27 Aralık 2019 Cuma

RAHMETLİ ARVASÎ HOCA'MIZIN; "ENİŞTESİ" ve "İKİ DAYISI" DA, ERMENİ TERÖRÜNE KURBAN GİTMİŞLER...

RAHMETLİ ARVASÎ HOCA’MIZIN;
 “ENİŞTE”Sİ ve “İKİ DAYISI” DA,
ERMENİ TERÖRÜNE KURBAN GİTMİŞLER…


Rahmetli Seyyid Ahmed ARVASÎ Hoca’mızın, vefâtının 31. seney-i devriyesi(yıldönümü) öncesi günlerdeyiz.

“ARVASÎ HOCA=HERGÜN GAZETESİ…”
“ARVASÎ HOCA= TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ” KÖŞESİ…
“ARVASÎ HOCA= ÜLKÜCÜ HAREKET…”
“ARVASÎ HOCA= NİZÂM-I ÂLEM ÜLKÜSÜ…”
“ARVASÎ HOCA=MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ(M.H.P.)”
Ve “12 Eylül 1980 Askerî Darbe” sonrası ise;
“ARVASÎ HOCA= HASBİHÂL”

Bu hususları, bazı yayınevlerince basılan eserlerinde de, ne hikmetse hatırlatılmaz.

Halbuki, en son “Bilgeoğuz Yayınevi” tarafından “tek cilt” hâlinde basılan “Türk-İslâm Ülküsü-1-2-3”(*)  isimli eseri bile, bir dönemin “Ülkücü Gazetesi”, “Ülkücülerin Gazetesi”, “Daha Güzel, Daha Güçlü Türkiye” şiârı ile “Ülkücü Şehid Bakan”ımız rahmetli “Gün SAZAK” ‘yönetimi’nde, ‘günlük periyotlarla’, bütün vatan sathında dağıtımı yapılan, “HERGÜN Gazetesi”nin, ikinci sayfasındaki, “Türk-İslâm Ülküsü” başlıklı “sütun”unda, “köşe”sinde neşredilen “yazılar”ından meydana gelmiştir.

“12 Eylül 1980” öncesi, âdeta bir emrivâki ile ; “Nasıl Milliyetçi Hareket Partisi(M.H.P.)’nde Siyasî Hayatı”nın başladığını ise “Ülkücü Kadro “ menşeîli Ahmet KARABACAK’lar, kaç defa yazdı,kimbilir?

Ve bu rahmetli “Başbuğ TÜRKEŞ’li M.H.P.’li Senelerde”, “Nizâm-ı Âlem Dergisi”ni ‘nasıl çıkarttıkları’nı, ‘sonra neler olup-bittiğini’, en iyi bilenlerden ve hâlen de hayatta olan; “Ülkücü Yemini” kaleme almış şahsiyetlerden; Dr. Lütfü ŞEHSUVAROĞLU’na, yeniden suâl eylemek lazım belki de…

Yahut da, “dökümanter bir çalışma” olan, Hakkı ÖZNUR’un, “Ülkücü Hareket Külliyatı”nın, “Dergiler Cildi”ni yeniden tahkik etmek gerekir…

Son zamanlarda, “Sabetayistliği” aşikâr olmuş olan “Üstâd Tarihçi Kadir MISIROĞLU”nun bile âdeta “kıskandığı”, “bunlar da nereden çıktı?” dediği, “Nizâm-ı Âlem Dergisi…”

“Nizâm-ı Âlem Dergisi”, “12 Eylül 1980” sonrası, 1990’lı senelerde, “Nizâm-ı Âlem Ocakları”nın, her ay, muntazaman bir şekilde neşrettiği “mecmua”nın, “dergi”nin de ismi idi ve bu isim, rahmetli ARVASÎ HOCA’mızın çıkarttığı “Nizâm-ı Âlem Dergisi”nden de mülhemdi…

Bu sebepledir ki; “Türk-İslâm Ülkücülüğü”nden öte “Nizâm-ı Âlem Ülkücülüğü”nün de “fikir, düşünce ve rol model şahsiyeti” de, rahmetli ARVASÎ HOCA’mızdır…

Türkiye’mizde her “Millî, İslâmî ve İnsanî” olduğunu “iddia” eden bütün “gruplar”ın okuduğu ‘kitap’ları, takip ettiği ‘kitap’ları mevcut.

İşte “Türk-İslâm Ülkücüleri”nin de, “Nizâm-ı Âlem Ülkücüleri”nin de “kitapları”, rahmetli ARVASÎ HOCA’mızın, başta “Türk-İslâm Ülküsü” eseri olmak üzre; bütün eserleridir…

                  ARVASÎ HOCA’MIZ--ENİŞTESİ-İKİ DAYISI ve ERMENİ TERÖRÜ


Yukarıda zikredilen şekilde yazılmış olan “Türk-İslâm Ülküsü” isimli eserinde, Türkiye’mizdeki Ermeni-Rum Mezalimini, Ermeni-Rum Terörünü izâh ettiği “Kim Zalim, Kim Mazlum?”(1) başlıklı yazısında, şunları da ifâde etmekte:

“ Bugün, Ermeni ve Rum mezalimini tatmamış kaç Türk ailesi vardır? Bizi kan ve gözyaşları içinde harap ve perişan edenler, bugün dünyada mazlum rolü oynayarak değerli insanlarımızı öldürüyorlar, yalanlarla  insanları aldatıyorlar.
Ben, çocukken halamın, kocasının Ermenilerce nasıl dövüle dövüle  öldürüldüğünü, iki çocuğu ile birlikte nasıl sefalete düşürüldüğünü, kendisinden gözyaşları ile dinlemişimdir.

Üstelik bu Ermeniler, komşuları imiş ve “altınları nereye sakladın?” diye zulmederek kocası Ahmed Efendi’yi öldürmüşler.

Anam, gözyaşları ile , Ermenilerin nasıl iki erkek kardeşini öldürdüklerini, babası daha önceden ölmüş bulunduğundan annesi ile birlikte, dağ-taş demeden kaçıp yad ellere sığındıklarını bize anlatmıştı.

Babam, Rus işgali başlamak üzere iken , bir Ermeni komşularının kendilerine geldiğini, “sizin koyunlarınız ve sığırınız çoktur. Ruslar gelirse onları elinizden alır. Bu sebepten , bir komşu olarak, bana emanet edin. Sonra size iade ederim.” dediğini ve alıp gittikten sonra da inkâr ettiğini ve bu yüzden büyük açlığa ve sefalete düştüklerini ıstırapla anlatırdı.

Hangi Türk ailesine gitseniz, böyle yüzlerce gerçek hikâye dinleyeceksiniz.

Fakat, ne gariptir ki, mazlumlar, zâlim olarak tanıtılıyor.”(2)


VE TÜRKİYE’MİZDEKİ “RUMLAR NİYE KAÇTI?”-“KLİMANDROS” TEMSİLİ…

Yine 1970’li senelerde, dönemin “Ülkücü Gazetesi”, dönemin “Ülkücülerin Gazetesi”, “Daha Güzel, Daha Güçlü Türkiye Şiârı” ile “Eski Gümrük ve Tekel Bakanı”mız, “Ülkücü Şehid” rahmetli Gün SAZAK ‘İdaresi”nde ‘günlük periyotlar’lar, bütün vatan sathına yönelik neşredilen “HERGÜN Gazetesi”nin, ‘İkinci Sayfası’ndaki, “Türk-İslâm Ülküsü” isimli “sütun”un da, “köşesi”nde yayınlanan “Kim Zalim, Kim Mazlum?” başlıklı yazısının akabinde ise “Klimandros Neden Kaçtı?”(3) başlıklı yazısında ise- Ki, her  iki yazısının da, tahkik edilerek, hangi tarihte “Hergün Gazetesi”nde neşredildiği tesbit edilebilir-Türkiye’mizdeki “Klimandros” gibi bazı “Rumlar”ın, “Neden Türkiye’den Kaçtıkları?” da anlaşılabilir ve kavranabilir…

                   “KLİMANDROS NEDEN KAÇTI?”

“ Klimandros, Balıkesirli bir Rum adıdır. Asırlardan beri Balıkesir’de yaşayan zengin bir Rum ailesinin çocuğudur. Yüksek tahsilini Sorbon’da yapmış olan bu adam, Klemenso’nun  ve Venizelos’un sınıf arkadaşı imiş.Klimandros Türk İstiklâl Savaşı öncesine kadar Türkiye’de yaşamış ve daha İstiklâl Savaşımız başlamadan önce de, hem yurdumuzu, hem de asırlarca ailesi ile birlikte yaşadığı ve çok sevdiği Balıkesir’i terk edip gitmiştir.

Bütün bunları, o günleri çok iyi hatırlayan Balıkesir’li emekli öğretmen olan dostum, muhterem Abdullah Önsan Beyefendi’den dinlemiştim.  Bu değerli dostuma o zaman şöyle sormuştum:”- Peki, Klimandros, çok sevdiği Balıkesir’i neden terk edip gitti?”. Şu cevabı almıştım:

“Klimandros, okumuş, dünya görmüş bir adamdı. “Ben Türk’üm” derdi. Türkleri çok sever, onların dostluğuna çok değer verirdi. Hıristiyan ve Müslüman halkın bir arada ve barış içinde yaşamasını bütün varlığı ile desteklerdi. Müslüman Türklere bilfiil yardım eder, mektep, medrese ve cami yapılması için para verirdi. Hattâ , kendine ait, büyük bir arazi parçasını Türklere, bu hizmetler için hibe etmişti. Derken, Birinci Cihan savaşı patladı, yenildik…Vatanımız dört bir yandan işgal edilmeye başlandı. Yunan’lar İzmir’e çıktı ve bu arada Balıkesir de işgal edildi. Rumların önemli bir kısmı, başlarında “din adamları” olmak üzere bayram yapıyorlardı. Müslüman Türkler çok üzgündü. Bununla beraber, asırlarca komşu ve arkadaş olarak birlikte yaşadıkları Rumlardan pek fazla kötülük geleceğini de sanmıyorlardı. Abdullah Hoca şöyle devam etti:”- Fakat, yanıldığımızı, çok korkunç  şekilde gördük.Kısa bir zaman sonra zulüm, baskı, işkence ve öldürme olayları başladı. Aynı kunduracıda beraberce çıraklık yaptığımız Rum arkadaşım, gafil bir zamanımda, elindeki bıçağı boğazıma dayadı. Beni kesmek üzere iken çok zor kurtardım kendimi. Her gün  bir Türk genci kayboluyor ve cesedi ertesi gün “Çamlık”ta bulunuyordu. Can, mal ve ırz emniyeti kalmamıştı. İşte, bu sıralarda Yunan işgal kuvvetleri komutanı’nın Klimandros’u çağrttığını, artık Türk idaresine son verildiğini, idarenin Yunanlılara devredildiğini, artık her Rum gibi, Klimandros’un da hür olduğunu, eskiden korku belâsına yaptığı yardımları geri almanın zamanının geldiğini, onlara hibe ettiği araziyi de alarak Hıristiyan cemaate vermesi gerektiğini söylemiş olduğunu işittik.”
Abdullah Hoca, bu noktaya gelince, dayanamayarak sormuştum:”- Peki, Klimandros ne cevap vermiş?”

Abdullah Hoca, tane tane anlatmaya devam ederek şöyle demişti:”- Klimandros, mert adamdı. Orada söylediklerini, dışarıya da tekrarlamıştı. Klimandros, Yunan İşgal Kuvvetleri Komutanı’na şu cevabı vermiş: “- Benden Türklere hibe ettiğim toprağı geri almamı, onlara olan yardımlarımı ve alâkamı kesmemi istiyorsunuz. Ben bütün bunları kendi vicdanımın sesini duyarak yaptım. Ne kimse beni zorladı, ne de ben kimseden korktum. Türk Milleti, âlicenap bir millettir. Asırlardır beraber yaşadık. İyilikten, mertlikten başkasını görmedik. Onların zamanında hürriyet ve tam bir emniyet içinde yaşadık, zengin olduk. Avrupalarda tahsil yaptık. Bizi ne kıskandı, ne de mani oldular. Onlara ancak şükran borcum vardır. Bu millet, bana verdiklerini geri istemedi ki, ben ona verdiğim birkaç kuruşla, biraz toprağı geri alayım.”

Bunun üzerine komutan öfkelenmiş. Klimandros’u “Divan-ı Harbler” ile tehdit etmiş. Buna karşılık, Klimandros, şu cevabı vermiş: “-Türklere, hiç de lâyık olmadıkları halde zulmediyorsunuz. Ben bu milleti tanırım. Dostluğu da, düşmanlığı da muhteşemdir. Er geç vatanını sizin kanlı pençenizden kurtaracaktır. O zaman, yalnız siz değil, sizi alkışlamak gafletini gösterenler de buralarda barınamayacaklardır. Hattâ o zaman, bana dahi müsamaha edeceklerini sanmam. Bu sebepten burayı terk ediyorum.” Bu cevaptan sonra, Klimandros, üzülerek sevdiği Türkiye’yi ve Balıkesir’i bırakıp gitmiş.”(4)

NETİCE-İ KELAM:

Rahmetli ARVASÎ HOCA’mız, her ne kadar, “Doğu Anadalu Gerçeği”(5) isimli eseri ile de “Türkiye’de Ermeni-Rum Mezalimi”ni de, “Türkiye’de Ermeni-Rum Terörü”nü de, “çok faktörlü”, “ilmî usûllerle” izah etmeye de gayret etmişti.

Dönemin “Ülküdaşlarının Gazetesi”, “HERGÜN Gazetesi”nin, ikinci sayfasında, “Türk-İslâm Ülküsü” isimli ‘sütun’un da, ‘köşesi’nde, 1970’li senelerde yazdığı “Kim Zalim, Kim Mazlum” ve “Klimandros Neden Kaçtı?” başlıklı yazıları ile de; hem “aile efradı”nda, “akrabaları”nda,”iki dayısı” ile “halasının kocası”, “eniştesi”nin de, “Ermeni Mezalimi”ne, “Ermeni Terörü”ne marûz kaldıklarını da ifâde etmiştir.

“Balıkesirli Rum Klimandros” temsili ile, kimbilir nice “Rumlar”ın da, çok sevdikleri Türkiye’yi ve yaşadıkları diyârları terkedişlerinin de, belki “hakikî sebebi”ni de ifşâ etmiş bulunmaktadır.

“İstanbul Beyazsaray Çarşısı Türkmen Yayınevi”nde, “ikram ettiği ayranı “ ve “Allah(c.c.) seni muhafaza eylesin(âmin)” duâsını hâlâ unutamıyorum.

Kimbilir, belki de, bir “Rasulullah’ın Evlâdı”nın bu duâsı hürmeti yaşıyor ve muhafaza ediliyorum.

Rabbim, kabr-i şerifine nurlar yağdırsın.(Âmin)

El-Fatiha…

Terme, 27 Aralık 2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Dip Notlar:
(*):  S. Ahmet Arvasî, “Türk-İslâm Ülküsü-I-II-III”,Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul , Aralık 2013
(1): S. Ahmet Arvasî, adı geçen eseri, “Kim Zalim, Kim Mazlum?”,s. 222,223
(2): S.Ahmet Arvasî, a.g.e., “Kim Zalim, Kim Mazlum?”,s.223
(3): S. Ahmet Arvasî,a.g.e.,”Klimandros Neden Kaçtı?”, s. 223,224,225
(4): S.Ahmet Arvasî, a.g.e.,”Klimandros Neden Kaçtı?”, s.223,224,225

(5): Seyyid Ahmed ARVASÎ,”Doğu Anadolu Gerçeği”, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü(TKAE) Yayını,1. Baskı,1986,Ankara,

Hiç yorum yok: