27 Aralık 2018 Perşembe

TERME'MİZİN YAŞARKEN UNUT(TUR)ULAN DEĞERİ:"BİZİM CEMİL"/CEMİL ÖKSÜZ

TERME’MİZİN YAŞARKEN UNUT(TUR)ULAN DEĞERİ:

      “BİZİM CEMİL”/CEMİL ÖKSÜZ



Cemil ÖKSÜZ

1958 Samsun doğumlu, İlk-ortaokulu Terme’de, liseyi Samsun’da okudu. Adana İktisat ve Ticari Bilimler Akademisi, Mühendislik Bilimler Fakültesi İnşaat bölümünden 1981 yılında mezun oldu. Lise yıllarında ve üniversitede gençlik hareketlerinde M.T.T.B (Millî Türk Talebe Birliği)saflarında bulundu. Büyük Doğu(Necip Fazıl KISAKÜREK), Diriliş(Sezai KARAKOÇ) ekolleri ile ilgilendi.”(*)




“Biyografi”si kısaca böyle…
“Terme’mizin Çocuğu” yani…
“Terme Güdürüp/Yalı Mahallesi”nden…
“ÖKSÜZ”lerden…
Aslen ‘Trabzonlular…’
Sizlerin “Cemil BASKIN”ları, hattâ “Cemil DÜRÜMLÜ”leri var ise; bizlerin de, bu fakirin de, “Bizim Cemil”i, “Cemil ÖKSÜZ”ü var!!!
Tıpkı yine bu fakirin; hâlen Şanlıurfa Türk Ocağı Şube Başkanlığı hizmetine devam eden; “Elaziz”in, “Harput”un ‘Yiğit Delikanlısı’ “Bizim Cemil” gibi…
“Türkiye’mizin Fikir/ Düşünce Hareketleri”nden; -‘Biyografi’sinde de okuduğunuz üzre-“Sulta’nüş Şuara/Şairler Sultanı” merhum Necip Fazıl KISAKÜREK ile de “özdeşleşmiş” “Büyük Doğu Hareketi”ne; hâlen hayatta olan, ‘Diyar-ı Bekr’in güzîde insanı, mütefekkiri, şairi Sezâi KARAKOÇ’un “Diriliş Hareketi”ne;”Millî Türk Talebe Birliği(M.T.T.B.) Hareketi”ne ; hattâ bu fakirin de yakînen bildiği üzre; “Risale-i Nur Hareketi”ne de “aşinâ” bir şahsiyet…
“Eli kalem tutan” bir şahsiyet de…

           TERME’MİZ STRATEJİK BİR “KASABA!!!”

Maateesüf, muhtelif sebeplerden; “unutulan”,”unutturulan”;”unut(tur)ulan bir şahsiyet de…
Maateessüf, daha nice “Termeli Şahsiyetler” gibi; “İslamcı/Siyasal İslamcı” Edebiyatçı-Yazar-Şair Ahmet SEZGİN’in, 2012’de yayınladığı “Termeli Yazarlar ve Şairler Ansiklopedisi” isimli eserine de ‘girememiş’ bir şahsiyet de…
“Muhtelif sebepler”, diye yazdım..
Hâlâ “İnculuz”un seneler öncesi “tarif” ettiği üzre; ‘zihniyet’ olarak da, ‘Kasaba Zihniyeti’ni bir türlü aşamamış, “Stratejik Terme İlçe”mize “hükmeden”ler; öyle ‘herkese’, tabiri caizse “Yürü Ya Kulum!”, demiyor, diyemiyor…
“Tehlikeli/Potansiyel Tehlikeli Şahsiyetler”den…
Öyle “herkese, merkeze” ‘eyvallahı olmayan’ şahsiyetlerden…
“İmalat Hâtâsı Nesiller”den…
“Standart dışı”, “Sistem dışı”, “Düzen dışı” şahsiyetlerden…
Hele de; “İsmet, bu İmam-Hatip Nesli(mevcut siyasî irade kadroları),bu vatana ihanet etmezler” düşüncesinde de olan bir şahsiyet…
On yedi seneyi bulan mevcut siyasî iradeye de, tabiri caizse “mıyışmayan” bir şahsiyet de…
Hatırlıyorum da, Terme’mize geldiğinde, etrafındakilere “sohbeti”ni, “hasbihal”ini de dinlettirebilen bir şahsiyet de…

 
               VELÂKİN…
Yaşadığımız “seçim süreci”nde, bazı siyasîler, televizyon ekranlarında; “-Birikiminiz var ise siyaset yapacaksınız, topluma hizmet edeceksiniz” manasında cümleler sarfediyorlar ya!!!

Demeye getiriyorlar ki; “Termeli nice birikimi olanlar, siyaset yolu ile topluma hizmeti tercih etmeyerek, kendilerine yazık ediyorlar!!!”
Yaaa!? Acaba!?
“Topluma, millete hizmet etmenin başkaca da yolları yok mu!?”, yani..

          ELHÂSIL

Bir ‘kadın romancı’mızın da ‘roman ismi’ olarak hatırladığım; “Bize Nasıl Kıydınız?” veya “Nasıl Harcandık?”  ‘romanları’nda anlatılmak istenilen gibi; âdeta “01.01. doğumlu” ‘Anadolu Çocukları’nın, “gözlerinin yaşına bakmıyor”; “Roma’nın Çocukları…” “Romus ve Romülüsü emziren”, “Roma’nın Dişi Kurtları…”
Evet, “Bizim Cemil” de öyle…
“Yaşarken Unut(tur)ulan Nesiller”den…
“Terme’mizin Çocuğu…”
“Özgün Müzik Sanatkârı”, “Kırım Türkleri”nden de olduğunu öğrendiğimiz Hasan SAĞINDIK’ın da dediği üzre: “- Beni Yaşarken Anla…”
Vesselam…
Terme, 27.12.2018
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Dip Not:


(*): www.duşunuryazar.com

25 Aralık 2018 Salı

D.Mehmet DOĞAN'A..."ABDÜLHAMİD'İN SON BÜYÜK OSMANLI PADİŞAHI OLDUĞUNDA ŞÜPHE YOK." ÖYLE Mİ!?

D.Mehmet DOĞAN’a…

“ABDÜLHAMİD’İN SON BÜYÜK OSMANLI PADİŞAHI
 OLDUĞUNDA ŞÜPHE YOK.”
ÖYLE Mİ!?


“D.” Yani “Deli” veya “Dahi” “Mehmet DOĞAN”ın beş seneyi aşan süredir, yazılarını okuyor ve takip ediyorum.
Meşhur “Batılılaşma İhaneti” isimli eserini ise seneler öncesinde almıştım…
“Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı”, biliyorsunuz…
“Yaşar KEMAL”in vefâtı sebebiyle yazdığı ; “Yeni AKİT Gazetesi”eski  kadrosundan, YENER’in öncülüğünde çıkan  ve FETÖ/PDY terör örgütü bağlantısı sebebiyle kapanan “Vahdet Gazetesi”nin ‘logo üstü’, ‘sürmanşet’in den neşredilen; sözde “Yahudi Aleyhtarlığı” yazısına da, “fikir öfkesi” ile “öfkelenmiş” ve “D.”ya hiç yakıştıramamıştım…
Bugünkü “Âkif, Abdülhamid ve İttihatçılar”(*) yazısı da, “fikir öfkeme” sebep olan ikinci yazısı oldu.
Rahmetli Mehmet Âkif ERSOY, adeta “istibdat” sebebiyle, bir “münevver” ve bir “mütefekkir” olarak; rahmetli “Abdülhamid-i Sani Han”a, “başkaldırırken; “Hakk’ın hatırını âli” tutmaya gayret ederken; sizler, adeta “Konjöntürel Aydın Müsveddesi(!!!)”, âdeta “Konjöntürel Muharrir Taslağı(!!!)” olarak; neredeyse onyedi(17) senedir, mevcut siyasî iradeye, kaç defa “başkaldırıcı yazılar” yazdınız ki!?
Doğrusu, bendeniz hiç mi hiç hatırlayamıyorum…
   “İSLÂMCILAR/SİYASAL İSLAMCILAR”DAN; SADECE “ÜLKE TV GRUBU” ANLADI

Mezkûr yazınızdaki,”Abdülhamid’in son Osmanlı padişahı olduğunda şüphe yok” diye bir cümleniz de var.
‘Hakikat’en, “Abdülhamid-i Sani Han/İkinci Abdülhamid Han, son büyük Osmanlı padişahı” öyle mi?
“Otuz üç senelik saltanı döneminde, bir karış toprak parçası kaybettirmemiştir.” Öyle mi?
“Bir karış toprak parçası kaybettirmemiştir” velâkin; “Bir buçuk milyon kilometre kare toprak parçasını kaybettirerek”, “Osmanlı Padişahları içerisinde, en fazla toprak parçasını kaybettiğimiz Padişahımızdır…”
İnanmıyorsanız, mezkûr “Ülke TV Grubu”na sorunuz…
İnanmıyorsanız, “İstanbul Osmanlı Araştırmaları Vakfı(OSAV)”nca basılıp, neşredilen “Bilinmeyen Osmanlı” eserine bakınız, görünüz…
İnanmıyorsanız, Şevket Süreyya AYDEMİR’in alakalı eserine bakınız ve görünüz…
“Mısır gitti, Mısır…”
“Kıbrıs gitti, Kıbrıs…”
 Çok ağır olacak amma, “Filistin gitti, Filistin..”
Sadece bu kadar da değil; “Düyun-u Umumiye Mes’eleleri…”
“Samsun’da Tütüncüler katliamı…”
Daha geçenlerde, ‘sosyal medya’ da da yer alan; “Vergiler sebebiyle, Samsun halkının, Erzurum halkının ayaklanmaları…”
Niçin “Abdülhamid-i Sani/İkinci Abdülhamid Han Dönemi”ne, bir “TRT Dizi Filmi Payitaht Abdülhamid” “vülger”liği, “yüzeysel”liği, “sığlığı” ile bakıyor ve görüyorsunuz!?
“Üç tarikatten olmak”, “bir buçuk milyon kilometre kare toprak kaybımızı” önleyemedi…
“Deli”misiniz, “Dahi”misiniz, Allah bilir ;velâkin “D.” Olduğunuz kesin!!!
Niçin bir “tarihî döneme”, ‘bütüncül’, ‘şumüllü’ bakıp, göremiyorsunuz?
 Sözde “gayr-ı resmî tarih” sözcüsü olarak da. unutmuş olabilirsiniz.Velâkin  daha hâlâ, 2018’lerde, okullara, “Sultan Vahideddin Han” resimlerinin asılamadığını biliyor musunuz?
Yoksa ekser “İslamcılar/Siyasal İslamcılar” gibi, mevcut siyasî iradeye hiç mi hiç “dokunmadan”, “kazanımlar” elde etme peşinde misiniz?
Böyle bir “vakıâ”; “Aydınların Namusu”nun neresine düşüyor ki?!
Bu fakirin tarifine göre, olsa olsa “Konjönktürel Aydınlar”dan olmalısınız!!!
Vesselam…
Salıpazarı, 25.12.2018
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Dip Not:

(*): D. Mehmet DOĞAN, “Âkif, Abdülhamid ve İttihatçılar”, Karar Gazetesi, 25. 12.2018,Salı 

22 Aralık 2018 Cumartesi

SEYYİD AHMET ARVASÎ HOCAMIZ ve BAZI MES'ELELER

VEFÂTININ 30. “SENEY-İ DEVRİYE”Sİ ÜZERİNE…

“EVLÂD-I RASÛL”/SEYYİD” MERHUM  AHMET ARVASÎ HOCAMIZ
ve
BAZI MES’ELELER


“Müslüman Türk’ün Büyük Şahsiyetleri”ni “Yâd Etme Programı”, zaman zaman “Belirli Gün ve Haftalar Programları”nı çağrıştırmakta…
Bakıyor ve görüyorum ki; “Dargın Kurtların Başbuğu”, rahmetli Hüseyin Nihal ATSIZ’ları “yâd programları”nda,âdeta “Benim oğlum ‘Binâ’ okur; döner döner yine okur!” dercesine, “yeni bir şeyler söyleyemeden”, “eskinin tekrarlarını tekrar ederek” “yâd” edildi…
“Yeni bir şeyler”; niye hâlâ “Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtların Dirilişi”, meselâ, bir “Animasyon Filmi” yapılamıyor!?
Niçin, “Ruh Adam” gibi, “Deli Kurtlar” gibi “romanları”, “sinema filmleri”ne, “dizi filmlere” hâlâ dönüştürülemiyor!?
Niçin, meselâ bir “Dalkavuklar Gecesi”, bir “Z Vitamini”, “Animasyon Filmlere”, “Sinema Filmleri”ne aktarılamıyor ki!?
ARVASÎ HOCA’MIZ…
Ve hâlâ “Başbuğ Atatürk” dahil, “Büyük Şahsiyetler”imize, “şûmüllü”, “bütüncül” bakamayışımız, değerlendiremeyişimiz…
“Amerika, Atatürk’e ‘terörist’ diyor; bazı ‘Nur Talebeleri’ de ‘Deccal’ demeye devam ediyorlar ve “ortak payda” da, “Yeni Türk Devleti”mizin, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”mizin”, “Halaskar-ı İslâm”ı, “Ehl-i Beyt Soylu”, “Kutb’ul Aktap”, sapına kadar “Müslüman Türk “ “Atatürk Düşmanlığı”n da “örtüşüyorlar…”
Hiç düşündünüz mü!?
“Kelam”ı, “söz”ü şuraya getireceğim. “Milliyetçi-Ülkücü Hareket”in içinde “orijinal bir mektep/ekol” ün “bânisi”, “çığır açısısı” , “Nizâm-ı Âlem Ülkücülerinin Başbuğu” rahmetli Seyyid Ahmet ARVASÎ Hoca’mız; “bütün eserleri”nde, bir defacık ‘Bediüzzaman’; bir defacık “Said NURSΔ, bir defacık “Bediüzzaman Said NURSΔ, bir defacık “Risale-i Nur Külliyatı”, niye ya-za-ma-dı!?
Bir ikincisi, merhum ARVASÎ HOCA’mız da “Eğitimci” olduğu hâlde; “Başbuğ Atatürk”, “Müslüman Türk Atatürk” hakkında, “düşünceleri”ni, “fikirleri”ni, “görüşleri”ni, niye yazamadı, niye bu mes’ele de “kalem oynatamadı!?”
Hiç mi “kalem oynatamadı” veya tersi ise; hâlâ “efkâr-ı umumiye”, “kamuoyu” niye bilemiyor!?
“TÜRKİYE GAZETESİ” ve MERHUM ARVASÎ HOCA’MIZI YÂDI

“12 Eylül1980”den sonra da, “fikir mücadelesi”ni, “Türkiye Gazetesi”ndeki “Hasbihâl” isimli köşesinde devam ettirmiş olan merhum ARVASÎ HOCA’mızın, senelerdir , kendi orijinal üslubu ile kendi gündemini kendi belirlemek ile hadi diyelim,kabaca “köşe yazarlığı” yaptığı “Türkiye Gazetesi” ‘de; “kurulduğu tarihten bu yana”, bir defacık “Bediüzzaman”; bir defacık “Said NURSΔ; bir defacık “Bediüzzaman Said NURSΔ; bir defacık “Risale-i Nur Külliyatı” yazamamış bir “mevkûte”, bir “gazete” olduğunun “farkında mısınız!?”
Niye!!!
Yahut “5N1K”ca dersek; “Neden? Niçin? Nasıl? Ne zaman? Kim? Kimler?”
ARVASÎ HOCA’MIZ ve “KÜRD LİSÂNI”/KÜRTÇE”
Bundan seneler önce de, bendenizin yazdığı ve “dillendirmeye” çalıştığı üzre; merhum Seyyid Ahmet ARVASÎ Hoca’mız; üstelik bir “Şark Çocuğu” da olması hasebiyle “Kürt Dili”ni, “Kürt Lisânı”nı, “Kürtçe”yi niye ‘kabul’ edememiş!?
Günümüzde “Devletimiz”, artık ‘resmen’ “Kürtçe Ders Kitapları” basmakta ve “Okullarda okutmakta…” “Kirmançi”, “Zazaki” hâ kezâ…
“TRT-Kurdî”,hâ kezâ…
Bazı mütefekkir kalem erbabları; “Ekrâd/Kürtler olmasaydı, Osmanlılar da (Osmanlı=Türkler) olmazdı”, demeye getiriyorlar…
“Doğu Anadolu Gerçeği” isimli eserinde, “Ekrâd”ın, “Kürtlerin Mes’eleleri”ne ‘yaklaşımı’ ve ‘değerlendirilişi’, tamamiyle ‘doğru’ mu idi ki!?
Meselâ, merhum ARVASÎ HOCA’mızın “Kürtçe’ye Bakışı” doğru mu idi?
Ya “Bilgeoğuz yayınevi”nce neşredilen “12 Eylül Yusufîye Medresesi Hayatını” anlattığı “Mamak Günleri” isimli eserinde dile getirdiği “ağır öz-eleştirilere” ne demeli ki!?
ELHÂSIL:
 “12 Eylül Sonrası”, “17 yaşında, tığ gibi İ.T.Ü.’lü talebe iken;İstanbul Beyazsaray Çarşısı “Türkmen Kitapevi”ndeki “Milliyeçi-Ülkücü Buluşma”da, bendenize “ikram” ettiği ve “Allah(c.c.) seni muhafaza eylesin.” (Âmin) Duâsı  bereketiyle de, hâlâ yaşamaya devam ediyorum…
Vesselâm..
Salıpazarı, 21.12.2018
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
NOT: “Size Sesleniyorum-1 Türkiye Gazetesi Yazıları” ile “Size Sesleniyorum -2 Türkiye Gazetesi Yazıları” kitap hâlinde basılıp neşredilmesine rağmen; “Türkiye Gazetesi’ndeki Bütün Yazıları”nı meydana getirecek olan “Size Sesleniyorum-3 Türkiye Gazetesi Yazıları”; “Size Sesleniyorum-4 Türkiye Gazetesi Yazıları” ve “Size Sesleniyorum-5 Türkiye Gazetesi Yazıları”, aradan geçen senelere rağmen, hâlâ basılıp yayınlanamamıştı

HÂTIRALAR: ÂKİF-İ SÂNİ/İKİNCİ ÂKİF MERHUM ALİ ULVİ KURUCU:"-SENİN ADIN NE!?"

HÂTIRALAR:
ÂKİF-İ SÂNİ/İKİNCİ ÂKİF MERHUM ALİ ULVİ KURUCU:
“SENİN ADIN NE!?”


“Türkiye Gazetesi”nin, “İhlas Holding”in ‘Cağaloğlu” yılları…
Daha “Plaza” olamadığı yıllar…
1990’lı yılların ilk başları…
Merhum Enver Abiler’in,Merhum Ahmet KABAKLI Hocaların, İrfan ATAGÜN’lerin, Kerküklü Ömer ÖZTÜRKMEN’lerin, hayatta olduğu yıllar…
“Şeyh’ül Muharrîrin/Muharrîrlerin Şeyhi”, “Rıfaî Şeyhi” KABAKLI Hoca’mızın, Türkiye Gazetesi’ndeki “ilk sekreteri” olduğum yıllar…
‘Dayısız,torpilsiz, rüşvetsiz, partizansız’ bir şekilde Rabbimin, bendenizi ‘nasiplendirdiği’ yıllar…
Her Cuma günü yemeklerin en güzeli, en kalitesi çıkardı…
Yine bir Cuma günü, rahmetli KABAKLI Hocamızın odası ile bitişik , Türkiye Gazetesinin Baş Muharriri rahmetli Kerküklü Ömer ÖZTÜRKMEN’in odasına çağrılmıştım…
Türkiye Gazetesi, Cağaloğlu, meşhur ‘Güle Güle Apartmanı…’
Sandalyede mütevazı ve edebli bir şekilde oturmuş, nuranî sakallı bir zât ile “rube rû”, birebir, karşı karşıyayım.
Suâl eyledi: “- Senin adın ne?”
Cevapladım: “-İsmet” dedim…
Sessizliğe büründü ve daha da bir şey sormadı…
Yine aynı zâtı, İstanbul Fâtih semtinde, bidayeti de, nihayeti de “terör örgütü imiş meğerse” dedirten; FETÖ/PDY’nin bir “kurumunda”, “himmet gecesi”nde de görmüştüm…
“ÂKİF-İ SÂNİ/ İKİNCİ ÂKİF”RAHMETLİ ALİ ULVİ KURUCU

Çok sonraları öğrendim ki; meğerse “-Senin adın ne?”, diye suâl tevcih eden zât, Konyalı, rahmetli Ali Ulvi KURUCU Efendi imiş…
Yarım asırdan fazla Medine-i Münevvere’de ikâmet eden…
Merhum Bediüüzzaman Said NURSÎ(k.s.)’nin “Tarihçe-i Hayat”ına, “Sözbaşı”, “Önsöz” yazan…
Mütefekkir, muharrir ve şair rahmetli Ali Ulvi KURUCU Efendi…
Hâni şimdilerde, en üst perdelerden; “Yeni ÂKİFLER lazım”, diyorlar ya…
Bir de “hızlarını alamayıp”, “Yeni Nazım Hikmetler lazım” diye yazılıp-çiziliyor ya!!!
“Yeni ÂKİFLER lazım”ı anladık da, “Yeni Nazım Hikmetler” ‘niye lazım’ ki?
Bir tahkik ediyorsunuz; güyâ “Nazım Hikmet RAN”, “Millî Mücadele’yi desteklemiş…Kuvay-ı Milliye Destanı tiyatro oyununu yazmış…Meşhur bilinen “kısrak başı” kelime grubunun geçtiği şiiri yazmış…” da…
Eeeee…
Bir tahkik ediyorsunuz ki, “Millî Mücadele Yılları”nda, bir “öğretmen”, olarak, “Marksist Faaliyetler” de bulunmuş ve “vatanı Rusya’ya kaçmış…”
Bu mu yani, “Millî Mücadeleye Destek…”
Her neyse…
Neredeyse “en üst perde”den, “Yeni Âkifler lazım”, diyorlar, yazılıp- çiziliyor ya…
Bendeniz de dünden beri, kendi kendime mırldanıyorum:” Öyle kolay mı? Mes’eleye şûmüllü /bütüncül bakmak ve görmek lazım..Rahmetli Mehmed Âkif ERSOY’un başına neler neler gelmiş.. Bir de madalyonun öbür yüzü var… Âdeta ’İsmet İNÖNÜ’ gibi ‘Atatürk Düşmanı” ‘İslamcı İsmail KAHRAMAN’ bile oğlunun ölümüne sebep olmuş!!! Vesaire…”
Ve bugün ise, bir Cuma günü, biz “Müslümanların Bayram Günü”, yine Rabbim ‘nasiplendirdi” de, “ÂKİF-İ SÂNİ/İKİNCİ ÂKİF” merhum Ali Ulvi KURUCU Efendiyi hatırlattı…
“Gönüllerin Fatihi Büyük Üstada” şiirinden iki dörtlük:
“Ey başlara cennetlerin ufkundan inen tac!...
Âlem senin irfanına, irşadına muhtaç…
Derya gibi nurlar taşıyor her eserinden,
“Allah”a giden Nurcuların rehberisin sen…
“Nur yolcusu” insanlığa örnek olacaktır,
Kudsî heyecanlarla, gönüller dolacaktır..
Mefkûresi, günden güne erdikçe kemale,
Gark olmada iç Âlemi, en tatlı visale…”
Ya “AYASOFYA” şiirindeki dört beyit’in demek istediği:
“Fâtihleri ağlatmada, hâlin, Ulu Mâbed..
Yâdın, kanar imânlı gönüllerde müebbed!...
“Çan sesinde, seni kurtarmış ezanlar nerede?
Hani bülbül gibi Kurân okuyanlar nerde”
“Gizli kurşunla, habersizce vuruldun mu bugün?..
Dönmeler, dans ederek yapmada karşında düğün…”
“Çağıdır ağlamanın, ey Ulu Mâbed, ağla!...
İntikam aldı firenkler, seni ağlatmakla!...”
“Bu elim fâcia billâhi, yürekler acısı,
Müslüman Türk’ün evet şimdi bu en kanlı yası!!!..”
Kabrine “ışık” değil; “nurlar yağa…” vesselam…
Salıpazarı, 21.12.2018
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

SEYYİD AHMET ARVASÎ HOCAMIZ ve BAZI MES'ELELER

VEFÂTININ 35. “SENEY-İ DEVRİYE”Sİ ÜZERİNE…

“EVLÂD-I RASÛL”/SEYYİD” MERHUM  AHMET ARVASÎ HOCAMIZ
ve
BAZI MES’ELELER


“Müslüman Türk’ün Büyük Şahsiyetleri”ni “Yâd Etme Programı”, zaman zaman “Belirli Gün ve Haftalar Programları”nı çağrıştırmakta…
Bakıyor ve görüyorum ki; “Dargın Kurtların Başbuğu”, rahmetli Hüseyin Nihal ATSIZ’ları “yâd programları”nda,âdeta “Benim oğlum ‘Binâ’ okur; döner döner yine okur!” dercesine, “yeni bir şeyler söyleyemeden”, “eskinin tekrarlarını tekrar ederek” “yâd” edildi…
“Yeni bir şeyler”; niye hâlâ “Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtların Dirilişi”, meselâ, bir “Animasyon Filmi” yapılamıyor!?
Niçin, “Ruh Adam” gibi, “Deli Kurtlar” gibi “romanları”, “sinema filmleri”ne, “dizi filmlere” hâlâ dönüştürülemiyor!?
Niçin, meselâ bir “Dalkavuklar Gecesi”, bir “Z Vitamini”, “Animasyon Filmlere”, “Sinema Filmleri”ne aktarılamıyor ki!?
ARVASÎ HOCA’MIZ…
Ve hâlâ “Başbuğ Atatürk” dahil, “Büyük Şahsiyetler”imize, “şûmüllü”, “bütüncül” bakamayışımız, değerlendiremeyişimiz…
“Amerika, Atatürk’e ‘terörist’ diyor; bazı ‘Nur Talebeleri’ de ‘Deccal’ demeye devam ediyorlar ve “ortak payda” da, “Yeni Türk Devleti”mizin, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”mizin”, “Halaskar-ı İslâm”ı, “Ehl-i Beyt Soylu”, “Kutb’ul Aktap”, sapına kadar “Müslüman Türk “ “Atatürk Düşmanlığı”n da “örtüşüyorlar…”
Hiç düşündünüz mü!?
“Kelam”ı, “söz”ü şuraya getireceğim. “Milliyetçi-Ülkücü Hareket”in içinde “orijinal bir mektep/ekol” ün “bânisi”, “çığır açısısı” , “Nizâm-ı Âlem Ülkücülerinin Başbuğu” rahmetli Seyyid Ahmet ARVASÎ Hoca’mız; “bütün eserleri”nde, bir defacık ‘Bediüzzaman’; bir defacık “Said NURSΔ, bir defacık “Bediüzzaman Said NURSΔ, bir defacık “Risale-i Nur Külliyatı”, niye ya-za-ma-dı!?
Bir ikincisi, merhum ARVASÎ HOCA’mız da “Eğitimci” olduğu hâlde; “Başbuğ Atatürk”, “Müslüman Türk Atatürk” hakkında, “düşünceleri”ni, “fikirleri”ni, “görüşleri”ni, niye yazamadı, niye bu mes’ele de “kalem oynatamadı!?”
Hiç mi “kalem oynatamadı” veya tersi ise; hâlâ “efkâr-ı umumiye”, “kamuoyu” niye bilemiyor!?
“TÜRKİYE GAZETESİ” ve MERHUM ARVASÎ HOCA’MIZI YÂDI
“12 Eylül1980”den sonra da, “fikir mücadelesi”ni, “Türkiye Gazetesi”ndeki “Hasbihâl” isimli köşesinde devam ettirmiş olan merhum ARVASÎ HOCA’mızın, senelerdir , kendi orijinal üslubu ile kendi gündemini kendi belirlemek ile hadi diyelim,kabaca “köşe yazarlığı” yaptığı “Türkiye Gazetesi” ‘de; “kurulduğu tarihten bu yana”, bir defacık “Bediüzzaman”; bir defacık “Said NURSΔ; bir defacık “Bediüüzzaman Said NURSΔ; bir defacık “Risale-i Nur Külliyatı” yazamamış bir “mevkûte”, bir “gazete” olduğunun “farkında mısınız!?”
Niye!!!
Yahut “5N1K”ca dersek; “Neden? Niçin? Nasıl? Ne zaman? Kim? Kimler?”
ARVASÎ HOCA’MIZ ve “KÜRD LİSÂNI”/KÜRTÇE”

Bundan seneler önce de, bendenizin yazdığı ve “dillendirmeye” çalıştığı üzre; merhum Seyyid Ahmet ARVASÎ Hoca’mız; üstelik bir “Şark Çocuğu” da olması hasebiyle “Kürt Dili”ni, “Kürt Lisânı”nı, “Kürtçe”yi niye ‘kabul’ edememiş!?
Günümüzde “Devletimiz”, artık ‘resmen’ “Kürtçe Ders Kitapları” basmakta ve “Okullarda okutmakta…” “Kirmançi”, “Zazaki” hâ kezâ…
“TRT-Kurdî”,hâ kezâ…
Bazı mütefekkir kalem erbabları; “Ekrâd/Kürtler olmasaydı, Osmanlılar da (Osmanlı=Türkler) olmazdı”, demeye getiriyorlar…
“Doğu Anadolu Gerçeği” isimli eserinde, “Ekrâd”ın, “Kürtlerin Mes’eleleri”ne ‘yaklaşımı’ ve ‘değerlendirilişi’, tamamiyle ‘doğru’ mu idi ki!?
Meselâ, merhum ARVASÎ HOCA’mızın “Kürtçe’ye Bakışı” doğru mu idi?
Ya “Bilgeoğuz yayınevi”nce neşredilen “12 Eylül Yusufîye Medresesi Hayatını” anlattığı “Mamak Günleri” isimli eserinde dile getirdiği “ağır öz-eleştirilere” ne demeli ki!?
ELHÂSIL:
 “12 Eylül Sonrası”, “17 yaşında, tığ gibi İ.T.Ü.’lü talebe iken;İstanbul Beyazsaray Çarşısı “Türkmen Kitapevi”ndeki “Milliyeçi-Ülkücü Buluşma”da, bendenize “ikram” ettiği ve “Allah(c.c.) seni muhafaza eylesin.” (Âmin) Duâsı  bereketiyle de, hâlâ yaşamaya devam ediyorum…
Vesselâm..
Salıpazarı, 21.12.2018
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

18 Aralık 2018 Salı

TERME'MİZN EN MODERN/ÇAĞCIL MİMARÎ YAPILI BİNA,NEREDEYSE İKİ BUÇUK SENEDİR ÂTIL VAZİYETTE!!!

TERME’MİZİN EN MODERN/ÇAĞCIL MİMARÎ YAPILI BİNA,
NEREDEYSE İKİ BUÇUK SENEDİR ÂTIL VAZİYETTE!!!


·        FETÖ/PDY TERÖR ÖRGÜTÜNE AİT “TERME SAKARYA DERSHANESİ” BİNASI, HÂLÂ ÂTIL VAZİYETTE!!!



                    Terme’mizin   belki de en modern, en çağcıl binası,FETÖ/PDY Terör Örgütüne ait “Terme Sakarya Dershanesi” binası, 15 Temmuz. 2016 Darbe/İşgal Girişimi sonrası, neredeyse iki buçuk senedir hâlâ âtıl vaziyette...
                  Terme’mizin  en büyük mahallesi “Frenk Mahallesi”ndeki, “pardon”(!) “Fenk Mahallesi”ndeki ,hâlâ âtıl vaziyette duran FETÖ/PDY Terör Örgütüne ait “Terme Sakarya Dershanesi”binası, üstelik, Terme’mizdeki, hem resmî,  sivil “binaları” içerisindeki, belki de en modern ve en çağcıl binası…
                   “Zihnî Emperyalizm” muktezasınca, bir türlü Terme’miz “efkâr-ı umumiyesi/kamuoyuna” ‘gündem’ e getirilemeyen mezkûr mes’eleye yönelik, kabaca “ilgili ve yetkililer”, ne zaman “Hâl Çaresi” bulacaklar? Merak mevzûu…
                    Geçen aylarda, sağlık hizmetine kapatılan Terme’miz “Eski Devlet Hastahanesi” ise “Adalet Bakanlığı”na devredilmişti…

                    Esasında, “Nizâm-ı Âlem Fütüroloji Üniversitesi” binası olarak da kullanılabilecek bir modern/çağcıl bina…
                   Vesselâm….
          18.12.2018
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

EDEBİYATÇILARIMIZ ve İSLÂM TASAVVUFU

EDEBİYATÇILARIMIZ ve İSLÂM TASAVVUFU


Çok iddialı bir başlık olduğunun farkındayım.
Velâkin “Milliyetçi-Maneviyetçi-Demokrat”  camiâ’ya mensup edebiyatçılarımızın, ekseriyetinin “tasavvuf erbâbı”, biiznillah “arınmış edebiyatçılar”ımız, hattâ başka bir tabir ile ifâde edecek olursak; bugünkü sözde “Millî Eğitim Sistemi”nin bile anlayamayacağı kertede “Şeyh”, “Gönül Adamları”, “Gönül Dostları” olduğunu biliyor muydunuz!?
 “Şeyh’ül Muharrir/Muharrirlerin Şeyhi” merhum Ahmet KABAKLI HOCA’mız, “Rifaî Şeyhi” idi…
Yine “Bayrak Şairi”miz merhum Ârif Nihat ASYA ise “Mevlevî Şeyhi” idi…
“Sultan’üş Şuara/Şairler Sultanı” merhum Necip Fazıl KISAKÜREK ise “Nakşibendi” idi..
Merhum Nurettin TOPÇU’ların; merhum Tarık BUĞRA’ların;merhum Abdurrahim KARAKOÇ’ların;  hâlen hayatta olan Sezai KARAKOÇ’ların; Yavuz Bülent BÂKİLER’in;D. Mehmed DOĞAN’ların ,vesaire hangi “Tarikat-i Muhammedî”ye, “Muhammedî Yol” müntesibi olduklarını da, bir zahmet sizler tahkik ediniz…
Bendeniz, hâlen hayatta olan ve tabiri caizse, “Popüliterisi” gayet yüksek olan Beşir AYVAZOĞLU’nun ise “Nakşibendi” olduğunu biliyorum..
GÜNÜMÜZ EDEBİYATÇILARI…
Günümüzde, irili-ufaklı çok sayıda “Edebiyatçılar”ımız mevcut.
Acaba, günümüzdeki bu “Edebiyatçılar”ımızın, böyle “Manevî Himmet/Manevî Yardım” anlamı ile de, “Tarikat-ı Muhammedî/Muhammedî Yol” müntesibi miler!?
Tabiri caizse, “arkaları”nda, bir “manevî başbuğ”ları var mı ki!?
Demeye getiriyorum ki, “Her Edebiyat Fakültesi”mezunu, zikrettiğimiz üzre, “Edebiyatçılarımız”dan sayılabilirler mi!?
Ve günümüzdeki irili-ufaklı “Edebiyatçılar”ımız; böyle bir “İslâm Tasavvufu”nun “bağlarının gülleri” olmaya, hiç meraklanmazlar mı!?
Hiç akıllarına gelmez mi!?
ELHÂSIL:
Bendenizin gözünde, “Edebiyatçılarımız”ın “İslâm Tasavvufu”na müntesip olanları makbuldür, vesselam!!!
18.12.2018
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

14 Aralık 2018 Cuma

SİYASÎLERİMİZ ve "ATA SPORUMUZ GÜREŞ"

SİYASÎLERİMİZ ve “ATA SPORUMUZ GÜREŞ”

*Belediye Başkan Adaylarımızın, “Ata Sporumuz Güreş”e Dair Vaadleri Neler!?


Neredeyse bütün “cennet vatan sathı”mız, bütün “cennet vatan diyârları”mız; “Ata Spor Dallarımız”ın başında gelen veya başka bir “modern târif” ile “Etno-Spor/Tarihimize, Kültürümüze,Değerlerimize, Millî Kimliğimize Uygun Spor Dallarımız”ın başında gelen “Güreş Spor Dalı Sathı/ Güreş Spor Dalı Diyârı…”
“Türkiye= Türklerin Yaşadığı Diyâr= Güreşistan= Pehlivanistan/Güreş/ Pehlivan Diyârı…”
Antalya Elmalı’dan, Edirne Kırkpınar’a uzanan; Güreşçiler, Pehlivanlar Vatanı…
Velâkin daha hâlâ “Etno-Spor Dalı”mızın ilk sırasında gelen “Ata Sporumuz Güreş Spor Dalı”mız; bilhassa “Profesyonel Spor Faaliyeti Mes’elesi”nde, “Hukukî  Tüzel Kurum”, “Müesseseleşme Mes’elesi”nde, çok ciddî dertler, sıkıntılar, ıstıraplar içerisinde…
“Fiiliyat”ta, neredeyse hemen hergün güreş faaliyetlerinin, güreş müsabakalarının yapıldığı Türkiye’mizde,maateessüf “Güreş Spor Dalı”mız mensubu güreşçilerimiz, pehlivanlarımız,”İnculuz Ata Spor Dalı”nın başında gelen “Futbol Spor Dalı” kertesinde mevcut cemiyet ve ‘Devlet’imiz içerisinde, “Hukukîleşmiş”, “Tüzel Kurum Yapısı”na kavuşmuş; hem “seçilmiş kurum” mensuplarınca,hem de “atanmış kurum”mensuplarınca, yeterli ve gerekli nisbette “sahiplenilmiş”, “desteklenilmiş”dir, diyemiyoruz…
Ekseriyetle “Ata Spor Dalı”mızın, “Etno-Spor Dalı”mızın başında gelen “Güreş Spor Dalı”mıza sevdâlı, meftûn hayırsever işadamlarımızın destekleriyle hayatiyetlerini idame ettirmektedirler…
Böyle müşkil şartlarda, fedakârlıklarla “Ata Sporumuz Güreş” faaliyetlerini idame etmelerine rağmen; yine Türkiye’mizde,”Spor Dalları” içinde, en başarılı ‘Spor Dalı’mız ‘Ata Sporumuz Güreş Spor Dalı’ gelmektedir..
Hattâ “Allahu Ekber” dediği ve “Secdeye Gittiği” için mağlup sayılsalar da; ‘hakemlerin haklarını gasp etmeleri” sebebiyle “yenik” sayılsalar da!!!

31 MART 2019 MAHALLÎ İDARELER SEÇİMİ

Bu yazımı, önümüzdeki “mahallî idareler seçimi/yerel seçimler” sebebi ile bütün “siyasîler”imize ‘çağrı’ ve ‘ikâz’ mahiyetinde yazıyorum:
Lütfen, “Belediye Başkanı Adayları” ; “İl Genel Meclisi Üyesi Adayları” ; hattâ ‘Mahalle Muhtarları Adayları’,;  size sesleniyorum:”Ata Sporumuz Güreş” e ‘sahiplenin’, ‘uzun vadeli yatırımlar’a öncülük edin.”Profesyonel Güreş” hâline getirin..Müesseleştirin…Hukukî, tüzel kurumlar hâline getirin…Her “sıklet”te yepyeni güreşçiler, pehlivanlar yetiştirin..Mutlaka eskimeyen senelerde de olduğu üzre; her “İmam-Hatip Okulu” çatısı altında da ‘Tüzel Yapılar’ teşkil edin.Her’Belediye Çatısı Altında’, “Hukukî”, “Tüzel Kurum Yapılar” teşkil edin…An’anevî, gelenekli spor dalımız güreş spor dalına sevdalanın, meftûn olun…
Elbette ki, “Türk’ü, İslâm’ı sevmeyenler”; “sevmekten öte Fransız  takılanlar”, hattâ “husumet besleyenler”gibi olmayın.
“Ata Sporumuz Güreş Spor Dalı” üzerinde de ne “Süper Devlet Oyunları”, ne “Emperyal Oyunlar” oynandığını da, lütfen unutmayın…
ELHÂSIL:
Maateessüf,senelerdir, çok az sayıdaki “Milletvekili Seçilmiş Güreşçilerimiz” haricinde, ne “Milletvekilliği Genel Seçim Süreçleri”nde, ne de “Belediye Başkanı Seçimleri”, “Mahallî İdareler Seçimi” süreçlerinde, hiçbir “siyasî”mizden; “Ata Sporumuz Güreş Spor Dalı”mıza yönelik “seçim vaadleri neler?” suâline cevap olabilecek “cümleler” okuyamadım…
“Güreşçiler, Pehlivanlar Diyârı” diye bilinen ‘cennet vatanımızın köşeleri”nde bile; “aday adayı” olmuş “siyasîler”imizden bile “bir cümle okuyamadım” diyebilirim!!!
Kaç tane “Mahallî İdareler/Milletvekilliği Genel Seçimleri Süreci” yaşadım; “Ata Sporumuz Güreş Spor Dalı”mıza yönelik, “seçim vaadleri”ni duymadım, okuyamadım!!!
Ezberler bozulsun artık!!!
Vesselâm…
Terme, 15.12.2018
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

10 Aralık 2018 Pazartesi

"Dünden Bugüne TERMESPOR"(*) KİTABININ HATIRLATTIKLARI...

“DÜNDEN BUGÜNE TERMESPOR”(*)
KİTABININ HATIRLATTIKLARI…

Esasında “Türk-İslâm Düşüncesi”nde, ‘Futbol’a hep menfî/olumsuz bakılmıştır.
Neredeyse “100 Yaş”ında,’bir vakit namazını ikâme etmek için,cami giriş kapısına yönelmiş iken vefât eden” rahmetli Pederim bile, Barbaros İlkokulu bahçesinde, “akşama kadar ‘top oynadığımızı’ “ada dönüşü” yakaladığı zamanlarda, cebinden çıkardığı e bıçak ile kaç defa ‘içi gaz dolu meşin yuvarlağı kesmişti be!
Niye mi?!
Çünkü “O Nesil”; “Kerbelâ Vakıası”nda, ‘Yezid Tayfası’nın, “Şehidler Serdarı” Hazret-i Hüseyin Efendimizin mübarek ‘ser’ini kılıç darbeleri ile koparttıktan sonra, “içi gaz dolu meşin yuvarlağa vurur gibi, nurlu, mübarek ‘ser’ine vurmuşlardı…”
“O nesil”e göre “içi gaz dolu meşin yuvarlağa tekmelerle vurmak”, hafızalarda,böyle menfî/olumsuz ‘çağrışımlar’ yapıyordu…
Hani, nerede Terme’mizde “Tüzel Kurumlu Yapı”lı “Terme Güreş Eğitim Merkezi?”
Terme’miz, Türkiye, Avrupa ve Dünya çapında “Şampiyon Pehlivanlar/ Şampiyon Güreşçiler Diyârı” değil mi be!?
Üstelik, 2018’ler Türkiye’sinde bile ,”Spor dalları içinde, Türk Güreş spor dalı, en başarılı spor dalı” değil mi be!?

“Terme Sanayispor, Senegal’den Futbolcu getirmiş…”(**)
“Ölünüzün kurusu!” emi!!!
“Terme Sanayi”i gibi, “İslamcılar/Siyasal İslamcılar ve Millî Görüş Zihniyetliler”in ‘egemen’ olduğu, “Terme Sanayi”sindeki ‘marazî/hastalıklı zihniyetliler’ be!?

Hâlâ bile “Millî Gazete” gibi, “Yeni Şafak Gazetesi” gibi, “Türkiye Gazetesi” gibi, “Yeni Akit Gazetesi” gibi ‘Müslüman Gazeteler’, daha doğrusu ‘Müslümanların Çıkardığı Gazeteler” bile sayfalarca “İngiliz Ata Sporu/İngiliz Etnospor”u “Futbol Haberleri”nden geçilmiyor be!?
“Türk Ata Sporu/Türk Etnosporu Güreş”imiz ile ilgili, ya “mini haberler”, ya da “ara ki bulasın” dedirten “Güreşsiz Haberler” ile neşrediliyor be!?
“Terme Belediye Başkanları” ve “Termeliler”,“İngiliz Ata Sporu/İngiliz Etnosporları”ndan “Futbol”a, niye bu kadar ‘değer’ veriyorlar ki!?

“FUTBOL”UN DA “TÜRKLEŞTİRİLMESİ…
“İslâm’dan kopuk” bazı “Türkçüler”, nasıl “Pantolon”u “Türkleştiriyorlarsa; aynı şekilde “Futbol”u da “Türkleştiriyor”lar…
Neymiş efendim, biz Türkler de “top oyunu” oynuyormuşuz!?
Neymiş efendim, biz Türkler de, “Kız/Kadın Top Oyunları” da oynanıyormuş!?
Safsataları ile güyâ bilerek-bilmeyerek “İngiliz-Yahudi Ata Sporu” ‘Futbol’u meşrulaştırıyorlar!?
“Futbol”, ne biz Türklerin “Ata Sporu”dur; ne de “Ata Spor/Etnospor”larımızdan dır be!?
“FUTBOL OYUNU” ‘FARZ’ veya “SÜNNET-İ SENİYE” Mİ BE!?
“Top Oynamak”, “Futbol Oynamak”, ‘Farz’ veya ‘Sünnet-i Seniye’ mi be!?
“Peygamberlerimizin Başbuğu” Rasulullah(s.a.v.) Efendimiz, “top oyunu” mu, “futbol oyunu” mu oynamıştı be!?
“Türk Spor Tarihi” ile (Türk=İslâm) “İslâm Spor Tarihi” ile “Futbol”un ne alakası var be!?
Bendenizin rahmetli Malik Ağbim de dahil; Terme’mizde, ‘Futbol’da, “Şahsiyet sahibi” olmuş olan; daha geçenlerde vefât etmiş olan rahmetli nam-ı diğer “İbo”lar; bir trafik kazasında vefat etmiş olan, rahmetli “Fevzi”ler; ‘tekrar dünya’ya gelmiş olsalar’,yine “içi gaz dolu bir meşin yuvarlak peşinde, bir ömür mü geçirirlerdi!?”
Yoksa, günümüzde artık ‘modalaşmış’ bir kelime(Bırak) ile ifâde edersek; “Futbol’u bırakan” ve ‘Allah’ın yoluna dönen’; Terme’mizin güzîde ve sessiz ‘şahsiyet’i, nam-ı diğer “Firar Ağbi” gibi mi yaparlardı!?
Her şeyi geçtik; günümüzde ‘Spor Dalları’ içerisinde, en başarılı ‘Spor Dalı’nın “Türk Ata Sporu”muz “Güreş Spor Dalı” olduğunu bilmiyor muyuz be!?
Hâlâ “Termespor” gibi “Tüzel Kurum Yapılı” ‘Terme Güreş Eğitim Merkezi(Terme GEM)”, niye açılamıyor be!?

Daha hâlâ “Güreşçiler/Pehlivanlar Diyârı Terme”mizde, “Güreş Minderi” bile yok be!?
Bafralı “Altınova Gazetesi” ile “Gönül Köprüsü Dergisi” (***)sahibi Bilâl MURTEZAOĞLU’nu bile ‘kandırıyorlar’ be!?
“Vezirköprü Kunduz Güreşleri”, “Vezirköprü Güreş Eğitim Merkezi(Vezirköprü GEM)” ismi altındaki bir “Tüzel Kurum Yapısı” adına mı yapılıyor be!?
Bendenizin bildiği, “Samsun İlçeleri” içinde, sadece “Kavak Güreş Eğitim Merkezi(Kavak GEM)” var be!?
Şöyle “1950 Terme Güreş Eğitim Merkezi(Terme GEM)” “Tüzel Kurum”muz ve “Logo”muz hâlâ yok be!?
Vesselam…
Terme, 06.12.2018
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Not: Bu yazımı “Dünden Bugüne TERMESPOR” isimli eseri ‘okumadan’ ,velakin’ ‘hatırlattıkları’ yazılmıştır.
Dip Notlar:
(*): Seyfi GÜNAÇTI, ‘Dünden Bugüne TERMESPOR”,2018
(**): “Senegal’den Terme’ye”, Samsun Haber Gazetesi, 06.12.2018
(***): Bilal MÜRTEZAOĞLU, ‘GÖNÜL Köprüsü Dergisi’,

M.Halistin KUKUL HOCA'NIN KALEMİNDEN "AMAZONİZM"

"SAMSUNLU" EDEBİYATÇI-FİKİR ADAMI ve MUHARRİR M.HALİSTİN KUKUL HOCA SUÂL EYLEDİ:
"TARİHTE, YUNANCA BİR KELİME OLAN 'AMAZON' KELİMESİYLE , BUNCA KURULUŞUN , BİR ŞEHİRDE BULUNMASI, HAYRA ALÂMET MİDİR?"(*)
* BİLİYOR MUYDUNUZ?
"AMİSOS" ve "AMAZON" KELİMELERİ NECE!?

Coğrafyamızdaki kültür bozulması, sâdece, toprağı, suyu ve havayı değil; aynı zamanda, tabiatın her zerresini, lisanımızı ve hem de târihî kıymetlerimizi ilgilendirir.
Coğrafyanın bozulmasında, ilk akla gelen temizliktir. Köşe-bucak “Temizlik îmândandır” yazıp da, apartman içlerinden, sokak başlarından cadde boylarına, parklara kadar her türlü pisliğin bulunduğu mekânlar, bu bozulmanın “şehir cephesi”ndeki medenî (!) felâkettir.
Gereksiz k(ı)lâkson çalmak, ekzos patlatmak, f(i)rene basmak, şehirlerdeki bir başka kültürel bozulmalardır. Bu duruma sessiz kalmak yâni şuûrsuzluk, bozulmanın bir başka tezâhürüdür.
Bütün bunlar; “Bedevîliği bırakın, medenî olun” emrine ihânet değil midir?
Dîğer taraftan; dağlarda, bayırlarda, köylerde, piknik yerlerinde, derelerde, nehirlerde ve elbete ki, denizlerde, her türlü çöp ve pisliğin kimseleri alâkadar etmemesi, bu bozulmanın, hem dînî, hem millî ve hem de içtimâî sonucudur.
Coğrafyamızdaki en mühim bozulma, vurdumduymaz bir hâl alan, “isimlendirme” bozulmasıdır. Bu durumda en önde yürüyen şehir,- müşâhede edebildiğim kadar- Samsun’dur. Tabelâları bir kenara bırakınız: Onların kusuru, senelerden beri görev yapan mahallî idârecilerindir. Selâhiyetli ve mes’ul bulunduğu hâlde, bunun tedbirini almamışlardır. Ne yazık ki, bütün Türkiye’de hâlâ da böyledir!..
Samsun’daki coğrafî kültür bozulması, başta, ismine emsâl tutulmaya çalışılan Yunanca ”Amisos” kelimesiyle başlar. “Amisos”, bir kavim ismi değildir; “Amisos kolonisi Miletoslu göçmenler tanrafından ticaret yapmak maksadıyla kurulmuştur...Cenevizliler tarafından 1419’da yakıldığı zamana kadar da bir ticâret merkezi olarak kalmıştır” (Bnkz. Prof. Dr. İbrahim Tellioğlu, Amisos Samsun Mu?, Haber Gazetesi, 18 Ekim 2018). Ancak şu var ki; bugün, bu Yunanca kelimenin, otuza yakın kuruluşa isim olarak verilmesi çok hazîn olduğu gibi, kültürel bozulmanın da en kalıcı unsurlarından biri olmuştur. Şöyle ki:
“Amisos salonu, Amisos meyva suları, Amisos otel, Amisos tiyatrosu, Amisos hazineleri, Amisos dondurması, Amisos kartvizitleri, Amisos imsakiye, Amisos cafe, Amisos fenerleri, Amisos cafeterya, Amisos resaurant, Amisos card, Amisos kuaför, Amisos tepesi, Amisos cumhuriyeti, Amisos mezarları, Amisos rent a car, Amisos stona, Amisos dergi... “
Meselâ; târih boyunca, bir coğrafî isim olarak “Amisos Tepesi” diye bir mekân yok ise, ve siz bu tepeye, bu ismi koyuyorsanız, Türk coğrafyasına zayiat verdiriyorsunuz ve Türk kültürünü bozuyorsunuz demektir. Kaldı ki, “Amisos Cumhuriyeti” diye bir tâbirin kullanılması da, Türk kültürü adına, korkunç üstü korkunç bir tahribattır. Peki, diyeceksiniz ki, Amisos imsakiyeleri” nasıl olur? İşte, ben de bunu söylemek istiyorum: Nasıl olur?..
Samsun, bu bozulmada en önde bulunmaktadır, demiştim. İşte bir dîğeri: “Amazon heykeli, Amazon köyü, Amazon Trabzon ekmeği, Amazon festivali, Amazon köfte, Amazon pide, Amazon bar, Amazon eğlence merkezi, Amazon center, Amazon balo salonu, Amazon Ulusoy kompleksi, Amazon diyârı, Amazon parkı, Amazon kanalı, Amazon kadınları (zâten erkekleri mevcut değildir, bu nasıl iştir demeyiniz), Amazon kenti, Amazon rölyefleri, Amazon adası, Amazon elektrik ve aydınlatma, Amazon şehri Samsun, Amazon dansçıları, Amazon sokağı, Amazon bebeği, Amazon Çarşısı..”
Tekrar soralım: Târihte, Yunanca bir kelime olan “Amazon” kelimesiyle bunca kuruluşun bir şehirde bulunması hayra alâmet midir? Bu kadîm Türk coğrafyası, bunca yükü nasıl kaldırır?
Ve soralım: Târihte, “Amazon Köyü-kanalı-parkı-diyârı-kenti-şehri,sokağı-adası” diye mekânlar var mıdır? Yok ise, bunların, bizim coğrafyamıza bir isim olarak konması, coğrafyamızda kültür bozulması değil midir?
Giresun’a, nasıl “Kerasus” diyebilirsiniz? Ve bu adla kuruluşların faaliyetine nasıl izin verirsiniz?
Türkiye’nin bilinen yedi bölgesinin hâricinde, “Kapadokya” isimli bir bölgesi var mıdır? Bu ad ile, buraya bir havaalanı ve hastahânenin açılması, coğrafyamıza yapılan en büyük haksızlık deği midir?
Tirebolu’da Tripolis Gazinosu, Giresun’da Kerasus Restaurant, Bafira Domates ve Biber Salçası ve Kilikya Şalgam Suyu...bizlere, emânet edilen bin yıllık coğrafyanın tahribinden başka nedir?..
Bu tavır; İstanbul’a, Constantinople; T(ı)rabzon’a, Trapezus demekten çok da farklı değildir.
Bir şey daha var ki; ağaçları sökülüp, tabiatı cılızlaştırıp, bütün güzellikleri betonlaştırıyoruz. Bu milletin yaşadığı bu mukaddes vatanı çirkinleştirmeye kimsenin hakkı olmamalıdır.
Ne yazık ki, bu çirkinliklere göz yumarak; “Mescidleriniz sâde, şehirleriniz gösterişli olsun” mübârek emrinin tam tersini icrâ ederek, bir kez daha ihânete yürüyoruz!..
Unutulmamalıdır ki, coğrafya, “vatan”dır. “Vatan sevgisi îmândandır” ise, başka çok daha diyecek sözümüz -elbette ki- olacaktır!..

(*): M.Halistin KUKUL,"Coğrafyamızda Kültür Bozulması ", Samsun Haber Gazetesi,05.12.2018