RAHMETLİ ARVASÎ HOCA’MIZIN;
“ENİŞTE”Sİ ve “İKİ DAYISI” DA,
ERMENİ TERÖRÜNE KURBAN GİTMİŞLER…
Rahmetli
Seyyid Ahmed ARVASÎ Hoca’mızın, vefâtının 31. seney-i devriyesi(yıldönümü)
öncesi günlerdeyiz.
“ARVASÎ
HOCA=HERGÜN GAZETESİ…”
“ARVASÎ
HOCA= TÜRK-İSLAM ÜLKÜSÜ” KÖŞESİ…
“ARVASÎ
HOCA= ÜLKÜCÜ HAREKET…”
“ARVASÎ
HOCA= NİZÂM-I ÂLEM ÜLKÜSÜ…”
“ARVASÎ
HOCA=MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ(M.H.P.)”
Ve “12
Eylül 1980 Askerî Darbe” sonrası ise;
“ARVASÎ
HOCA= HASBİHÂL”
Bu
hususları, bazı yayınevlerince basılan eserlerinde de, ne hikmetse
hatırlatılmaz.
Halbuki, en
son “Bilgeoğuz Yayınevi” tarafından “tek cilt” hâlinde basılan “Türk-İslâm
Ülküsü-1-2-3” (*) isimli eseri bile, bir dönemin “Ülkücü
Gazetesi”, “Ülkücülerin Gazetesi”, “Daha Güzel, Daha Güçlü Türkiye” şiârı ile “Ülkücü
Şehid Bakan”ımız rahmetli “Gün SAZAK” ‘yönetimi’nde, ‘günlük periyotlarla’,
bütün vatan sathında dağıtımı yapılan, “HERGÜN Gazetesi”nin, ikinci
sayfasındaki, “Türk-İslâm Ülküsü” başlıklı “sütun”unda, “köşe”sinde neşredilen
“yazılar”ından meydana gelmiştir.
“12 Eylül 1980” öncesi, âdeta bir
emrivâki ile ; “Nasıl Milliyetçi Hareket Partisi(M.H.P.)’nde Siyasî Hayatı”nın
başladığını ise “Ülkücü Kadro “ menşeîli Ahmet KARABACAK’lar, kaç defa
yazdı,kimbilir?
Ve bu
rahmetli “Başbuğ TÜRKEŞ’li M.H.P.’li Senelerde”, “Nizâm-ı Âlem Dergisi”ni
‘nasıl çıkarttıkları’nı, ‘sonra neler olup-bittiğini’, en iyi bilenlerden ve
hâlen de hayatta olan; “Ülkücü Yemini” kaleme almış şahsiyetlerden; Dr. Lütfü
ŞEHSUVAROĞLU’na, yeniden suâl eylemek lazım belki de…
Yahut da,
“dökümanter bir çalışma” olan, Hakkı ÖZNUR’un, “Ülkücü Hareket Külliyatı”nın,
“Dergiler Cildi”ni yeniden tahkik etmek gerekir…
Son
zamanlarda, “Sabetayistliği” aşikâr olmuş olan “Üstâd Tarihçi Kadir
MISIROĞLU”nun bile âdeta “kıskandığı”, “bunlar da nereden çıktı?” dediği,
“Nizâm-ı Âlem Dergisi…”
“Nizâm-ı
Âlem Dergisi”, “12 Eylül 1980”
sonrası, 1990’lı senelerde, “Nizâm-ı Âlem Ocakları”nın, her ay, muntazaman bir
şekilde neşrettiği “mecmua”nın, “dergi”nin de ismi idi ve bu isim, rahmetli
ARVASÎ HOCA’mızın çıkarttığı “Nizâm-ı Âlem Dergisi”nden de mülhemdi…
Bu
sebepledir ki; “Türk-İslâm Ülkücülüğü”nden öte “Nizâm-ı Âlem Ülkücülüğü”nün de
“fikir, düşünce ve rol model şahsiyeti” de, rahmetli ARVASÎ HOCA’mızdır…
Türkiye’mizde
her “Millî, İslâmî ve İnsanî” olduğunu “iddia” eden bütün “gruplar”ın okuduğu
‘kitap’ları, takip ettiği ‘kitap’ları mevcut.
İşte
“Türk-İslâm Ülkücüleri”nin de, “Nizâm-ı Âlem Ülkücüleri”nin de “kitapları”,
rahmetli ARVASÎ HOCA’mızın, başta “Türk-İslâm Ülküsü” eseri olmak üzre; bütün
eserleridir…
ARVASÎ HOCA’MIZ--ENİŞTESİ-İKİ
DAYISI ve ERMENİ TERÖRÜ
Yukarıda
zikredilen şekilde yazılmış olan “Türk-İslâm Ülküsü” isimli eserinde,
Türkiye’mizdeki Ermeni-Rum Mezalimini, Ermeni-Rum Terörünü izâh ettiği “Kim
Zalim, Kim Mazlum?”(1) başlıklı yazısında, şunları da ifâde etmekte:
“ Bugün,
Ermeni ve Rum mezalimini tatmamış kaç Türk ailesi vardır? Bizi kan ve
gözyaşları içinde harap ve perişan edenler, bugün dünyada mazlum rolü oynayarak
değerli insanlarımızı öldürüyorlar, yalanlarla
insanları aldatıyorlar.
Ben,
çocukken halamın, kocasının Ermenilerce nasıl dövüle dövüle öldürüldüğünü, iki çocuğu ile birlikte nasıl
sefalete düşürüldüğünü, kendisinden gözyaşları ile dinlemişimdir.
Üstelik bu
Ermeniler, komşuları imiş ve “altınları nereye sakladın?” diye zulmederek
kocası Ahmed Efendi’yi öldürmüşler.
Anam,
gözyaşları ile , Ermenilerin nasıl iki erkek kardeşini öldürdüklerini, babası
daha önceden ölmüş bulunduğundan annesi ile birlikte, dağ-taş demeden kaçıp yad
ellere sığındıklarını bize anlatmıştı.
Babam, Rus
işgali başlamak üzere iken , bir Ermeni komşularının kendilerine geldiğini,
“sizin koyunlarınız ve sığırınız çoktur. Ruslar gelirse onları elinizden alır.
Bu sebepten , bir komşu olarak, bana emanet edin. Sonra size iade ederim.”
dediğini ve alıp gittikten sonra da inkâr ettiğini ve bu yüzden büyük açlığa ve
sefalete düştüklerini ıstırapla anlatırdı.
Hangi Türk
ailesine gitseniz, böyle yüzlerce gerçek hikâye dinleyeceksiniz.
Fakat, ne
gariptir ki, mazlumlar, zâlim olarak tanıtılıyor.”(2)
VE TÜRKİYE’MİZDEKİ “RUMLAR NİYE
KAÇTI?”-“KLİMANDROS” TEMSİLİ…
Yine
1970’li senelerde, dönemin “Ülkücü Gazetesi”, dönemin “Ülkücülerin Gazetesi”,
“Daha Güzel, Daha Güçlü Türkiye Şiârı” ile “Eski Gümrük ve Tekel Bakanı”mız,
“Ülkücü Şehid” rahmetli Gün SAZAK ‘İdaresi”nde ‘günlük periyotlar’lar, bütün
vatan sathına yönelik neşredilen “HERGÜN Gazetesi”nin, ‘İkinci Sayfası’ndaki,
“Türk-İslâm Ülküsü” isimli “sütun”un da, “köşesi”nde yayınlanan “Kim Zalim, Kim
Mazlum?” başlıklı yazısının akabinde ise “Klimandros Neden Kaçtı?”(3) başlıklı
yazısında ise- Ki, her iki yazısının da,
tahkik edilerek, hangi tarihte “Hergün Gazetesi”nde neşredildiği tesbit
edilebilir-Türkiye’mizdeki “Klimandros” gibi bazı “Rumlar”ın, “Neden
Türkiye’den Kaçtıkları?” da anlaşılabilir ve kavranabilir…
“KLİMANDROS NEDEN KAÇTI?”
“
Klimandros, Balıkesirli bir Rum adıdır. Asırlardan beri Balıkesir’de yaşayan
zengin bir Rum ailesinin çocuğudur. Yüksek tahsilini Sorbon’da yapmış olan bu
adam, Klemenso’nun ve Venizelos’un sınıf
arkadaşı imiş.Klimandros Türk İstiklâl Savaşı öncesine kadar Türkiye’de yaşamış
ve daha İstiklâl Savaşımız başlamadan önce de, hem yurdumuzu, hem de asırlarca
ailesi ile birlikte yaşadığı ve çok sevdiği Balıkesir’i terk edip gitmiştir.
Bütün
bunları, o günleri çok iyi hatırlayan Balıkesir’li emekli öğretmen olan dostum,
muhterem Abdullah Önsan Beyefendi’den dinlemiştim. Bu değerli dostuma o zaman şöyle sormuştum:”-
Peki, Klimandros, çok sevdiği Balıkesir’i neden terk edip gitti?”. Şu cevabı
almıştım:
“Klimandros,
okumuş, dünya görmüş bir adamdı. “Ben Türk’üm” derdi. Türkleri çok sever,
onların dostluğuna çok değer verirdi. Hıristiyan ve Müslüman halkın bir arada
ve barış içinde yaşamasını bütün varlığı ile desteklerdi. Müslüman Türklere bilfiil
yardım eder, mektep, medrese ve cami yapılması için para verirdi. Hattâ ,
kendine ait, büyük bir arazi parçasını Türklere, bu hizmetler için hibe
etmişti. Derken, Birinci Cihan savaşı patladı, yenildik…Vatanımız dört bir
yandan işgal edilmeye başlandı. Yunan’lar İzmir’e çıktı ve bu arada Balıkesir
de işgal edildi. Rumların önemli bir kısmı, başlarında “din adamları” olmak
üzere bayram yapıyorlardı. Müslüman Türkler çok üzgündü. Bununla beraber,
asırlarca komşu ve arkadaş olarak birlikte yaşadıkları Rumlardan pek fazla
kötülük geleceğini de sanmıyorlardı. Abdullah Hoca şöyle devam etti:”- Fakat,
yanıldığımızı, çok korkunç şekilde
gördük.Kısa bir zaman sonra zulüm, baskı, işkence ve öldürme olayları başladı.
Aynı kunduracıda beraberce çıraklık yaptığımız Rum arkadaşım, gafil bir
zamanımda, elindeki bıçağı boğazıma dayadı. Beni kesmek üzere iken çok zor
kurtardım kendimi. Her gün bir Türk
genci kayboluyor ve cesedi ertesi gün “Çamlık”ta bulunuyordu. Can, mal ve ırz
emniyeti kalmamıştı. İşte, bu sıralarda Yunan işgal kuvvetleri komutanı’nın
Klimandros’u çağrttığını, artık Türk idaresine son verildiğini, idarenin
Yunanlılara devredildiğini, artık her Rum gibi, Klimandros’un da hür olduğunu,
eskiden korku belâsına yaptığı yardımları geri almanın zamanının geldiğini,
onlara hibe ettiği araziyi de alarak Hıristiyan cemaate vermesi gerektiğini
söylemiş olduğunu işittik.”
Abdullah
Hoca, bu noktaya gelince, dayanamayarak sormuştum:”- Peki, Klimandros ne cevap
vermiş?”
Abdullah
Hoca, tane tane anlatmaya devam ederek şöyle demişti:”- Klimandros, mert
adamdı. Orada söylediklerini, dışarıya da tekrarlamıştı. Klimandros, Yunan
İşgal Kuvvetleri Komutanı’na şu cevabı vermiş: “- Benden Türklere hibe ettiğim
toprağı geri almamı, onlara olan yardımlarımı ve alâkamı kesmemi istiyorsunuz.
Ben bütün bunları kendi vicdanımın sesini duyarak yaptım. Ne kimse beni
zorladı, ne de ben kimseden korktum. Türk Milleti, âlicenap bir millettir.
Asırlardır beraber yaşadık. İyilikten, mertlikten başkasını görmedik. Onların
zamanında hürriyet ve tam bir emniyet içinde yaşadık, zengin olduk. Avrupalarda
tahsil yaptık. Bizi ne kıskandı, ne de mani oldular. Onlara ancak şükran borcum
vardır. Bu millet, bana verdiklerini geri istemedi ki, ben ona verdiğim birkaç
kuruşla, biraz toprağı geri alayım.”
Bunun
üzerine komutan öfkelenmiş. Klimandros’u “Divan-ı Harbler” ile tehdit etmiş.
Buna karşılık, Klimandros, şu cevabı vermiş: “-Türklere, hiç de lâyık
olmadıkları halde zulmediyorsunuz. Ben bu milleti tanırım. Dostluğu da,
düşmanlığı da muhteşemdir. Er geç vatanını sizin kanlı pençenizden
kurtaracaktır. O zaman, yalnız siz değil, sizi alkışlamak gafletini gösterenler
de buralarda barınamayacaklardır. Hattâ o zaman, bana dahi müsamaha
edeceklerini sanmam. Bu sebepten burayı terk ediyorum.” Bu cevaptan sonra,
Klimandros, üzülerek sevdiği Türkiye’yi ve Balıkesir’i bırakıp gitmiş.”(4)
NETİCE-İ KELAM:
Rahmetli
ARVASÎ HOCA’mız, her ne kadar, “Doğu Anadalu Gerçeği”(5) isimli eseri ile de
“Türkiye’de Ermeni-Rum Mezalimi”ni de, “Türkiye’de Ermeni-Rum Terörü”nü de,
“çok faktörlü”, “ilmî usûllerle” izah etmeye de gayret etmişti.
Dönemin
“Ülküdaşlarının Gazetesi”, “HERGÜN Gazetesi”nin, ikinci sayfasında, “Türk-İslâm
Ülküsü” isimli ‘sütun’un da, ‘köşesi’nde, 1970’li senelerde yazdığı “Kim Zalim,
Kim Mazlum” ve “Klimandros Neden Kaçtı?” başlıklı yazıları ile de; hem “aile
efradı”nda, “akrabaları”nda,”iki dayısı” ile “halasının kocası”, “eniştesi”nin
de, “Ermeni Mezalimi”ne, “Ermeni Terörü”ne marûz kaldıklarını da ifâde
etmiştir.
“Balıkesirli
Rum Klimandros” temsili ile, kimbilir nice “Rumlar”ın da, çok sevdikleri
Türkiye’yi ve yaşadıkları diyârları terkedişlerinin de, belki “hakikî sebebi”ni
de ifşâ etmiş bulunmaktadır.
“İstanbul
Beyazsaray Çarşısı Türkmen Yayınevi”nde, “ikram ettiği ayranı “ ve “Allah(c.c.)
seni muhafaza eylesin(âmin)” duâsını hâlâ unutamıyorum.
Kimbilir,
belki de, bir “Rasulullah’ın Evlâdı”nın bu duâsı hürmeti yaşıyor ve muhafaza
ediliyorum.
Rabbim,
kabr-i şerifine nurlar yağdırsın.(Âmin)
El-Fatiha…
Terme, 27 Aralık 2019
İsmet GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Dip Notlar:
(*): S. Ahmet
Arvasî, “Türk-İslâm Ülküsü-I-II-III”,Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul , Aralık
2013
(1): S. Ahmet Arvasî, adı geçen eseri, “Kim Zalim,
Kim Mazlum?”,s. 222,223
(2): S.Ahmet Arvasî, a.g.e., “Kim Zalim, Kim
Mazlum?”,s.223
(3): S. Ahmet Arvasî,a.g.e.,”Klimandros Neden
Kaçtı?”, s. 223,224,225
(4): S.Ahmet Arvasî, a.g.e.,”Klimandros Neden
Kaçtı?”, s.223,224,225
(5): Seyyid Ahmed ARVASÎ,”Doğu Anadolu Gerçeği”, Türk
Kültürünü Araştırma Enstitüsü(TKAE) Yayını,1. Baskı,1986,Ankara,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder