"ŞEHİD"
MEFHUMU,
NASIL YAZILIR YAHÛ?
NASIL YAZILIR YAHÛ?
"Biz Türkler", "Türk
Milleti","Kadim Millet Türkler", tarih boyunca en fazla
"şehid" vermiş bir milletiz de.
"Harpler,Türk'ün düğünüdür"
inanç ve şuuru, yaşadığımız zaman diliminde de geçerli.
Âdeta "düğüne gider gibi,"cihad"a,
"İ'lây-ı Kelimetullah'a koşuyoruz, gidiyoruz.
"Ölürsem, öldürülürsem
"şehid"; kalırsam, yaşarsam "Gazi"yim" inanç ve
şuurumuz; rağmenlere rağmen "örselenemiyor", "yok
edilemiyor..."
"Hamaset
yapıyorsunuz";"Şovenizm kokuyorsunuz", hattâ "Irkçılık yapıyorsunuz"
deseler de,"Müslüman Türk Milleti"ne aidiyet şuuru ve mensubiyet
duygusu ile dopdolu olanlar;"hamaset"line
"hamiyet"le;"şovenizm"e,"vatan sevgisi
imandandır" ile;"ırkçılığa" ise "İslâm ile meczolmuş
'müsbet milliiyetçilik' ile devam ediyorlar.
Daha geçenlerde,"Galat-ı
Meşhur"luğa da Devam" başlıklı yazımda ise şöyle yazmıştım:
"ŞEHİD” NASIL YAZILIRDI?
Son haftalarda en
fazla “düşünmeye” başladığım kelime yahut mefhum ise “şehid” kelimesi, “şehid “
mefhumu…
“Televizyon
Kanalları”nın ‘alt yazılı”larına ‘bak’ıp ‘gör’düğümde, neredeyse hep hâşâ sonu
“it” ile bitmiş şekilde yazılıyor: “Şehit” şeklinde...
“En koyu
milliyetçi siyasî teşkilatlar”ın ‘cerideleri’ne ‘bak’tığımda da, neredeyse hep
hâşâ sonu “it” ile bitmiş şekilde yazıldığını ‘gör’üyor ve ‘oku’yorum…
Hayıflanıyorum;
“toprağı sıksan şüheda fışkıracak şüheda” denilen “vatan”ımızda, daha “şehid”
yazabilmeyi bile bilemiyoruz…"
Bilhassa benim
"Cennet Pınarı Selsebîl Harekatı" diye târif ettiğim "Barış
Pınarı Harekatı"mızin "9, Gün"ünde de,"şehid"
mefhumunun, kavramının, kelimesinin "galat-ı meşhur"/meşhur
hâtâ"lı yazılışına,"müdakkik gözler"im takılmadan edemiyor.
Hâlâ muhtelif
"televizyon kanalları","Cenup
Hudutları"mızdan;"Suruç"tan;"Akçakale"den;"Ceylanpınar"dan
ve "Nusaybin" den yaptıkları "canlı/naklen
yayın"larda,"alt yazı"larında;âdeta hâşâ "it
şehid"lerimiz;" hâşâ "köpek şehid"lerimiz dercesine,
çağrıştırırcasına "şehit" diye yazıyorlar.
"Gazetelerimiz" de, hâkeza aynı
minvalde,"galat-ı meşhur"luğa,"meşhur hâtâ"ya devam
ediyorlar...
Yine şöyle "müdakkik gözler"le
çevremize "bak"tığımızda ve "gör"düğümüzde,
"sahih/doğru" bir şekilde,"şehid" mefhumunu, kavramını,
kelimesini yazamadığımızı anlıyor ve kavrıyoruz.
NETİCE-İ KELAM:
" Medeniyetimizin Temel
Kıtabı","Kitabullah"da,""Kur'an-ı
Kerim"de,"şahid" yahut "şehid" kelimesi kaç defa
geçiyor, bilemiyorum.
Velâkin "şin-he ve dal"
harflerinden meydana geldiğini-hâtâlı mı yazdım yoksa?(şe-he-dal) mı
demeliyimdim?- ifâde edebiliriz.
"Sonu 'dal' harfi ile bitiyor"
dersek; muhakkak.
Rahmetli Şemseddin Sami,"Arapça,
Farsça ve Türkçe"den meydana gelen "yazı lisânı/yazı dili"
'Osmanlıca'ya bile "Lisan-î Türkî/Türk Lisanı/Türk Dili/Türkçe"
dermiş.
Neticede,"kültürel etkileşim" ve
"tarihî gelişim";"Latin Alfabesi"ni,"Latince"yi
âdeta "mecbur" bırakmış,"Türkçe"yi,'Latince" yazmaya
başlamışız....
Ve "şehid" mefhumunun
"sahih/doğru" bir şekilde "yazılışı" gibi "birçok
mes'eleler" de ortaya çıkmış.
"Şark'ın Meşhur Kürd Âlimi" bile
"kırmızı kaplı kitaplar"ının "Latince" basılışına, neşredilişine
"cevaz" vermiş.
"ŞEHİD" KELİMESİ,'ŞEHİD' DİYE
YAZILA...
Çarşamba,
17 Ekim 2019
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder