26 Haziran 2019 Çarşamba

"BÂRİKA-İ HAKİKAT, MÜSADEMEY-İ EFKÂRDAN DOĞAR"

BÂRİKA-İ HAKİKAT, MÜSADEMEY-İ EFKÂRDAN DOĞAR”
Bugün, merhum Namık KEMAL’i hatırladım.
Çerçeveli posterinin altında,Namık KEMAL(1840-1888) yazıyordu..
“Kırksekiz yaş”ında vefât etmiş.
Bir-iki gündür de, “dilimin ucu”nda, zaman zaman mırıldandığım manidar sözü:” Bârika-ı Hakikat, Müsademey-i Efkârdan doğar…”
Bârika(Arapça): Şimşek
Çoğulu: Berâik: Üzerine biraz yağ dökülmüş olan süt.
Çoğulu: Bevârık: Parıltı.Parıldayan.(www.luggat.com)
Müsâdeme: 1.(İki şeyi birbirine))Çarpma,çarpışma. 2. asker.Silahlı çatışma, çarpışma,muhârebe. 3. Uğraşma, didişme, çekişme.(www.lugatim.com)
Efkâr: 1.isim…Düşünceler, fikirler.2. İsim..(Teklifsiz konuşmada) Tasa, kaygı.(Türk Dil Kurumu, sozluk.gov.tr)
Basit bir “Türkçe kelime faaliyeti” ile; “Bârika-i Hakikat, Müsademey-i Efkârdan doğar” demek; “Hakikat şimşeği,Hakikatın parıltısı,hakikat,fikirlerin, düşüncelerin çarpışmasından, terkibinden doğar, ortaya çıkar.” mânâsına gelmekte.
Yani, “tek yönlü okumalar”la değil; “çok yönlü okumalar”la,”tek seslilik” ile değil; ”çok seslilik” ile “hakikatın şimşeği, hakikatın parıltısı, kısaca hakikat doğar, hakikat ortaya çıkar..”
Hemen aklıma Samsunlu “Sinema Yönetmeni” İsmail GÜNEŞ’in; “değerlerimiz”, “kıymet hükümlerimiz”le dopdolu ve “sinema salonları”nda seyrettirildiğinde, bilhassa da “Kızıl Moskof”u ‘rahatsız’eden “Güneş Ne Zaman Doğacak?” sinema filminin ‘başrol oyuncusu”, Eskişehirli Fahrettin ÇÖREKLİBATUR’un; nâm-ı diğer Cüneyd ARKIN’ın, “solcu kızcığa” söylediği şu cümleler de zihnimde şimşek gibi parıldıyor:”- Tek yönlü okuma…Çok yönlü oku…En azından ‘karşı fikirler’ hakkında, söyleyecek sözlerin olur..”
Yine,“-Siz kavga ederken(duvardaki İsrail Bayrağını göstererek), Yahudiler, Siyonistler kazanıyor…”demeye getirdiği ‘el-kol işareti…’
MEVCUT “TÜRKİYE GERÇEĞİ” DE ‘ÇOK YÖNLÜ OKUMA’YI ELZEMLEŞTİRİYOR
Bir “ceride”nin yazamadığını, bir “gazete”nin yazamadığını, bir başka “ceride/gazete” yazıyor.
Ve böyle bir “okuma tarzı” ile de “Fikirlerin, düşüncelerin çarpışmasından, bir araya getirilmesinden, terkibinden de hakikat ortaya çıkıyor…”
Bu “garib”, ömrü boyunca hep böyle bir “okuma tarzı”nı, “çok yönlü okuma metodu”nu ‘tercih’ etti, ‘uyguladı…”
Hele “dijital çağ” öncesi, evime, “kuçaklar dolu cerideler/gazeteler” girdi…
Sadece “ceride”ler, “gazete”ler için değil; “mecmua”lar, “dergi”ler, hattâ “kitap”lar için de “çok yönlü okuma tarzı”mı sürdürmeye gayret ettim…
Ne demek?!
Elime ,çok defalar “Cumhuriyet Gazetesi” aldım, demek..
Çok seyrek de olsa, “Aydınlık Gazetesi”, “Birgün Gazetesi”, “Evrensel Gazetesi” aldım demek…
Hele şimdi “dijital çağ”da, “bir tık kolaylığı ile” ‘çok yönlü okumalar yapabilmek” daha da kolaylaştı…
İLHAN SELÇUK: “TEK BAŞINA” BİR ADAM-FETÖ/PDY’Yİ EVVELİNDEN ‘ÖNGÖRMÜŞ’ KALEM
Her zaman , hergün olduğu üzre, bugün de böyle bir “okuma tarzı”mı tamamladım…
“Dijital çağ” amma “bir tık kolaylığı” amma yine “ceride”leri, “gazete”leri “kağıttan okumak” bir başka!
“Müdakkik göz”lerden ‘bişey’ kaçmıyor!
Hayatta olduğu zaman diliminde de, çok sayıda merhum “İlhan SELÇUK”un yazılarını ‘oku’dum…
Hafızama nakşedilmiş bir ‘izi’, yazılarında, çok sayıda “Ömer Hayyam”dan bahsetmesi, “rubaîler”inden mısralar hatırlatması…
Vefâtının 9. yıldönümünde merhum İlhan SELÇUK da, çok sayıdaki “mücadele adamları” gibi, ‘yapayalnız’ ve “tek başına” imiş.
“Esen rüzgârlara”da veya “estirilen rüzgârlara hiç kapılmamış…”
Neredeyse “fikirlerine, düşünceleri”ne, önce “fikirdaşları”, kabaca “solcular” karşı çıkmış.
Velâkin merhum İlhan SELÇUK da, “kendi cenahı”ndakilere, “solculara”, tabiri caizse “ağızlarının payını” vermiş…
“Esen, estirilen rüzgârlara kapılarak ‘solculuk’ yapılamayacağını, ‘solcuyum’ denilemeyeceği, âdeta ‘deklare’ etmiş, direnmiş…
Ve bir “unutulan hususiyeti” ise FETÖ/PDY ‘vakıâ’sını, çoğu “hakikî aydınlar”ımız gibi, önceden ‘öngörmesi’, tahmin etmesi ve yazıları ile de toplumu da ‘uyarması’, ‘aydınlatması…’
“İDEOLOJİK KÖRLÜK”-“ÜLKÜCÜ HAREKET”-“ÜLKÜCÜLER”-“DEMOKRAT ÜLKÜCÜLER”
Bugün okuduğum ve âdeta “ME HA PE Zihniyeti, Hürriyet Tesislerine mi Taşındı?” dedirten “TÜRKGÜN Gazetesi”ndeki ‘Kayseri Türkleri”nden “Yıldıray ÇİÇEK”in yazısı;”tamamiyle “İdeolojik Körlüğe Süper Misal” olabilecek bir yazı, olsa olsa bu yazı olabilir” dedirtti…
Yahû “Ülkücüler Saydam Sandığa Vardıkları”nda, kime, hangi “siyasî parti”ye ‘oy/rey’ veriyorlar ki?!
Ya “ME HA PE(MHP)”ye…
Ya “İYİ PARTİ”ye…
Ya da “BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ(BBP)”ne…
Yahut da “MEHAPE’den Uzaklaştırılmış”lara…
“Otuz Bir Mart İkibin Ondokuz ‘Cumhur İttifaklı’ Yerel Seçimler de de”, bilinen ‘oran’larda, bu böyle oldu…
“İki çarpı iki eşittir dört eder…Yeniden sayılsın ne demek?” dedirten “İstanbul Seçimleri”nin ikincisinde, “Yusufîyeliler Vakfı” etrafında teşkilatlanmış Recep KÜÇÜKİZSİZ ve kadrosuna, “Demokratik Ülkücüler”e, neredeyse “kıytırık hukukî mesnetler”le “suçlamak”, olsa olsa “körlük”, “ideolojik körlük” olsa gerek…
“Ülkücü Hareket’in Şehidleri”ni ‘kitap’laştıran ‘küçük dev adam’ ‘Lütfi’den sonra ikinci “Ülkücü Şahsiyet” Recep Küçükizsiz değil mi?
Hâlâ “eser”leri ile “kitapları” ile “Ülkücü Mücadelesi”ni devam ettir miyor mu?
“Samsun Kapsam Haber Zihniyeti” gibi “tutturmuşsunuz, “Ülkücülük MEHAPE’de olur…MEHAPE dışında olmak Ülkücülük değildir…” diye
Tamamiyle “siyasî bakış” dolu “ideolojik körlük” cümleleri…
Yahû “Siyaset Sosyolojisi” nokta-i nazarından da, artık “Ülkücü Hareket”in “siyasî teşkilatları” mucibince de, “Ülkücü Hareket” de, “Erbakan Hareketi” gibi, “1 Kök 3 Dal” mesabesinde değil mi?
“İYİ PARTİ”yi “MEHAPE Doğurmadı mı?”
Hattâ “BÜYÜK BİRLİK PARTİSİ’ni de, MEHAPE Doğurmadı mı?
“Uzaydan mı gelmişlerdi?!”
“- Ülkücü Hareket, parça parça…Dilim dilim…Hizip hizip….Grup grup… Franksiyon franksiyon….Paramparça….Askeriye içinden yeni bir ‘Başbuğ TÜRKEŞ’ bekleniyor…”, diye geçenlerde epey “dövündüm durdum…”
“Siyaset Sosyolojisi”nce de böyle değil mi amma?
Hattâ öyle ki “Küçük Partiler”den denilen “BBP” de bile birden fazla “franksiyon” ortaya çıkmadı mı Allah aşkına!?
“Kayseri Türkleri”nden “Yıldıray ÇİÇEK”in “ideolojik körlük” dolu yazısından, “net” olarak, “kesin” olarak şunu öğrendim:
“İBŞ Belediye Başkanı Adayı Trabzonlu Ekrem İMAMOĞLU’nun,“Ülkücü bir amcası” varmış…”
“İCAZETLİ” EYGİ HOCA”:”İKİ YAHUDİ DEVLETİ”
“EYGİ HOCA”mın yazılarını, hayatım boyunca, hem de “iştiyak ile okuma”yı sürdürdüm..
Hâlâ da “EYGİ HOCA”mın “yazıları”nı okumaya devam ediyorum…
Bugün de okudum…
“Eğitimde Kullanılan Öğretim Metodları”nın en elverişli metodlarından biri de; “Suâl-Cevap Metodu”, “Soru-Cevap Metodu…”
Bugünkü “İki Yahudi Devleti” başlıklı yazısında da, ekseriyetle bu “suâl-cevap metodu” uygulanmış…
“İki Yahudi Devleti…Bir, ABD…İki, İsrail…”
“İsrail Yahudi Devleti’nin de koskoca ABD Yahudi Devleti’ne hükmettiğini, âdeta parmağında oynattığını” yazmış...
Ve çoğumuzun da bildiği üzre;”Her Yahudi Siyonist değildir” diyor…
Amma çoğumuzun da bilemediği üzre, “Yahudilere en zararlı ideoloji, Siyonist ideolojidir” de diyor…
Yine “M. Kemal Mes’elesi” ile ilgili “ATATÜRK Mes’elesi” ile ilgili de; “suâl-cevap” metodu ile: “M. Kemal mason localarını kapattırdı mı?
Kapattırdı.Yerine geçen Millî Şef İsmet yeniden açtırdı.”
Yine “Sen İslamcı mısın?” suâline ise şöyle cevap veriyor: “Bendeniz Müslüman’ım ama kesinlikle İslamcı değilim.”
Yine “Türkiye’de İslam ilerliyor mu?” suâlini ise,”Siyasal İslam(=İslamcılık İ.G.) ilerliyor ama İslam kayıp veriyor.”diye cevaplandırıyor…
Yine “İstikbal(gelecek) İslam’ın mıdır?” suâlini de “Evet İslam’ındır” diye cevaplıyor ve izah ediyor…
Yine “Senin insanlara nasihat etmek konusunda icazetin, iznin var mıdır?” suâlini de, “….icazetim vardır” diye cevaplandırıyor.
“EYGİ HOCA”mız, “Bendenizi 1959’da Genelkurmay Gizli Harp dairesi’ne alınmış olmakla suçlayan yalancılar ve müfteriler, iddialarını hem ispat edemediler, hem de hatalarını kabul etmediler.
Bu durumda haysiyetsiz ben miyim, onlar mı?” diye de, yazılarında, zaman zaman “sitem”lerini de haklı olarak sürdürüyor…

ELHASIL:
“Bârika-ı Hakikat, Müsademey-i Efkârdan doğar…”
“Cumhuriyet Ceridesi”ni, “Türkgün Ceridesi”ni, “Millî Gazete Ceride”sini, ellerimde tutup, yan yana ser sem, okusam veya alt altta ser sem, okusam…
Ki, hayatım boyumca hep “bu tarz”da ‘okumalar’ yaptığımı ,yazımın bidayetinde yazmıştım…
“Gayr-i meşrû”luk mu?
“İslam dışılık” mı?
“Hata” mı?
“Yanlış” mı?
“Cereyanlar”ın, “Akımlar”ın, “İdeolojiler”in, “Fikriyat”ların “Poplaştırıldığı” bir zaman diliminde, yapılması en elzem “okuma tarzı” da böyle bir ‘okuma tarzı’ olsa gerek?!
Vesselam….
Terme, 21 Haziran 2019
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Araştırmacı-Yazar ve Eğitimci

Hiç yorum yok: