20 Ekim 2019 Pazar

"ŞEHİD" MEFHUMU NASIL YAZILIR YAHÛ?

"ŞEHİD" MEFHUMU,
NASIL YAZILIR YAHÛ?

"Biz Türkler", "Türk Milleti","Kadim Millet Türkler", tarih boyunca en fazla "şehid" vermiş bir milletiz de.
"Harpler,Türk'ün düğünüdür" inanç ve şuuru, yaşadığımız zaman diliminde de geçerli.
Âdeta "düğüne gider gibi,"cihad"a, "İ'lây-ı Kelimetullah'a koşuyoruz, gidiyoruz.
"Ölürsem, öldürülürsem "şehid"; kalırsam, yaşarsam "Gazi"yim" inanç ve şuurumuz; rağmenlere rağmen "örselenemiyor", "yok edilemiyor..."
"Hamaset yapıyorsunuz";"Şovenizm kokuyorsunuz", hattâ "Irkçılık yapıyorsunuz" deseler de,"Müslüman Türk Milleti"ne aidiyet şuuru ve mensubiyet duygusu ile dopdolu olanlar;"hamaset"line "hamiyet"le;"şovenizm"e,"vatan sevgisi imandandır" ile;"ırkçılığa" ise "İslâm ile meczolmuş 'müsbet milliiyetçilik' ile devam ediyorlar.
Daha geçenlerde,"Galat-ı Meşhur"luğa da Devam" başlıklı yazımda ise şöyle yazmıştım:
"ŞEHİD” NASIL YAZILIRDI?

Son haftalarda en fazla “düşünmeye” başladığım kelime yahut mefhum ise “şehid” kelimesi, “şehid “ mefhumu…
“Televizyon Kanalları”nın ‘alt yazılı”larına ‘bak’ıp ‘gör’düğümde, neredeyse hep hâşâ sonu “it” ile bitmiş şekilde yazılıyor: “Şehit” şeklinde...
“En koyu milliyetçi siyasî teşkilatlar”ın ‘cerideleri’ne ‘bak’tığımda da, neredeyse hep hâşâ sonu “it” ile bitmiş şekilde yazıldığını ‘gör’üyor ve ‘oku’yorum…
Hayıflanıyorum; “toprağı sıksan şüheda fışkıracak şüheda” denilen “vatan”ımızda, daha “şehid” yazabilmeyi bile bilemiyoruz…"

Bilhassa benim "Cennet Pınarı Selsebîl Harekatı" diye târif ettiğim "Barış Pınarı Harekatı"mızin "9, Gün"ünde de,"şehid" mefhumunun, kavramının, kelimesinin "galat-ı meşhur"/meşhur hâtâ"lı yazılışına,"müdakkik gözler"im takılmadan edemiyor.
Hâlâ muhtelif "televizyon kanalları","Cenup Hudutları"mızdan;"Suruç"tan;"Akçakale"den;"Ceylanpınar"dan ve "Nusaybin" den yaptıkları "canlı/naklen yayın"larda,"alt yazı"larında;âdeta hâşâ "it şehid"lerimiz;" hâşâ "köpek şehid"lerimiz dercesine, çağrıştırırcasına "şehit" diye yazıyorlar.

"Gazetelerimiz" de, hâkeza aynı minvalde,"galat-ı meşhur"luğa,"meşhur hâtâ"ya devam ediyorlar...
Yine şöyle "müdakkik gözler"le çevremize "bak"tığımızda ve "gör"düğümüzde, "sahih/doğru" bir şekilde,"şehid" mefhumunu, kavramını, kelimesini yazamadığımızı anlıyor ve kavrıyoruz.
NETİCE-İ KELAM:
" Medeniyetimizin Temel Kıtabı","Kitabullah"da,""Kur'an-ı Kerim"de,"şahid" yahut "şehid" kelimesi kaç defa geçiyor, bilemiyorum.
Velâkin "şin-he ve dal" harflerinden meydana geldiğini-hâtâlı mı yazdım yoksa?(şe-he-dal) mı demeliyimdim?- ifâde edebiliriz.
"Sonu 'dal' harfi ile bitiyor" dersek; muhakkak.
Rahmetli Şemseddin Sami,"Arapça, Farsça ve Türkçe"den meydana gelen "yazı lisânı/yazı dili" 'Osmanlıca'ya bile "Lisan-î Türkî/Türk Lisanı/Türk Dili/Türkçe" dermiş.
Neticede,"kültürel etkileşim" ve "tarihî gelişim";"Latin Alfabesi"ni,"Latince"yi âdeta "mecbur" bırakmış,"Türkçe"yi,'Latince" yazmaya başlamışız....
Ve "şehid" mefhumunun "sahih/doğru" bir şekilde "yazılışı" gibi "birçok mes'eleler" de ortaya çıkmış.
"Şark'ın Meşhur Kürd Âlimi" bile "kırmızı kaplı kitaplar"ının "Latince" basılışına, neşredilişine "cevaz" vermiş.
"ŞEHİD" KELİMESİ,'ŞEHİD' DİYE YAZILA...

Çarşamba, 17 Ekim 2019
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Hiç yorum yok: