“ÇANAKKALE
DENİZ ZAFERİ”NİN
‘100.
YILDÖNÜMÜ’NDE
YENİ
ÖĞRENDİKLERİMİZ
“18 Mart
1915-18 Mart 2015”: “Çanakkale Deniz Muharebeleri Zaferi”mizin “100.
Yıldönümü”, bütün vatan sathımızda, hattâ Avustralya’da bile çoşkuyla kutlandı.
Hatırlıyorum da, 1982’de, “sürgün” olarak okulumuza gelen “Materyalist Felsefe
Öğretmeni”miz, yapılan çoşkulu “Çanakkale Zaferi Kutlamaları” üzerine; “Ne
işimiz vardı da Çanakkale’de savaşmışık!” türü ‘laflar’ sarfetmişti de, çok
tuhafıma gitmişti. Demek istiyordu ki, “Çanakkale’de boşuna döğüşmüşüz, boşuna
savaşmışız, boşuna şehid olmuşuz…”
Günümüz
2015’ler Türkiye’sinde de “malûm zihniyet”in muhtelif ‘uzantıları’ da “benzer
laflar”ı etmekteler, ‘yazmaktalar’, ‘söylemekteler..’ “Vatanperverlikten
bahsedince “Hamaset”; milliyetperveklikten bahsedince “Şovenizm” yaftası
yapıştıran “malûm zihniyet”liler…
Halbu ki,
zaman zaman ekseriyetle “PKK’nın kal’aları”na dönüştürüldüğü iddia edilen
‘Üniversitelerimiz’deki gençlerimizin ‘kavga-döğüş’ haberlerini okudukca ve
seyrettikce; kendimce “Kavga ise döğüş ise Çanakkale Muharebelerinde olduğu
üzre gavurlarla olur, gavurlarla yapılır” dediğimi de çokca hatırlıyorum..
Elbette böyle
“seney-i devriye”ler, “yıldönümleri”, “rengi”nin “yeşil”e döndüğü iddia edilen
“yeşil renkli resmî ideoloji” muktezasınca, “Yeşil Kemalizm” mucibince
“ikon”laştırılma emareleri, “yapmacıklar” ve “belirli gün ve haftalar
kutlaması”nı çağrıştırsa da, zaman zaman
“bütün vatan sathı”na baktığımızda, böyle “kutlamalar” ve “anmalar” sebebiyle
neticede “çok yeni bilgiler” de öğrenmekteyiz. Kaldı ki gerçek anlamda “millî
mefahirimiz”i ‘kutlamaya’ da ne zaman başlamıştık ki?!
1962 “KADEŞ
REZALETİ”
“Çanakkale
Şehidler Âbidesi” bile ne zaman, hangi tarihte yapılmıştı ki?! ”Kökü mazide
âti” olan güzelim bir zihniyetimizin “Üniversite Öğrenci Yurdu”nu ziyaretimde,
yapılan “sohbet”te, “Salih Zeki Beğ”in anlattığı “1962’deki Kadeş Rezaleti”ni,
“Kadeşzedeler” mes’elesini kaçımız biliyor ve hatırlıyor ki?!
Hâlâ çoğu
“millî mes’eleler” de “ortak kanaate” varamamış ve neticede “ortak paydalar”da buluşamamış “Bu
Ülke” görünümündeyiz. Ya çok sevdiklerimizi hâlâ “göklere çıkarıyor”; çok
sevmediklerimizi hâlâ “yerin dibine
geçiriyoruz…” İlgili “ilim dalı sahipleri”nin fikir ve görüşleri ise hâlâ
istenilen ölçüde, “belirleyici” olabilecek ölçüde “dikkate” alınmıyor ve çoğu
“millî mes’elelerimize” “kilitlenmiş siyasî pencereler”den bakmaya devam
ediyoruz.Neticede sadece “siyasî iradeler”in “rakamları büyürken”, “Bu Ülke”
fiiliyatta “aynı hamam, aynı tas” görünümü sergilemekten de kurtulamıyor…
YENİ
ÖĞRENDİĞİMİZ BİLGİLER
Biz
Türkler,bundan yüzyıl önce, 1915’de, Birinci Harb-i Umumî’nin Çanakkale
Muharebelerinde, “Siyonistler”le de, “Yahudiler”le de, “Siyonizm”le de “muharebe”
etmiştik. “Derin Tarih” dergimizin Mart 2015 tarihli ‘kapak konulu’ yazıları
hep bu mevzû ile alakalı..
Biz Türkler,
Fahreddin GÜN Beğ’in ilgili ropörtajında da vurguladığı üzre, “isteseydik
Birinci Harb-i Umumî’ye de girmez, neticede çok şeyler de yaşanmazdı…”
Biz Türkler,
dönemin idarecilerinin de yönlendirmeleri ile “Çanakkale Muharebeleri”ne
“Edebiyatçı Heyetler”de göndermiştik. Beşir AYVAZOĞLU’nun ilgili kitabî
çalışması da öğrendiğimiz “yeni bilgiler”den…
Fahrettin GÜN
Beğ’in de ilgili ropötajında vurguladığı üzre;
“M.Kemal Mes’elesi”, “Çanakkale Muharebeleri”nde de çokca abartılmakta
ve neticede “Çanakkale Geçilmez” dedirten “Paşa”larımız “silikleştirilmeye”
devam edilmekte..Hattâ öyle ki, GÜN; “Ben size ölmeyi emrediyorum” sözünün bile
“sonradan uydurulduğu”nu bile iddia etmektedir…
Biz Türkler,
bütün vatan sathında “il il” ne kadar “şehid” verdik? Meselâ, “Çanakkale
Muharebeleri”nde Samsun’da elli dört
şehid(54) vermişiz..Bu hususta “Hasan Celal GÜZEL”in, nam-ı diğer “Tank
Hasan”ın “Yeni Türkiye Dergisi Mart 2015” tarihli sayısı “şehidlerimizin
sayıları, isimleri” ile dolu…
Ve “Muhammed
Diyaüddin” gibi nice “Sadat-ı Kiram Efendilerimiz”(Allah(c.c.) onlardan razı
olsun.(âmin); “küffâr”a karşı nasıl “harp etmişler”, “fîsebilillah cihad
etmişler” ise “Asrın İmamı” Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s), niye “Çanakkale
Muharebeleri”nde “harp etmedi”, “fîsebillah cihad etmedi” suâli?! Ramazan
BALCI’nın ilgili yazısından da öğreniyoruz ki, “Çanakkale Muharebeleri”
olurken; rahmetli Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s.) de, Şark’ta, Ermeni Çetelerine
ve “Kızıl Moskof”a karşı “harp etmekte”, “fîsebilillah cihad etmekte” idi.
Çünkü “vatanı müdafaa etmek FARZ’dı…”
NETİCE-İ
KELAM:
Bir seneyi bulan, deniz,kara ve havada yapılan
“Çanakkale Muharebeleri” üzerine bu yıl çekilen “Son Mektup” filmini henüz
tamamiyle izleyemedim. Lâkin geçen yıllarda çekilen “Sarı Siyah” sinema filmini
“internet” kolaylığı ile izledim. Hattâ öyle ki, “Acaba?” dedim; “doğduğum
memleket” olan “Terme”mizin “futbol takımı” olan “Termespor” da “sarı siyah
renkleri” böyle bir anlamla mı almıştı?”, diye de düşündüm!!!
Kayseri’den
İstanbul’a,neredeyse bütün vatan sathındaki “idadi-lise talebeleri”nin de
“harp” ettiği bir “Birinci Cihan Harbi”nin “Çanakkale Muharebeleri…”
Neredeyse
“İnciluz Yahudi Mimsiz Medeniyet”in “böyükleri”nce denilenler: “Biz onların
çiçeklerini koparttık…” Hakikaten de elde avuçta kalan çoğu “ziyalılarımız”ın
“şehadete” kavuştuğu bir “muharebe”dir de “Çanakkale…”
“Çanakkale
Ruhu”muz ile her daim dopdolu olabilmek ve “içi saman dolu kuşlar”dan olmamanın
da yolunu biiznillah bulabilmeliyiz…
Sarıyer,
21.Mart.2015
İsmet
GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder