SEMAVER ÇAYI, “MOSKOF ÇAYI”
Geçen
aylarda, “Türkiye Gazetesi”nin bazen yayınladığı “Kelimelerin anlamları”
kısmında, “Semaver” kelimesinin ‘anlamı’nı okumuştum…
“Semaver”
kelimesi Rusça kökenli, Rusça bir kelime diyordu.
Âdeta
“şoke” olmuştum…
Hemencecik
“internet arama motoru”ndan “sağlaması”nı, “teyid”ini yaptım.
“ Semaver
kelime kökeni Rusça.
(isim)
Özellikle çay demlemekte kullanılan, içinde kömür yakacak ocağı bulunan,
elektrikle de çalışabilen, bakır, pirinç ve buna benzer metallerle yapılmış
musluklu kap.”(tdk.gov.tr, Güncel Türkçe Sözlük)
“Semaver
kelimesi nereden geliyor?” suâlini bir başka “web site”si şöyle cevaplıyor:”
Orta-Doğu görünümlü kelime Rusça’dan gelmiş.
Samo,
Rusça ‘Kendi’ demek; Varit, Rusça ‘Kaynamak’ demek…
Kendi
kendine kaynayan Rus yapımı Samovar, Türkçe’mize Semaver olarak geçmiş.”(neredengeliyo.com)
Bir başka
izahı ise şöyle:” Rusça Samovar, otomatik çay pişirme
cihazı.”(etimolojiturkce.com)
İLK SEMAVER ÇAYINI
NEREDE İÇMİŞTİM?
Hafızamı
dirilterek, hayatımda “semaver çayı” ile alakalı mevzûları hatırlamaya gayret
ettim.
Ömründe
“ilk semaver çayı”nı, “Erzincan-Üzümlü”de ‘öğretmen’lik yapan bir ‘Ülküdaş’ımı
‘ziyaret’ ettiğimde içmiştim..
“Erzincan
57. Topçu Tugayı”nda “199. Kısa Dönem Askerliğim” sürecinde…
SEMAVER ÇAYI,
“MOSKOF ÇAYI”
Sonraları,
Samsun ili Vezirköprü ilçesi ile Havza ilçesindeki “öğretmenlik” hizmetlerimde,
‘Semaver’lerin “imal edildikleri”ni, “üretildikleri”ni, ‘yapıldıkları’nı ve
‘iç-dış piyasaya’ satıldıklarını gördüm…
Hattâ
‘otoban kenarları’ndaki ‘Dev Semaverler’i de gördüm…
Velâkin
“bişey” dikkatimi çekiyordu:
Vezirköprü’de,
Havza’da Semaver imal ediliyor velâkin; Vezirköprü’nün ve Havza’nın
kıraathanelerinde ise asla ve kat’a ‘semaver çayı’ içilemiyordu.
Çünkü
kıraathanelerinde ‘Semaver Çayı” yoktu ki…
Bu hâl
beynime senelerce bir mıh gibi saplandı durdu…
Tâ ki
“Semaver” kelimesinin aslında ‘Rusça kökenli Samovar’dan geldiğini okuduğum
zaman dilimine kadar…
Düpedüz
“Semaver Çayı, Moskof’un Çayı” idi, “Moskof Çayı” idi…
Yine şöyle
bir ‘hayatımdaki Semaver çayı mevzûları”nı hatırladığımda; hâlâ demlemeyi bile
bilemiyordum…Üstelik kayınçım ‘yayla’lamızda
‘semaver çayı’ yaptığında, öyle pek “farklı bir çay tadı”da, doğrusu
ver(e)miyordu..
Âdeta
“tuzsuz yemek” gibi “yavan bir çay tadı” vardı…
Meğerse,
“kelime kökeni bile Rusça” olan bir “Moskof Çayı” imiş…
Ne
“sallama çay tadı”, ne “Çaykur çay
tadı”, ne de “Kaçak çay tadı…”
Hele ki
“Ahmet YESEVÎ çayı tadı”nda da hiç mi hiç değildi…
Elhasıl,
askerlik hayatımızdaki gibi “bir demlik çay” neyimize yetmiyor ki?
Yanında
da bir parça limon ve kesilmiş kesme şekerler…
“Moskof’un
Çayı” olan, hattâ “Azınlık Milliyetçilerinin çayı” olan “Semaver Çayı”ndan “tiksinmeye” başladım…
Vesselam…
Terme, 16
Haziran 2019
İsmet
GÜLTEKİN
Araştırmacı-Yazar
ve Eğitimci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder