*
"TEFEKKÜR"EDİLMESİ ,"MÜNAZARA" ve "MÜTALA"
EDİLMESİ ELZEM BİR YAZI...
* ÂDETA "NE
OLACAK BU 'ÜLKÜCÜ HAREKET"İN(MHP+İYİ PARTİ+BBP) PERİŞAN HÂLİ?"
DEDİRTİYOR...
CÂHİLİYYE
ÇEMBERİNİ ve BİZİ KUŞATMIŞ OLAN FASİD DUVARLARI NASIL YIKARIZ ?(*)
Bir büyük nüfus kitlesi düşünün ki; biat
ettiği siyâsî partiyi, peşine takıldığı ideolojiyi, kendine öncü, başkan,
lider, rehber... olarak gördüklerini hiç sorgulamıyor, nasıl bir talimat
verilirse verilsin tıpış tıpış ona uyuyor ve gereğini yapıyor. İşte ana
çıkmazımız ve temel sorunumuz da burada yatıyor. “Gözlerimi kaparım, emredileni
sorgusuzca yaparım. Lidere sadakat şereftir.” Ya da : Hitler tortusu olan ve
dikey bir emir komuta zinciri : “LİDER- TEŞKİLAT- DOKTRİN“ tipi yapılanmaya
karşı çıkanın hâin veya ihânet eden damgasını yediği bir teşkilatçılık anlayış
ve terbiyesi. Böylesi Mankurtlaşma, ideolojik makinalaşma, ya da; Hasan
Sabbah’ın haşhaş yağı yutturduğu Haşhaşîleri gibi kimlik ve karakter yapısı
içindekilerin sanat, sinema, fikir, kitap gibi güzelliklerin semtine bile
yaklaşmaları mümkün olabilir mi ? Belki, içine yuvarlandıkları kör taassubu,
daha da mukavim hâle getirmeye yönelik kitap, san’at etkinliği, tiyatro ve
sinema gibi kavram ve kurumlara şöyle bir uğrayabilirler ya da
götürülebilirler.
Bir kaç gün önce okudum ve çok üzüldüm.
Ülkücü sanatçı Ahmet Şafak’ın 4 Ekimde gösterime giren “Kuşatma” filmi 4.
haftasını 40 seyirci ile kapatarak vizyondan inmiş. 4 haftalık toplam seyirci
sayısı 19.900’da kalarak hayâl kırıklığı yaratmış.
Kuşatma’nın arkasında kurumsal kimliği ile
MHP durmasına rağmen sonucu güzelleştirmek için yeterli gayret gösterilmediği
âşikâr değil mi ? MHP’nin sadece teşkilat yöneticileri eşleri ile beraber bu
filme gitselerdi bile 50.000 seyirci olurdu. Demek ki; hiç bir emek ve hiç bir
gayret, gâyesi ne kadar ulvî olursa olsun kimsenin umurunda bile değil. Bugün
maalesef, siyâsî yelpazenin bütün renkleri ne olursa olsun, ucunda ve sonunda
rant yoksa, o gayret yeterince taraftar bulamıyor. Ya da; bu korkunç
materyalist sabitleşme nereye kadar gidecek ?!
Fakülte yıllarımda idi; merhum B.Ecevit,
Ülkücü gençler için : “ Bu çocukların aslında tümü de mâsum ve ma’dur. Çünkü,
tümüne yakını lümpen proleterya..” demişti de ne kadar sinirlenmiş ve
küfretmiştik. Gerçekten de Ülkücü Hareket’in kitap okuyucusu yoktu yada çok
azdı. San’at vasıflı sinema seyircisi yoktu, tiyatrosu yoktu, edebiyat dergisi
yoktu. Yani; yok oğlu yoktu.!.. Olanlar ise “yok”a yakındı ve çok az
satabiliyordu. Çünkü, fikir ve san’at adamlarına karşı “sakıncalı piyade”
yaklaşımı ile yaklaşılıyordu. Ülkücü kitlelerin tavanı da tabanı da sorgulama
kültüründen hoşlanmazdı ve şimdilerde hoşlanıp hoşlanmadıklarının takdirini de
size bırakıyorum. TabiI ki, şu an; taban da tavan da 3’e ayrıldı. Zaten bu
işler artık Başbuğ’un mezarı başında selfi yapmakla, “Gurd başı” yapmakla
yürümüyor. Çünkü, bugün; sloganların hapsinden çıkarak Milletin ne istediğini
çok iyi tahlil etme günü... Çağımızın gereklerini ve şartlarını kavramak
zorundayız. Yaklaşımımız, ürkütmeden ve medenîce olmak zorundadır. Medenî
(muâsır) olmanın ölçüsü ise ; ilim, kültür, san’at, estetik, görgüdür. İslami
bilgi bakımından ise; Mızraklı İlmihal seviyesini aşamamak, Bedevilerin şalvar,
sarık, mintan kültürünü yaşamak ve yaşatmakla da İslamî Hassasiyet olamaz. Sosyoloji,
ilm-i hikmet (felsefe) ve tarih bilgisi sıfıra yakın. Aslı bize ait olan Batıyı
şahlandırmış nice ilim dalları ise, tam mânâsı ile “nanay”! Bol miktarda imam
ve hâfız yetiştirmek, Millet ve İslam düşmanları ile mücadele etmeye yetmiyor.
Ayrıca; yetiştirdiğimiz hâfız ve imamlarımız ve bunların irşad eksenindeki
cemaat ve mü'minler Mâûn Sûresinde izah edilen namazın hakkını vermiyorsa,
sonuç daha da facia oluyor. Başörtülü kızlarımız vücut hatlarını cömertçe
sergiliyor, içlerindekinin rengini bile gösteren ince tayt giyerek ve bu
kıyâfetler ile düğünlerde Mezdeke’yi herkesten daha iyi oynayarak İslâmcılık
olmuyor ve hattâ en ağır tahribatı bunlar yapmış oluyorlar. Hemi de, bu
değerler uğruna harcanmış nice hayatlara azap ve işkence vererek... Mücahitlikten
müteahhitliğe geçtikten sonra yaptıkları AVM'lere, toplu konutlara Next Level,
Kemer Country Rezidans, My Village, Atlantis, Terrace Mix, Larus Loft, Kuzu
Effekt, Vantage, Sky City, Venüs City..gibi.. isimleri koyanlar
"Gavurlaşıyoruz" diye de dert yanmamalıdır.
Kısacası : Ülkücülüğümüzde
(idealizmimizde)ve İslâmî hassasiyetlerimizde samîmi isek ve samîmiyetle sağlam
temellere oturtmak istiyorsak; ehilleşmemişlikten, varoşluktan, Lümpenlikten ve
sonradan görmelikten hızla uzaklaşmalıyız.
(*):Servet
ASLANER, www.merzifonpusula.com, 06.12.2019
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder