22 Mart 2015 Pazar

"ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ"NİN "100.YILDÖNÜMÜ"NDE YENİ ÖĞRENDİKLERİMİZ



“ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ”NİN
‘100. YILDÖNÜMÜ’NDE
YENİ ÖĞRENDİKLERİMİZ
“18 Mart 1915-18 Mart 2015”: “Çanakkale Deniz Muharebeleri Zaferi”mizin “100. Yıldönümü”, bütün vatan sathımızda, hattâ Avustralya’da bile çoşkuyla kutlandı. Hatırlıyorum da, 1982’de, “sürgün” olarak okulumuza gelen “Materyalist Felsefe Öğretmeni”miz, yapılan çoşkulu “Çanakkale Zaferi Kutlamaları” üzerine; “Ne işimiz vardı da Çanakkale’de savaşmışık!” türü ‘laflar’ sarfetmişti de, çok tuhafıma gitmişti. Demek istiyordu ki, “Çanakkale’de boşuna döğüşmüşüz, boşuna savaşmışız, boşuna şehid olmuşuz…”
Günümüz 2015’ler Türkiye’sinde de “malûm zihniyet”in muhtelif ‘uzantıları’ da “benzer laflar”ı etmekteler, ‘yazmaktalar’, ‘söylemekteler..’ “Vatanperverlikten bahsedince “Hamaset”; milliyetperveklikten bahsedince “Şovenizm” yaftası yapıştıran “malûm zihniyet”liler…
Halbu ki, zaman zaman ekseriyetle “PKK’nın kal’aları”na dönüştürüldüğü iddia edilen ‘Üniversitelerimiz’deki gençlerimizin ‘kavga-döğüş’ haberlerini okudukca ve seyrettikce; kendimce “Kavga ise döğüş ise Çanakkale Muharebelerinde olduğu üzre gavurlarla olur, gavurlarla yapılır” dediğimi de çokca hatırlıyorum..
Elbette böyle “seney-i devriye”ler, “yıldönümleri”, “rengi”nin “yeşil”e döndüğü iddia edilen “yeşil renkli resmî ideoloji” muktezasınca, “Yeşil Kemalizm” mucibince “ikon”laştırılma emareleri, “yapmacıklar” ve “belirli gün ve haftalar kutlaması”nı  çağrıştırsa da, zaman zaman “bütün vatan sathı”na baktığımızda, böyle “kutlamalar” ve “anmalar” sebebiyle neticede “çok yeni bilgiler” de öğrenmekteyiz. Kaldı ki gerçek anlamda “millî mefahirimiz”i ‘kutlamaya’ da ne zaman başlamıştık ki?!
1962 “KADEŞ REZALETİ”
“Çanakkale Şehidler Âbidesi” bile ne zaman, hangi tarihte yapılmıştı ki?! ”Kökü mazide âti” olan güzelim bir zihniyetimizin “Üniversite Öğrenci Yurdu”nu ziyaretimde, yapılan “sohbet”te, “Salih Zeki Beğ”in anlattığı “1962’deki Kadeş Rezaleti”ni, “Kadeşzedeler” mes’elesini kaçımız biliyor ve hatırlıyor ki?!
Hâlâ çoğu “millî mes’eleler” de “ortak kanaate” varamamış ve  neticede “ortak paydalar”da buluşamamış “Bu Ülke” görünümündeyiz. Ya çok sevdiklerimizi hâlâ “göklere çıkarıyor”; çok sevmediklerimizi hâlâ  “yerin dibine geçiriyoruz…” İlgili “ilim dalı sahipleri”nin fikir ve görüşleri ise hâlâ istenilen ölçüde, “belirleyici” olabilecek ölçüde “dikkate” alınmıyor ve çoğu “millî mes’elelerimize” “kilitlenmiş siyasî pencereler”den bakmaya devam ediyoruz.Neticede sadece “siyasî iradeler”in “rakamları büyürken”, “Bu Ülke” fiiliyatta “aynı hamam, aynı tas” görünümü sergilemekten de kurtulamıyor…

                                      YENİ ÖĞRENDİĞİMİZ BİLGİLER
Biz Türkler,bundan yüzyıl önce, 1915’de, Birinci Harb-i Umumî’nin Çanakkale Muharebelerinde, “Siyonistler”le de, “Yahudiler”le de, “Siyonizm”le de “muharebe” etmiştik. “Derin Tarih” dergimizin Mart 2015 tarihli ‘kapak konulu’ yazıları hep bu mevzû ile alakalı..
Biz Türkler, Fahreddin GÜN Beğ’in ilgili ropörtajında da vurguladığı üzre, “isteseydik Birinci Harb-i Umumî’ye de girmez, neticede çok şeyler de yaşanmazdı…”
Biz Türkler, dönemin idarecilerinin de yönlendirmeleri ile “Çanakkale Muharebeleri”ne “Edebiyatçı Heyetler”de göndermiştik. Beşir AYVAZOĞLU’nun ilgili kitabî çalışması da öğrendiğimiz “yeni bilgiler”den…
Fahrettin GÜN Beğ’in de ilgili ropötajında vurguladığı üzre;  “M.Kemal Mes’elesi”, “Çanakkale Muharebeleri”nde de çokca abartılmakta ve neticede “Çanakkale Geçilmez” dedirten “Paşa”larımız “silikleştirilmeye” devam edilmekte..Hattâ öyle ki, GÜN; “Ben size ölmeyi emrediyorum” sözünün bile “sonradan uydurulduğu”nu bile iddia etmektedir…
Biz Türkler, bütün vatan sathında “il il” ne kadar “şehid” verdik? Meselâ, “Çanakkale Muharebeleri”nde  Samsun’da elli dört şehid(54) vermişiz..Bu hususta “Hasan Celal GÜZEL”in, nam-ı diğer “Tank Hasan”ın “Yeni Türkiye Dergisi Mart 2015” tarihli sayısı “şehidlerimizin sayıları, isimleri” ile dolu…
Ve “Muhammed Diyaüddin” gibi nice “Sadat-ı Kiram Efendilerimiz”(Allah(c.c.) onlardan razı olsun.(âmin); “küffâr”a karşı nasıl “harp etmişler”, “fîsebilillah cihad etmişler” ise “Asrın İmamı” Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s), niye “Çanakkale Muharebeleri”nde “harp etmedi”, “fîsebillah cihad etmedi” suâli?! Ramazan BALCI’nın ilgili yazısından da öğreniyoruz ki, “Çanakkale Muharebeleri” olurken; rahmetli Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s.) de, Şark’ta, Ermeni Çetelerine ve “Kızıl Moskof”a karşı “harp etmekte”, “fîsebilillah cihad etmekte” idi. Çünkü “vatanı müdafaa etmek FARZ’dı…”
NETİCE-İ KELAM:
 Bir seneyi bulan, deniz,kara ve havada yapılan “Çanakkale Muharebeleri” üzerine bu yıl çekilen “Son Mektup” filmini henüz tamamiyle izleyemedim. Lâkin geçen yıllarda çekilen “Sarı Siyah” sinema filmini “internet” kolaylığı ile izledim. Hattâ öyle ki, “Acaba?” dedim; “doğduğum memleket” olan “Terme”mizin “futbol takımı” olan “Termespor” da “sarı siyah renkleri” böyle bir anlamla mı almıştı?”, diye de düşündüm!!!
Kayseri’den İstanbul’a,neredeyse bütün vatan sathındaki “idadi-lise talebeleri”nin de “harp” ettiği bir “Birinci Cihan Harbi”nin “Çanakkale Muharebeleri…”
Neredeyse “İnciluz Yahudi Mimsiz Medeniyet”in “böyükleri”nce denilenler: “Biz onların çiçeklerini koparttık…” Hakikaten de elde avuçta kalan çoğu “ziyalılarımız”ın “şehadete” kavuştuğu bir “muharebe”dir de “Çanakkale…”
“Çanakkale Ruhu”muz ile her daim dopdolu olabilmek ve “içi saman dolu kuşlar”dan olmamanın da yolunu biiznillah bulabilmeliyiz…
Sarıyer, 21.Mart.2015
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com

Hiç yorum yok: