20 Haziran 2020 Cumartesi

"MUHSİN YAZICIOĞLU'NU, ASLINDA 'MİLLİYETÇİ CÂMİA' DA, 'İSLAMÎ CÂMİA' DA SA-HİP_LEN-ME-Dİ"(*)

VEFÂTININ, DAHA DOĞRUSU "ŞEHİD EDİLİŞİ"NİN 11.SENEY-İ DEVRİYESİ(25 MART 2009-25 MART 2020) HÂTIRASINA...
"MUHSİN YAZICIOĞLU'NU, ASLINDA,'MİLLİYETÇİ CÂMİA' DA, 'İSLÂMÎ CÂMİA' DA SA-HİP-LEN-ME-Dİ..."(*)

" MHP/ÜLKÜ OCAKLARI" çizgisindeki mücadelesinde, çilenin ve dava şuurunun sembolü olan; binlerce dava arkadaşını toprağa veren; ömrünün baharını feda eden;idam sehpalarının gölgesinden;işkence tezgâhlarından geçen; 5 yılı hücrede 7,5 sene hapis yatan Muhsin YAZICIOĞLU, artık MHP için "haindi."
Büyük Birlik Partisi ve Nizâm-ı Âlem Ocakları'nın kuruluşuyla, "ihanet" söylemleri daha da arttı.
"Ümmetçi"likle;" Siyasal İslamcılık"la; "Ülkücüler"in zor telaffuz ettiği "fundamentalizm" ile "suçlandı."
Muhsin YAZICIOĞLU ise bu "suçlamalar"a;"-Bizim 'İslâm Birliği' diye bir 'dava'mız yoktur" diyenler, beni temsil edemez.
Bizim davamız;"İ'lây-ı Kelimetullah davası"dır.
Bizi, kimse "Misak-ı Millî Sınırları"na hapsedemez", diye cevap veriyordu.
"Milliyetçi Cenâh" ta sahiplenilmeyen Muhsin YAZICIOĞLU için;"Muhafazakâr Câmia"da da, durum, pek farklı değildi.

"İyi Adamdı" ama son tahlilde;"Ülkücü katillerin başkanlığını yapmıştı."
80 öncesi, binlerce vatandaş evladı,"iman-küfür mücadelesi"nde, şehid olmuştu. Amma o dönem 'Metin YÜKSEL Cinayeti', "Ülkücüleri Şeytanlaştıran Bir Eylem" olarak belleklere kazınmıştı.
"Ülkücüler", "kaatil"di.
"Muhsin" de onlardandı.
Hem;"ERBAKAN dururken, başka siyasî mecralara geçmek; "Cihad Emiri"ne tabi olmamak" anlamına geliyordu ve bu, kimilerince "tekfir edilme sebebi"ydi.
"Millî Görüş Ekolü" bir yana;"Bayrağı küfür sembolü"; "Türkiye'yi de, "daru'l harp" olarak gören "radikal"ler için ise, zaten iler tutar bir yan yoktu.
BBP'nin 8 Milletvekili ile 'Meclis Aritmetiği'ni değiştirerek;"Erbakan'ı Başbakan" yapması; "28 Şubat"ta, "Refah Partililer"in bile çekingenliğine rağmen; "dik duruşu" ve "sisteme boyun eğmeyişi";"Millî Görüş"çevrelerinden,"sempati ile karşılansa da; biraz kazılınca, altta, yine "Ülkücü Düşmanlığı" çıkan çevrelerin gözünde; "bizden" olamadı.
Hep "Diğer Mahalle"nin "iyi adamı" olarak kaldı.

"SINIF FARKI"
"İdeolojilerden bağımsız bir ayrım" da vardır ülkemizde.
Tam karşılamasa da,"Sınıf Farkı" diyelim.
O zaviyeden bakıldığında, Muhsin YAZICIOĞLU;
bir "Zenci"ydi; "Proleter"di; "Köylü"ydü; "Kavruk bir 'Anadolu Çocuğu"ydu.
"Sağ'ın Lordları"nın da, "Sol'un Lordları"nın da, "hakir" gördüğü "sınıf"tandı.
"ULAN ÖKÜZ ANADOLULU"YDU...
"Tek Parti Dönemi"nin, meşhur (Ankara) Valisi Nevzat TANDOĞAN; Osman Zeki YÜKSEL'e, nâm-ı diğer SERDENGEÇTİ'ye;"- Ulan Öküz Anadolulu.Sizin Milliyetçilikle, Komünizm ile ne işiniz var?
Milliyetçilik lazımsa, biz yaparız.
Komünizm gerekirse, onu da biz getiririz.
Sizin iki vazifeniz var: Birincisi, çiftçilik yapıp mahsûl yetiştirmek; ikincisi ise askere çağrıldığınızda gelmek" derken, tam da bir "ayırım"ı özetlemiştir.
TANDOĞAN'ların 'algı dünyası'ndakiler için de; "Muhsin YAZICIOĞLU"nun; nam-ı diğer SERDENGEÇTİ'den farkı yoktu.
Yaranması mümkün değildi bunlara, yaranamadı da.
"GÜÇ'E RÂM OLANLAR ..."

"İnsanoğlu "gücü" sever. Gücün tek bir mecraı yoktur. Belki kategorileri vardır.
İnsanların hangi güce, ne zaman ihtiyaç duyacağını, şartlar belirler.
Siyaset ve maddiyat , gücün bütün kategorilerinde; erişimi kolaylaştıran, temel güç kaynaklarıdır.
Muhsin YAZICIOĞLU'nun, o temel güç kaynakları zayıftı.
"Devlet"te, mebusluk dışında makamı olmadı. Dişe dokunur parası da...
Onun, başka kulvarlarda gücü vardı.Amma insanların çoğuna, YAZICIOĞLU'nun güçlü olduğu kulvarlar, pek çekici gelmiyordu.
"Sevdiler YAZICIOĞLU"nu amma "birlikte yürümediler."
"Canları"nı emanet edebilirlerdi.
"Malları"nı emanet edebilirlerdi.
"Namusları"nı emanet edebilirlerdi.
Edenler de oldu.
Amma "Muhsin'in, o emanetleri canı pahasına koruyacağına emin olan insanlar"; "Muhsin'e oy vermediler"; "davadaşlık" yapmadılar.

Kimi,"siyaset yapamayacak kadar "fazla iyi" dedi...
Kimi, "iyi amma......" dedi.
Kimi, yukarıda zikredilenlerden dolayı, tercih etmedi.
"DEĞERLİ YALNIZLIK"

Bunlardan ibaret de değildi "yalnızlığı..."
Kendi arkadaşlarından hattâ kendi tezgâhından çıkanların da bir kısmı "yalnız bıraktı..."
Sadece "siyaseten yalnızlık"tan bahsetmiyorum. "Duygusal" olarak, "gönül" olarak da "yalnız bıraktılar."
Şimdi farklı partilerde "Muhsin YAZICIOĞLU İmajı"nın tesiri ile "siyaset" yapan bazı isimler...
YAZICIOĞLU vefât edene dek onunla "küs kaldı."
"KIRGINDI, KIRGIN ÖLDÜ..."
Çok kırdılar onu. Ahlâkî, insanî, vicdanî, İslamî açılardan kimse bir kusurunu söyleyemiyordu amma Muhsin YAZICIOĞLU'nu,'istedikleri yerlere gelememenin sebebi" görüyorlardı.
"Onun yüzünden" 'boş hayaller' peşinde sürüklendiklerini düşünüyorlardı.
"Hayatın gerçekleri", "kişisel hırslar","derd-i maişet","hubb-ı cah"; "yorulup düşenleri", "terk edip gidenleri"meşrulaştırıyordu.
"Muhsin Başkan"dan maddeten , mânen ayrılmak; hattâ bunu "sert bir şekilde belli etmek" ; onlar için; "daha faydalı olur", diye düşündüler.
Muhsin YAZICIOĞLU ise kardeşi gibi, evlâdı gibi gördüğü kişilerin yaptıklarına "çok içerledi " Hattâ bazılarıyla ölene dek irtibatını kesti.
Yine darda kalanlara yardım etti
Yakınları ölenlere taziyeye gitti.
Başları "belâ"ya girenleri korudu amma kırgındı; kırgın öldü.

Vefâtından sonra "hesap edilemeyen bir mirası " çıkınca; sağlığında "redd-i miras" edenlerin "vârisliğe" hevesleri kabardı
Neticede, siyasette,'dünyevî kriterler"e göre "başarılı sayılmadı" YAZICIOĞLU...
Zaten "çok parası da" yoktu.
Beş katlı "Parti Binası"nın yalnız bir katını ısıtabildiğimiz "kışlar" geçirdik beraber.
Muhsin Başkan'ın "Milletvekilliği Danışmanlığı"nı bir arkadaşımız üstlendi. Uzun süre onun maaşı ile "Ocağın kirası"nı ödedik.
Bugün YAZICIOĞLU için "Büyük Laflar" edenler ve "onun rüzgârıyla siyaset yapanlar"; "Ocak tütmeye devam etsin", diye bir davetiye satmaya, bir dergi satmaya giden arkadaşlarımızı,"kovmaktan beter" etmişti zamanında.
Bu şartlarda bile Muhsin YAZICIOĞLU; "Allah vergisi fedakârlığından" bir şey kaybetmedi.
Bilen bilir; masrafların karşılanması için faaliyetler düzenlenir. O faaliyetlerden toplanan paralarla "borçlar kapatılır." Belki bir süre idare edecek ufak bir birikim de kalırdı.
Tam öyle bir faaliyet düzenleyecekken; Muhsin BAŞKAN'ın vicdanına dokunan bir "mağduriyet"in giderilmesi, gerekirse; sadece ülkemizde de değil; meselâ " mazlum bir coğrafyadaki bir komutanın kurtarılması" için para toplanması gerekirse, paralar oraya giderdi.

Kira birikmiş, kombi sönmüşken; "o paralar" , " mazluma merhem olmaya" gider; sonra " Muhsin Başkan"la birbirimize bakar; halimize biraz da iftiharla gülerdik.
Onu "kısıtlı imkânlar" değil; "inandığı yolda duraklamak"; "susmak";"mücadele etmemek" üzerdi.
O yüzden imkânsızlıklara bakmadan fedakârlıklarına, mücadelesine, onurlu yürüyüşüne devam etti.
Türkiye'nin bir ucuna gidilmesi gerekiyorsa giderdi.Kosova'ya gidilmesi lazımsa giderdi. Bosna'ya gidilmesi lazımsa giderdi.
Şartlar onu durduramadı.
Yolundan alıkoyamadı.
Ve bu satırlarda yazılan sıkıntıları;" dar daire hariç"; "dışarıya" hiç yansıtmadı.
O meşhur sohbetinde dediği gibi; hep "dik durdu, dik yürüdü."
"BÜTÜN KESİMLER "ÖTEKİLEŞTİRMİŞTİ" YAZICIOĞLU'NU..."

Bütün kesimlerin "ötekileştirdiği" Muhsin YAZICIOĞLU'nun bu "yalnızlığı"ndan "dâvâdaşları" da nasibini aldı.
Hattâ YAZICIOĞLU'na söyleyenemeyen sözlere "sansürsüz" bir hâlde muhatap olduklarından; belki YAZICIOĞLU'ndan daha çok hissettiler onun "değerli yalnızlığı"nı.
"Genç Alperenler"; komşulardan, ailelerinden, okullardan , işlerden, akrabalardan gelen yorumlarla bu durumu yoğun bir şekilde yaşadılar.
YAZICIOĞLU'nun elinden bir şey gelmedi.
Onlara "dünyevî imkânlar" sun(a)madı.
"Devlet"te, makam, para hedefi koymadı.
Amma benzersiz bir lezzet olan "dik yürümenin huzuru"nu paylaştı.
Allah(c.c.) ondan razı olsun.(Âmin)
Hep "başarısızlıkla suçlanan" bir "Hareket'in Lideri" Muhsin YAZICIOĞLU, aslında "başarmıştı..."
"Değerli Yalnızlığı" ile " dik yürüyen adam", artık "yalnız değildi..."
"Son Yürüyüş"te milyonlar vardı.
Milletin topyekûn üzerinde mutabakat sağladığı bir "sembol"dü artık o.
"Arada kalmış", "anlaşılmamış" "bir garip yolcu" değil; bir "Büyük Birliğin Merkezi"ydi.
Umarım görmüştür.
Âşıklar ölmez..."(*)
"ÜLKÜCÜ ALPEREN ŞEHİD" 'MUHSİN YAZICIOĞLU' ÜZERİNDEN; "MESİYANİZM..."

Aslında, "23 Senelik Dr.Devlet BAHÇELİ MHP"sinde de, "Şark Zihniyeti"ni de çağrıştırır bir "zihniyet ötesi";âdeta, "Mesiyanizm" "tortul düşünceleri","marazî/hastalıklı zihniyetler" de teşekkül ettiğini de düşünüyorum.
"Mesih Merkezli" "Mesiyanik Düşünce","Mesiyanizm"; en son,"aşırı " kertede; "FETÖ/PDY"de yaşanmıştı.
"Sembol Ülkücü-Alperen Şahsiyetler"imizden; "Kadir Mahir DAMATLAR" da; "Şehid Edilişinin 10. Yıldönümünde","Derin Tarih Dergisi"ne verdiği "ropörtaj"da(**), âdeta,"Mesiyanizm" e dair iki müşahhas hatırasını da paylaştı.
Biliyorsunuz, günümüzde kullanılan "şehir efsaneleri" mefhumu da; "balonlar uçuruluyor" demekte;" Mesiyanizm"i çağrıştırıcı yakın anlamlı kelime grupları da denilebilir.
"CEVHER DUDAYEV; MUHSİN YAZICIOĞLU'NUN ARKASINA SAKLANMIŞ"
"DUDAYEV; şehid oldu.O kimsenin yanında saklanacak adam değildi.
Eğer piyasaya,"-Ben saklandım", diye çıksa, millet onun yüzüne tükürür.
Sonra "Divan Topkantısı"nda, bunu "Muhsin Başkan"a söyledim .
Güldü...
"-Evet, kaynak benim", dedi.(NOT: Devamını; ilgili fotoğraf paylaşımı sayfasından okuyunuz lütfen...)
"KOMÜNİSTLERİN KAÇMASI..."

İkinci "Şehir Efsanesi" veya ""Uçurulan Balon" veya bizim asıl dikkat çekmek istediğimiz;"marazî/hastalıklı zihniyet" eseri de olan,"Mesih Merkezli Düşünce","Mesiyanizm" e de âdeta temsil gösterebilecek "hâtıra" veya "anekdot" ise; yine "Kadir Mahir DAMATLAR"ın; nâm-ı diğer "Mahir Ağbi"nin anlatımı ile şöyle:
"- Muhsin Başkan, insanüstü bir varlık değildi.Kimse böyle "hurafe işlere" girmesin.
30-40 Komünist, Bahçelievler'de; Abdullah ÇATLI'nın yolunu kesmişler.
Zor durumdayken;"-Abim geliyor", demiş.
Ki, ÇATLI, Muhsin Başkan'a öyle hitap etmezdi.
Muhsin Başkan'ı görünce, herkes kaçmış güyâ.
Bizi görüp kaçan adamlarla mücadele etmedik biz.
Onların da yüreği ve bileği vardı.
Hele hele Abdullah ÇATLI ve Muhsin YAZICIOĞLU bir arada!
Onlar için bulunmaz nimet olur bu.
Diğer taraftan; işimiz-gücümüz, adam öldürmek; dövmek de değildi.Onu da söyleyeyim...
Biz, işimize; memleketimize; milletimize hizmete devam etmeye çalışıyoruz.
Onların işi bitti.
Çünkü "Sovyetler Birliği" dağıldı."Sosyalizm" çökünce- Ya 2020'deki durum? I.G.- , arkadaşlar işsiz kaldı.
Biz boyumuzun üzerinde laflar ettik: "Nizâm-ı Âlem" dedik;"İ'lây-ı Kelimetullah" dedik;-Günümüz "İslamcıları/Siyasal İslamcılar"ı,"Nurcular" da dahil; diyemiyorlar amma!? I.G.);"Türk-İslam Ülküsü"nü, yeniden dirilteceğiz", dedik.
Bunu kimle yapacaksınız?
Bakın burası Üniversiteli gençlerle dolup taşıyor.
Onlara vatanı, bayrağı, milleti, devleti anlatıyoruz.
Bu sebeple; bizim davamız bitmez."(***)
"MAHİR AGBİ"NİN; "MUHSİN BAŞKAN"A DİYEMEDİĞİ "İKİ ŞEY"
Aynı "ropörtajı"nda; Kadir Mahir DAMATLAR; nâm-ı diğer "Mahir Ağbi", paylaştığı bir başka "hâtırası"nda ise; "iki şey"i; "şehadeti öncesi","Muhsin Başkan" ile paylaşamadığını da ifâde etmiş.
1- Sigara içmeyi bıraktığını..
2- "Muhsin Başkan"in,"sevdiği türküler"den; kendi bağlaması ile seslendirdiği "repertuarı" dinlettirememek.(****)
Biliyor muydunuz?
"Muhsin Başkan", "sigara bile içmez"miş.
Yine biliyor muydunuz?
"Tarlası Sürüldü" 'hikâye'si de "yalan..."
Yine biliyor muydunuz?
Aslında,"Hizbullahçıların sızması sebebi"yle değil;"Kadir Mahir DAMATLAR"; nâm-ı diğer,"Ülküdaşlar"ın "Mahir Ağbisi", öyle istediği için;"Nizâm-ı Alem Ocakları","isim değişikliği"ne gitmiş ve "Alperen Ocakları" ismini almış.
Yine "merak ilmin hocasıdır" dustûrunca da,"12 Eylül Mahkemeleri"nde, "İstiklâl Marşı"mızın 'spontane/çok doğal " bir şekilde okunduğunu; hem de "Başbuğ Turkeş"in salona girdiği an okunarak;"Mahkeme Heyeti"nin bile "Ayağa Kalkmaya Mecbur" kaldıklarını ve bu şekilde "içe-dışa" "birçok mesajlar" da verildiğini; velâkin "koğuşlar" da da "coplandıkları"nı,"zılgıtlar" da yediklerini!?...
ELHASIL:
"Fikir/Düşünce Hareketleri"nde de "terminoloji", çok çok ehemmiyetli.
"Ülkücü Hareket" içerisindeki "hizip"ler, "grup"lar;"franksiyon"lar, şöyle belirginleştirilmiş te:
"Kurtçu X Hilalci"- "Partici X Ocakcı"- "Türkeşçi X Muhsinci", diye tasnif ediliyor.
Dolayısiyle;"Biz hâlâ Türkeşçiyiz" diyenlerin de,'Muhsincilik"le âlakaları yok.
Çünkü;"Türkeşçilik" başka; "Muhsincilik" başka...
Bir ikincisi ise "Ocakçılar" kavramı da; günümüzde, sadece "Ülkü Ocaklılar"ı veya "Türk Ocaklılar"ı değil; "Yusufîyeli Ülkücüleri","Taş Medreseli Ülkücüleri" de,"Ülküdaşları" da ihtiva ediyor...
Bir üçüncü ise; rahmetli ARVASÎ HOCA'mızın yönetiminde çıkan "Nizâm-Âlem Dergisi", aslında; bildiğim kadarı ile "61 sayı" çıkmış olan;"Haftalık Nizâm-ı Âlem Gazetesi" idi.(*****)
Şâyed;"-Biz 'ARVASÎ ÇİZGİSİ" üzereyiz. "Türk-İslam Ülküsü" üzereyiz" diyenler; öncelikli olarak;"61 haftalık/61 sayılık Nizâm-ı Âlem Gazetesi"nin "tıpkı basımı" nı bir an evvel neşretmeliler; sonra da,"Yıl:2 Sayı:62" diyerek; yeniden yayın hayatına kazandırmalılar da.(******)
Vesselâm...
Terme, 15 MART 2020, Pazar
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@ hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Dip Notlar:
(*): Eyüp Gökhan OZEKİN;"DEĞERLİ BİR YALNIZLIK", Derin TARİH Dergisi, Sayı: 84, Mart 2019, "Vefatının 10. Yılında Muhsin YAZICIOĞLU","Özel Dosya", s.82;83, 84 ve 85
(**): Konuşan: Havva AKDAĞ;"10. Şehadet Yıldönümünde Muhsin Başkan'ı, Rahmetle Anıyoruz";"Kadir Mahir DAMATLAR ile "; "Muhsin YAZICIOĞLU, 'Dâvâ Arkadaşlığı'nın Mührüydü";Derin Tarih Dergisi; Sayı 84,Mart 2019,"Vefâtının 10. Yılında; Muhsin YAZICIOĞLU","Özel Dosya",s 86,87,88, 89 ve 90
(***): Kadir Mahir DAMATLAR ile; adı geçen dergi...
(****): Kadir Mahir DAMATLAR ike; adı geçen dergi; s.89 ve 90
(*****): Eyüp Gökhan OZEKİN, adı geçen dergi; s.82 ve 83
(******):Kadir Mahir DAMATLAR ile; adı geçen dergi, s.88 ve 89

Hiç yorum yok: