31 Mart 2019 Pazar

SİYASETİN CİLVESİ: "BU SEFER" DE 'MHP'Lİ ÜLKÜDAŞLAR...'

“BU SEFER”DE ,“MHP’Lİ ÜLKÜDAŞLAR”, “FİİLİYAT”TA “MİLLET İTTİFAKI” ‘SAADET PARTİLİ TERME BELEDİYE BAŞKANI ADAYI AVUKAT ALİ YÜKSEL’İ ENGELLEDİ



İlk defa “İttifaklar”la girilen bir “Mahallî İdareler Seçimi” de tamamlandı…

Mevcut “siyasî irade”, birden fazla ‘Büyükşehir”li illeri kaybetse de; “Medine-i İstanbul”da, “seçim sonuçları” %48.7’de ‘dondurulmuş’ olsa da; bu seçimin galibi yine AK PARTİ olduğu aşikâr…

“Aşikâr” olan çok hususlar var:

Hem ‘yerel ölçek’te, hem de ‘Türkiye Geneli Ölçeği’nde, “MHP’li Seçmenler”in, “MHP’li Ülküdaşlar”ın; “Liderleri Dr. Devlet BAHÇELİ”nin ‘emirleri’ne, neredeyse “firesiz” riayet ettikleri gerçeği…

Yirmi iki sene sonra da, önümüzdeki “4 Nisan”, rahmetli “Başbuğ Türkeş”in vefâtının da 22. yıldönümünde, “Dr. Devlet BAHÇELİ’nin, tamamiyle “Milliyetçi Hareket Partisi(MHP)”ne ‘hükmettiği’  de ‘aşikâr…”

“Cumhur İttifakı”nca, “MHP”ye ‘bırakılan”, hemen hemen bütün “Belediyeler” alınmış gibi..

“Medine-i İstanbul”da, “Maltepe” ‘alınamasa’da, “Silivri Belediyesi MHP”nin…

Samsun’da “MHP’ye bırakılan  Asarcık ve Alaçam Belediyeleri MHP”nin…

Ordu İli’nde, yanlış demiyorsam; “MHP’ye bırakılan ilçeler MHP’nin…”
Kastamonu Belediyesini ise MHP’nin ‘almış’ olmasına ne demeli?

Üstelik  “yerel ölçek”te “kazanamayacak” hâldeki bazı “ AK PARTİLİ Belediye Başkanlıkları” da, ‘Liderleri”nin “emirlerine firesiz riayet” eden “MHP’li seçmenler”,”MHP’li Ülküdaşlar” sayesinde,  “Belediye Başkanlıklarını ” kazandılar…

Meselâ, Samsun İli’mizin  Çarşamba, Salıpazarı, Terme Belediye Başkanlıklarını kazanan “AK PARTİ’li Adaylar”, seçimi, “MHP’li Seçmenler”in, “MHP’li Üküdaşlar”ın attıkları “oylar”, “reyler” sayesinde kazandıkları da “aşikâr…”

Hele de “Terme Belediye Başkanlığı’nı” kazanan “AK PARTİ’li Avukat Ali KILIÇ”ın da, yine “MHP’li Seçmenler”, “MHP’li Ülküdaşlar”ın verdiği “oylar”la, “reyler”le seçimi kazandığı da “aşikâr…”

Ve 3. defa “Terme Belediye Başkanı Adayı” olan ‘Saadet Partili Avukat Ali YÜKSEL”in ise aslında “Millet İttifakı Adayı” olarak, % 40 civarında “oy/rey” almasına rağmen; “Terme Belediye Başkanlığı”nı kazanamayışın, belki de “tek sebebi”, “siyasetin bir cilvesi” olsa gerek.

O “cilve”de şu:

Her defasında, “Sakın Terme Belediyesi’ni , bilhassa MHP’liler, MHP’li Ülkücüler kazanmasın”, diyerek; âdeta “engelleme yapan” Avukat Ali YÜKSEL’ler; 31 Mart 2019 Mahallî İdareler Genel Seçiminde ise “bu sefer”, “Cumhur İttifakı” olarak; “Oyumu Cumhur İttifakına attım”, diyen “Liderleri” “Dr. Devlet BAHÇELİ”nin “emirlerine firesiz riayet” ederek; Avukat Ali YÜKSEL’in ‘Terme Belediye Başkanlığı”nı kazanmasını “engellediler…

Engelledikleri de “aşikâr…”

“Siyasetin cilveleri…”


“Samsun İlk Adım İyi Parti Adayı Necattin DEMİRTAŞ”ın seçimi kazanması; “Bağımsız Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı Adayı Erhan USTA”nın %20’ler civarında ‘rey/oy’ alması ve ‘Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı”, ‘Atakum Belediye Başkanı Adayı Zihni ŞAHİN” in ise “CHP’nin Kal’ası Atakum”dan %40’ları aşan oranda ‘rey/oy’ alması da, “seçim süprizleri”nden olsa gerek…


“Liderleri Şehid” edilmiş “Hilâl-Gül Hareketi”nin; “Ülkücü Hareket’in Özü-Çekirdeği” olan “Büyük Birlik Partisi”nin; seneler sonra “amplemi” ile “Muhammedî gül bayrağı” ile seçime girmesi, “Türk Milleti”ne, “seçmenler”imize, “özgül ağırlığı”nı, “gönüllerin partisi” olduğunu, yeniden tasdik ettirdi…

Bazılarınca,“Sivas’ın Partisi” de denilen “Büyük Birlik Partisi”, “Yiğidolar”dan, %36 aşan derecede oy/rey alarak, ikinci parti oldu…

Samsun Aycacık’ta, %20’lerin aşan oranda; Çarşamba ilçesinde, %6’ları bulan oranda; Ordu İli’mizin bazı ilçelerinde ve Tokat ilimizin bazı ilçelerinde, Sakarya ilimizin bazı ilçelerinde de, %20’ler civarında oy/rey aldı…

Aylar öncesinden başlayan “Mahallî İdareler Genel Seçim Süreci”nde, hiçbir şaibesi, hiçbir dedikodusu çıkmayan “Büyük Birlik Partililer”, neredeyse “10 sene önceki siyasî siklet”e, yeniden kavuşup; âdeta “Bir ölür, bin diriliriz” dediler…

Şayed, “Medya Grubu” teşkil ederler; “günlük” yahut “haftalık peryotlu yayına” geçebilirlerse ve de “Dargın Alperenleri”, “Dargın BBP’lileri” yeniden “BBP Yuvası”na dahil ettirebilirse, 2023’de yapılacağı söylenilen “seçimler”de de “siyasî muvaffakiyetleri”ni idâme ettirememeleri için de hiçbir sebep olmayacak…

Hatırlanacağı üzre;merhum “Şehid Liderleri”nin de zaman zaman dillendirdiği üzre; “Sosyal iktidar olunmadan, siyasî iktidar olunmaz…”

Ve 31 Mart 2019 Mahallî İdareler seçimin ‘en sürpriz neticeleri’nden biri de, “Tunceli İli”nin “Belediye Başkanlığı”nı “Türkiye Komünist Partisi(TKP) Adayı” nın kazanmış olmasıdır…

Herhalde çoğumuz, “Komünizm Nedir? Ne Değildir?” ‘dersleri’ne ,yeniden çalışmak mecburiyetinde kalacağız…

Vesselam…
Terme, 01 Nisan 2019
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

29 Mart 2019 Cuma

"SİBER OYUNLAR ve OYUN BAĞIMLILIĞI"-NESİLLERİMİZ

    TEHLİKELİ-ZARARLI
 ‘BİLGİSAYAR OYUNLARI’
                 ve
      NESİLLERİMİZ

“Çağ”ımıza, “Asrı”mıza ne isimler verilmişti?

“Milenyum Çağı/Milenyum Asrı…”

“İletişim Çağı/İletişim Asrı…”

“Bilgisayar Çağı/Bilgisayar Asrı…”

“İnternet Çağı/İnternet Asrı…”

“Dijital Çağ/ Dijital Asır…” vesaire..

“20. Yüzyıl/20.Asır” biteli ’19 sene/19 Yıl’ olacak…

“21. Yüzyıla/21. Asra” gireli de neredeyse “19 sene/19 yıl” olacak…
 
Hâlen yaşadığımız bu “çağ”, bu “asır”, geçen “çağ”lara da, geçen “asır”lara da hiç mi hiç benzememekte…

“Bir kütüphane dolusu kitabı”;affedersiniz, eşeklerin, katırların, atların sırtlarına yükleyip de, yanınızda bulundurmanıza ihtiyaç kalmadı…

 Yine, “bir kütüphane dolusu kitabı”; “yoğun tekerlekler”, “CD”ler, “flash bellekler” vesaire ile hiç de fazla yer kaplamadan, hiç de “ağır” olmadan,neredeyse “sıfır gram ağırlığı”nda, çantanızda, cebinizde rahat taşıyabiliyorsunuz…

Oturduğunuz “masa”dan, “Küre-i Arz”ı, “Dünya Küresi”ni gezebiliyor, seyahat edebiliyor, âdeta”dünya küresi”ni, “avucunuzun içine alabiliyor”sunuz…

Evlerin, hanelerin ‘yatak odaları’nı bile ‘kalın duvarları aşarak’ görebiliyorsunuz…

“Bir tık kadar kolay” dedirten hâller vesaire…

“ÇAĞIMIZIN/GÜNÜMÜZÜN HASTALIKLARI”

Maateessüf, “bütüncül/şümullü bakışlar”la, “çağ”ımıza, “asrı”mıza ve yaşadığımız “günümüz”e nazar ettiğimizde ise o kertede de “tehlikeler”, o kertede de”zararlar”, o kertede de “hastalıklar” ortaya çıkaran “çağ”ımız, “asrı”mız ve yaşadığımız “günümüz…”

Bir zamanlar yazdığım üzre; “İletişim Çağı mı, Cehalet Çağı mı?” dedirten hâller…
Nesillerimiz çooook ‘tehlikeler’, çooook ‘muzırlıklar’, çoooook ‘hastalıklar’ ve de çooook ‘ecnebî tuzaklar’ altında…

“Yeşilay Cemiyeti” ‘Sivil Toplum Kuruluşu’ndan tutun da, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’mizin alâkalı bütün ‘kurumları’; “Ebeveynler”i, “Anne-Babaları” şuurlandırmaktan tutun da; neredeyse bütün “sosyal dilim mensupları”nı da, hattâ topyekûn “Türk Milleti”nin fertlerini  de şuurlandırma gayretindeler….

Bugün, okulumuzda,İlçe MEM “Rehber Öğretmeni”miz  aracılığı ile hem “Öğrenci Velileri”mize, hem de “Öğretmen ve İdareciler”imize yönelik; “sanal gerçekliği” ifâde eden; “sanal”,”internet”,”bilgisayar oyunları” anlamına gelen, “Siber Oyunlar ve Oyun Bağımlılığı Semineri” verildi…

Ve nesillerimiz için “tehlikeli-zararlı” olan ,”siber oyunlar”,“sanal-internet-bilgisayar oyunları” hakkında, hem ‘bilgilendirme’ yapıldı; hem de “yapılması elzem (çok  çok gerekli) olanlar, “çare”ler, ‘slayt’ eşliğinde izah edildi…

Zaman zaman “yazılı basın”da, “sosyal medya” da da “tehlikeleri-zararları” ‘gündem’e getirilen;“Mavi Balina(Blue Whale)”; “Mariam”;”2 Gün Kaybolma Oyunu(48 Hour Challange)”;”Momo”;”4 Ölü Bıraktı(Left 4 Deat);”Lige Saldırmak(Blizt The League 2);”Ölü Alan(Deat Space)”;”Azizlerin Sırası(Saints Row)”;”Yansımalar(Fallout 3)”;”Büyük Fark(Farcry 2)”;”Youtuber Cesaret Oyunları” isimli sözde “Bilgisayar Oyunları…”

En enteresanı ise bilhassa “STK”larımızdan “Yeşilay Cemiyeti”mizin dikkat çektiği, sözde “kitap yazma,paylaşma uygulaması” olan “Whatpad”deki “tehlikenin boyutları…” idi…
“Millî-İslamî Değerlerimiz”in adetâ ‘ırzına geçildiği’ muhtevaların paylaşımlarının mevcudiyeti…

ELHASIL:

Bir zamanlar, bir ‘reklam filmi’nde de dillendirildiği üzre; “Milletimiz bilinçleniyor” dedirtmeye de devam ediliyor…
“Bir tık kolaylığı” ile de…
Vesselam…

Terme, 28.03.2019
İsmet GÜLTEKİN

"DE NOKTALAR"IN SİNEMA FİLMİ(*)



                                            “ DE NOKTALAR”IN SİNEMA FİLMİ


                                                          “ Deli ve Dâhi “(*)

Çok akıllı, “okumaktan delirmiş” biri diplomalı ,diğeri ,birilerinin “deli” dediği iki adam.
Türkiye’mizdeki “Urfaca”, “İBO”ca dersek; “ Oxford vardı da biz mi gitmedik!?” dedirten sinema filmi..
(“İnternet”te “tanıtıcı yorum” daki ifâdeleri biraz “zenginleştirerek” ifâde ediyorum.(İsmet))
“ Demek istemezdim ama dedim işte.”
 Çünkü, 19. yüzyılda “Oxford İngilizce Sözlüğü'nün ,on bin kelimelik ilk baskısını hazırlamaya çalışan James Murray ile Dr. W.C. Minor’un hikâyesini anlatıyor.
“ Elin “Oxford”u, diye geçemiyorsunuz tabi…
 “Kamus”ların, “Lûgat”ların, “Sözlük”lerin  ve  kelimelerin ötesinde bir hikaye var içeride.
 Vazgeçmemek, düşünmek, çalışmak ve okumak var.
Hepsini geçin; Mel Gibson ve Sean Penn var.
Farhad Safinia filmin yönetmeni.”

Henüz, seyredemediğim fakat iştiyakla seyretmeyi arzuladığım “Deli ve Dâhi” sinema filmi, “internet”te böyle tanıtılmış!
Velâkin alâkalı sinema filminin “afişi”ne, aslında “Deli ve Deli Adam” yazılmalı idi.
Üstelik “Dahi” yazılmış” ki, “bağlaç, ben dahi, ben bile” anlamında.
”Olağanüstü yetenekleri olan”, “dehâ”,yani “Dâhi” anlamını da veremiyor..

                    BENİ DE “ŞAHIS BAZI”NDA, “KİŞİ BAZI”NDA                       ALÂKADAR EDEN SİNEMA FİLMİ


 Meğerse, senelerden beri bana başkalarına tanıtırken “Profesör” diye tanıtan Zabit Ağbiciğim; aslında , bimeden; İngilizce “Deli” anlamındaki “Professor” diyormuş da, ben de bana “Profesör” diyor, “A ne güzel”, “Kibirlenmeyeyim”, diye düşünerek; “ mütevazılık moduna” giriyordum…
Belki de, gerçekten “Profesör” diyordu…
Belki de, o da bilmiyordu,  benim gibi, “Profesör” okunuşunun İngilizce’sinin “Deli” anlamına gelen “Professor” olduğunu…

Esasında yazılışı İngilizce “Professor”; “Tarzanca Türkçe Okunuşu”, “Profesör”; normalde  “Türkçe okunuşu” “Profesı…”

Yine esasında İngilizce yazılışı ile “Professor” kelimesinin “Türkçe Anlamı” ise, gerçekten “Profesör” ,”Öğretim Üyesi” anlamında…(**)
Yine, İngilizce  yazılışı “Madman” kelimesinin “Türkçe okunuşu”, “medmen” veya “maed maen”; sinema filminde “Türkçe anlamı “,aslında  “Deli” , “Deli Adam” anlamında…
“Türkçe” ‘Deli”, İngilizce yazılışı ile “Mad”; Türkçe “Deli Adam”; İngilizce yazılışı “Madman…”
İngilizce yazılışı ile “Man” “adam” demekti…
“Türkçe okunuşu “ile “men” veya “maen…”
“Çağrışan İngilizce kelimeler” ise; günümüzde çok kullanılan ve “Türkçe”mize de geçmiş şekli “Manyak” tan ; İngilizce yazılışı ile “Maniac”’tan tutun da; yine İngilizce yazılışı ile “psychoath”, yani “Türkçemiz” e de geçmiş şekli ile “Psikopat”  gibi çok sayıda “İngilizce” kelimeler:

Türkçe’mizde “dâhi”  kelimesi; İngilizce yazılışı ile “Even…” demek.
Yine Türkçe’mizde “Beka” veya “Bekâ” daki  gibi “İmlâ (Yazım)  Mes’elesi”nde olduğu üzre; “Dahi” (bile, dahi, ben bile, ben dahi) ve “Dâhi”(dehâ sahibi) “Anlam ve İmlâ(Yazım) Mes’elesi” mevcut…
“Türk Dil Kurumu” muza göre(****);”İmlâ/Yazım Kuralı”na göre; “dahi” anlamı başka, “dâhi” anlamı başka…
Yani her “lisan”ın belkemiği olan “Dilbilgisi”, “Gramer”, veya “Sarf ve Nahiv” mevzûu…
Türkçe’mizdeki “Deha” kelimesi; İngilizce yazılışı ile “Genius…”
“Deli ve Dâhi” sinema filminde ise  İngilizce yazılışları ile “The Professor and  The Madman” kullanılmış…
“Ne diye böyle kullanılmış?”, anlayamadım.
Halbu ki,İngilizce yazılışına  göre ,“The Professor and The Madman”; “Türkçe Anlamı” ile “Deli ve Deli Adam”; yani “İki Deli Adam” anlamında.
“Dâhi”lik, “Dehâ sahibi olma”, sinema filminin neresinde geçiyor?”, anlayamadım…
“The Professor and The Madman”, “Deli ve Dâhi” diye Türkçe’mize “çevrilmiş”  sinema filmi, anladığım kadarı ile. “D.”lerin,, “De  Noktalar”ın sinema filmi…
“Deli” mi? “Dâhi” mi yani  “düşünme payı” da bırakan; “DE NOKTALAR”ın sinema filmini çağrıştırıyor.
İnşaallah seyretmeliyim…..
Dip Not.:
(*) : “Deli ve Dâhi”, “The Professor and The Madman” sinema filmi…
(**) :www.sozluk.turkceokunusu.com, 29.03.2019
(***): www.konusarakogren.com, 29.03.2019
(****) www.tdk.gov.tr, (“Güncel Türkçe Sözlük” Butonu’na, dahi, dâhi kelimeleri yazıla), 29.03.2019

Salıpazarı, 29.03.2019
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

17 Mart 2019 Pazar

"ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ"NİN 104. YILDÖNÜMÜ HÂTIRASINA...

         18 Mart 1915-18 Mart 2019

         “ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ”NİN
         104. YILDÖNÜMÜ HÂTIRASINA…


“Çanakkale Deniz Zaferi”nin her seney-i devriyesi/yıldönümü vetiresinde, “Acaba, yeni şeyler öğrenebilecek miyim?”, diye de “pür dikkat” kesilir ve vetireyi ‘yakın takib’ e almaya gayret ederim.

“Yeni bir Çanakkale  sinema filmi…”
“Yeni bir Çanakkale kitabı…”
“Yeni bir tarihî  bilgi…”

Bu sene de, “18 Mart”ın 104. yıldönümü vetiresinde de, hem “yeni bir Çanakkale sinema filmi”, hem “yeni bir Çanakkale kitabı”, hem de “yeni bir tarihî bilgi” de var:

1-“Yeni bir Çanakkale sinema filmi”: “Türk İşi Dondurma” sinema filmi…
2-“Yeni bir Çanakkale kitabı”: “Broken Hill Savaşı-1915”
3- “Yeni bir tarihî bilgi”: “Çanakkale Geçilmez” sözü, biz Türklere değil; İngilizlere ait bir söz…


“ÇANAKKALE GEÇİLMEZ” SÖZÜNÜ
 İNGİLİZLER /’İNCULUZLAR’DEDİ

Günümüzün ‘yaşayan tarihçi’lerimizden Prof. İlber ORTAYLI, “Mart” başlarında, Mersin’deki bir konferansında yaptığı konuşmada,”-‘Çanakkale Geçilmez’ lafı bize ait değil. Üç Fransız donanmasının saf dışı kaldığı, İngiliz Donanmasından Elizaberth’in de yara aldığı, 18 Mart Çanakkale Deniz Harbi’nde, “İngiliz Harp Kabinesi”ne, İngilizlere ait bir laf…
“Gelibolu ve Dardanel Geçilmez” dendi.(1)

Dolayısıyla, 104(yüz dört) senedir, biz Türk çocuklarına ezberlettirilen, aslında “Çanakkale Geçilmez” sözü; biz Türklerin dediği bir slogan, bir söz değil; Çanakkale Boğazı’nı geçerken, kimilerinin gemilerini batırdığımız, kimilerinin gemilerine yaralar aldırttığımız “Haçlı Gemileri”ne ait “Harp Kabinesi”nden; “İngiliz Harp Kabinesi”ne yani İngilizlere,”İnculuzlara” ait bir söz:

“Gelibolu ve Dardenel Geçilmez…”

“Çanakkale Geçilmez…”

                  “BROKEN HİLL SAVAŞI-1915” -  ‘TARİHÎ ROMAN’


“18 Mart Çanakkale Deniz Harbi”nin 104. yıldönümündeki “yeni bir Çanakkale kitabı” ise; Kahramanmaraşlı Araştırmacı-Yazar Salih KOCA’ya ait: ‘BROKEN HILL SAVAŞI-1915”(2)

Bizlere de, “70’li senelerin her branşta kaliteli öğretmenlerimiz”den; ‘tarih öğretmenimiz’in ,derslerinde, “Mensubiyet Duygusu”na, “Aidiyet Şuuru”na ve “Milliyet Duygusu”na, “Milliyetçiliğe temsil”, diye de zaman zaman anlattığı bir ‘tarihî vakıa’ “Broken Hill Savaşı…”

Kilometrelerce ötelerde, iki Müslüman Türk’ün; “Çanakkale Harbi”nin başladığını öğrenir öğrenmez; “Bizler ne yapabiliriz?” suâline ‘cevaplar’ bularak; adetâ “Vatan Müdafaası”nı,“Çanakkale Müdafaası”nı, kilometrelerce ötedeki “Okyanusya Kıt’ası”nda, Avustralya’da başlatmalarının “tarihî kıssası…”

Bu yaşanmış “Tarihî Vakıa”, bu yaşanmış, tabiri caizse “Tarihî Kıssa”; bazı “malûm zihniyetler”ce denildiği üzre, sümme haşa, ne bir “terör saldırısı”, ne de bir “Komplo teorisi…”(3)

       “BROKEN HILL SAVAŞI”NIN ‘KISSA’SI

Tamamiyle “Tarihî Hakikat” olan ve günümüzde, ‘tarihî deliller’ olarak; Avustralya’daki bir ‘müze’ de,‘harp eşyaları’ da sergilenen iki Müslüman Türk Cengâverinin;”Vatan Müdafaası”nı, “Çanakkale Müdafaa”sını, “Avustralya’dan Başlattıkları”, tabiri caizse ‘tarihî kıssa’nın izahında, esasta bir ‘farklılık’ olmasa da; bazı ‘anlatım çeşitlilikleri’ var, denilebilir…

“Broken Hill Savaşı-1915” isimli “tarihî roman”ın yazarının ‘anlatımı’ ise daha da ‘orijinal bir anlatım’ı da ifâde ediyor.

Çünkü ‘vakıâ’nın bidayetini, başlangıçını, “Maraş Dondurması” ile meşhur Kahramanmaraş’ımızdan başlatıyor…
“’Kul Mehmet-Gül Mehmet-Kul/Gül Muhammed-Dondurmacı Mehmet-İstanbul-Hindistan-Avustralya…”

Ve “Kul Muhammed” veya “Gül Muhammed”in de, “İstanbul-Hindistan-Avustralya”ya gelişi…

Hattâ “Avustralya’da Şehid Edilmiş” olan merhum Mahmut Esat ÇOŞAN Hoca’mıza göre ise; “Kasap Abdullah”, “Molla Abdullah”, “İstanbul Fatih Külliyesi”nin “Karadeniz Medreseleri”nde “bir-iki sene” okuduktan sonra, “rızkını Avustralya da arayan”lardan…(4)

İki Müslüman Türk:
Biri İstanbul’dan ‘Kasap’, ‘Molla Abdullah Efendi…”
Biri Kahramanmaraş’tan ‘Dondurmacı’ ‘Kul/Gül Mehmed’; ‘Kul/Gül Muhammed…’

Ve bu iki Müslüman Türk’ün, 1 Ocak 1915 tarihinde, Avustralya’da , ‘Broken Hill Savaşı” ile “Cennet Vatanımızı”,“Çanakkale’yi Müdafaa” etmeleri…

           “TÜRK İŞİ DONDURMA” SİNEMA FİLMİ


İşte, “18 Mart Çanakkale Deniz Harbi”nin 104. yıldönümüne de denk gelen vetirede,seneler sonra da olsa, “sinemacılarımız”ın ‘beyaz perdeye aktarmaya muvaffak’ oldukları, “Türk İşi Dondurma” sinema filmi, bu “Tarihî Hakikat”i, ‘sinema dili ve tekniği’ ile ortaya koymaya gayret eden bir ‘sinema filmi…’

“15 Mart’ta Sadece Sinemalarda” ‘spot’ları ile ‘iki fragman’ı yayınlanmış bir ‘sinema filmi…’

“Yeni bir Çanakkale sinema filmi…”
“AYIP! Türk İşi Dondurma”(5) ‘youtobe’nda ise; tabiri caizse “Broken Hill Savaşı” ‘tarihî kıssa’nın ‘anlatımı’ ise biraz ‘farklılık’ arzediyor.

Şöyle ki:

“ 1900’lü yılların başlarında, Hint Müslümanları, İngiliz sömürgecilerine karşı mücadelede, Osmanlı Devleti’nden askerî yardım talebinde bulunurlar.

Osmanlı Devleti ricali ise yaşadıkları onca sıkıntıya rağmen; 350 askerini, Hindistan’a gönderir.

Bu Osmanlı askerlerimizden 20’si, Hindistan yolculuğunda vefât eder.

Hindistan’a 330 Osmanlı askerimiz ulaşır.
Bu Osmanlı askerlerimizden, sömürgeci İngilizlerle yapılan harpte, sadece 40 Osmanlı askerimiz hayatta kalır..
İngilizlere esir düşen 40 Osmanlı askerimizden 2 Osmanlı askerimiz ise bir şekilde Avustralya’ya kaçarlar ve orada yeni bir hayat kurarlar…

‘Kasap’ Molla Abdullah Efendi’ ile ‘Dondurmacı’ ‘Kul/Gül Muhammed…’(6)

NETİCE:

“Çanakkale Deniz Harpleri” vetiresinde, kilometrelerce ötelerdeki ‘Okyanusya Kıt’ası’ndaki,Avustralya’daki  iki Müslüman Türk’ün,  destanlık “Vatan Müdafaası”nı, “Çanakkale Müdafaası”nı, her Müslüman Türk çocuğu, hafızalarına nakşetmelidirler…
Vesselam…
Terme, 17 Mart 2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Dip Notlar:
(1): Prof İlber ORTAYLI, “Çanakkale Geçilmez Lafını Biz Demedik”, Yeni Şafak Gazetesi, 05 Mart 2019 ve alakalı ‘youtube’lar…
(2): Salih KOCA(Araştırmacı-Yazar), “BROKEN HILL SAVAŞI-1915”, ‘Tarihî Roman’,”Röportaj”, Kahramamaraş Manşet Gazetesi,Haber: Ahmet Güneçıkan,26.10. 2018
(3): hürriyet.com.tr,”Broken Hill Saldırısı Komplo mu?”,17.11.2012
(4): vaadetamam.com,”BROKEN HILLS SAVAŞI”,Mayıs 2010
(5): “AYIP! TÜRK İŞİ DONDURMA”, alakalı ‘youtube’ daki ‘video’

(6): “AYIP! TÜRK İŞİ DONDURMA”, adı geçen ‘video’

13 Mart 2019 Çarşamba

GÜREŞ EĞİTİM MERKEZİ(GEM) ve ANTİ-AMAZONİZM/AMAZONCULUK ALEYHTARLIĞI

         GÜREŞ EĞİTİM MERKEZİ(GEM)
                                ve
                ANTİ-AMAZONİZM/
      AMAZONCULUK     ALEYHTARLIĞI


“Mahallî İdareler/Yerel Yöneticiler Seçimi”ne, neredeyse iki hafta kaldı.
Samsun ve 17 ilçesi nokta-i nazarından; “benim gibi düşünenler”in, bu seçimlerde iki temel kriteri mevcut:
1-                       Güreş Eğitim Merkezi(GEM).
2-                        Anti-Amazonizm/ Amazonculuk Aleyhtarlığı..

Esefle ifâde edeyim ki,Samsun  Büyük Şehir , Merkez İlçeleri ile diğer ilçelerden “Belediye Başkanı Adayı” olanlardan; bu iki temel kriter ile alâkalı, ne “seçim broşürleri”nde, ne
‘seçim mitingleri”nde , ne ‘sosyal medya yayınları” ile ne de “Samsun Yerel Basını”na yansıyan, neredeyse hiçbir açıklamaları yok…

Neredeyse bu iki temel mes’elede, adetâ ağızlarını kerpeten bile açmıyor…


“TÜRK SPORUNUN LOKOMOTİFİ GÜREŞ”

Türkiye’mizde mevcut otuz(30)” Büyük Şehir Belediye”mizin, bünyesinde “Güreş Eğitim Merkezi(GEM)” olan ‘Büyük Şehir Belediyeleri’mizin sayıları ise yaptığımız  hızlı ‘gözden geçirme’ ile  bir hayli fazla sayıda…


Neredeyse yarısından fazla…

Anladığımız ve kavradığımız kadarı ile de, belki de hadi diyelim “İstanbul Büyük Şehir Belediyesi(İBB)”nden sonra başı çeken “Büyük Şehir Belediye”miz, “Ankara Büyük Şehir Belediyesi” olsa gerek. “ASKİ SPOR”
      Hattâ o kertede ki, ‘Başkan’ı GENÇ’e ait şu     “slogan”, hafızamıza  adetâ nakşoldu:
“Türk Sporunun Lokomotifi Güreş; Türk Güreşi’mizin  Lokomotifi de ASKİ SPOR’dur.”

Demek istediğim; İstanbul’dan Kahramanmaraş’a, hattâ Şanlıurfa ‘Büyük Şehir Belediyesi”ne  kadar; ‘Büyük Şehir Belediyeleri”miz, büyük ölçüde “Etno-Spor”umuzun, “ata spor”umuzun başında gelen, “Güreş Spor Dalı”na, hem de “tesisler”i ile ‘büyük yatırımlar’ yapmışlar…


Balıkesir’den Kocaeli’ne, Ordu ‘Büyük Şehir Belediyesi’ne  kadar da…

SAMSUN BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ ve GÜREŞ EĞİTİM MERKEZİ(GEM)


Doğrusu, senelerdir “Amazonculuk”un, “Amazonsever”liğin, “Amazonperver”liğin, belki de daha doğru tanımlama ile “Amazonizm İdeoloji”sinin, muhtelif sebeplerden, tavan yaptığı Samsun Coğrafyasında,’Samsun Büyük Şehir Belediyesi’ bünyesinde, bir “Güreş Eğitim Merkezi(GEM)’ var mı, yok mu?”, hızlı gözden geçirme vetiresinde, pek anlayamadık!!!


Anladığımız ve kavradığımız, Samsun Ladik ilçesi ile Kavak ilçesi Belediyelerinin “ata sporumuz güreşe, büyük yatırımlar yaptıklarıdır…”

Hem de “tesisleri” ile…


Yapılan son “Büyükşehir Yasası” düzenlemesi ile de, Samsun’umuzun ilçelerindeki, bilhassa da Terme ilçesindeki, “Güreş’e İlgisizlik”in esas sebebinin de, belki de, “Büyük Şehir Yasası” ile ağırlıklı vebâlin “Samsun Büyük Şehir Belediyesi”nde olmasıdır.


ELHASIL:


Esasında yaşadığımız “Mahallî İdareler/Yerel Yöneticiler Seçimi Vetiresi”dir.

Esasında “Beka Mes’elesi” de, olsa olsa mevcut “siyasî irade” için muteberdir.

Samsun ve ilçelerindeki “mahallî idareci/yerel yönetici adayları”nın, hem de “muhalefet cenâhı”ndakilerin de, “Ata Sporumuz a yatırım”, “Türk Sporunun Lokomotifi Güreş”e yatırım” mevzûsunda ve senelerden beri “uyduruk-kaydırık ve malum “emperyal zihniyetliler”ce ortaya çıkarılmak istenilen “pagan kültürü”, “putperest kültürü”, “profan/dünyevî  kültür” olan ; “Türk-İslâm Kültürü”  ile de “’Millî Kültür”ümüz ile de hiçbir alâkası olmayan “Amazonizm İdeolojisi”ne yönelik de “aleyhte” ‘bişey”ler  diyememeleri, ağızlarını kerpeten bile açmayacak kertedeki “dilsiz şeytan” hâlleri de, gayet düşündürücüdür.

“Benim gibi düşünenler”ce, böyle “Belediye Başkanı Adayları”na da, Samsun Coğrafyasında, oy/rey yohtur…
Vesselâm…
 Salıpazarı, 13. 03. 2019
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

5 Mart 2019 Salı

"GÖNÜLDAŞIM TAYYİBİM!!! YOLDAŞIM PUTİN!!!" ve "KADERDAŞLARIM ANADOLU ÇOCUKLARI...

CUMHUR BAŞKANIMIZ, CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÛMET ETME SİSTEMİ BAŞKANIMIZ ve AK PARTİ GENEL BAŞKANI RECEP TAYYİP ERDOĞAN, 31 MART 2019 TARİHİNDE YAPILACAK OLAN MAHALLÎ İDARELER SEÇİMİ SEBEBİYLE, 3 MART 2019,PAZAR GÜNÜ ORDU’DA YAPTIĞI “ORDU MİTİNGİ”NDE, “YOLDAŞIM,GÖNÜLDAŞIM, KADERDAŞIM ORDU” DİYE HİTAP ETTİ(*)

Geçen aylarda, günlük periyotlu bir gazetedeki bir yâd haberi sebebiyle de şöyle yazmıştım:
“MEFHUMLARIN KARIŞTIRILMASI SÜRECİ..
Bu yazımı yazmama sebep olan; bir günlük gazetemizdeki (**) şu haber başlığı sebep oldu: "Âkif'in Yoldaşı Mütefekkir Hasan Basri ÇANTAY Anılıyor..."
Yahu nasıl böyle "Yoldaş" mefhumunu kullanabilirsiniz ki!?
"Yoldaş" mefhumu "Kızıl Emperyalizm"in;" Kömünizm"in;"aslında "Rus Milliyetçiliği"nin;hülasa, Türkiye'mizdeki "Sol Zihniyet"in;"Sol Düşünce"nin; "Sol Jargonu",mefhumu değil mi?
"Yoldaş Stalin", "Che Guevara Yoldaş", "3 Yoldaş","Yoldaş Perinçek. .." vesaire...
Keza, Türkiye'mizdeki bütün "Nurcu Cemaatler”, , irili-ufaklı bütün "Nurcu Gruplar"ın neşrettiği bazı eserlerde ve adetâ “Başucu Kitapları” olan "Risale Nur Külliyatı"nın "sözlük" ve "açıklamalarında da çok rahatlıkla "Yoldaş" mefhumunu nasıl kullanabiliyorlar ki!?
Halbuki ki; "aynı ülküye baş koyanlar" mânâsında; "Âkif'in Ülküdaşı Hasan Basri ÇANTAY Anılıyor" diye yazılmalı değil miydi?
“Elleri kalem tutan” şahsiyetleden biri olarak, yaşadığım diyârın belki de "manevî sahibi”ni yazılarımda ve ruhuna fatihalar gönderdiğimde;"Şehid Kumandan Kubatoğlu Cüneyd Beğ ve Ülküdaşlarının Ruhuna" dediğimde,"bıyık altı gülüşleri" hissediyorum!!!”
YA "DEVRİM" MEFHUMU!?
Bir alakalı yazımda da yazdığım üzre; neredeyse yirmi seneye yakın "İslâmcı/Siyasal İslamcı" 'Tek Başına İktidar Döneminde, tabiri caizse, "Yerler-Gökler Devrim" mefhumu ile doldu taştı!!
Yahu, tıpkı "Yoldaş" mefhumu gibi "Devrim" mefhumu da, Türkiye'mizdeki "Sol Zihniyet"in, "Sol Düşünce"nin, "Devrimci Âlem "in kullandığı "Jargonu, mefhumu değil mi!?
"Aktif Devrim", "Pasif Devrim", "Sessiz Devrim..."
Hele bir de "İslâmcı/Siyasal İslâmcı Âlem " in "Necip Fazıl KISAKÜREK Saygı Ödülü' de kazanmış ve "Yedi Güzel Adam'ın da Ağabeyi" diye târif edilen bir "Nuri" si var ki!!!
"-Muhafazakar değil, devrimci bir insanım..."
"- Devrimci bir Müslümanım, devrimci bir yazarım..."
"-Yüzde yüz militan ve devrimci bir yapım var..."
Kendini böyle bir "kimlik" ile tarif ediyor. (***)
Yahu "Devrimci Âlemi" bile "Sağcılar, "Devrim" mefhumunu kullanarak, 'Devrimin içini boşalltıyorlar'", diye yazıyorlar..
Kaldı ki, "Sultan'üş Şuara/Şairler Sultanı" merhum Necip Fazıl KISAKÜREK, bir kerecik bile "Külliyatı"nda "Devrim" diye yazmamıştır bile!
"Ülküdaş", "Ülküdaşı" demekten niye gocunuyoruz ki!?
"Devrim" mefhumu yerine diyebileceğimiz hiç mi başka mefhumunuz yok mu!?”
“GÖNÜLDAŞIM TAYYİBİM!!!
YOLDAŞIM PUTİN!!!
KADERDAŞLARIM ‘ANADOLU ÇOCUKLARI’

Geçende, ‘Kurucusu ATATÜRK’ de olan “aa” yani “Anadolu Ajansı”nda, ‘Kızıl Moskof” üzerine, “Kızıl Emperyalizm” üzerine yahut esasında “Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği” üzerine cay-ı dikkat, çooook ehemmiyetli bir “analiz” yayınlandı.(****)
“Doğu Akdeniz”in adetâ bir “Rus Gölü”, bir “Moskof Gölü” hâline geldiğinden dem vuruyordu…
““Gönüldaşım Tayyibim!!!”..Yoldaşım Putin!!!Ve “Kaderleri kaderimiz olan”, “Kaderdaşım Anadolu Çocukları…”
Boğazlarımızdan,“Pırasa Yüklü” değil; “Mühimmat Yüklü”, “Cephane Yüklü”, “Silah Yüklü”, “Kızıl Moskof Harp Gemileri”, hem de adetâ “Gövde Gösterisi” de yaparak, kaç defa geçtiler?
“Dur Yolcu!!!” “Dur Moskof Gemileri!!!” desek de geçtiler…
“Çanakkale Deniz, Hava ve Kara Harpleri”nde de, “Karadeniz Sahillerimizi Bombalayan Moskof Gemileri”, “Çanakkale Sularımız”da olmadığından ve “Kızıl Moskof Gemileri”ni de batıramadığımızdan olsa gerek; “Rus Harb Divanı”nda, “Çanakkale Geçilmez!” diyememiş olacaklar ki; adetâ ellerini-kollarını sallayarak, vızır vızır geçiyorlar….
“Gönüldaşım Tayibim!!!Yoldaşım Putin!!! Ve “Kaderleri kaderlerimiz olan” “Kaderdaşlarım Anadolu Çocukları…”
“Doğu Akdeniz” havzası “Kızıl Moskof Gölü” oldu…
“Kızıl Moskof”, tarihinde ilk defa ‘sıcak denizlere indi”, konuşlandı…
“Çar Deli PETRO’nun Ülküsü”, gerçekleşti…
“Panislavizm Ülküsü”, “Rus Milliyetçiliği Ülküsü” gerçekleşti…
Hem de “Gönüldaşım TAYYİBİM”, “Yoldaşım PUTİN”in döneminde…
“DUR! MOSKOF HARP GEMİLERİ DUR!” diyecek “İslamî Hareket” te yok, “İslamcılar da, Siyasî İslamcılar da yok, kamulaştırılmış “tarikat ve cemaat tuzakçıları” da yok!!!
“Gönüldaşım Tayyibim!!!”
“Yoldaşım Putin!!!”
Ve “kaderleri kaderlerimiz olan”, “kaderdaşım Anadolu Çocukları…”
“Yoldaş” demeye, ‘yerleri-gökleri’ “devrim” naraları ile inletmeye, hem de en üst perdeden, hâlâ devam edecek misiniz?
Vesselam…
Terme, 06 Mart 2019
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com 
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Dip Notlar:
(*): Ordu Manşet Gazetesi, 05 Mart 2019 tarihli haberi
(**): Yeni AKİT Gazetesi,04.12.2018
(***): Nuri PAKDİL ile, Star Gazetesi Pazar Eki,13.Ağustos.2017

(****): A. Sefa ÖZKAYA,,”Doğu Akdeniz Kimin Mavi Vatanı?”, Anadolu Ajansı,1 Mart 2019,Analiz