28 Şubat 2019 Perşembe

MERHUM ÂRİF ŞİRİN, NÂM-I DİĞER OZAN ÂRİF, "TERME'DE Mİ DOĞDU, ALUCRA'DA MI DOĞDU?"

MERHUM ÂRİF ŞİRİN,

 NÂM-I DİĞER OZAN ÂRİF;

“TERME’DE Mİ DOĞDU,ALUCRA’DA MI DOĞDU?”



Terme’mizde yayınlanan haftalık periyotlu bir mahallî gazetede, merhum Ârif ŞİRİN; nâm-ı diğer Ozan ÂRİF ile alâkalı yapılan ‘haber’ ve ‘köşe yazıları’ndaki birbirleriyle “tenakûz” dolu, “çelişki” dolu “ifâdeler”, “cümleler”, “mügalâta”ya, “kafa karışıklığı”na da sebep oldu.


“OZAN ÂRİF’İ ONBİNLER UĞURLADI” ‘haber’ yazısının, “Ozan ÂRİF Kimdir?” kısmında, “Ozan ÂRİF,10 Haziran 1949 tarihinde Giresun’un Alucra ilçesinde dünyaya geldi.” denilirken; “Ozan ÂRİF’in TERME’DE DOĞDUĞU EV” başlıklı alâkalı ‘köşe yazısı’nda ise; merhum Ozan ÂRİF’in, 07 Ekim 2014 tarihinde, Terme’mizde olduğu vetirede, bizatihi elini de dokundurarak resmettiği ve ardından da “BU EV BENİM DOĞDUĞUM EV” şiirini yazdığı hatırlatıldı.

“TERME’MİZİN ÜNLÜLERİ”
“NEREDE DOĞDU?” TARTIŞMASI

Hâlen hayatta olan Terme’mizin belki de ‘en kıdemli’ “Pehlivanı”, “Güreşçisi” Kenan ŞİMŞEK ile alâkalı benzer ‘tartışmalar’ da yaşanmıştı.


Kenan ŞİMŞEK, “Terme’de mi dünyaya geldi, Ordu’da mı dünyaya geldi?”

Kenan ŞİMŞEK, “Termeli mi, Ordulu mu?”

“Güreş’te kazanınca Ordulu mu; güreşte kaybedince Termeli mi oluyor?”


Yine hatırlayınız, “Mehmet ARSLANTUĞ, Terme’de mi dünyaya geldi, yoksa başka bir diyârda mı dünyaya geldi?”


Mehmet ARSLANTUĞ, “Termeli mi, yoksa esasında nereli?”


Bu kesafette olmasa da, suâlimizi şöyle de genişletebiliriz:

Terme’mizin “Uzungazi Mahallesi”nde ‘Dünyaya geldiğini bildiğimiz’ ve “Nüfusa Kayıtlı Yer “ olarak da ‘Terme’ bildiğimiz;“Efsane Yarbay”ımız Mehmet Korkut EKEN,gerçekten de ”Terme’de mi dünyaya geldi, yoksa esasında nereli?”



“BU EV BENİM DOĞDUĞUM EV”

ŞİMDİ NE  HÂLDE?

Yaptığımız, tabiri caizse “saha çalışması”nda, merhum “Ülkücü Hareket”in ‘Dağ Keçili Sesi”, ‘Serlerini semavata dikmiş ‘Hûûûûûû’ deyip, ‘Allah‘ı zikreden ve “Bozkurtdaşlarına darda, harda olduğunu da haber veren “ ‘Bozkurtların/Bozkürtlerin/Bozarapların’, topyekûn Türk Milleti’nin “Hakk’ı haykıran sesi” de olan merhum Ozan ÂRİF’in Terme’mizde ‘doğduğum ev’ dediği yerdeki ‘ev’ “yok olmuş”, “çökmüş”,”yıkılmış…


Eski ismi “Hamam Mahallesi”, yeni ismi Terme’mizin en büyük mahallesi olan“Frenk Mahallesi”, ‘Pardon’ “Fenk Mahallesi”nde, “Fiskobirlik Caddesi” kenarında,  neredeyse yeni “Terme Adliyesi Binası” karşısında, eskiden “ŞİRİN ÇIKMAZI”, günümüzde  ise “ŞİRİN SOKAK”taki , hâlâ ‘ayakta duran’ ‘tuğlalı evin neredeyse bitişiğindeki, yanındaki “doğduğum ev” dediği “ev” artık yok…


2014’den sonraki senenin birinde kendiliğinden(!) ‘çökmüş’, ‘yıkılmış’ olsa gerek!!!


Günümüzdeki ismi ile “ŞİRİN SOKAK” ‘yolu’nun da, pek ‘bakımlı’, ‘modern’ de olduğu, maalesef söylenemez hâlde…


          TERME OZAN ÂRİF MÜZESİ

Samsun’numuzdaki cenazesine, ‘teşkilâtları’nın da yayınladığı “tuhaf yasak” ile iştirak etmeyen “Cumhur İttifak”ının ‘ortağı’ gibi, esefle belirteyim ki, mevcut iktidarın da “Genel Başkanı” ve “Cumhurbaşkanı”mız, “Başkan”nımız da iştirak etmemişti, yahut edememişti..


Halbu ki, onbinlerce “Ülküdaşının”, “Mefkûredaşının”, uğurladığı bir “Millî Ozan”ınımızın cenazesine katılamamanın ne gibi ‘mazereti’ olabilirdi ki?


Kaldı ki, belki de “İslâmî Cenaze Defin An’anemizi” bile ‘risk’e atacak kertede, üç gün sonra defnedilmişti…


Bu sebepten de, 03 Mart 2019, Pazar günü “Seçim Çalışmaları” sebebiyle Samsun’umuza geleceği bilinen “AK PARTİ Genel Başkanı”mızdan, “Cumhurbaşkanı”mızdan, “Başkan”ımızdan; haddimi de aşmadan; “Terme’nin Çocuğu” olarak da, “TERME OZAN ÂRİF MÜZESİ” ‘vaadi’ni de vermesini, cân-ı gönülden arzuluyorum…

Vesselâm…

Terme, 01 Mart 2019
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

23 Şubat 2019 Cumartesi

TÜRKİYE'MİZDEKİ "SİYASÎ İDEOLOJİLER"DE, 'POPLAŞMA'-'POP' DÖNEMİ

“SİYASÎ İDEOLOJİLER” DE,

“SİYASÎ AKIMLAR”DA,

“SİYASÎ CEREYANLAR”DA,

“POP”LAŞMA DÖNEMİ-

“POP” DÖNEMİ



“TÜYAP Samsun-KARADENİZ 5. KİTAP FUARI(16-24 Şubat 2019)’na dün yaptığım ziyarette, elime dokundurduğum “İletişim Yayınları Stantdı”ndaki, Tanıl BORA’nın “Cereyanlar-Türkiye’de  Siyasî İdeolojiler” isimli eserinin “5. Bölümü”nde, daha çok da “Türkçülüğün, Ülkücülüğün, Alperenliğin” anlatıldığı kısımda, “POP-ÜLKÜCÜLÜK”târifini okuyunca, adetâ irkildim.

Ki, “TÜYAP Samsun” ‘Kitap Fuarı’na, adetâ  “Kitap Şöleni”ne gidinceye kadar da yaptığım “facebook” okumalarımda, “Şehirleşmiş Türkler” anlamındaki “Ordu” Vilâyetimizli, “Ordulu Ülkücüler”in; “Ordulu Alperenler”in-artık son tahlilde ‘siyasî kimlik’leri ne ise-, yine adetâ “Sazan Sarmalı Sistemi”nin ‘seçmenleri’ gibi; “parente üstüne parente attıkları”nı, “takla üstüne taklalar attıkları”nı da ispatlayan ‘paylaşım’ ve ‘yorum’larını da okuyor, “hayretler de, gümanlar da kalıyor”dum…

Tanıl BORA’nın,”Cereyanlar-Türkiye’de Siyasî İdeolojiler’kitabının “Pop-Ülkücülük” tanımlaması ile de “titreyip kendime dönmeye” çalışıyordum..

Hattâ öyle ki, bu sene beşincisi tertiplenen,’TÜYAP Samsun Kitap Fuarı’nın ‘sol tandanslı’ bir ‘stantdı’ndaki “solcu yazar”ın ifâdesi ile‘bir saatte kaleme aldığı, bir “12 Eylül Romanı” da olan,’12 Eylül İşkencehaneleri’ndeki ‘ bir günlük hayatı”nın anlatıldığı “Karanlık Bir Geceydi 12 Eylül 1980”romanı üzerine, kabaca tanımlama ile “solcu yazar” ile konuşurken de,  şu düşüncelerimi ifâde etmiştim:

“Zindanları, işkencehaneleri modern görünüme , gezi yerine çevirerek de, “postlaştırarak da”,dirençleri, refleksleri kırdılar…”


Ve ‘düşünme vetire’m boyunca, “POPLAŞMA”nın,sadece “Pop-Ülkücülük”le sınırlı kalmadığını; tâbiri caizse on yedi senelik “ kimliksiz hizmet siyaseti” neticesi ile de “Türkiye’de(ki) Siyasî İdeolojiler”in, “Siyasî Cereyanlar”ın, “Siyasî Akımlar”ın tamamını da kapsadığı neticesine vardım:

“Pop-Ülkücülük”
“Pop-Alperenlik
“Pop-Nurculuk”
“Pop-İslamcılık”
“Pop-Siyasî İslamcılık”
“Pop-Millî Görüşçülük”
“Pop-Kemalistlik”
“Pop-Atatürkçülük”
“Pop-Devrimcilik”
“Pop-Solculuk”
“Pop-Sosyalistlik”
“Pop-Marksistlik”
“Pop-Maoculuk”
“Pop-Komünistlik”

Vesâire…

ELHASIL:

Son tahlilde ,on yedi seneyi bulan “Kimliksiz Hizmet Siyaseti” ile de “Sazan Sarmalı Sistemi”  de tesis edilmiştir.

Ve “Sazan Sarmalı  Sistemi”ne de alınmış bütün “Siyasî İdeolojiler”, “Siyasî Cereyanlar”, “Siyasî Akımlar” ise günümüzde,istisnasız tamamiyle “POPLAŞMA DÖNEMİ”ndeler,hattâ “POP DÖNEMİ”ni yaşamaktalar.

“POP  Dönemi”, yani “POP Müzik” gibi ‘bişe’ artık..

“Parente atan atana…”
“Takla atan atana...”

Vesselâm…

Terme, 22 Şubat 2019

İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

RIFAT ILGAZ^'IN OĞLU AYDIN:"-RAHMETLİ DEDEMİN KABR-İ ŞERİF'İ,,'TERME PAZAR CAMİÎ' AVLUSUNDA"

MEHMET RIFAT ILGAZ'IN OĞLU
AYDIN ILGAZ'DAN;
TERME'MİZİ ve TERMELİLERİ
ALAKADAR EDEN
BÜYÜK İDDİA:
"- RAHMETLİ BABAM MEHMET RIFAT
ILGAZ'IN BABASI,
RAHMETLİ DEDEMİN KABR-İ ŞERİF'İ,
TERME AHŞAP CAMİÎ/TERME PAZAR
CAMİÎ AVLUSUNDA"


"TÜYAP Samsun-KARADENİZ 5. KİTAP FUARI(16-24 Şubat 2019"na, Cuma günü yaptığım ziyarette, hem gözlerim, hem de gönlüm "Kitaplara" doydu, adetâ "Kitaplarla doldu taştı..."
Çok verimli ve bereketli de geçen "KİTAP ŞÖLENİ" ziyaretimde, onca yoğunluk içerisinde, ayaküstü ve kısa süreli "fikir teatileri" ve "düşünce sohbetlerim"le de, "ilk defa" yeni malumatlar, yeni bilgiler de öğrendim.

TERME BİRLİK MEFKÛRE-"SARI YAZMA" ROMANI

"TERME'DE ERMENİ-RUM TERÖRÜ" nü de anlama ve kavrama da, "Otobiyografik Bir Roman" olan Mehmet Rıfat ILGAZ'ın "SARI YAZMA" 'roman'ı da, âdeta bir "sağlam kaynak" mahiyetindeki bir eserdi de...

"TÜYAP Samsun"'da, "Sarı Yazma" isimli eserden önce," Karadenizin Kıyıcığında" isimli eseri,şöyle bir tetkik ederken; "kitap stantdı"ndakilerle de "fikir teati"miz ve "düşünce sohbeti"miz de, başlamış oldu..

"Karadenizin Kıyıcığında"ki eserinde,"Terme"miz den değil de,"Batı Karadeniz Bölümü Kıyıcığında"ki, "Akçakoca"dan bahsedildiğinin "farkına" vardım..


Mehmet Rıfat ILGAZ'ın,"SARI YAZMA" isimli "Otobiyografik Romanı" ise; bildiğimiz üzre; ömrünün bir bölümünün geçtiği "Terme Hayatı"nı da anlatan 'roman'ı idi ve 50.baskıyı bile yapmıştı...
Hayatı "hapishaneler"de de geçmiş olan çok bilinen ismi ile Rıfat ILGAZ'ın "gelini" Nilgün Hanım ile de kısa bir 'tanışıklık'tan sonra, oğlu Aydın Beğ'in de "kitap standında" da olduğunu da söyledi..

Lütfedip, "rube rube", "bire bir" Rıfat ILGAZ'ın oğlu Aydın Beğ'i karşımda görünce; hemen aklıma gelen suâlimi de tevcih ettim:

"-Rahmetli Babanızın TERME ile alakadar, bana anlatabileceğiniz nedir?", dedim.

Oğlu Aydın ILGAZ, "Sarı Yazma" isimli "Otobiyografik Roman"dan da hatırlayabileceğimiz, babası rahmetli Rıfat ILGAZ'ın, Terme'mize geliş yolculuğu sergüzeştisini, "macera"sını anlatmakla "fikir teatisi"ne,"düşünce alışverişi"ne ve kısa süreli de olsa,"düşünce hasbihâli"ni de başlatmış oldu.


Devamında ise yazımızın başlığındaki, benim de, Terme'mize alakadar olan bütün Termelilerin de,"ilk defa" duyacağı, işiteceği, bileceği, bir "büyük iddia"yı ifâde etti...

Oğlu Aydın ILGAZ:

"- Rahmetli babamın bir eserini, Ordu Vilayeti'nde ,"tiyatro oyunu" şeklinde sergilemek istediler..
Rahmetli babam, "telif istemiyor" fakat, Terme'nin Göbeği’ndeki, şehir merkezindeki "Terme Ahşap Camiî Avlusu"nda, (Terme Pazar Camiî Avlusu) medfûn olan babasının yani rahmetli dedemin kabr-ı şerifinin bulunmasını, ortaya çıkartılmasını istiyordu.
O avluda çiğneniliyor belki de..."
( O avlu,yani Terme Pazar Camiî/Terme Ahşap Camiî-Restarosyunu adetâ "Yılan Hikâyesi"ne dönen maneviyat yüklü camiîmiz- Koca Çınar Ağacı civarı...İsmet)

ELHASIL:

Rahmetlı Mehmet Rıfat ILGAZ'ın oğlu Aydın ILGAZ'ın, bizatihi "Samsun'un elleri kalem tutan şahsiyetlerden birine", bana ifâde ettikleri, söyledikleri "büyük iddia:"

"- Babam Rıfat ILGAZ'ın babasının, yani dedemin kabr-i şerif'i, Terme merkezindeki Terme Ahşap Camiî/Terme Pazar Camiî Avlusunda..."

Gerisini tamamlamak, benim gibi "araştırmacı-yazar"lara kalıyor vesselam.

Terme, 23 Şubat 2019

İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

21 Şubat 2019 Perşembe

"MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ-ERBAKAN HAREKETİ" 'SİYASÎ TEŞKİLATLARI', SENELERDİR 'MİLLÎ SELAMET PARTİSİ'(MSP) İSMİNİ, NİYE AL(A)MIYORLAR?

“MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ-ERBAKAN HAREKETİ”
‘SİYASÎ TEŞKİLATLARI’,
SENELERDİR ,
“MİLLÎ SELAMET PARTİSİ”(MSP) İSMİNİ
 NİYE AL(A)MIYORLAR?



Evet, günümüzde, bazı “siyaset sosyologları”nca, “Millî Görüş Hareketi”nin, “Erbakan Hareketi”nin “iki tane siyasî müessesesi” olması  sebebiyle  de, “SAADET PARTİSİ” ile “AK PARTİ VAKIÂSI”nı, “Bir(1) Kök İki(2)Meyve”, “kökleri bir ağaçta iki meyve” diye de târif etmekte oldukları bilinmekte.
“Yeniden REFAH PARTİSİ Vakıâsı” ile “Fatih ERBAKAN Hareketi” ile de herhalde artık şöyle târif edilecek: “1 Kök 3 Meyve” veya “kökleri bir ağaçta üç meyve…”

Her ne kadar yazılarımda “tekraren” ve “çok sıkca” kullanmış olsam da, “vakıâ”, “olgu”, “hakikat” bu; senelerdir beynime bir mıh gibi saplanmış olan suâlin cevabını, hâlâ bulamadığımı ifâde edebilirim.
O suâl de şu: “- Niçin ‘Millî Görüş Hareketi’, ‘Erbakan Hareketi’ “siyasî partileri”, “MSP” ismini,”Millî Selamet Partisi” ismini alamıyorlar?”
Neredeyse “siyasallaşma”, “partileşme” vetiresinin çoğunu tamamlamış olan ve rahmetli Pederinin ‘siyasî binası’ olduğu için de, “1 Nisan 2019”da,”Saadet Partisi Genel Merkezi”nde,”Yeniden REFAH PARTİSİ”nin çalışmalarını yapacağını ifâde eden “Fatih ERBAKAN”lar bile “MSP” ismini, “Millî Selamet Partisi” ismini, belki de “efsanevî anahtar sembolü” ile alıp “yeni bir diriliş” hamlesi yapabilmeyi “tercih” etmedi?


“Ülkücü Hareket” gibi “bidayeti aşikar”, “Türklük gurur ve şuuru, İslâm ahlâk ve fazileti” ile “dopdolu” “siyasî partiler”,”12 Eylül 1980 Askerî Darbesi”nden seneler sonra da olsa, “Hukukî Hak” getirildiği, verildiği andan itibaren yeniden “MHP” ismini, “Milliyetçi Hareket Partisi” ismini almada bir beis görmediler de,yine “bidayeti aşikâr”, “Sultanların Kurduğu”” “Millî Görüş Hareketi”, “Erbakan Hareketi”, “MSP” ismini, “Millî Selamet Partisi” ismini, “efsanevî anahtar sembolü” ile niye almadı?

Hâlâ “Saadet Partisi”nde de öyle bir emare,öyle bir “niyet” bile görülmüyor.
Hattâ “Fatih ERBAKAN Hareketi”nde de, öyle bir emare, öyle bir “niyet” sezilmiyor.
 Yoksa ,“Hukukî Engeller” mi var?
Yoksa, “Bize, ‘Darbeci Muhsin Batur Ekolü’ denilmesinden mi çekiniliyor?
Şâyed, “Bize,’Darbeci Muhsin BATUR Ekolü’ derlerden çekiniliyorsa, öyle ise “bidayet”lerinin, “başlangıçları”nın “ilk siyasî teşkilatı”nın, “ilk siyasî parti”lerinin ismi olan “MNP” ismini, “Millî Nizam Partisi” ismini o güzelim sembolü ile niye almıyorlar?

                         “DÜZEN-NİZÂM HOKKABAZLIĞI”
Üstelik “12 Eylül 1980 Askerî Darbe” sonrasında da, “siyasî yasaklar” sonrası “yerleri, gökleri ‘ÂDİL DÜZEN’ lakırtıları ile inletip durmazlardı.
Hâlâ bile “Millî Gazete”leri dahil, “Âdil Düzen” de ‘Âdil Düzen’” diye tutturmuşlar…
Halbu ki, “Düzen” başka, “Nizâm” başkadır…
“Düzen-Nizâm Hokkabazlığı” isimli iki bölümlük yazılarımda,mes’eleyi izah etmeye de gayret etmiştim.
Lütfedip, bakılabilir ve de okunabilir…
“Düzen” mefhumu, “Fransız Sosyalist Düşüncesi”nin mefhumu…
Hattâ  “Düzen” mefhumu,“Marksist Düşünce” de, “Marksizm” isimli “İzm’li İdeoloji”de, “sınıf atlama”yı, “bir sınıf tabakasından bir üst sınıf tabakasına” geçmeyi ifâde etmektedir…


Hem adama demezler mi,”-Öyle ise ne diye “Millî Nizâm Partisi” dediniz de, “Millî Düzen Partisi” demediniz?
Meselâ, “Nizâm-ı Âlem Ülküsü” yerine “Düzen-i Âlem Ülküsü” diyebilir misiniz?
Asla ve kat’a diyemezsiniz…
 NETİCE-İ KELAM
“Hukukî Mahzuriyet” mi vardı ki, üstelik “yeniden” ismini kullanıp, “Yeniden REFAH PARTİSİ” dediniz de, sadece “REFAH PARTİSİ” ismini alamadınız?
Yahut, “Fatih ERBAKAN HAREKETİ” olarak, rahmetli Pederinizin kurucusu olduğu “ilk siyasî parti”niz olan, “MNP” ismini, “Millî Nizâm Partisi” ismini  niye almadınız?
“1 Kök 3 Meyve” denilen “Millî Görüş Haraketi”nde, “Erbakan Hareketi”nde “sıkıntılar çooooook…”
 “1 Kök 3 Meyve” diye de târif edilen “Millî Görüş Hareketi”, “Erbakan Hareketi”nin “İdeolojisi”, bazen “Referansımız İslâm” deseler de, esasında, “İslâm’ın Siyasîleşmesi”nin neticesi olarak da ortaya çıkmış olan “İslâmcılık/Siyasî İslâm” olduğu da bir “siyasî hakikat.”


Bu “3 Meyve”nin “en etkili ve yetkilisi” olan, on yedi yaşındaki  “siyasî teşkilat” ise; bugün vefât ettiğini öğrendiğimiz “Büyük Türk Tarihçisi” Kemal Haşim KARPAT’ın  “ Türk Kamuoyu”na, âdeta mâlolmuş “tesbit”i ile,neredeyse ekseriyetle ‘sınıfta kalıyor fakat sınıf geçiriliyor…”
Ve üstelik de hâlâ “Lider”leri,  “Keş Dağları”na, âdeta” örgüt yapılı bir cinayet şebekesi”nce,  “gömülmüş” olmasını ve hâlâ  “Anadolu Çocukları”nı, “Develerin kulakları ile oyalamalarını” da“seyretmeleri”ni  anlayabilmek ve kavrayabilmek de, müşkillerden müşkillikler…
“1 Kök 3 Meyve” diye târif edebileceğimiz “İslâmcı/Siyasî İslamcı Akımlar/Hareketler”in “Siyasî Partileri”, “mazilerini de diriltecek”, “MNP” ismini,”Millî Nizam Partisi” ismini veya “MSP” ismini, “Millî Selamet Partisi” ismini niye al(a)mıyorlar?
Vesselam…
Salıpazarı, 21.02.2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci





18 Şubat 2019 Pazartesi

"SAZAN SARMALI SİSTEMİ" ve "SAZAN SARMALI"NDAKİ SEÇMENLERİMİZ

        “SAZAN SARMALI SİSTEMİ”
                              ve
         “SAZAN SARMALI”NDAKİ                   SEÇMENLERİMİZ


          Esefle belirtiyorum ki; 01 Nisan 2019 sabahına uyandığımızda da, “Türkiye”miz, yine “Eski Türkiye” manzarasından kurtulamayacak; başka bir ifâde ile “aynı hamam, aynı tas”, “makyajlar değişmiş bir Türkiye” ile neticede “Türkiye’mizin ‘Makûs(Kötü) Talihi’”nde bir “müspet değişme” de yaşanmayacaktır…
 
               “Cumhuriyet Tarihi”mizde, rahmetli Şehid Ali Adnan MENDERES’ten de, rahmetli “Şehid” Turgut ÖZAL’dan da öte, büyük bir “iç” ve hattâ “dış desteğe” sahip mevcut siyasî irade sahiplerine, her türlü kolaylıklar gösterilmekte(Kim, Kimler gösteriyor, düşünün); “futbol terminolojisi” ile de ifâde edersek; âdeta “-Buyur, meşin yuvarlak önünde. Çek şutunu, at golünü” denilmektedir…
                 Neredeyse,âdeta, “ne anamuhalefet var, ne de muhalefet!?”
                  “Biz varız işte!!!”, denilenlere de, “Höööt!” çekildi mi, hemencecik “hizaya girmekteler…”


                       “SAZAN SARMALI SİSTEMİ” ve….
              Bütün ‘sosyal dilim mensupları”, topyekûn “cemiyet”imiz, “toplum yapı”mız, âdeta “sazan sarmalı”na alınmış vaziyette…
            “Psikayatrist Ayhan SONGAR” menşeîli “12 Eylül Zindanları”nda uygulanan “Karıştır-Barıştır” uygulamaları bile, yaşadığımız onyedi  senelik vetirede, tabiri caizse âdeta “süper dolandırıcıların, her şeyi birbirine karıştırarak, voleyi vurmaları” vâri,- ki buna “Organize İşler” de, “tabut dümeni” değil de, “Organize İşler-2”de, “Sazan Sarmalı” deniliyor- sonsuz sıfır kertesinde kalmıştır…
      “Sazan Sarmalı Metodu” yanında, “Karıştır-Barıştır Metodu” ne ki!?
      “Kirli Medya-Kirli Sermaye” dediğimiz “Kirli Sistem” de, yine yaşadığımız onyedi yıllık vetire neticesi, tamamiyle “Sazan Sarmalı Sistemi”ne ‘dönüşmüş’, ‘dönüştürülmüş’ vaziyette…
     31 Mart 2019, Mahallî İdareler Seçimine doğru giderken; “bütün seçmenler”imiz; hem de “Cumhuriyet Tarihi”mizde, “ilk defa “ denilecek kertede; “her şey birbirine karıştırılmış bir şekilde”, tamamiyle “Sazan Sarmalı”na alınmış vaziyetteler…

  NETİCE:
          Böyle bir “Sazan Sarmalı Sistemi”ni “bozabilecek”, “cemiyet”imizi, “toplumumuzu” “”şuurlandırabilecek “Ozanlar”ımızın ‘cenazelerine bile yasaklar getiren ve katılamayan” “Genel Başkanlar”, “Başkan”ların;esasında “Büyük Türk Milleti” tarafından, “Hun-Selçuklu-Osmanlı-Cumhuriyet Tokatları” yiyebilmeleri de, “gerçekçi” olursak, muhal muhal enderdir, imkânsızdır…
Bir “Sultanımız”ın, bir “Padişahımız”ın da dediği üzre; “İşimiz, Allah’ın merhametine kaldı” vesselam…
Salıpazarı, 18.02.2019
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

15 Şubat 2019 Cuma

"MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ/ERBAKAN HAREKETİ"NE, "MUHSİN BATUR EKOLÜ" DEMEK, DENSİZLİKTİR...

VEFÂTININ 8. SENEY-İ DEVRİYESİNDE(27 Şubat 2011-27 Şubat 2019)
ERBAKAN HOCA’MIZI,
RAHMETLE YÂD EDİYORUZ…

BİR “SİYASÎ NAKARAT”; BİR “SİYASÎ EZBER” DAHA BOZULDU:

“MİLLÎ GÖRÜŞ HAREKETİ”NE/ ERBAKAN HAREKETİ”NE”,
“MUHSİN BATUR EKOLÜ” DEMEK, DENSİZLİKTİR…




“Cumhuriyet Tarihi”mizin “Siyasî Tarihî” açısından, “08 Şubat” ta, çok ehemmiyetli “gün” ve “ay”dır…

 “Milliyetçi Hareket Partisi(MHP),1970 senesinin 08 Şubat’ında, Adana’da kurulmuştur.

“Millî Görüş Hareketi”nin, “Erbakan Hareketi”nin bidayetini meydana getiren “Millî Nizam Partisi” de, 1969 senesinin 08 Şubat’ında, Ankara’da kurulmuştur…

Hattâ öyle ki, bir neslin  “Milliyetçi Alperen Şahsiyeti”, “Şeyh’ül Muharirîn/Muharrirlerin Şeyhi”,merhum Ahmet KABAKLI HOCA’mız da, 2001 senesinin bir 08 Şubat’ında, İstanbul’da vefât etmiştir…

Geçenlerde, “HaberTürk TV Kanalı”nın “Büyük Sorular” programında, neredeyse iki saate yakın ‘konuşan’, “Ülkücü Alperen Mütefekkir”, “Hakikî Entellektül”lerimizden Dr. Mustafa ÇALIK da, hassaten “İslamcılık/Siyasî İslam Mevzû”nda;”- İslamcılık/Siyasî İslam, entelektüel hareket olarak,Cemalettin(EFGANÎ)-Türk’tür-; siyasî olarak da İttihat ve Terakki Partisi uygulamasıdır” mealindeki izahatları ile senelerdir “- İslamcılık/Siyasî İslam, kökü dışarıda ideolojidir; göbek bağı dışarıdadır, enternasyonel bir harekettir” diyen, “Türkiye’mizin İslamcılık/Siyasî İslam Mütehassısı” Prof. İsmail KARA’nın da,adeta “papucunu dama atarak”, “büyük bir ezber” de bozmuştu…

“MİLLÎ GÖRÜŞ/ERBAKAN HAREKETİ”NE, “MUHSİN BATUR EKOLÜ” DEMEK, BÜYÜK BİR DENSİZLİKTİR…


“Derin Tarih Dergisi”ni, ister beğenin, isterse beğenmeyin; her sayısı, adeta beynimdeki nöronları da harekete geçirmekte ve “yeni şeyler” öğrenmeme de ‘katkılar’ sunmaktadır…

Tıpkı Şubat 2019 sayısında olduğu üzre…

Senelerden beri, yine Türkiye’mizin, kabaca “Sağ Kesimi”ni teşkil eden “Fikir-Düşünce Hareketleri”nden “Risale-i Nur Hareketi” sevdalıları, kısaca, çok bilinen isimleri ile “Nurcular”ın, bilhassa “Yeni ASYA Ekolü Nurcuları Zihniyeti” sahibi Kazım GÜLEÇYÜZ’ler; ‘temcit pilavı kertesi”nde, ikide bir;”-Merhum Erbakan Hoca’yı, İsviçre’den, Türkiye’mize, darbeci general Muhsin BATUR; ‘Türkiye Siyasetindeki ‘Din Eksikliği Giderilsin’ diye getirtti.” diye, yazıp-çiziyordu…

Demeye getiriyorlardı ki, “Millî Görüş/Erbakan Hareketi’nin başlangıcı böyle, böyle bir ‘hareket…’

Hele, son 16(0naltı) senedir; bilhassa da “24 Haziran 2018 Milletvekilliği Seçim Vetiresi”nde, bazı “AK PARTİ Sevdalı Zihniyetliler” de, hatırlayabileceğiniz sebeplerden dolayı da; yine ‘temcit pilavı’ gibi, ikide bir;”-Millî Görüş/Erbakan Hareketi, Darbeci General Muhsin BATUR Ekolüdür” diye, yazıp çizmişlerdi…

Meselâ, misâl olsun diye yazıyorum; “Diriliş Postası” ve “akasyamhaber” ‘haber sitesi’ sahibi Recep YAZGAN’lar gibi ‘zihniyetliler…’

Hattâ “Elleri kalem tutanlar”dan biri olarak da, böyle ‘kara propagandalar’ tesiri ile ben de “Darbeci General Muhsin BATUR Ekolü” işte, ne olacaktı ki?”, diye düşündüğümü, dediğimi de hatırlıyorum…

Tâ ki, “Derin Tarih Dergisi”nin, bu ay ki “Kapak Mevzû ” da olan,”Türk Siyasetinde ERBAKAN MÜHRÜ”(*) ‘dosya yazıları’nı okuyup, bitirinceye kadar…

Meğerse, mezkûr izahatlar, sözde ‘tesbit’ ve ‘teşhis’ler; bir “siyasî nakarat’; bir “siyasî nokta-i nazar”ı aşamayan, “Hakikat Dışı”, “Siyasî Hakikat Dışı” ‘tesbit’ ve ‘teşhis’lermiş…

“Millî Görüş/Erbakan Hareketi”nin bidayetini, başlangıcını teşkil eden ve adetâ “Sultanlar Kurdu” dedirten; “Sultanlar Hareketi” de dedirten; 08 Şubat 1969 tarihinde, Ankara’da kurulan; ilk  ‘siyasî teşkilatı’ teşkilatın;”12 Mart 1971 Darbesi” sonrası kapatılması sebebi ile İsviçre’ye giden merhum ERBAKAN HOCA’mız; “Siyasî Denklemin Kurucularının Askerler” olduğu vetirede,“Darbeci General Muhsin BATUR”unda başında olduğu “Gelebilirsin” davetini de, “bilerek” kabul etmiş ve “Millî Selamet Partisi(MSP)’yi de öylece kurmuş.(**)

“Millî Görüş Hareketi/ Erbakan Hareketi”, bidayeti, başlangıcı ,”Padişah Sultan Abdülhamid-i Sâni Han” dahil; “ Sultanlar Hareketi…”

Asla ve kat’a mezkûr zihniyet sahiplerinin, senelerdir “kara propaganda” nevinden dillendirdikleri üzre; “Askerler, Darbeci General Muhsin BATUR Ekolü” değildir.

Biliyor musunuz?

Merhum ERBAKAN HOCA’mızın; “Cumhuriyet Tarihimiz”in Çözüme Kavuşturulamayan “M. Kemal Mes’elesi”, “ATATÜRK MES’ELESİ”nde de, Türkiye’mizin neredeyse %75’lik kesimini teşkil eden “Sağ Kesim”in ekseriyeti gibi gibi düşünmediğini…

Vesselam…

Terme, 08 Şubat 2019,Cuma

İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Dip Notlar:
(*): Derin Tarih Dergisi, “ Vefâtının 8. Yılında SAVUNAN ADAM, Türk Siyasetinde ERBAKAN Mührü”(Kapak),Sayı: 83, 1 Şubat 2019,

(**): Avni ÖZGÜREL, “Tanıdığım Erbakan, İslam Tarihindeki En Önemli Aktörlerden Biri”, Derin Tarih Dergisi, adı geçen sayı, s.59
�Röportaj’, Yeni AKİT Gazetesi, 07.Ocak.2019, Pazartesi, s.12


(**): GÜLŞEN, adı geçen röportajı

MERHUM "ALPEREN" AHMET KABAKLI HOCA'MIZIN, "CEZAEVİ HAYATI"/ "HAPİSHANE HAYATI" VAR MI İDİ, YOK MU İDİ?

  • “ŞEYH’Ü’L MUHARRİR/ MUHARRİRLERİN ŞEYHİ” MERHUM AHMET KABAKLI HOCA’MIZIN VEFÂTININ 18. SENEY-İ DEVRİYESİNDE(08.Şubat.2001-08.Şubat.2019) RAHMETLE YÂD EDİYORUZ…


MERHUM “ALPEREN” AHMET KABAKLI HOCA’MIZIN, “CEZAEVİ HAYATI/ HAPİSHANE HAYATI” VAR MI İDİ, YOK MU İDİ?



Neredeyse senelerdir hafızama mıh gibi mıhlanmış bir suâl idi: “Merhum ‘Alperen’ Ahmet KABAKLI HOCA’mızın, “Cezaevi Hayatı/ Hapishane Hayatı”, Var mı? Yok mu?”

Öyle ya, hem “akranları” olan ve hem de kendinden önceki nihayetsiz “mücadele adamları”nın, “düşünce adamları”nın, “düşünce kadınları”nın “yolları”, “cezaevleri” ile de “hapishaneler” ile de “kesişmişti…”

“Sultan’üş Şuara/ Şairler Sultanı” sıfatını “Türk Edebiyatı Vakfı Müessesesi” olarak da,  “takdim” ettiği şahsiyet merhum Necip Fazıl KISAKÜREK bile, vefâtı neticesi, ‘son günleri’ni de ‘cezaevleri’nde, ‘hapishaneler’de geçirmekten kurtulmuştu…

Nasıl olur da, ‘Ahmet KABAKLI HOCA’MIZ gibi bir ‘Adam gibi Adam’ın ‘yolu’, ‘cezaevleri’ ile ‘hapishaneler’ ile kesişmiş olamasın!?

Velâkin böyle bir ‘suâl’i cevaplayabilecek;,
 böyle bir ‘mes’ele’yi vuzûha kavuşturabilecek bir”malumat”a da, bir “bilgi”ye de bir türlü sahip olamıyordum.

Tâ ki, geçenlerde “50. Sanat Yılı”nı kutlayan “Ozan Yeğeni” Esat KABAKLI’nın bir gazeteye verdiği “röportajı”nı(*) okuyuncaya kadar…


Mezkûr ‘röportajı’ndaki, “KABAKLI HOCA’nın, sizin eğitim hayatınıza katkısı nedir?” suâline verdiği cevapta…

“- KABAKLI HOCA’nın dolaylı katkısı çok olmuştur.

Kaybettirdikleri de vardır.

Katkısı, ‘onun soy ismine leke gelmesin’ diye, çok uğraştık. İyi bir öğrenci olmaya çalıştık.

Bize 3-5 yılda bir kitaplarından yollardı, getirirdi.

Çok kitapları vardı.

Türk Edebiyatı Dergisi, bize her ay gelirdi.

Dergiyi ilk açtığımda, Niyazi Yıldırım GENÇOSMANOĞLU’yu, Ârif Nihat ASYA’yı, Osman Yüksel SERDENGEÇTİ’yi arardım.

Amcamın faydası budur amma soyadından dolayı, 80 öncesinde(12. Eylül.1980) çok baskılara maruz kaldık.

Sınıfta kalmıştım. İki yıl kaybettiysem, sırf bu yüzden.

Amcam bazı olaylarda çok içeri alındı.

Amcamın oğlu içeri alındı.

Benim vurdulu-kırdılı işlerde gözüm yoktu.

Sosyal işlerde daha çok aktiftim.”(**)
İşte, yukarıdaki izahatta mevcut olan “Ozan Yeğeni” Esat KABAKLI’nın “iki cümlesi” ile neredeyse senelerdir hafızama mıh gibi mıhlanmış suâlin de cevabını öğrenmiştim:


-Evet.  Edebiyatçı, Muharrirlerin Şeyhi, Hukukçu merhum Ahmet KABAKLI HOCA’mızın da “yolları”, ‘cezaevleri’ ile ‘hapishaneler’ ile kesişmişti.

Hem de 12. Eylül.1980 Darbesi öncesi senelerde.

“…80 öncesinde çok baskılara maruz kaldık…Amcam bazı olaylarda çok içeri alındı.”

İşte, bu cümleleri “gazetecilik mentalitesi” ile de “fotoğraflarla” da ispatlayabilebilseydim…

Hattâ, 12. Eylül.1980 Darbesi sonrası da “çok içeri alındı” mı?

     Merhum KABAKLI HOCA’mızın 12. Eylül.1980 Darbesi sonrası da, “Cezaevi Hayatı”, “Hapishane Hayatı” var mı?

Yine alakalı ‘fotoğraflar’ı var mı?

ELHASIL:

Bugünlerde, “50. Kuruluş  Yıldönümü Faaliyetleri” yapan “Milliyetçi Hareket Partisi(MHP)”nin, 1969’daki “Kuruluş Gün ve Ay”ında, bir 08. Şubat’ta vefât eden ;“Rifaî Şeyhi”, “Şeyhü’l Muharrîr/ Muharrirlerin Şeyhi”, “Hakikî Alperen” merhum Ahmet KABAKLI HOCA’mızı, vefâtının 18. seney-i devriyesinde, hayırla, rahmetle yâd ediyoruz…
Biliyor musunuz?

“Tercüman Gazetesi”nden ayrılma hâline geldiğinde, merhum Yılmaz ÖZTUNA’lar ile merhum Seyyid Ahmet ARVASÎ’ler ile aynı zaman diliminde “Türkiye Gazetesi”ne geçen ve “Cağaloğlu”ndaki “Güle Güle Apartmanı”ndaki koltuğuna ilk oturur oturmaz, kim telefonla aramıştı?

Merhum “Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ…”

Vesselam…

Terme, 06.Şubat.2019

İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Dip Notlar:

(*): Fatma Gülşen KOÇAK, “Kendi Sanatçımıza Değer Vermiyoruz”, “Ozan Yeğeni” Esat KABAKLI ile ‘Röportaj’, Yeni AKİT Gazetesi, 07.Ocak.2019, Pazartesi, s.12

(**): GÜLŞEN, adı geçen röportajı

"SAMSUN VALİLİĞİ LOGOSU" DEĞİŞMELİDİR

19 Mayıs 1919-19 Mayıs 2019

“100. YIL/ATATÜRK YILI KUTLAMALARI”

“SAMSUN VALİLİĞİ LOGOSU” DEĞİŞMELİDİR


Geçen aylarda, neredeyse sessiz sedasız, “Millî Eğitim Bakanlığı(MEB) Logosu” değiştirildi.

Sol yanda “bak”ıp, “gör”düğünüz “Samsun Valiliği Logosu” da, “100. Yıl/Atatürk Yılı Kutlamaları” münasebetiyle de, pekâla değiştirilebilinir.

Müdakkik bir göz ile ilgili “logo”ya ‘bak’ıp ve ‘gör’düğünüzde, “Logo Altı Sloganı” olarak “Güneşin Doğduğu Şehir” ibaresini de okursunuz.

“Güneşin Doğduğu Şehir” ne demek?

Doğrusu, “elleri kalem tutan” bir şahsiyet olarak da, pek ‘bişey’ anlamadım.

Şâyed “Millî Mücadele”mizin, “İstiklâl Harbi”mizin ‘Başbuğ’u, merhum Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün-O zaman ki ‘konumu’ ile Miralay Mustafa Kemal Paşa-, 19 Mayıs 1919’da, sonradan “Doğum Günüm” dediği ‘tarihî vakıa’yı, Samsun’umuza, ‘İlk Adım’a, dâvâdaşları ile mefkûredaşları ile çıkışı hatırlatılmak isteniliyorsa;âdeta kendi beynimi  zonklatıyorum;bir “alâka” kurmaya gayret ediyorum; neticede,”- Ne alâka?” cevabı ile karşılaşıyorum.

Ve her defasında da, “Güneş Şark’tan Doğar, Garp’tan Batar” ‘Coğrafî Hakikati”, dilimin ucuna geliyor.

Ve “Kızıl Emperyalizm”inde, “Kızıl Moskof”un da ‘çok rahatsız’ olduğu, “bir dönemin meşhur sinema filmi”,”Güneş Ne Zaman Doğacak” sinema filmi hatırıma geliyor.

“O dönemin Sovyet-Rus Meftûnu Devrimciler”in; âdeta “Güneş Ne Zaman Doğacak?” sinema filmini “alaya alırcasına” verdikleri cevabı, ‘pardon’ “yanıt”ı aklıma geliyor:”- Güneş doğdu bile”

O halde, acaba “Güneş, Samsun’da mı ‘dünyaya gelmiş’, ‘doğmuş’ olmalı ki; Samsun’umuza da “Güneşin Doğduğu Şehir” denilmiş!?

Ve böylece de mevcut “Samsun Valiliği Logo Altındaki Sloganı” olmuş!?

Yoksa “Samsunlu” Sinema Sanatkârı “İsmail GÜNEŞ’in Doğduğu Şehir” mi denilmek istenilmiş!?

Yoksa, yukarıda da ‘vurgu’lamak istediğimiz üzre; burada “Güneş”, “Şems” anlamında değil mi!?

Yoksa “Millî Mücadele”mizin, “İstiklâl Harbi”mizin ‘Başbuğu’, merhum ATATÜRK’ün “Samsun”umuza, “İlk Adım”a, dâvâdaşları ile mefkûredaşları ile çıkışını “hiç mi hiç çağrıştırmıyor?”

“Hakikat”te neyi çağrıştırıyor ki!?

Ha, denilmiş ve yazılmış olsa, “Atatürk’ün Şehri.”

“Beyinler zonklamadan”, gayet ‘rahat’ bir şekilde anlaşılabilir…

Her ne kadar, ‘Başbuğ Atatürk’ün;”Millî Mücadelenin /İstiklâl Harbimizin İlk Mitingi”nin de yapıldığı, “Millî Mücadelenin Ergenekonu Havza” ilçesinde kaldığı süre daha fazladır…

“Havza’yı Samsun’a bağlamışlar” düşüncesi ile de gayet ‘rahat’ bir şekilde, “Güneşin Doğduğu Şehir” ibaresi yerine “Atatürk’ün Şehri” ibaresi de yazılabilinirdi.

Ve hattâ “bir ecnebî mimar”ın, “bir yabancı mimar”ın yaptığı bir  “heykel”, diye bildiğim”heykel resmi “yerine de, yahşi bir “Atatürk resmi” konulsa idi,”Samsun Valiliği Logosu”, daha da mânâlı olurdu.


Meselâ, bir “Kaymakamlık Logosu” da olsa; “Giresun Alucra Kaymakamlığı Logosu”, beni âdeta mest etmişti.

Vesselâm…

Terme, 14.02. 2019
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci