MEFKÛRE SAHİBİ NESİLLER,
“ÖTELERE” GİDİYOR…
“Cumhuriyet Tarihimiz”in
mefkûre sahibi nesilleri, bir bir “ötelere” gidiyorlar…
“Refik-i Âlâ”ya…”En yüce
dost”a…
Çok “acı ve katı hakikat”,
velâkin, ‘sırada bekleyenler’ de iki elin parmak sayısını geçecek kertede…
“Sultan’üş Şuara/Şairler Sultanı” merhum Necip Fazıl KISAKÜREK’in vefâtı
ardından da, “Bıraktığı boşluğu kimse dolduramaz” ‘nakaratları’
tekrarlanıyordu.
Ondan birkaç ay sonra vefat eden nam-ı diğer SERDENDEÇTİ ise,” O, boşluk
bırakmadı ki doldurulsun.Herşeyi doldurdu. Kafaları doldurdu, zihinleri
doldurdu, gönülleri doldurdu, gitti.” demişti…
Ve kezâlik, “mefkûre sahibi nesiller”, böyle “ Hakikî Dâvâ Adamı” idiler…
“Ötelere”, “en yüce dost”a
giderlerken; “Boşluk bırakmadan” gidiyorlar…
ÂRİF ŞİRİN, NAM-I
DİĞER OZAN ÂRİF
Ve
Bu sabah, neredeyse peşi peşine
vefât ettiklerini öğrendiğim , “Ölmez Bu Dâvâ, Ölmez Bu Hareket”,diye
“haykıran”, “Ülkücü Hareket”in, “Dağ Keçili Sesi”, “Bozkurtların Sesi” Ârif
ŞİRİN, nam-ı diğer OZAN ÂRİF ile kalemini daima “Ezeli ve Ebedî Türk-İslâm
Düşmanları”na karşı, adetâ Hz. Ali(k.v.) heybet ve vakarı ile kullanmış Mustafa
Necati ÖZFATURA ağbi de, böyle bir “mefkûre sahibi”, “hakikî dâvâ adamları”
kıvamında şahsiyetlerdi…
Sadece “Siyonizm”e değil; “her rengi ile emperyalizme” kalemleri ile
“güfte ve besteleri” ile başkaldırmış; daima “Hakk’ın Hatırını Âli tutabilmiş
“şahsiyetlerdi…
Merhum Bediüzzaman’ca ‘ayrıntılı’ dersek; “- Hakk’ın hatırı âli’dir,
hiçbir hatıra fedâ edilmez. Kim kırılırsa kırılsın, yalnız Hakk sağolsun”,
temel şiârları idi…
Son haftalarda, bir malûm “1940
model, aşırı devletçi zihniyetli” bir günlük gazetenin; belki de “bir proje”
mahiyetindeki “taarruzları”nı ‘savuşturmuş’ “Türkiye Gazetesi”nin,
Cağaloğlu’ndaki ‘yerleşke”sinde,
“Şeyh’ül Muharrirîn /Muharrirlerin Şeyhi” rahmetli Ahmet KABAKLI Hoca’m
ile birlikte, “12 Eylül 1980 Darbesi” sonrası, Avrupa’ya gitmek mecburiyetinde
kalmış ve seneler sonra, rahmetli Turgut ÖZAL döneminde, “sürgün hayatı”
nihayete ermiş; “Ülkücü Hareket”in “Dağ Keçili Sesi”, “Bozkurt Sesi” merhum
Ozan ÂRİF’in, “Türkiye’mize dönüş” karşılamasını yapmıştık…
Yine rahmetli Mustafa Necati ÖZFATURA ağbi ile yemeğin en güzeli ve
kalitelisinin çıktığı “Cuma Günleri”, bazen “yemekhane” de bakışırdık…
Merhum Mustafa Necati ÖZFATURA ağbi, “Ülkücü Hareket”in “özü, çekirdeği”
veya bidayetinden beri “orijinal mektebi”, “orijinal ekolü”nün bânisi ,
“Nizâm-ı Âlem Ülkücülerinin Lideri”, rahmetli Seyyid Ahmet ARVASÎ Hoca’mızla
alakalı, “Türkiye Gazetesi”ndeki köşesinde, çok sayıda yazılar da kaleme almış
bir şahsiyet idi de…
Hâlâ “Türk-İslâm Ülküsü”nün “Altın Çağı” olan “Bizim Ortaçağ”ımızdaki
Müslümanlar gibi, “bin yıl önceki Müslümanlar” gibi “oku”ma ve “yazma”nın
kıvamına gelmekten öte bir zaman dilimindeyiz…
Bu kadar da değil; “mârazî/hastalıklı zihniyetler”in hâlâ “yok
edilemediği(!)” bir zaman dilimindeyiz…
Bugün vefât ettiğini sabah sabah öğrendiğim bu iki “mefkûre sahibi ” ise
“Oku”manın da, “yazma”nın da “Allah’ın emri, Rasûlullah’ın sünneti” olduğunu en
iyi anlayan, kavrayan ve uygulayanlardı da…
ELHASIL:
“Zor, müşkil bir coğrafya” olan “Türkiye”mizde, “bin yıllık Türk
vatanı”nda, rahmetli Ozan ÂRİF’ler de, kimbilir, belki de, rahmetli Mustafa
Necati ÖZFATURA ağbiler de, “baltası bizden”lerden; kendi “cenâhları”ndan
çekmedikleri kadar; “ecnebî”, “yabancı cenâhlar”dan, “kesimler”den
çekmemişlerdir…
“Ölmez Bu Hareket, Ölmez Bu Dâvâ…”
Vesselâm…
Salıpazarı, 13.02.2019
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder