16 Haziran 2019 Pazar

SEMAVER ÇAYI, "MOSKOF ÇAYI"

             SEMAVER ÇAYI, “MOSKOF ÇAYI”


Geçen aylarda, “Türkiye Gazetesi”nin bazen yayınladığı “Kelimelerin anlamları” kısmında, “Semaver” kelimesinin ‘anlamı’nı okumuştum…

“Semaver” kelimesi Rusça kökenli, Rusça bir kelime diyordu.

Âdeta “şoke” olmuştum…

Hemencecik “internet arama motoru”ndan “sağlaması”nı, “teyid”ini yaptım.

“ Semaver kelime kökeni Rusça.

(isim) Özellikle çay demlemekte kullanılan, içinde kömür yakacak ocağı bulunan, elektrikle de çalışabilen, bakır, pirinç ve buna benzer metallerle yapılmış musluklu kap.”(tdk.gov.tr, Güncel Türkçe Sözlük)

“Semaver kelimesi nereden geliyor?” suâlini bir başka “web site”si şöyle cevaplıyor:” Orta-Doğu görünümlü kelime Rusça’dan gelmiş.
Samo, Rusça ‘Kendi’ demek; Varit, Rusça ‘Kaynamak’ demek…

Kendi kendine kaynayan Rus yapımı Samovar, Türkçe’mize Semaver olarak geçmiş.”(neredengeliyo.com)

Bir başka izahı ise şöyle:” Rusça Samovar, otomatik çay pişirme cihazı.”(etimolojiturkce.com)

                          İLK SEMAVER ÇAYINI NEREDE İÇMİŞTİM?

Hafızamı dirilterek, hayatımda “semaver çayı” ile alakalı mevzûları hatırlamaya gayret ettim.

Ömründe “ilk semaver çayı”nı, “Erzincan-Üzümlü”de ‘öğretmen’lik yapan bir ‘Ülküdaş’ımı ‘ziyaret’  ettiğimde içmiştim..

“Erzincan 57. Topçu Tugayı”nda “199. Kısa Dönem Askerliğim” sürecinde…

                                 SEMAVER ÇAYI, “MOSKOF ÇAYI”

Sonraları, Samsun ili Vezirköprü ilçesi ile Havza ilçesindeki “öğretmenlik” hizmetlerimde, ‘Semaver’lerin “imal edildikleri”ni, “üretildikleri”ni, ‘yapıldıkları’nı ve ‘iç-dış piyasaya’ satıldıklarını gördüm…

Hattâ ‘otoban kenarları’ndaki ‘Dev Semaverler’i de gördüm…

Velâkin “bişey” dikkatimi çekiyordu:

Vezirköprü’de, Havza’da Semaver imal ediliyor velâkin; Vezirköprü’nün ve Havza’nın kıraathanelerinde ise asla ve kat’a ‘semaver çayı’ içilemiyordu.

Çünkü kıraathanelerinde ‘Semaver Çayı” yoktu ki…

Bu hâl beynime senelerce bir mıh gibi saplandı durdu…

Tâ ki “Semaver” kelimesinin aslında ‘Rusça kökenli Samovar’dan geldiğini okuduğum zaman dilimine kadar…

Düpedüz “Semaver Çayı, Moskof’un Çayı” idi, “Moskof Çayı” idi…

Yine şöyle bir ‘hayatımdaki Semaver çayı mevzûları”nı hatırladığımda; hâlâ demlemeyi bile bilemiyordum…Üstelik kayınçım ‘yayla’lamızda  ‘semaver çayı’ yaptığında, öyle pek “farklı bir çay tadı”da, doğrusu ver(e)miyordu..

Âdeta “tuzsuz yemek” gibi “yavan bir çay tadı” vardı…

Meğerse, “kelime kökeni bile Rusça” olan bir “Moskof Çayı” imiş…

Ne “sallama çay tadı”, ne  “Çaykur çay tadı”, ne de “Kaçak çay tadı…”

Hele ki “Ahmet YESEVÎ çayı tadı”nda da hiç mi hiç değildi…

Elhasıl, askerlik hayatımızdaki gibi “bir demlik çay” neyimize yetmiyor ki?
Yanında da bir parça limon ve kesilmiş kesme şekerler…

“Moskof’un Çayı” olan, hattâ “Azınlık Milliyetçilerinin çayı” olan  “Semaver Çayı”ndan “tiksinmeye” başladım…

Vesselam…

Terme, 16 Haziran 2019
İsmet GÜLTEKİN

Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Hiç yorum yok: