsı mübalağayla tutan" manasına Şiîlik ve onun neticede aynı, fakat tespitte tersinden "Bırakan" anlamında Râfızilik, biri Hazret-i Ali'yi sınırının üstüne çıkarmak; ikincisi de yüksek sahabîleri düşürmek hedefinde toplanır ve Alevîliği de kelime farkıyla içinde taşır."
10-"Bu şekilde hülâsa edilebilecek olan Şiîlik Yolu'nun ayrıca kaydettiğimiz Rafızilik'ten başka kolları, dalları ve onların da kolları ve dalları, bir sürü...
Hak nasıl bir, bâtıl da sayısızsa, Şiîlik Bâtılı'nın da bölümleri öyle ve sayısız bâtılını ilân etmekte. Sapıt sapıtabildiğin kadar!.."(1)
"ŞİÂ-ŞİÎLİK-ALEVÎLİK DAİRESİ"NDE İTİKADÎ SAPKINLIKLAR
"Büyük Türk Düşünce Adamı" müteveffâ Necip Fazıl KISAKÜREK; mevzûbahis eserinin ilerleyen sayfalarında; "Şiâ-Şiîlik-Alevîlik Dairesi"ndeki "İtikadî(İnanç) Sapkınlıkları" ise şöyle listelemekte:
1-" Hazret-i Ali'yi (hâşâ) ilâh ve Cebrail'i yanılmış bilenler."
2- "Büyük Imameti" yani "Devlet Reisliği"ni, Hazret-i Ali ve soyundan kabul edip; başkalarını o makama müştehâk görmeyenler ve Peygamber soyu haklarının gaspedilmiş olduğunu iddia edenler."
3- "İsna Aşeriyye" adı altında, Hazret-i Ali soyundan "12 Imam" nazariyesini güdenler ve hepsini birden insanüstü sayanlar...Bu imamlardan onikincisi nazarlarında gaip ve son zamanlarda zuhuru bildirilen Mehdi'yi temsil etmekte..."
4-" Tenasuh"a, ölümden sonra ruhun başka cesetlere hululûne inananlar; Allah'ı insan şeklinde hayal edip zamanla yıbrandığını, yalnız yüzünün kaldığını,ruhunun da Ali'ye geçtiğini öne sürenler..."
5- "Herşeyi bâtına, içyüze bağlayanlar ve zâhire, dış yüze ait bütün yasakları ve emirleri inkâr edenler..."
6- "Hazret-i Ali'nin öldürülmediğini, ölmediğini, yerine şeytanın öldürüldüğünü ve onun göğe kaldırıldığını, bulutlarla sarılı olduğunu,"şimşek onun kamçısı ve gök gürültüsü sesidir!" iddiasında bulunanlar..."
7-" Hazret-i Ali'yi (hâşâ) ilâh kabul ettikten sonra, onun , Peygamberi Resûl olarak gönderdiğini fakat Resulün insanları Ali'ye bağlayacağı yerde kendisine bağladığını iddia etmeye dek gidenler...
Daha neler ve neler!..."(2)
Ve "Büyük Türk Düşünce Adamı" müteveffâ Necip Fazıl KISAKÜREK;"...Şiîlik budur" der ve ekler:"- Ve onlardan "mutedil" diye sıfatlandırdığımız Hazret-i Ali'yi "tafdil"/"üstün tutma" yolunda olsa da "Büyük Sahabîler"i tasdik ve Allah'ı,Resulünü,Kitabını ve Şeriati doğrulayanlar müstesna; gerisi,"El küfrü milletün vâhide"/"Küfür tek millettir!" hükmü altındadır."(3)
Ve hemen devamında ise;
"Şiâ"yı,"Şiîlik"i;"Yahudi Dehâsı Büyük Sapık Kol" diye şöyle târif eder:"Tefessüh Ocağı Bizans'ın vecd kurutuculuğu; hayal puthanesi İran'ın ölçü bozuculuğu ve Hazret-i Musa'dan beri bütün bu nefsanî ve şeytanî fakültelerin başlıca işleticisi Yahudi dehâsının tesiriyle İslâmda ilk defa büyük sapık kol Şiîlik; o gidişin ismidir ki, Haricilerin kurduğu sığ ve kaba küfre dayalı baş kaldırma zemini üzerinde yüzde yüz mecnun ve hiçbir tartışmaya değmez itikadî hastalıklar kapısını açmış; kendisinden sonra gelenler üzerinde daima aşısını göstermiş ve ileride , çok ileride,-belki bugün- arınmasını bekleyen Hak Din'in hiçbir devrinde, kapatılamayan yarası olmuştur."(4)
"DEVLETLEŞEN ŞİÂ"-"DEVLETLEŞEN ŞİÎLİK"
Ve "Büyük Türk Düşünce Adamı" müteveffâ Necip Fazıl KISAKÜREK; nam sergerde "Büyük Doğu Mefkûresi Başbuğu" Necip Fazıl;"tarih boyunca" 'Devletleşen Şiâ"ya;"Devletleşen Şiîlik"e, üç misal verir:
1- "Kirâmata Devleti": "Hicri üçüncü asırda,İrak taraflarında ve "Kırâmıta" ismi altında bir devletçik kurdu.Şiîlik in en mecnun kolu Ismailiye'den bir dal olan Kırâmıta Topluluğu,bir asır kadar, kendi havzasında hükümranlığını sürdürdü.
Sünnet ve Cemaat ehline yapmadığı zulüm bırakmadı.
Mekke'yi bastı,binlerce hacıyı kılıçtan geçirdi ve "Hacer-i Esved"i söküp Irak'a götürdü.
Hicrî 378 yılında ortadan kaldırıldı."
2- "Fâtimîler Devleti": "Mısır'da, Hicrî 473'te,"Ismaîliğe" ve "Bâtınıye" kol ve şubelerince, Hasan Sabbah'in kurduğu,181 sene yaşamış; Bizans-Yahudi-Fars karışımı devlet..."
3- "Safevî Devleti": "Hicrî onuncu asır başlarında,Şah İsmail Safevî'nin, resmen Şiîliği ilân etmesi ile kurulan devlet..."(5)
ELHASIL:
"Büyük Türk Düşünce Adamı" müteveffâ Necip Fazıl KISAKÜREK de "Şiâ Mes'elesi"ne,"Şiîlik Mes'elesi"ne "Ibn-i Sebe" nokta-i nazarindan;"Yahudî Dehası Sapık Yol/Sapık Kol" ağırlıklı izah etmekte, bakmakta; değerlendirmekte.
Sadece bir defa;"Hazret-i Ali'yi "tafdil"/"üstün tutma" olsa da; Büyük Sahabîleri tasdik ve Allah'ı, Resulünü,Kitabını ve Şeriatı doğrulayanlar müstesna" demektedir.
Ne demek istiyoruz?
Demek oluyor ki;"Şiâ" ve "Şiîler" arasında, her ne kadar Hz.Ali(k.v.) Efendimiz üstün tutulmuş olsa da; "Büyük Sahabîler","Dört Halife" Efendilerimiz;"Hülefa-i Raşidün" Efendilerimiz de kabul edilmekte, tasdik edilmekte;Allah(c.c.);Peygamber Efendimiz(a.s.); "Kur'an-ı Kerim" ve "Şeriati" doğrulayanları da var, demektir.
"Türkiye Müslümanları" nın "Şiâ Mes'elesi"ne,"Şiîlik Mes'elesi"ne "bakışı" ise esasında çok sığ bir çok "vulger"/"sathî" bir "bakış"tır..
Kabaca;"İslâm dışı" diye "kabul" edilmesi çok yaygındır.
Hattâ Türkiye'mizdeki çoğu "Türk Milliyetçileri" arasında bile;"-Ne zaman ki Batı'ya hücum ettik, her defasında bizi arkadan hançerlediler"den;"Hâlâ Hz.Ömer(r.anh.) ismi yoktur meselâ" demekten;"20 Milyon civarında "İran Türkleri" var demekten" "ote"ye geçmemektedir.
Ben, bu sebeplerden de;"Sünnîlik sonradan ortaya çıkmıştır...Sünnet ehli mezhep imamlarımız, aslında "Ehl-i Beyt Yolunun Yolcularıdır...Tevhidin Merkezi Ehl-i Beyt'tir...Kur'an-ı Kerim"de, "Sünnîlik"le ilgili bir tek âyet bile yoktur...Dünya Müslümanların "BüyükTevhid"i,"Büyük Birliği","Şiâ-Sünnî Birlikteliği" ile sağlanır...." temel görüşlerine sahip müteveffâ Prof.Dr.Haydar BAŞ Hoca'mızın, bu "Temel Görüşleri"ni çok önemsiyorum ve suhuletle ve sükûnetle "gerçekleri öğrenmek istiyorum";'Hakikat"i anlamak ve kavramak istiyorum...
06 Mayıs 2020
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Dip Notlar:
(*): Necip Fazıl KISAKÜREK,"Doğru Yolun Sapık Kolları"-"Arınma Çağında İslâm-", b.d. yayınları:31,7.Basım/Ağustos 1996, İstanbul, s.73
(1): Necip Fazıl KISAKÜREK, adı geçen eseri; s.69,70 ve 71
(2): Necip Fazıl KISAKÜREK, adı geçen eseri, s.72
(3): Necip Fazıl KISAKÜREK, adı geçen eseri,s.73
(4): Necip Fazıl KISAKÜREK, adı geçen eseri,s.73
(5): Necip Fazıl KISAKÜREK, adı geçen eseri, s.73,74 ve 75

Hiç yorum yok: