6 Mayıs 2008 Salı

UNUTULAN TERMELİ GÜREŞÇİLERİMİZ

YENİ SÖZBAŞI
Rabb’ül- âlemine sonsuz hamdüsenalar olsun ki, “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” isimli çalışmamı, 2003’den 5 yıl sonra da olsa, 2008’de; ve 2003’deki “kağıda basılı” hâlinden sonra, “internet/sanal ortamda” da, “pdf’li kitaplarım” kategorisine eklemleyebildim. Aslında gayem, daha şumullü bir şekilde, “Unutulan Samsunlu Güreşçiler” çalışmamı yayınlayabilmekti. Ancak gördüm ki, doğduğum büyüdüğüm “Terme toprağı”mızın, çok sayıda çok başarılı güreşçiler yetiştirdiğini öğrenince, çalışmamı “Terme”miz ile sınırlı tutmak mecburiyetinde kaldım.
Bir an evvel, “Terme” konulu araştırmalar, yazılar, “internet okyanusu”nda tiz zamanda yer alsın diye de, yine acele ettim. Acele edince de, yayınlanması elzem olan fotoğrafları, resimleri, bazı önemli yazıları, haber yazıları eklemleyemedim. İnşallah tiz zamanda bunları da eklemleyeceğim.
“TEPE”lerden, AKSUOĞULLARI’na, DONBAY’lardan YÜKSEL’lere, daha nice Termeli Güreşçilerimiz var. Ve bu “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz”, gerek Türkiyemiz, gerekse dünya şampiyonalarında gayet ciddî başarılar elde etmişler. Türkiyemizin her yerindeki “hastalık” olan ve bence de “Eğitim Sistemi”nden kaynaklanan sebeplerden dolayı, maalesef çocuklarımız kendi doğup büyüdüğü toprakları, memleketlerini yeterince ve gerektiği şekilde tanıyamıyorlar. Halbuki, sevmek tanımakla başlar…Şayed benden sonraki nesillerimize bu gayede bir nebze katkım olmuşsa ne mutlu bana…
Bir “Termeli Güreşçimiz”in de dediği üzre, “Terme, Güreşçiler Beldesidir ve Terme toprağından daha çok sayıda güreşçiler de yetişecektir…” Şahsen ben, her biri ile “Terme Birlik MEFKÛRE” gazetesindeki dizi yazılarımı hazırlarken yaptığım görüşmelerde, heyecanlanmaktan da kendimi alamıyordum. Rabbim bütün Termeli Güreşçilerimize ve tabiî bütün Türk Güreşçilerinin de yâr ve yardımcısı olsun, derken;2003’deki bu çalışmamı tebrik etme nezaketini gösteren Ali GÜMÜŞ Bey’e ve “Türk Güreş Tarihi” merakımı büyük ölçüde gideren Türkiye Gazetesi yazarı Halil DELİCE’ye de, Allah(c.c.) razı olsun, diyorum…
Evet, hey Termeliler!
“Terme”, deyip de geçme!
Ne güzel, ne mukaddes Türk-İslâm diyarıdır Terme…
Havza, 23.Nisan.2008
İsmet GÜLTEKİN
İsmet_gultekin@mynet.com/ metgultekin@hotmail.com







SÖZBAŞI:

MEŞHUR GÜREŞÇİLER BELDESİ

“Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” kitapçığı ile Samsun’umuzun güzel ve gelişmekte olan ilçesi Terme’mizin, sadece, “Amazonları” ile, “pidesi” ile “pirinci” ile, “evliyaları”, “hafızları” ile yahutta “sıtması”, “sivrisinekleri” ile ,“faizi” ile değil; “güreşçileri” ile de “meşhur bir belde” olduğunun hafızalarımıza nakşedileceğini söyleyebiliriz.
Evet, “Terme toprağı, güreşçiler, pehlivanlar yatağı...”Kendilerine henüz ulaşamadığımız güreşçilerimiz de dahil, dereceler, madalyalar, kupalar, başpehlivanlıklar, şampiyonluklar almış nice Termeli güreşçilerimiz mevcut. Bizler, Termeli güreşçilerimizin bolluğu karşısında zaman zaman çok hayretler ettik. Hem de halen bilfiil “Türk Güreşi”ne hizmet eden nice Termeli güreşçilerimiz mevcut..
İşte bizler, bir nebze de olsa “Unutulan Termeli Güreşçilerimizi” hatırlatmak, yeni yetişen Terme Gençliğine tanıttırabilmek, “Peygamber Sporu” güreşimize bir ilgi uyandırabilmek gibi gayelerle, ilçemizin güzide yerel-mahalli gazetelerinden Terme Birlik MEFKÛRE’de, üç yıldan beri yazı dizisi halinde neşrettiğimiz Termeli güreşçilerimizle ilgili ropörtajlarımızı aynı isimle bu kitapçıkta biraraya getirdik..Keza, 2003 yılı bütün Termeliler açısından, şöyle veya böyle “güreş” bakımından şevk verici bir yıldır, diyebiliriz. Çünkü, 642.Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanı Kenan ŞİMŞEK, Termeli...
İnşaallah, kitapçığımızın genişletilmiş ikinci baskısında, kendileri ile ropörtaj yapabilme fırsatı bulabileceğimiz bütün Termeli güreşçilerimize de yer vermiş olacağız...
Evet, bir beldenin ülke içinde ve dışında tanıtımında birçok faktörlerin etkisi var. Bunlardan biri de, birçok şampiyonluklar almış olan güreşçilerimiz, sporcularımız olsa gerek..
Maalesef, “meşhur güreşçilerimiz”in bol olduğu bir “belde”, bir “ilçe”, bir “memleket” olmamıza rağmen, bugün Terme’mizde, “güreş” ile ilgili hiçbir sportif alt yapının ve çalışmanın olmayışı da hayli düşündürücü bir durumdur, diyoruz.. Gelecek zamanlarda, bu eksikliğimizin memleketimizde giderileceğini ümid etmek istiyoruz...
“Pehlivanlar diyarı Terme”mizin “meşhur pehlivanları” ile sizleri başbaşa bırakıyorum...
Allah(c.c.)’a Emanet Ol’unuz...
05.08.2003
İsmet GÜLTEKİN








UNUTULAN TERMELİ GÜREŞÇİLERİMİZ

HAZIRLAYAN: İSMET GÜLTEKİN

Bu kitapçığımızda, halen güreşe devam eden veya edemeyen fakat muhtelif başarılar ve dereceler aldıkları halde “Unutulan Termeli Güreşçilerimizi” hatırlamak ve hatırlatmak istedik.
İlk akla gelen güreşçilerimizden başladık.Şayed bu kitapçığımızda hatırlamayıpda sizlere de hatırlatamadıklarımız veya kendileri ile görüşme imkanı bulamadığımız “Termeli Güreşçilerimiz”den herhangi bir “bilgi”, “doküman” elimize geçtiğinde, kitapçığımızın genişletilmiş ikinci baskısında, muhakkak yer vereceğimizi, peşinen belirtelim. Bu sebeple, bu kitapçığımızı okuyan her okurumuzdan, bu yönde bir katkı beklediğimizi de vurgulayalım.Fotoğraflı ve haklarında kısa bilgiler ve güreşteki başarıları, güreş hayatlarını içeren bilgileri, bizlere ulaştırmanız gerekmektedir.Böylece, “Terme Güreş Tarihi”ni ortaya koyarken, kısmen de olsa “Türk Güreş Tarihi”ne de “notlar” düştüğümüze inanıyoruz.
TEPELER...
“TEPE”ler, Termeli güreşçilerimizden ve maalesef çeşitli sebeplerle güreşi sürdüremeyenlerden. Bir aileden üç güreşçi: Şükrü TEPE, yağlı güreşte, başaltıda, büyük orta boyda güreşmiş.Yağlı güreşte birtakım başarılar da elde etmiş. Pazarcılık işi ile meşgul olduğu bir tarihte;2001’de, Hakk’ın rahmetine kavuştu.Zaman zaman ilçemizdeki Pazar yerinde, sizlerde, kimbilir Pazartesi’leri ve Cuma’ları,Termeli pehlivanımız Şükrü TEPE’den de alışveriş yapmışsınızdır.
Yalı Mahallesinde ikamet etmekte idi.
VE TERMELİ MİLLİ GÜREŞÇİMİZ MEHMET TEPE
Halen ilçemize bağlı Yalı Mahallesi’nde ikamet etmekte olan “TEPE” ailesinden ikinci güreşçimiz, serbest ve grekoromen stilde Türkiye ve Avrupa şampiyonu olan milli güreşçimiz Mehmet TEPE...
Fahri olarak, haftada bir gün, güreş öğretmenliği yapabileceğini belirten Termeli milli, güreşçimiz Mehmet TEPE, 1966-1984 yılları arasında bir çok madalya ve kupalar kazanarak, “Türkiye” ve “Avrupa Şampiyonu” ile “Türk Silahlı Kuvvetleri Şampiyonu” da olmuştur.
Milli güreşçimiz, Türkiye ve Avrupa şampiyonu Termeli güreşçimiz Mehmet TEPE’nin güreşteki seyri özetle şöyle:
1966-1967’de, iki sene İstanbul şampiyonu oldu. 1967’de, sekizincisi yapılan “Zonguldak Yaşar Doğu Güreşleri”nde, 3. oldu. Aynı yıl “Milli Takım”a çağrıldı. Milli Takım’da bir ay çalıştıktan sonra, güreş müsabakalarına katılamadan askere alındı. 1967-1969’da, grekoromen stilde, 87 kiloda, iki sefer Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) şampiyonu oldu. Teskereyi aldıktan sonra, İstanbul Haliç Spor Kulübü’nde iken, 1973’te, serbest stilde, Türkiye şampiyonu oldu. İki sefer üst üste “Türkiye Şampiyonluğu”nu elinde tutan Termeli güreşçimiz Mehmet TEPE, Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları(TCDDY)’nın Polonya’daki on yedi günlük müsabakalarda da üç güreşin üçünü de kazandı.1973’ün 11. Ayında, Madrit’teki Avrupa Şampiyonası’na girerek, orada, Avrupa üçüncüsü oldu. 1974’ün içerisinde Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de Avrupa Şampiyonu oldu.
Almanya’ya transfer olduktan sonra da, Stutgart’ta, üç sene güreş yaptı. Almanya’da toplam 7(yedi) sene hem güreş öğretmenliği yaptı, hem de güreşlere katıldı. 1984’ün 12. ayında güreşi bıraktı.
TÜRKİYE-AVRUPA ŞAMPİYONU-MİLLÎ GÜREŞÇİMİZ
Türkiye ve Avrupa Şampiyonu Termeli milli güreşçimiz, güreşi bıraktıktan sonra da güreş hocalığı yapabilmek için bazı siyasilerle temasa geçti. Ancak bir minder bile temin edemedi. Altın, gümüş birçok madalya sahibi, birçok kupalar da kazanmış güreşçimiz, Termemizde Kapalı Spor Salonu faaliyete geçtiğinde, fahri olarak , haftada bir gün, güreş öğretmenliği yapabileceğini de belirtti. Güreşin ata sporumuz olduğuna dikkat çeken Termeli güreşçimiz, “Güreş, Hz.Hamza’dan gelir”, diyor.
“TEPE” ailesinin üçüncü güreşçisinin İstanbul’da ikamet etmekte olduğunu biliyoruz.


Karadeniz Bölgesi Güreş Hakemlerimizden, Güreş Antrenörü, Terme İmam-Hatip Lisesi Güreş Takımının ve Termespor Güreş Şubesinin Kurucusu,Güreş Öğretmeni, Termeli Güreşçimiz ALİ AKSUOĞLU:
“TERME TOPRAĞINDAN, DAHA ÇOK GÜREŞÇİMİZ ÇIKAR.”

Bu kitapçık ile belki sizler, Türk güreşine yeni yeni aşinalık kazanacak ve içinizdeki merakınızı yenemeyerek, bilhassa ilçemizdeki güreşimizin meselelerine ve gelinen noktayı da öğrenmiş olacak ve "Nereden nereye?”diye, kimbilir iç geçireceksiniz...
ÇORUM İMAM-HATİP LİSESİ’NDE BAŞLAYAN GÜREŞ HAYATI
1972-1974 SEZONUNDA, Çorum İmam-Hatip Lisesi’nde iken güreş hayatına başladım. Rahmetli hocam Çerkez Adil CANDEMİR, dünya ikincisi, inancı, itikadı bütün, eski güreşçilerimizden biridir. Bizlere Yasin-i Şerif ile sabah namazını kıldırır idi. Ahir ömründe son eseri , Çorum’un Mecitözü ilçesine bir camii hediye etmesi oldu.
1974-1975’te, serbest ve grekoromen stilde, Karadeniz Bölgesi Grup Üçüncüsü ve Dördüncüsü oldum.
1975-1976’da, grekoromen stilde grup şampiyonu oldum. Son final güreşimi, rahmetli babamın huzurunda, Giresunlu güreşçi ile yapıp, 28 saniyede tuş ile kazandım. Aynı yıl, Afyon’da yapılan Türkiye Gençler Güreşi Şampiyonası’nda, grekoromende, “Türkiye İkincisi” oldum. Altı güreşçiyi tuşlayarak...
1976-1977’de, Marmara Bölgesi Güreş Şampiyonası’nda, üç güreşçiyi, toplam 2 dakika 15 saniyede tuşlayarak “Marmara Bölgesi Grup Şampiyonu” oldum.
1978’de, Terme Bakır Sanayi temel atma töreninde, yapılan güreşlerde, büyük orta üçüncüsü oldum. Aynı yıl, bir gün sonra, bugün Emniyet Sarayı’nın olduğu “Elmalık Güreşleri”nde, büyük orta şampiyonu oldum. Mahalli ve yağlı güreşlerde birçok şampiyonluklarım var.
TERME İMAM-HATİP LİSESİ GÜREŞ TAKIMININ KURULUŞU
1978-1979’da, Terme İmam-Hatip Lisesi Güreş Takımını kurdum. Miliç’ten Hasan UZUN ile beraber çalıştırdık. Bu aşamada güreşin temellerini, Hasan UZUN’un amcaoğlu, Terme Lisesi’nde görevli Mustafa UZUN hocamızın katkıları ile kurduk.
1979’da, “Büyükler Türkiye Güreş Şampiyonası”nda, 35 saniyelik tuşla, Avrupa Şampiyonası hazırlık kampına katılma hakkını kazanıp, “Türkiye Dördüncüsü”oldum. Aynı zamanda da”Avrupa Şampiyonluğu Kamp Milli Güreşçisi” ünvanını da kazanmış oldum. Hasbelkader, 90 kilo grekoromende dört kamp elemanından ikisi Termeli idi. Birisi her zaman saygı duyduğum ve duymakta olduğum Arslan ARSLAN ağbimiz; diğeri de ben, Ali AKSUOĞLU..Daha kampın ilk günlerinde, ilk üç dakikalık maç nefesim yok iken, 10 günlük tempo sonrasında, serbest ve grekoromenden oluşan 70 kişilik takımda, her defasında 10. oldum.Yine on gün sonra da Dünya ve Olimpiyatlarda derece almış kıymetli büyüğümüz Arslan ARSLAN ile başabaş, üç devreli dokuz dakikalık maçlar yaptım. Amma hasbelkader, kampın 15. Gününde sakatlandım ve güreş hayatıma son verdim!!!Sakatlandığım tarih: 28. Şubat. 1979
ASKERLİK DÖNEMİ GÜREŞ HAYATI
Milli Takım’da bize antrenörlük yapan şimdilerde milletlerarası “Süper Yer(Minder) Hakemi” Musa ARIK’ın seçmesi ile birinci sınıf sporcularla Ankara Karagücü’nde, yine hemşehrim olan Terme’nin Şeyhli köyünden , genelde yağlı güreş yapan Said ŞEN ile dokuz ay birlikte güreş yaptım..Ve Türk Silahlı Kuvvetleri(TSK) Ordu Milli Takımı’nda, omuzdan yeni bir sakatlık daha geçirdim. Bu sefer ise Ordu Milli Takımı Masörü oldum.
Askerliğimin üçüncü döneminde, sekiz ay Çankırı N.B.C. Astsubay Hazırlama Okulu Güreş Takımını çalıştırmak üzere görevlendirildim. Burada yaklaşık bugün itibariyle 60 tane Astsubay Kıdemli Başçavuşa, o gün öğrenci iken, antrenörlük yaptım. Ocak 1980’de, takımlarım, hem serbest ve hem grekoromende, 16 sikletin 14’ünde, “Kara Kuvvetleri Şampiyonu”; iki tanesinde ikinci oldu.
Aynı takımlarla 20-28 Mayıs 1980 tarihleri arasında yapılan “Silahlı Kuvvetler Astsubay Hazırlama Okullararası Türkiye Güreş Şampiyonası”nda, aynı takımla, serbest ve grekoromende,”Türkiye Şampiyonu” olduk. Deniz, Hava ve Jandarma takımlarını yenerek...
Zamanın Sıkıyönetim Komutanı Piyade Albay Hasan ŞENER’den şilt ve çeşitli hediyeler aldım...
ASKERLİK SONRASI GÜREŞ HAYATI
11. Kasım.1980’de terhis olup, memleketim Terme’nin Sarayköyü’ne geldim. Bu dönemde Terme İmam-Hatip Lisesi öğretmeni Ömer ÇETİN’in teşvikiyle Terme İmam-Hatip Lisesi’ni , ikinci defa çalıştırmaya başladım. 1980-1981’de, takımlarımız, grekoromende, Samsun İl Birinciliği; serbestte İl Üçüncülüğüne ulaştı. Üst üste üç yıl “Samsun Okullararası Güreş Şampiyonası”nda, birinciliği, takım halinde, serbest ve grekoromende biz aldık. Tokat’ta, “Karadeniz Grubu” adına yapılan “Bölge Güreşleri”nde, takım halinde, Sivas’ın arkasından altı güreşçi ile “Grup İkinciliği”ni kazandık. 1983-1984’de, aynı takımla, “Türkiye Şampiyonası”na katıldık. 1985-1986-1987-1988 yıllarında da, Terme İmam-Hatip Lisesi ile birlikte Çarşamba İmam-Hatip Lisesi’ni de çalıştırdım. Yıldızlarda, Çarşamba İmam-Hatip Lisesi, 10 sikletten 8’inde “Samsun Şampiyonluğu”nu alarak, Sakarya’da yapılan “Grup Şampiyonası”nda, İstanbul takımının olmasına rağmen, altı güreşçi ile “Grup Şampiyonu” olduk. Tarih öğretmeni Ömer ÇETİN’in de teşviklerini unutamam...
TERMESPOR’A GÜREŞ ŞUBESİNİN AÇILIŞI
1983-1984 sezonunda, Termespor ikinci başkanı Diş Doktoru Engin SEYHAN’ın teşviki ile ve öğretmen Ömer ÇETİN’in de teşviki ile “Termespor Güreş Şubesi”ni açtık. Aynı yıl deplasmanlı Türkiye ikinci güreş liginde faaliyete başladık. Samsun’da, Sinop’ta, Kastamonu’da, 23 güreşçi ile sezon sonunda grekoromende “Grup Üçüncüsü”; serbestte de “Grup Dördüncüsü” olduk.
Sekiz aylık bu dönemde, Termespor’un adını, “futbol” haricinde, ikinci Türkiye ligine yazdırdık. Bu 8 ay zarfında, bugün üst üste en az altı kez, 90 kiloda “Türkiye Şampiyonu” olan Kenan ŞİMŞEK yetişti.
VE BUGÜNE...
Resmi olarak 1981’de imamlığa, 1984’de”Karadeniz Bölgesi Güreş Hakemliği”ne, 1987’de, altı talebeyle birlikte, “Milli Eğitim Alt Kademe Güreş Antrenörlüğü” yapmaya hak kazandım. 1987-1988-1989-1990-1991’e kadar karakucak güreşlerinde Terme seçmeleri ve “Terme Karakucak Güreş Takımı”nın kamp çalışmalarını, Milli Eğitim tarafından görevlendirilerek yürüttüm.1987-1988’de, “Samsun Karakucak Şampiyonu” olduk ve bu şampiyonluk neticesi, birçok evladımız, tahsil hayatı ile birlikte güreş hayatına da atılmış oldular.
Güreşi, “Milli Güreşçi” olarak sürdürmeyi çok istememe rağmen; sakatlanmam sebebiyle “Güreş Hocalığı” olarak sürdürdüm. “Türk Güreşi”ne, Terme, Çarşamba, Çankırı’da, toplam 600-700 gencimizi “Türk Güreşi” ile tanıştırdım. Yine İmam-Hatipli gençlerimizden , bugün Konya Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi(Beden Eğitimi) Fatih ŞAHİN; Kırıkkale Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyelerinden Hüseyin DEMİR; birçok memur, öğretmen, emniyet görevlisi, emniyet müdürü, komiser,astsubay, astsubay başçavuş, daha hatırlayamadığım bir çok gencimiz, bizim vesilemizle güreşe başlamış oldular..
En önemlisi, “Terme Güreş Tarihi”ne, güreş açısından en yüksek seviyesine ulaşmış güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK’in , tarafımızdan güreşe kazandırılması, beni olduğu kadar, Termemizi de sevindiriyor.
KENAN ŞİMŞEK’İ, TÜRK GÜREŞİNE KAZANDIRAN ADAM
Kenan ŞİMŞEK’i, son Barselona akabindeki karşılama töreninde, şu an Yenimahalle İlköğretim Okulu sahası içerisinde, zamanın İlçe Milli Eğitim Müdürü Seyfi GÜNAÇTI ile birlikte 15x35 metre boyunda bir salon teşebbüsümüz oldu. “Kenan ŞİMŞEK Güreş Salonu” olarak yapılmaya teşebbüs edilen bu salonda, benim de, ömrümüzün sonuna kadar, “bir güreş hizmetkarı” gibi, “Peygamber (s.a.v.)’in Sporu”nun kölesi gibi çalışacağıma söz verdiğim variddir. Lakin bu kararlaştırmadan 3 gün sonra, İlçe Emniyet Müdürü’müzün , Bafra’da çıkan olayları yatıştırmak üzere Bafra’ya atanması ile yarım kalmıştır. Ancak “Karadeniz Bölgesi Güreş Hakemliği”nden emekli olduğum bugün de, “Samsun Bölgesi Güreş Takipçileri”nden Yaman KEFELİ Beyefendi’nin teklifi ile “Terme Fahri Güreş Takipçiliği” vazifesini aldım.
Güreş Federasyonu tarafından yapılan tahkikatte, Terme’de bir “Güreş Salonu” olmayışını, bu teşebbüsün yarım kaldığını, güreş minderleri dahi bulamadığımız; Termespor ikinci başkanı Doktor Engin SEYHAN’ın yaptırmış olduğu “pamuk minderler”de güreş yaptığımızı ve 1983-1984’den sonra kazandığımız başarılara müteakip, Kaymakamlık zimmetinde olmak üzere 15 adet Terme İmam-Hatip Lisesi’ne, 10 adette Terme Lisesi’ne, toplam 25 adet “güreş minderi” kazandırdık.
O günlerde, bir “güreş gönüllüsü” olan müteahhit Ali Rıza ULUTAV’ın yaptığı yerin tozlarını yutarak yetişen talebelerimizin , bugün, maalesef "milli heyecanları” sönmüş bulunmaktadır.
GÜREŞİMİZE İLGİSİZLİK
Samsunlu güreşçimiz Yaşar DOĞU’yu ve bütün güreşçilerimizi anmak için yapılan “şampiyonluk turnuvaları”nda da bulundum. Edindiğim intiba şu: Aynı “Osmanlı’nın mirası”nı nasıl koruyamadıysak, bugün de, şampiyonlar adına yapılan,Türkiyemizin 5 takım ile katıldığı 7 ülkenin iştirak ettiği bir şampiyonada, tek elin parmaklarını dolduracak kadar şampiyon çıkartamadık.Bu bir gerçek. Amma bir gerçek daha var ki; futbola gösterilen ilginin binde biri, onbinde biri kadar dahi güreşimizin ilgi görmediğini, salonun kırkta birinin dahi dolmadığını, sadece son final güreşlerinde, özellikle bayan güreşçilerin müsabakalarında, bu oranın arttığını müşahade ettim.
Amma, düşünce olarak bir fikir sorulduğunda, geleceğin şampiyonlarını yetiştirmek için, mutlaka birinci, ikinci ve üçünçü lig futbol takımları gibi, “takım” yetiştirmek ve Türkiye birinci, ikinci ve üçüncü lig “güreş ligleri”nin kurulması, “deplasmanlı güreş ligi”nin başlatılmasını, 100 kişiyi aşan işyerlerinde, 10 kişilik bir güreş takımının kurulmasını...Ancak bu şekilde “şampiyonların ruhlarını”n, gerçek anlamda şad olacağını söylemeliyim. Yoksa dışardan getirtilen elemanlarla ancak “sun’i bir teneffüs” yaşanır.
Adı hiç duyulmamış Moğolistan bile şampiyonlar turnuvasında, “şampiyon” çıkarttı. Şampiyonlarımızın ruhlarını şad etmek üzere hazırlanan böyle bir organizasyonlarda, sahanın, hem bir şölen havası içerisinde, hem de sırtı mindere yapışan değil, bayrağımızı göndere çektirecek elemanlarla katılmayı hedef seçmeliyiz.
GÖREVE DAVET
Bütün bu düşüncelerle, gerek ,ilçemizdeki Milli Eğitim, Halk Eğitim, Termespor, Terme Ticaret Borsası, Terme Esnaf ve Sanatkarlar Kefaleti Kooperatifi ve bunun gibi adını burada hatırlayamadığım bütün “sivil toplum kuruluşları”nı göreve davet ediyorum: Sizlerden imkan, benden de çalıştırmak...
Termemiz, güreş için bakir bir alandır. Arslan ARSLAN’ları, Mehmet TEPE’leri, Said ŞEN’leri, Mehmet DONBAY’ları, Bekir ŞAHİN’leri, Kenan ŞİMŞEK’leri güreşimize, “Türk Güreşi”ne kazandırmış Terme toprağı, daha nicelerini de “Türk Güreşi”ne kazandırmaya namzeddir. Küçük bir esinti, sadece en ucuz bir futbolcunun bedeli kadar bir bedel ile “takım” değil, “takımlar” oluşturmak mümkündür..
GÜREŞ: PEYGAMBER(s.a.v.) SPORU
Hülasa, adını “Peygamber(s.a.v.) Sporu” dediğimiz, Peygamberimizin, İslam adına Rüknayle ile yaptığı “güreşler” gibi, atalarımızın milli ve dini kimliklerini dünyada da duyurmak için , canlarını dişlerine takarak, kırık kollarla güreş yaparak, bize bıraktıkları emaneti, aynı heyecanla sürdürmek için, dün olduğu gibi, bugün de, inşaallah yarın da, aynı göreve fahri olarak talibim...
BİYOGRAFİ:ALİ AKSUOĞLU KİMDİR?
17.11.1958’de, Terme ilçesi Sarayköyü’nde doğdu. İlkokulu Sarayköy’de, İmam-Hatip Lisesi’ni, Çorum ve Yozgat’ta tamamladı.İlk görev yeri Terme ilçesi Erenköy; Çangallar-Dörtyol Mahallesi ve 14 yıldan beri de, Terme Yenimahalle Camii’nde “imam” olarak görev yapmakta. Ayrıca, otomatik kopyalı ağaç-torna işleri ile de fahri olarak ilgilenmekte.
1992-1998 tarihleri arasında, “Terme Din Görevlileri Başkanlığı” da yapan Ali AKSUOĞLU, bu tarihlerde, halen kapanmamış olan, ancak yayınını sürdüremeyen , Terme Din Görevlileri adına çıkartmakta olduğu, sahipliğini başkanlık adına kendisinin üstlendiği , editörlüğünü ise Edebiyat öğretmeni, yazar-şair Ahmet SEZGİN’in üstlendiği, Terme’deki basın-yayın tarihinin en uzun süreli, 12 bin tirajlı, 7 sayılık “Hasret” Dergisini de çıkarttı...

Millî Güreşçilerimizden ve Yağlı Güreş Hakemlerimizden,
Termeli Said ŞEN:
“TERME TOPRAĞI, GÜREŞE YATKIN TOPRAKTIR.”
“Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” isimli bu kitapçığımızı okuyanlarda, hem güreşe bir merak uyanacağını ümid ettiğimiz gibi, hem de Termeli olup da, “Türk Güreşi”ne hizmetleri geçmiş şahsiyetlerin çokluğu karşısında da hayretlerini saklayamayacaklardır. Bilhassa yeni yetişen gençlerimiz arasından da , “ata sporu”muz “güreş”e olan iştiyaklarının artmış olmasına vesile olmak da bizleri mutlu kılacaktır.
12 YAŞINDA BAŞLAYAN GÜREŞ HAYATI
İlkokul 5’te, 1970 yılında, köylere, okullararası yapılan tur gezileriyle güreşmeye başladım. 1975’e kadar, Terme köy düğünlerinde güreştim. 1975’te, güreşte ilk hocam Muharrem ATİK, beni İstanbul Tekel Güreş Kulübüne aldı. Ve böylece de güreş hayatım başlamış oldu. 1976’da, Konya’da yapılan “Gençler Türkiye Şampiyonası”nda, 82 kiloda, “Türkiye Birincisi” oldum. 1977’de, Kayseri’de yapılan “Gençler Türkiye Şampiyonası”nda, 90 kiloda, “Türkiye Birincisi”, yine aynı yıl Yunanistan’ın başkenti Atina’da yapılan “Balkan Şampiyonası”nda, 100 kiloda, “Balkan Üçüncüsü” oldum. 1978’de, İstanbul’da yapılan “Gençler Türkiye Şampiyonası”nda, 90 kiloda, “Türkiye Birincisi” oldum.
ASKERLİK DÖNEMİNDEKİ ve KIRKPINAR’DAKİ BAŞARILARI
11. Kasım. 1978’de askere gittim. 1979’da, asker iken, Irak’ın başkenti Bağdat’ta yapılan “Ordulararası Dünya Şampiyonası”nda, “Dünya Üçüncüsü” oldum. 1980’de, askerlik bitimi tekrar İstanbul Tekel Güreş Kulübü’nde güreşe başladım. Bu yılda yapılan “İstanbul Cumhuriyet Turnuvası”nda, 90 kiloda, “birinci”, “Yaşar Doğu Güreş Turnuvası”nda, 90 kiloda “ikinci” oldum
1982’de, Kırkpınar’a gittim. Küçük orta ve büyük boya geçtim. “İkinci” oldum..Aynı yıl, Samsun Tekel Güreş Kulübü’ne nakil oldum. Spor hayatımı Samsun Tekel’de devam ettirdim. 1983’de, Kırkpınar’da, büyük ortada “üçüncü”; 1984’de, başaltıda “ikinci”; 1986’da, “ilk 8’e” kaldım fakat diskalifiye oldum. 1986’da, “ilk 4’e” girdim ve “dördüncü” oldum.
GÜREŞ HAKEMLİĞİ
1987’de, Ankara’da yapılan “Türkiye Şampiyonası”nda, ağır siklette, “Türkiye İkincisi” oldum. 1988’de, Malatya’da yapılan “Türkiye Şampiyonası”nda, “Türkiye Birincisi” oldum. Birçok milletlerarası turnuvaya; “Ankara Yaşar Doğu Turnuvası”, “Bulgaristan Rankolof Turnuvası”, gibi...Ve ilk 1975’te “milli” oldum. Şu anda “Yağlı Güreş Hakemliği” yapıyorum. Çıraklarımdan Necmi KOÇ ve Bayram ERTAN’ı, geleceğin başpehlivanları olarak görüyorum.
Spor yapmayan, seyretmeyen, Türklüğünden de bir şey anlamaz. Dedem rahmetli Durmuş ŞEN, güreşe başlamamda çok büyük desteği oldu. Her sabah, sabah namazımızı kıldırıp, bir bardakta süt içtirirdi. Beni abdestsiz mindere salmazdı. Yine Termeli dayım, işadamı Mehmet AKSOY’un maddi ve manevi desteği olmuştur. Ayrıca Kadir SABUNCU ve askerlik arkadaşım Ali AKSUOĞLU’ndan da birçok istifadelerim olmuştur.
Terme toprağı, güreşe yatkın topraktır. Hem seyircisi ile hem güreşçisi ile insan potansiyeli ile... 1985’ten 2001’e kadar , Kırkpınar’da başa güreşen 5 tane Termeli güreşçimiz var...Terme’de öyle bir “güreş potansiyeli” var ki, ilgililer ve yetkililer, tertiplenen festivallerde, şenliklerde güreşe ağırlık verseler, yahut güreş eksenli organizasyonlar yapılsa...
BİYOGRAFİ: SAİD ŞEN KİMDİR?
20 Eylül 1958’de, Terme ilçesi Şeyhli Köyü’nde doğdu. İlkokulu Şeyhli’de, Ortaokulu ise Terme Ortaokulu’ndan ikinci sınıfta terk etti. “Samsun Güreş Hakemleri Derneği” Başkanı...Yapılan bütün festivallere ve şenliklere, güreşçiler göndermeye yardımcı oluyor. Samsun Kale Mahallesi’nde, “Güreş Hakemleri Lokali”ni işletiyor. Evli ve 3 çocuk babası..

“KARADENİZ FIRTINASI”(SARI FIRTINA)
NECMİ KOÇ: “BÜTÜN BAŞPEHLİVANLAR TERMELİ”

Bu kitapçığımızı hazırlamaktan maksadımız, “Peygamber sporu”, “ata sporu”muz “güreş”i daima hafızalarımızda “diri” tutabilmek; yeni yetişen gençlerimizi “güreş”e yönlendirebilmek ve ilçemizde de “unutulmamaları” için Termeli güreşçilerimizi hatırlamak ve hatırlatmaktır...Bu kitapçığımız ile kısmende olsa “Termeli Güreşçilerimiz” hakkında bilgilenirken, muhtelif sebeplerle, daha niceleri ile temasa geçemediğimiz “Termeli Güreşçilerimizi” okudukça, “Ne kadar da çok Termeli güreşçilerimiz varmış”, diye de “hayret” etmekten kendinizi alamayacaksınız.
“Terme toprağının güreşe yatkın toprak olması”, çok sayıda Termeli güreşçilerimizin olması, bizleri sevindirirken; ilçemizde, “güreş” adına da bütün gözlerin yapımı süren “Kapalı Spor Salonu” inşaatına çevrildiği bir zamanda,şu an bir “Güreş Kulübü”müzün , “Güreş Takımı”mızın olmayışı da, bizi o kadar üzmektedir. Geçmiş yıllarda olduğu gibi, Merkez Belediyemiz veya belde belediyelerimizde ve Termespor ve okullarımız bünyesinde, yeniden “Güreş Şubeleri”, “Güreş Takımları” oluşturmak gerektiğini de ısrarla vurgulamak istiyoruz.
KÖYLERDE BAŞLAYAN GÜREŞ
Necmi KOÇ, “piyasa güreşleri”nde, “Türkiye Şampiyonaları”nda ve özellikle de “Kırkpınar Güreşleri”nde bir çok dereceler almış olan Termeli güreşçimiz. Bu derecelerin çoğu henüz “ekarte” edilmiş de değil..
İşte bize anlattıkları:
Güreşe, rahmetli dedem ile babamın teşviki ile Akçagün(Hülle) de, köy düğünlerinde ve bayramlarda güreşerek başladım. Babamın beni Samsun’a getirmesi ile Said ŞEN ustamızı bulduk. 1981’de, bir yıl güreştim. Akabinde köyde güreş yaptımsa da, 1982’de yeniden Samsun’a geldim.
ESKİŞEHİR DSİ’DE GÜREŞ
Eskişehir DSİ güreş seçmelerinde birinci oldum. İşbaşı yaptığımın ikinci yılı, tekrar Akçagün'e(Köyüme) geldim. Bayramlarda başaltında güreştim. Sıddin ve Refaeddin YILDIZ ile başa güreşmek istedim. Ve başa kaldım. Dört arkadaş benim üzerimde kaldı amma genç ve dinamik oluşum sebebiyle hepsini yendim ve işte o zaman “Necmi KOÇ” oldum.
Akabinde Eskişehir DSİ’de güreşe devam ettim. Ve yedi yıl güreştim. Eskişehir DSİ’de iken; “Adapazarı Ayşeçik Güreşleri”nde “Birinci” oldum. Askerliğim boyunca da İzmir-Güzelyalı’da, Havagücü’nde, “şampiyon” oldum. Serbest, grekoromen ve judo müsabakalarına katıldım. 1985’de, İzmir’de, “Türkiye Şampiyonası”nda, serbest stilde, 82 kiloda, “Birinci” oldum. Terhis olduktan sonra, Eskişehir DSİ’de güreşe devam ettim ve 1986’da ayrıldım.
TAŞKÖPRÜ BELEDİYESİ’NDE GÜREŞ
Bana, “Karadeniz Fırtınası”, “Sarı Fırtına” diye de lakaplar takarlardı. “Kastamonu-Taşköprü Sarımsak Festivali”nde, Taşköprü Belediye Başkanı Mehmet SERDAROĞLU ile tanıştım. Ve Taşköprü Belediyesi’nde güreşimi sürdürdüm. Maalesef Samsunlu bürokratlardan yeterli ve gerekli desteği bulamadım. Samsun’daki güreşlere bile beni davet etmediler.
1987’de, “Adapazarı-Akyazı Akbalık Güreşleri”nde, büyük ortada “birinci” oldum. Aynı yıl, “Kırkpınar Güreşleri”nde de, küçük ortada, 276 kişi arasında, “birinci” oldum. Yine, “Kastamonu Arnavudoğlu Güreşleri”nde, Ahmet TAŞÇI, Abdullah ERSOY ve Ziya ÜNLÜ de vardı. ERSOY’u ve ÜNLÜ’yü de yendim.
Denildi ki, “Samsun güreşlerinde Necmi KOÇ’un ismi var, kendi yok...” Biz de o zaman dedik ki, “Bu formun ile seni kimse yenemez..” Ve davetsiz katıldığım güreşlerde başa yazıldım. Hasan SOYKAN, Kenan ŞİMŞEK, bana meydan okudular. Samsun’da geleneksel güreşlerde başaltında, 36 kişi arasında, (Muzaffer ÖNDER zamanı) Hasan’ı yendim ve “birinci” oldum. Taşköprü Belediye Başkanı Mehmet SERDAROĞLU(O benim adeta manevi babamdır.) bize her türlü desteği verdi. Yine, 1988’de, “Kırkpınar’ın Provası” olan “Adapazarı Ayşeçik Güreşleri”ne katıldım ve yine başaltıda “birinci” oldum.
KIRKPINAR GÜREŞLERİ ve NECMİ KOÇ
“Kırkpınar Güreşleri”ne 1988’de katıldım. Büyük ortada güreştim. Sakatlanmıştım. Antalyalı güreşçi Murat DÖNMEZ ile güreştim ve “ikinci” oldum. 1989’da, başaltıda favoriydim. Bir maçta 8 kilo verdim. Antalya’da, “piyasa güreşleri”nde, bütün rakiplerimi yendim.Ahmet TAŞÇI, beni orada yendi. Abdullah ERSOY, o yıllar TAŞÇI’yı yeniyordu. 1990’da, Kırkpınar’da, başaltına çıktım. Zorlu maçlar oldu. “Birinci” oldum..1991’de, Kırkpınar’da, yine Taşköprü Belediyesi adına güreştim. Mehmet GÜÇLÜ’yü, uzatmada yendim. Kadir BİRLİ’yi yendim. Tur atladım. Ve Saffet KAYA ile ilk beşe girdik. Saffet ile puana kaldık. Finale kalabilirdim amma olmadı. Saffet KAYA kürsüye çıktı. 1992’de, Kırkpınar’da, yedinci oldum. Ahmet TAŞÇI, beni eledi. 1993’de, “Kırkpınar Güreşleri” öncesi, Taşköprü Belediyesi’nin yardımı ile iki ay kamp yaptık. Yakup TOPUZ gibi ustalarımız sayesinde çok güzel hazırlandık. Kırkpınar’da, ustalarımız Said ŞEN, Mehmet DONBAY, Abdullah ERSOY, Kenan ŞİMŞEK ve Bekir ŞAHİN, beni desteklediler. Yarı finalde Ahmet TAŞÇI ile karşılaştım. Beni mağlup etti ve “üçüncü” oldum.
Alttan yukarı derece yaparaktan geldim. Benim derecelerim şu an bile daha kırılamadı, “ekarte” edilemedi..”Karadeniz Fırtınası”, “Sarı Fırtına” olarak geçti adım...
1994’te, Kırkpınar’da, “sekizinci” oldum. 1996’da ise 3. Turda, Ahmet TAŞÇI eledi. 1997’de, 2. Turda Cengiz eledi.
Yine “piyasa güreşleri”nde, Aybastı’da, Gölköy’de, yedi yıl “birinci” oldum. Ayvacık’ta, Ahmet TAŞÇI’yı da yendim, “birinci” oldum. “Buruk birincilik”ti tabii. Tur geçmek, benim için gayet normal. Makam mevkiye de değer vermiyorum. Bu güreşlerde, arkadaşlarım, ustalarım, beni desteklemediler.
1999’da, Ünye’deki güreşlerde, Şükrü KAZANLARI yendim, Kenan ŞİMŞEK ile 3. Turda karşılaştık. Ağır bir yenilgi aldı. Kemeri aldım, babama verdim.
CANİK BELEDİYESİ’NDE GÜREŞ
1999’da, Taşköprü Belediyesi’nden ayrılmak zorunda kaldım. Canik Belediye Başkanı Şefik YAZGI, “Doğduğun yerde kal”, dedi. “Samsun-Canik Belediyesi adına güreş”, dedi. Halen Canik Belediyesi adına güreşiyorum. “Güreş Takımı” kurduk. Bayram YETKİN gibi insanlar aracılığı ile “alt yapı” oluşturduk. YAZGI, elinden gelen desteği esirgemiyor. Burada ağbilikte yapıyorum. “Herşey memleketimiz, Samsun’umuz için” anlayışına sahip olan Şefik YAZGI’nın izni ile TEKEL adına da güreştim. Takımımız “ikinci” oldu.
VE TERME’DE GÜREŞ...
Terme’ye bir “Güreş Takımı” kurulsa elimizden gelen desteği sağlarız. Termemizin gençleri arasından daha çok Said ŞEN’ler, Kenan ŞİMŞEK’ler, Mehmet DOMBAY’lar, Necmi KOÇ’lar çıkar. Yeter ki uyanalım...
Türkiye çapında ve Karadeniz Bölgesi’nde bütün “başpehlivanlar” Termeli.. Allah(c.c.) bu güzelliği Termelilere nasip etmiş. Terme’nin belli kaynaklarından yararlanan ağbilerimiz, “Termeli Güreşçilerimiz”in farkında olabilseler, onlarda “güçlerine güç” katacaklar. Onların yaptıklarını biz yapamayız; onlar da bizim yaptıklarımızı yapamazlar...
BİYOGRAFİ: NECMİ KOÇ KİMDİR?
1965’de, Terme ilçemizin Akçagün(Hülle) köyünde doğdu. İlkokulu Akçagün’de tamamladı. Okumaya istekli olmayışı ve “ahir beşik” oluşu sebebiyle, babası ve rahmetli dedesi tarafından güreşe yönlendirildi. "Piyasa Güreşleri”nde ve “Kırkpınar Güreşleri”nde, birçok dereceler kazandı. “Karadeniz Fırtınası” ve “Sarı Fırtına” olarak anıldı. Halen Canik Belediyesi Güreş Takımı’nda hizmet etmekte. Evli ve iki oğlu var. Oğulları da güreş yapıyorlar...
TAZİYE
Samsunlu(Ladik) sayılı güreşçilerimizden İbrahim KARABACAK’ın, 2000 yılında vefat etmiş olduğunu öğrendik. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine ve sevenlerine sabr-ı cemil niyaz ediyoruz.
Terme Birlik MEFKÛRE




KIRKPINAR BAŞPEHLİVANLARIMIZDAN TERMELİ MİLLÎ GÜREŞÇİMİZ MEHMET DONBAY:
“TÜRK GÜREŞİNİN EMRİNDEYİM”
Güreşimizin, “Türk Güreşi”nin hizmetinde bir adam: Termeli güreşçilerimizden Mehmet DONBAY...Çoğu güreşçilerimiz gibi güreşe köylerde başlamış. Babasının da güreşçi olması sebebiyle, zamanla kendini “Türk Güreşi”nin içinde, hem de çeşitli başarılar elde etmesi ile bulmuş bir adam..
“Milli Güreşçi”lerimizden ve “Kırkpınar Başpehlivanları”mızdan Termeli Mehmet DONBAY, 1976-1977 yılında yapılan “Balkan Şampiyonası”nda, beş maç sonucu “ikinci” yani “Akdeniz Şampiyonluğu İkincisi”; 1987-1989-1990 yıllarında, “Yaşar Doğu Şampiyonası” müsabakalarında, 14 maç sonucu “birinci”lik yani “Yaşar Doğu Şampiyonu”; 1997-1980-1981-1988 yıllarında ise yine aynı şampiyonalarda “ikinciliği”; 1980 yıllarında yapılan “Yanbolu Turnuvası”nda, dört maç sonucu “birinci”; 1976’da, “Bulgaristan Bulgar Turnuvası”nda, dört maç sonucu “birinci”; 1985’de, “Karadeniz Turnuvası”nda, yine dört maç sonucu “birinci”; 1978’de, “Türk Cumhuriyetleri Turnuvası”nda, dört maç sonucu “birinci”;1987’de, yine “Bulgaristan Yanbolu Turnuvası”nda, dört maç sonucu “birinci” olmuş güreşçimiz.
Toplam yetmiş maçta birincilikler ve ikincilikler aldı. Ayrıca 100(yüz) kiloda “Karakucak Türkiye Şampiyonu” ve 97
Kiloda, Judoda, “Türkiye Şampiyonu” oldu.
“Biz, Samsun’un çocuğu olarak Türk güreşine hizmet ediyoruz. Gençlerimizi kahve köşelerinden kurtarıp, sosyalleşmelerini ve başarılar kazanmalarını sağlıyoruz. Samsun Tekel Güreş Takımı’nın kurucusu ve Güreş Şube Başkanı olarak, yüz kadar güreşsever gencimizin elinden tutuyoruz. Teknik direktör olarak da, bu gençlerimizi müsabakalara hazırlıyoruz.”,diyen Termeli Milli güreşçimiz Mehmet DONBAY, “Türk güreşinin emrindeyim”, diye de ekliyor.
BİYOGRAFİ: MEHMET DONBAY KİMDİR?
1957’de, Terme ilçemizin Yavaşbey köyünde doğdu. Bu köyü, yeni ilçe düzenlemeleri ile Salıpazarı’na bağlandı. 130 kilo ağırlıkta olup, 1986-2000 tarihleri arasında, Edirne Tarihi Kırkpınar Güreşleri’nde, Başpehlivanlık Turnuvaları’nda güreşti. Samsun Tekel Güreş Takımı’nın kurucusu, Teknik Direktörü ve Samsun Güreş Şube Başkanı olarak güreşimize hizmetlerini sürdürüyor.
Evli ve iki çocuk sahibi olan DONBAY’ın çocukları da güreş ve judo çalışmaları yapıyor.


TERMELİ GÜREŞÇİMİZ KERİM YÜKSEL:
“TERME’NİN AĞALARI GÜREŞE EL ATMIYOR”

Termemizin adını Türkiye’ye ve dünyaya duyuran, ilçemizin Dibekli köyünden Kerim YÜKSEL ile yaptığımız görüşmede, kendini hem “Türk Güreşi” adına, hem de “Terme” adına oldukça kırgın gördük. YÜKSEL, “Kendi kapımızdan çıktık diye, kendi malımıza sahip çıkamıyoruz.” derken de, “futbola gösterilen destek ve yatırım, güreşimize gösterilmiyor” derken de, oldukça haklı olduğuna inandık. Hatta, bu kitapçığımızda da zikretmeden geçemeyeceğimiz bir gerçeği de ifade etmek istiyoruz:”Ünlü” güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK için söylediği şu sözlerine de hak verdik:”Başardığı zaman Ordulu, başaramadığı zaman Termeli...” Kenan ŞİMŞEK’in “yarı Ordulu” olduğunu vurgulayan Kerim YÜKSEL, ayrıca yaptığımız görüşmede, Samsunlu güreşçilerimizden Mustafa DAĞISTANLI’nın resminin”DÜNYADA YENİLMEYEN TEK PEHLİVAN”namı ile İsviçre’nin Lozan şehrinde var olduğunu da belirtti.
Termeli Milli güreşçimiz Kerim YÜKSEL ile yaptığımız görüşmede, bizlere anlattılarını aktaralım:
GÜREŞ HAYATIM
Güreş hayatım Terme’de başladı. 1959’da asker oldum. Ordulararası şampiyonluğum var. Minderde defalarca şampiyon oldum. Kırkpınar’da 1965’de, “ikinci” oldum. Güreş hayatımdan judo’ya geçtim. Beş sene Judo’da “Türkiye Şampiyonluğu”m var. 1973’de, İspanya Madrit’te, “Avrupa İkincisi” oldum.1973 yılı Haziran’ın da, İsviçre-Lozan’da, “Dünya Şampiyonluğu Grup Birincisi” olarak “Türk Milli Takımı”nın ağır sikletinde, Judo’da temsil ettim.Türkiye’de ve dünya çapında minder güreşlerinde bir çok başarı kazandım. 1982’de güreşi bıraktım.Köy Hizmetleri’nde, “Ekip Amiri” olarak görev yaptım. 1986’da da emekli oldum.
Şimdilerde “Federasyonu”n gelenekli spor dallarında, “Yağlı Güreş Merkez Hakem Komitesi” olarak görev yapmaktayım.
Karadeniz sorumlusuyum. Güreşçi yetiştirmeye çalışıyorum.
TERME’NİN AĞALARI
Termemizin halkı ve özellikle de “yerli ağaları”, bu sporculara el atsalardı, Termeli güreşçilerimiz daha da farklı olurlardı. Bir Said ŞEN, bir Bekir ŞAHİN, bir Mehmet DONBAY, “sahipsiz” bırakılmışlardır. Bizlere sahip çıkmadılar. Biz fakir bir ailenin çocuklarıyız. Kendi bileğimizin hakkı ile başarılar kazandık. Türkiye’de maalesef güreşe önem verilmiyor. Ancak Türk güreşçileri, bir Yaşar DOĞU, bir Celal ATİK, Türkiyemizin adını duyurdular. Futbola verilen desteğin onda biri “Türk Güreşi”ne verilmiş olsa daha fazla başarılar elde ederdik. Dünya devletleri bir yandan “teknik” değiştirerek, Türk güreşini “baltalamak” istediler. El tutulsa, Türk güreşçilerimiz, Türk gücünü dünyaya daha iyi duyururlardı.
Her şeye rağmen, Terme’de, sivrisinekten, bataklıktan, sıtmadan, çamurdan başka bir şey yetişmez, diyenler, sadece Termeli güreşçilerimizi hatırlamış olsalar bile ne kadar yanlış düşündüklerini anlayacaklardır.
1996’da “hacı” da olan Termeli milli güreşçimiz, minder güreşçisi ve Judo’da da bir çok başarılar elde etmiş olan Kerim YÜKSEL’e, her şeye rağmen “Türk Güreşi”ne hizmetini sürdürmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyoruz.
BİYOGRAFİ: KERİM YÜKSEL KİMDİR?
1939’da, ilçemize bağlı Dibekli Köyü’nde doğdu. Güreşe Terme’de başladı. 1965’te Kırkpınar’da ikinci oldu. Minder güreşlerinden Judo’ya geçti. Judo’da da Türkiye ve dünya çapında başarılar elde etti. 1982’de, güreşi bıraktı. 1961980 yılları arasında Samsun Adalet Partisi Gençlik Kolları Başkanlığı da yaptı. Köy Hizmetleri’nden emekli oldu.
Herşeye rağmen güreşçi yetiştirmeye gayret ediyor...


TERMELİ GENÇ ŞAMPİYON GÜREŞÇİLERİMİZ
HÜSEYİN ŞAHİNAL ve BEKİR DONBAY

“Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” isimli kitapçığımızda, iki Termeli genç güreşçilerimizi de hatırlatmak istiyoruz. 2002 Mayıs’ında, Sakarlı Belediyesi ve Kaymakamlık öncülüğünde tertiplenen “Hıdırellez Şenlikleri”nde, bizzat görüşme imkanı bulduğumuz Termeli genç güreşçilerimizin babaları da güreşçi. Hem de “şampiyonluklar” kazanmış güreşçilerimiz. Bekir DONBAY, Mehmet DONBAY’ın oğlu; Hüseyin ŞAHİNAL ise halen “Türk güreşi”ne hizmetlerini sürdüren Bekir ŞAHİNAL’in oğlu..
MİLLÎ GÜREŞÇİMİZ
Hüseyin ŞAHİNAL, “Kırkpınar Güreşleri”nde dereceler alan milli güreşçilerimizden. Babası Bekir ŞAHİNAL’in teşviki ile güreşe başlamış. Ankara Ulaştırma Spor’da güreşe devam ediyor. Serbest ve yağlı güreş stilinde..Hüseyin, 1977’de, Terme’de doğdu. İlk, orta tahsilini Samsun’da okudu. Halen Gaziosmanpaşa Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi.Ankara’da ikamet ediyor.
Termeli genç güreşçimiz Hüseyin, yıldızlarda, gençlerde Türkiye şampiyonluğu kazanmış. Kırkpınar’da ise deste boy, küçük orta ve büyük boyda dereceler elde etmiş. Kırkpınar’da halen başaltı da güreşiyor. Termeli güreşçilerin “sahipsiz” bırakıldığından da “dert” yanan Hüseyin, bir an önce, ilçemizde bir “Güreş Kulübü”nün açılmasını ve geleceğin güreşçilerinin buralardan yetişmesini arzuluyor.
VE BEKİR DONBAY
Termeli milli güreşçilerimizden ve Kırkpınar’da güreşenlerden..Mehmet DONBAY’ın oğlu. 1984’te Terme’de doğmuş. 96 kiloda güreşiyor. 1.92 boyunda. Samsun Tekel Güreş Takımı’nda güreş yapmakta olan Bekir, “Okullararası Türkiye Şampiyonluğu” müsabakalarında(Liselerarası) dereceler elde etmiş. Kırkpınar’da “Altın Kemeri” Termeye getirmeyi hedefleyen Bekir DONBAY, halen Samsun Atakum Endüstri Meslek Lisesi Elektrik Bölümü’nde okuyor.
UNUTULAN TERMELİ GÜREŞÇİLERİMİZ-12-
“Balkan Şampiyonu”, “Ordulararası Güreş Müsabakalarında Çeşitli Dereceler Almış”, Grekoromende Akdeniz Olimpiyat Birincisi, 13-14 Defa “Türkiye Şampiyonu” olan Termeli “Millî” Güreşçimiz
Arslan ARSLAN:
“GÜREŞ, GARİBAN SPORU”

Spor Servisi/(Terme Birlik MEFKÛRE): Gazetemiz Terme Birlik MEFKÛRE’mizin bir kültür hizmeti olarak neşrettiği “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” isimli kitapçığımızda, Termeli sekiz güreşçimize yer verebilmiştik. Gazetemizde aynı isimle yazı dizisi halinde yayınladığımız “röportaj”larımızın bir araya getirilişi ile ortaya çıkmış olan kitapçığımızın “Sözbaşı”nda da vurguladığımız üzere, kendileri ile henüz “röportaj” yapma imkanını bulamadığımız nice Termeli Güreşçilerimizle yapacağımız görüşmeleri de, önce gazetemizde neşrettikten sonra, bahse konu kitapçığımızın ikinci baskısına ilave edeceğimizi belirtmiştik.Ve bu yöndeki ilk adımımızı ise Termeli güreşçimiz Arslan ARSLAN ile sürdürüyoruz Aşağıda kendisi ile yaptığımız “röportajı” siz okurlarımıza da aktarıyoruz. .
Güreş Hayatı
Samsun’da meşhur olan “Cumhuriyet Lokantası”nda, ağbimin yanında “komi” olarak çalışıyordum. Bu lokantada çalışırken, “Yaşar Doğu Kupaları”nda güreşen güreşçiler, yemeklerini “Cumhuriyet Lokantası”nda yiyorlardı. Çorumlu Adil CANDEMİR, beni gördü, elime, ayağıma baktı, “Senden güreşçi olur”, dedi. Lokantadaki şefimle beraber “Ankara Güreş Federasyonu”na mektup yazarak, “Güreş yapmak, güreşe başlamak istediğimi” bildirdim. Ankara’da, Samsun’a talimat yazıp, “Gidin, falan yerde bir güreşçi genç aday var, ona bakın...”Bilahare rahmetli Mustafa SARI, lokantaya geldiler, beni alıp, salona götürdüler ve böylece güreşe başlamış oldum...
Yeri gelmişken, Samsun’daki Cumhuriyet Lokantası sahibi Arslan KAPTAN’ı ve oğlu Bülent KAPTAN’ı, hayırla yâd etmek istiyorum. Çünkü bir güreşçinin ne şekilde ve nasıl “gıdalanması” gerekiyorsa o şekilde beslenmemi, aynı lokantada sağladılar...
1970’lerden Bu Yana...
İki yıl sonra, 1970-1971’de, Millî Takım içerisinde katıldığım müsabakalarda, “Balkan Şampiyonu” oldum.1971’de, Dünya Ordulararası müsabakalarda, serbestte altıncı oldum.1972’de, Ankara Dünya Ordulararası Güreş Müsabakalarında, grekoromende, ikinci oldum. 1975’te, grekoromende, Akdeniz Olimpiyatları’nda, birinci oldum. 1973’ten itibaren, grekoromende, Türkiye Şampiyonalarında, 13-14 defa, “Türkiye Şampiyonu” oldum..
15 yıl Güreş Millî Takımı’nda güreştim. 200 defa “Millî” oldum.
Askerlik bitimi “Polis” oldum.. MTA’ya geçtim. 1977’de, uzun yıllar MTA’da güreştim. 1995’de “emekli” oldum.
Halen Ankara’da “kahve” çalıştırıyorum..
“Güreş, Gariban Sporu...”
Güreşçilerimiz “gariban” oluyor. Güreşçilerimizin ekseriyeti fakir ailelerin çocukları.. Zengin ailelerin çocukları “güreş” yaptığını göremiyoruz. Bir tane bile gösteremezsiniz...
Bu sebeple, “Devletçe” güreşçilerimiz “kadrolu” hale getirilmeli. Mutlaka “Güreş Kadrosu” tahsis edilmelidir. Hâkezâ hayatî sakatlanmalarda “gariban güreşçilerimiz” ortada kala kalıyorlar. Bu durumlar, yeni yetişmekte olan genç güreşçilerimiz de “olumsuz” etkiliyor..
“Terme’ye Güreş Okulu Açılmalı”
Terme’ye de mutlaka bir “Güreş Okulu” açılmalı. Futboldaki kadar “maliyet” de gerekmiyor. “Terme Belediyesi” de bu işe el atmalı.. Çünkü Terme’den kuvvetli ve meşhur güreşçiler yetişiyor...

ARSLAN ARSLAN KİMDİR?
01.Ocak 1951’de, Terme’nin Yavaşbey Köyü’nde(Şimdi Salıpazarı ilçesine bağlı) doğdu. İlkokulu orada okudu. Evli ve bir kız, bir erkek evladı var. Yağlı Güreş Hakemliği yapıyor. Merkez Hakem Komitesi Üyesi.. Hâlen Ankara’da bir “kahve” de işletiyor.

VE KENAN ŞİMŞEK...
Balkan Şampiyonu, Akdeniz Oyunları Şampiyonu, İslam Oyunları Şampiyonu, Üç sefer Avrupa üçüncüsü,1985’te, hem serbestte, hem de grekoromende, Ordulararası dünya şampiyonu, 1992 yılı Barselano Olimpiyatları ikincisi, 1996,1998 , 2001 ve 2002’de, Kırkpınar üçüncüsü ve 2003’de,
642. Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanı, Altın Kemerin sahibi,
Termeli Kenan ŞİMŞEK


İlçemizde yayınlandığı tarihten bu tarihe kadar, ‘güreş’e olan yakın ilgisini sürdüren gazetemiz Terme Birlik MEFKÛRE’nin bu yakın ilgisi, bir bakıma Termeli güreşçilerimizin bolluğundan ve kazandıkları başarılarından gelmekte idi. “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” yazı dizisinden oluşan bu kitapçığımızın sonunda, bu yıl yapılan 642. Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanı ve altın kemerin sahibi Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK’i misafir etmek istedik. Otuzbeş yıldan sonra, Ordulu Mustafa’dan beri, ilk defa “Karadeniz”e Kırkpınar Başpehlivanlığı’nı kazandıran ŞİMŞEK’in rakibi de Samsunlu Şaban YILMAZ idi
ŞİMŞEK GİBİ GEÇTİ
Bu yıl, her zamanki gibi Edirne’de yapılan tarihi 642. Kırkpınar Yağlı güreşlerinde güreşen Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK, Şükrü KAZAN’ı, yarı finalde, Ekrem YAVUZ’u, dış kazıkla çevirip alt etti ve finale yükseldi. Finalde, iki Karadenizli, iki Samsunlu güreşçi, Şaban YILMAZ ile Kenan ŞİMŞEK karşılaştılar ve puanlamayla Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK, 642. Kırkpınar Başpehlivanı olarak, bu yıl ki ‘Altın Kermer’in de sahibi oldu.
TERMELİ HÜSEYİN ŞAHİNAL’DA BÜYÜK ORTADA ÜÇÜNCÜ
Öte yandan, gazetemizin 15 Ocak 2003 tarihli, 27. Sayısında yayınladığımız “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz-9-“ yazı dizimizde, huzurlarınıza getirdiğimiz Termeli genç güreşçilerimizden Hüseyin ŞAHİNAL’de, bu yıl yapılan 642. Kırkpınar Yağlı Güreşlerinde, büyük ortada üçüncü oldu.
KENAN ŞİMŞEK KİMDİR?
Eski adı Çangeriş, yeni adı ile Erenköy’de , Dere Mahallesinde doğdu. Daha sonra Terme Sarayköy Kızılcalı Mahallesinde ikamet etmeye başladı. Doğduğu köy Ünye’ye bağlanınca, nüfusta “Ordu” iline geçti. Katıldığı güreş müsabakalarında, kendini “Ordulu” olarak tanıtınca, hem Samsun güreş camiasında, hem de Termeliler tarafından eleştiriler aldı. Hatta, hakkında, “Başarılı olunca Orduluyum, başarısız olunca Termeliyim” dediği şeklinde düşünceler yayıldı. Halbuki, 1990’lı yıllarda, ilçemizde, elde ettiği başarılardan dolayı halkımızın büyük çoşkusu ile “tören”lerle karşılandı. Kendisini de, güreş camiasına, Termeli güreş öğretmeni Ali AKSUOĞLU kazandırdı. Hatta, gazetemizin 15 Mart 2001 ve 15 Haziran 2001 tarihli AKSUOĞLU ile yaptığımız geniş çaplı röpartajımızda da belirttiğimiz üzere, “Terme Güreş Tarihi”nin başta gelen ismi Kenan ŞİMŞEK’tir ve mutlaka bir “Kenan ŞİMŞEK GÜREŞ Salonu” na Termemiz kavuşturulmalıdır..
Halen Ankara Gazi Üniversitesi Beden Eğitimi Bölümü dördüncü sınıf talebesi olan Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK’in; Balkan şampiyonluğu, Akdeniz oyunları şampiyonluğu, İslam oyunları şampiyonluğu, üç sefer Avrupa üçüncülüğü, 1985’de hem serbestte, hem de grekoromende, Ordulararası dünya şampiyonluğu,1992’de, Barselona olimpiyatlarında ikincilik, 1996, 1998, 2001 ve 2002’de, Kırkpınar üçüncülüğü ve bu yıl da Kırkpınar Başpehlivanlığı var.
2003’ün Altın Kemer’in de sahibi olan Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK ile otuzbeş yıldır, ilk defa, Ordulu Mustafa’dan sonra, Kırkpınar Başpehlivanlığı “Karadeniz”e geçti. Şayed iki yıl üst üste Kırkpınar Başpehlivanı olursa, “Altın Kemer”e de tamamen sahip olacak.
Terme Birlik MEFKURE olarak, Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK’in, önümüzdeki yıllarda da Kırkpınar Başpehlivanı olabilmesini ve “Termeli” olmakla haz duymasını dileriz.

642. KIRKPINAR YAĞLI GÜREŞLERİNDE KIRKPINAR BAŞPEHLİVANI TERMELİ KENAN ŞİMŞEK’E, TERME’DE SICAK KARŞILAMA TÖRENİ YAPILDI

· Kenan ŞİMŞEK: “BÜTÜN TERMELİLERİN DESTEĞİNİ BEKLİYORUM.”
· İlçe Kaymakamımız Selami ALTINOK:” HER TERMELİ, 642. KIRKPINAR BAŞPEHLİVANI KENAN ŞİMŞEK GİBİ, GÜÇLÜ, KUVVETLİ OLMALIDIR.”
· Terme Belediye Başkanı Ahmet Hamdi YİRMİBEŞOĞLU: “GURURLANIYORUZ.”
· Termeli Güreş öğretmeni Ali AKSUOĞLU:”Türk güreşine, Kenan ŞİMŞEK gibi bir ismi kazandırmış olmanın hazzını yaşıyorum”


İlçemizde, 11 Temmuz 2003’de, Cuma günü, Terme Belediye binası önünde, bu yılın Kırkpınar Başpehlivanı Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK’e karşılama töreni tertiplendi. Otuzbeş yıldan beri ilk defa, Ordulu Mustafa’dan sonra, “Karadeniz”e Kırkpınar Başpehlivanlığını kazandıran Termeli güreşçimiz ŞİMŞEK, boynunda altın kemeri olarak, bir kortej eşliğinde, Belediye binası önüne gelerek, ilçe kaymakamımız Selami ALTINOK, Terme Belediye Başkanımız Ahmet Hamdi YİRMİBEŞOĞLU, ilçemiz sivil toplum teşkilatlarının yetkilileri ve Termeli sevenler tarafından karşılandı. Termeli güreşçimiz Said ŞEN’in de yer aldığı kortejin ve karşılama töreninin ardından konuşan ilçe kaymakamımız Selami ALTINOK, “Her Termeli, tıpkı 642. Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanı olan ve bizleri de gururlandıran Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK gibi güçlü, kuvvetli olmalıdır.” dedi. Daha önceki yıllarda da ŞİMŞEK’in kazandığı başarılarından dolayı ilçemizde karşılama törenlerinin yapıldığını belirten Terme Belediye Başkanı Ahmet YİŞRMİBEŞOĞLU da, “Termeliler olarak gururlandığımızı” vurguladığı konuşmasından sonra, Termeli güreş öğretmeni ve Kenan ŞİMŞEK’i Türk güreşine kazandıranların ilki olan Ali AKSUOĞLU da, “Türk güreşine Kenan ŞİMŞEK gibi bir güreşçiyi kazandırmış olmanın hazzını duymaktayım.” dedi. Yapılan çeşitli konuşmaların akabinde söz alan 2003’ün Kırkpınar Başpehlivanı Termeli güreşçimiz Kenan ŞİMŞEK de, “Bütün Termelilerin desteğini bekliyorum.” dedi.
Konuşmaların ardından, ilçemizdeki birtakım sivil toplum kuruluşları güreşçimiz ŞİMŞEK’e çeşitli hediyeler verdiler. İlçemize bağlı Sakarlı’daki hıdırellez şenliklerinde de güreşmiş olan Kenan ŞİMŞEK’e, Sakarlı Belediye Başkanı İzzet BODUR tarafından da bir karşılama töreni yapıldı.
642.DEN SONRA 643.TARİHî KIRKPINAR
YAĞLI GÜREŞLERİ BAŞPEHLİVANI DA KARADENİZLİ...
2004'ÜN ALTIN KEMERİNİN SAHİBİ RECEP KARA


* "ORDULU-SAMSUNLU" TARTIŞMALARI YAPILAN RECEP KARA, 643.TARİHî KIRKPINAR YAĞLI GÜREŞLERİ BAŞPEHLİVANI VE ALTIN KEMERİN 2004'DEKİ SAHİBİ OLDU.

* ANKARA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE BAŞKANI MELİH GÖKÇEK'İN KENDİSİNE DESTEK VERDİĞİ RECEP KARA, 27 YAŞINDA OLUP, İLK KEZ KIRKPINAR'A KATILDI.RECEP KARA FİNALDE, KIRKPINAR'DA SON 15 YILA DAMGASINI VURAN VE 9 DEFA BAŞPEHLİVAN OLAN KARAMÜRSELLİ AHMET TAŞÇI'YI 17 DAKİKADA YENDİ.

* 643.TARİHî KIRKPINAR YAĞLI GÜREŞLERİNDE BU YIL BİRİNCİ RECEP KARA, İKİNCİ AHMET TAŞÇI OLURKEN, ÜÇÜNCÜ İSE GEÇEN YIL KENAN ŞİMŞEK İLE FİNALDE GÜREŞİP YENİLEN SAMSUNLU ŞABAN YILMAZ OLDU.

* DEFALARCA BAŞPEHLİVANLIK MÜSABAKALARINA KATILMASINA RAĞMEN TARİHî KIRKPINAR YAĞLI GÜREŞLERİNDE İKİ DEFA ÜÇÜNCÜLÜK VE GEÇEN YILDA 642. KIRKPINAR BAŞPEHLİVANI OLAN VE YİNE "ORDULU-SAMSUNLU" VE HATTA "TERMELİ" TARTIŞMALARI YAPILAN, "TERMELİ MİSİN?" SORULARINA "NET CEVAP VEREMEYEN" KENAN ŞİMŞEK, BU YIL Kİ KIRKPINAR GÜREŞLERİNDE BİR VARLIK GÖSTEREMEDİ.

* 2003'DE GAZETEMİZİN BİR KÜLTÜR HİZMETİ OLARAK HAZIRLADIĞI VE ON TERMELİ GÜREŞÇİNİN HAYATININ ANLATILDIĞI "UNUTULAN TERMELİ GÜREŞÇİLERİMİZ" KİTAPÇIĞI, BU YIL Kİ KIRKPINARDA SATILDI. KÜLTÜR HİZMETİMİZE BU YÖNDE KATKI SAĞLAYAN TERMELİ ESKİ GÜREŞÇİLERİMİZDEN VE GÜREŞ ANTRENÖRÜ ALİ AKSUOĞLU'NA MÜTEŞEKKİRİZ...

* "MEŞHUR GÜREŞÇİLER MEMLEKETİ"OLAN TERMEMİZDE, BİR AN ÖNCE "TERMELİ GÜREŞÇİLER KULÜBÜ"NÜN KURULUP; AMASYA'DA AHMET DEMİR'İN VE TÜRKİYEMİZİN DEĞİŞİK İL VE İLÇELERİNDE BİL FİİL YAPILAN TÜRK GÜREŞİNE YENİ GÜREŞÇİLER KAZANDIRACAK ALT YAPININ OLUŞTURULMASI ELZEMDİR...





“PEHLİVANLARIN PÎRİ Hz. HAMZA DEĞİL!”


Hamza YERLİKAYA: Yavuz Selim zamanı “Ahl-hıref Defteri” yani “Sanatkarlar Defteri”nde “Cemaat-ı Küştigiran” adı ile “Güreşçiler Bölüğü” kayıtlıydı. Bu deftere göre pehlivanlar sanatkarlar sınıfına dahil edilirken, diğer sporcuların ayrıldığı görülmektedir. Çünkü her sanat türünün pîri vardır. Pehlivanların pîri de Hazret-i Mahmud Pîr-i Yâr-ı Veli’dir.
Rumeli’de yapılan panayır güreşlerinde daha sonra Osmanlılar’ın açtığı “Güreş tekkeleri”nde ve “Enderun”da okunan güreş dualarında “Sarı Saltuk” adının “Ankara’da ER yatar, Rum’da Mehmed Buharî Sarı Saltuk Ton giyer, tuman çekerî “ diyerek anılması çok ilginçtir.
Evliya Çelebi 1636-1640 yıllarında Saray’da bulunurken Padişah 4. Murat ve bazı paşaların 8Melek Ahmed Paşa, Hattat Hasan Paşa, Deli Sarı Hüseyin Paşa, Dişlek Süleyman Paşa) güreştirilmesinde, sesinin güzel olmasından dolayı cazgırlık yapmıştır.
Okuduğu dualarda Hazret-i Hamza’nın adının anılmayışı ve onun yerine “Pîrimiz Hazret-i Mahmud Pîr Yârı Veli”nin anılması Kırkpınarın tarihi açısından büyük önem taşır.
Hazret-i Mahmud, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in adlarından biridir.
Bu duaya göre pehlivanların pîri şimdiye kadar bizim bildiğimiz gibi Hazret-i Hamza değil, Peygamberimiz Hazret-i Muhammed(s.a.v.)’dir.
Tanzimat’tan sonra ise pehlivanların pîri Hz. Hamza olarak bilinmektedir.(x)
(X): Hamza YERLİKAYA, “Pehlivanların Pîri Hz. Hamza Değil!”, Dünden Bugüne Tercüman Gazetesi, 09.07.2003


Unutulan Termeli Güreşçilerimiz
-Fotoğrafları-

Şükrü TEPE

Mehmet TEPE

Ali AKSUOĞLU

Said ŞEN

Necmi KOÇ

Hüseyin ŞAHİNAL

Bekir DONBAY

Mehmet DONBAY

Ve Kenan ŞİMŞEK


KURBAN / İSMET GÜLTEKİN


TERMEMİZİ TANIYABİLMEK
ve
TANITIMINI YAPABİLMEK


“Yaşadığımız coğrafyayı” bilerek, tanıyarak, şuurlu bir şekilde sevebilmek, en ideal olan durum olsa gerek. Maalesef, Türkiyemizde muteber olan “Eğitim Sistemi”miz, çocuklarımıza, insanlarımıza, öncelikli olarak, ayaklarını bastıkları, suyunu içtikleri, ekmeğini yedikleri ve nefes alıp-verdikleri topraklarını, memleketlerini tanıttırabilmekten ve yakından uzağa bütün vatan coğrafyasını aşk derecesinde sevdirebilmekten çok uzak. Daha “memleketimizi” tanıyamadan, bilmem hangi ülkenin hangi nehirlerini, bilmem hangi dağlarının isimlerini öğreniyoruz. Gazetemizin geçen sayılarında da zaman zaman vurguladığımız üzere, bizler, meselâ bir Amerikalı’dan daha iyi derecede memleketimizi ve bütün vatan coğrafyamızı, iğneden ipliğe, herşeyi ile, yakından uzağa tanıyarak, bilerek sevebilmek gayretindeyiz. 15 Kasım 2003’de “üç yaşına” giren gazetemiz, öncelikli olarak, elindeki imkânlar doğrultusunda, hep bu gayrette olmuştur, diyebiliriz. Nitekim, gazetemizin bütün sayıları incelendiğinde bu durum aşikâr görülecektir. Ayrıca, bu Ağustos’da neşrettiğimiz “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz” ve “Samsunlu Şehid Ülkücüler” isimli iki kitapçığımız da bunun ispatı olsa gerek. Yeri gelmişken, inşaallah önümüzdeki 2004’ün Ağustos’unda da, “Terme’de Ermeni-Rum Zulmü”, “Terme’nin Anonim Halk Edebiyatı’ndan Seçmeler” isimli iki kitapçığımızı da neşredeceğiz.
İlçe halkımızın ülke genelinde yaşadığımız “iktisâdî buhranlara “rağmen, mevkutemizi, beher olarak da olsa, para verip, satın alarak bizleri desteklemesi, neticede, ilçemizde “yerel-mahallî basın” adına yeni ve köklü gelişmelere de vesile olmamızı sağlamıştır, diyebiliriz.
“Termemizi Tanıyabilme ve Tanıtabilme” konusunda, son zamanlarda,“Terme BİLGİ Gazetesi”nin çıkardığı, ilçemizdeki “Sivil Toplum Kuruluşları”nı derli-toplu şekilde biraraya getirdiği ve halkımıza bedava dağıttığı “Terme Sivil Toplum Dergisi” ilavesi ile geçen yazımızda belirttiğimiz, “Evci Belediyesi”nin maddî katkıları ile yayınlanan “Evci Kataloğu” gibi çalışmalar ile ilçe Kaymakamlığımızın “Cumhuriyetimizin 80. Kuruluş Yıldönümü Anısına” daha geniş çaplı ve bol imkânlı bir şekilde muhtemelen 2004’ün yazında yayınlamayı tasarladığı “Terme Kitabı” nı da, bu yönde değerlendirmek gerekir, diye düşünüyoruz.
“Birlik Olmadan, Dirlik Olmaz” şiarı ile ilçemizde üç yıldan beri fasılalarla da olsa neşredilen gazetemizin çeşitli sayfalarında vurgulamak istediğimiz üzere, local-mahallî bazda, herkesin birbirini âdeta iliğine kadar bildiği, tanıdığı bir memlekette, halkımızın “Termemize” yönelik faaliyetlere gösterdiği alakayı,muhabbeti hazmedemeyen ilçemizde yuvalanmış birtakım “art niyetliler” ve “ahmakları” da Allah(c.c.)’a havale ediyoruz. “Bizim kurgulamadığımız hiçbir faaliyete geçit vermeyiz” diyen “bu çevrelerin şerrinden” de Allah(c.c.)’a sığınıyoruz. “Terme Birlik MEFKÛRE” olarak ne demek istediğimizi anlamak istiyorlarsa, hâlâ “mahkeme kapısı”nda olduğumuzu da hatırlatırız...
İlçemizde yerel-mahallî ölçekte “dergi kültürü”nün oluşmuş olması, bizleri elbetteki sevindirmektedir. Ancak,”Terme Birlik MEFKÛRE”, “can sağ oldukça”,, rahmetli Osmanlı Yüksel SERDENGEÇTİ’nin de dediği üzere “Bir Çıkar, Pîr Çıkar...Para ve imkân buldukça çıkar”, asla neşriyatına (birilerinin hararetle beklediği üzere) “son” vermez...
Gazetemizin hararetli okurlarına şimdiden, şayed içinde bulunduğumuz olumsuz şartlar eninde –gecinde düzeldiğinde, “yayın periyodumuzu” daha da kısaltacağımızı müjdelerim....
ÖZEL BÖLÜM

TÜRK BAYRAĞI


İSLÂM BAYRAĞI





Hazırlayan ve Derleyen:

İsmet GÜLTEKİN




-2008-
SÖZBAŞI


TÜRK BAYRAĞI İSLÂM’IN DA BAYRAĞIDIR

Ben, ömründe ilk defa “Türk Bayrağı” hakkında okuyacağınız bilgileri okuduğumda, Yüksek Lisans tahsilim ve askerlik hayatım bitmişti. Onca yıl sonra okuduğumda da bir hayli heyecanlanmıştım. Ve her Müslüman Türk çocuğu gibi onca yıl “Eğitim Öğretim” gördüğümüz senelerime de çok hayıflanmış ve “Eğitim Sistemi”nin acımasız çarkları altında, “öyle bir eğitim ile yetiştirildiğimin” bir kere daha farkına varmıştım.
Okuma iştiyakı yüksek olan nesiller kategorisinden olmam hasebiyle, şu an hatırlayamadığım bir şekilde, elime Kastamonu İmam-Hatip Lisesi dergilerinden biri geçti. Derginin yılını ve tarihini de şu an hatırlayamıyorum.Belki de sizlerin de “İlk” okuyacağınız bu bilgileri , ben de “Kastamonu İmam-Hatip Lisesi Dergileri”nden birinde okudum..
Sonraları konuyu biraz daha detaylaştırma gayretine girerek, aşağıdaki çalışma oluştu.Ve kendimim “Birlik olmadan, dirlik olmaz” şiarı ile çıkarttığım ve 50’yi aşan sayıyı bulan “Terme Birlik MEFKÛRE” isimli gazetemde yayınladım.
Maalesef çoğu değerlerimizi hâlâ tam anlamıyla kavramadan, kavratamadan yaşıyoruz. “Türk Bayrağı”mızı bile “seküler” bir anlayışla ve gayet de bir iki cümleyi geçemeyen bilgiler ötesinde fazla bir şey de bilmiyoruz.
Halbuki gönderlere çektiğimizde, çehresine baktığımızda gururlanıyor ve heyecanlanıyoruz. Ancak çoğumuzun heyecanı bilgilerden eksik…
Bu çalışmamı okuduğunuzda bazı densizlerin de ağızlarının payını alacaklarını göreceksiniz. Hâlâ da ecnebî bayraklara meftun “kuşaklar” içimizde varken; bir de sözde“İslâmî hassasiyet” namına “Türk Bayrağı”mızı küçümseyenler, hattâ “İslâm dışı” algılayanlar da, gerekli cevabı alacaklar. Ve neticede “Türk Bayrağı, İslâm’ın da Bayrağıdır” diyeceklerdir.
Ki, biz Türkler, “İslâmiyet’in Bayraktarlığı”nı, “İslâmiyet’in hadimliğini” yapmış “Büyük Bir Milletiz” ve aslında hâlâ da öyleyiz.
“Oğuz/Türkmen Çocukları” yeniden uyandıklarında Türk’ün dirilişi de bambaşka olacaktır, inşallah..
Rahmetli Osman Yüksel SERDENGEÇTİ’nin tabiriyle, “Tanrı Türk’ü, Allah da milletimizi korusun ve yüceltsin.”(Âmin)

Havza, 16. Nisan 2008
İsmet GÜLTEKİN
İsmet_gultekin@mynet.com/ metgultekin@hotmail.com






TÜRK BAYRAĞI İSLÂM BAYRAĞI

Türk Bayrağı’nın rengini şehidlerin kanından, ilhamı da kan gölüne yansıyan Ay ve Yıldız’dan aldığını biliyoruz. Fakat bayrak hakkındaki bu bilgi, bayrağın taşıdığı kutsal anlamı, o anlamdaki sembolizmi, ondaki derinliği ve yüceliği anlatmaya yeterli mi?
İnsan düşüncesi manevî anlamdaki yücelik kavramı ile maddî anlamdaki yükseklik kavramı arasında bir ilişki,bir paralellik kurar. Kutsal saydığı ve saygı duyduğu manevî değeri yüce olan mekan bakımından da yerinin yüksekte olmasını arzu eder.
Onun içindir ki, işlemeli Mushaf(Kur’an) çantasını yükseğe veya kütüphanemizin en üst tarafına koyarız. Ezanı yüksek bir yer(minare)den okuruz. Ve bayrağı yüksek bir direğe çekeriz.
Niçin?
Çünkü o, başta milletimizin İstiklâl ve Hakimiyeti olmak üzere inandığı ve uğrunda can verdiği ne kadar kutsal değerleri varsa hepsini sembolize eder.
Bu anlamda her bayrak, kendi milletine göre kutsaldır. Hiçbir bayrak kendi milletinin gözünde yalnızca iki metre kumaş parçası değildir. Bundan çok yüksekte özel ve manevî bir değere sahiptir.
Bilindiği gibi, genellikle Hıristiyan milletlerin bayrağında Haç şeklinde semboller yer almıştır. Müslüman milletlerin bayraklarında da genellikle Hilâl görülmektedir. Haç’ın ne anlama geldiğini biliyoruz. Hazreti İsa’nın çarmıha gerilerek Haç şeklinde şehid edildiğine inandıkları için Hıristiyanlar, o sembolü benimsemişlerdir. Hilâl’in de Müslümanlarca bir sembol kabul edildiğini, hattâ bu Hilâl sembolünün biz Müslüman Türkler’in, 1453’de, Fatih Sultan Mehmed Han Kumandası’nda, İstanbul’u fethettiğimiz 15. asırda, yeryüzündeki bütün Müslümanlarca Hilâl’in artık bir sembol olarak kabul edildiğini biliyoruz. (Bakınız, İsmet ÖZEL, “Kalın Türk” kitabı…)
Ancak bunun sembolik değeri nereden gelmektedir? Dolunay(Bedir) ayın ondördüncü gecesindeki en parlak hâliyle daha parlak olduğu hâlde, niçin ayın en az ışık verdiği yay şeklindeki zayıf şekli sembol olarak seçilmiştir?
Hilâl, eğer Haç’ta olduğu gibi doğrudan doğruya şekilden alınan bir sembol olsaydı, ayın öndördüncü gecesindeki en parlak hâliyle dolunay şeklini sembol olarak kullanmak daha uygun olurdu. Oysa Hilâl şekli dolayısıyla değil, ismi dolayısıyla sembol olmuştur. Bu anlamı da Allah (cella celalühü) isminden almıştır.
Bilindiği gibi, Arapça aslında Hilâl kelimesinde bir “He”, bir “Lâm”, bir “Elif” ve yine bir “Lâm” harfi bulunmaktadır. Yani bir “He” ve iki tane “Lâm” bulunmaktadır.
Bu harflerin ebced hesabıyla rakam değeri de:
“He”: 5
“Lâm”: 30
“Elif”: 1
“Lam”: 30
Toplam= 66’dır.
“Allah” kelimesi de yine bir “Elif”, iki “Lâm” ve bir “He” ile yazılmaktadır. Bu harflerin de değeri yine ebced hesabı ile aynıdır. Bunlar da 66(altmışaltı)’dır. Her iki kelimeyi meydana getiren harfler değişmediği için bunların rakam olarak değeri de değişmez. Aynı harfler her iki kelimede de aynıdır. Sadece yerleri değişiktir. Yani biz “Hilâl” yazarken “Allah” isminin harflerini kullanıyoruz.
Madem ki her iki kelimeyi meydana getiren harflerin kendilerinde ve rakam olarak değerlerinde bir değişiklik yoktur; öyleyse bu iki kelimeyi bilhassa sembolik olarak birbirinin yerine kullanmak mümkündür. O hâlde bayrak üzerine “Allah” yazacak yerde, aynı ismin eş değerlisi olan “Hilâl”i koymak, hem daha anlamlı, hem inançlarımıza daha uygundur. Çünkü inancımıza göre, “Allah”ı sembol olarak bile ifâde etmek mümkün değildir. Aksi hâlde putperestlerin düştüğü hâtâyı tekrarlamış oluruz. Oysa İslâmiyet, putperestliğin her çeşidini yıkmak üzere gelmiş bir dindir.
İşte bu sakıncalarından dolayı “Allah”ı zâtı ve ismi tenzih edilerek, o ismin harf ve ebcedi bakımından eş değerlisi olan “Hilâl” sembol yapılmıştır. Madem ki sembolik bir anlam taşıyacaktır, o hâlde “Hilâl” yazmaktansa “Hilâl”in şeklini yazmak arasında hiçbir fark yoktur. Aksine sembol olarak Hilâl şekli daha uygun, daha anlamlıdır.
Böylece “Hilâl”in sembol olarak seçilmesinde şu mantık silsilesi görülmektedir:
Allah(ismi)-Hilâl(ismi)-Hilâl(şekli)
Allah’ın birliği (Tevhid) inancı ve bu inancın Lâ ilâhe illallah(Allah’tan başka Tanrı yoktur) formulüyle ifâde edilen manası böylece “Hilâl” şeklinin içinde sembol olarak ifâdesini bulmuştur.
Bildiğiniz gibi bazı İslâm Ülkelerinin bayrağında, özellikle Suudî Arabistan Devleti’nin bayrağında böyle bir sembole gidilmeden doğrudan doğruya Kelime-i Tevhid’in kendisi yazılmıştır.
Ancak birtakım mânâların sembol ile ifâdesi sözle ifâdesinden daha derin ve daha anlamlıdır.(Not: Ancak, Fevzi KURTOĞLU’nun “Türk Bayrağı ve Ay Yıldız” isimli kitabında, (Türk Tarih Kurumu Basımevi, İkinci Baskı, Ankara, 1982) Osmanlı İslâm Ordusu’nda, Kelime-i Tevhid gibi kutlu sözün bizzat yazıldığı “Alay Sancakları” da mevcuttur. Adı geçen eserdeki şekil 109’daki misal gibi.Kaynak: Nizâm- Âlem Ülküsü, Terme Nizam-ı Âlem Ocakları Bülteni)
Büyük yazarlar, büyük mütefekkirler duygu ve düşüncelerini basit ve katı kelimelerle değil, ince sembollerle ifâde yolu seçerler. En çok sembol kullananlar Fuzulî ve Mevlânâ gibi en büyük, en güçlü ve kalıcı eserler vermiş olanlardır. Şeyh Galip de Hüsn-ü Aşk adlı eserinde aşk ile güzelliği ve bunların arasındaki ilişkileri, birtakım sembollerle ifâde etmiştir.
Biz konumuzdan uzaklaşmayalım ve yine konumuza dönelim. Bayrağımızdaki ikinci sembolü, “Yıldız”ı anlatmaya çalışalım:
“Hilâl’in kuçağındaki Yıldız”, “Hilâl”de olduğunun aksine doğrudan doğruya şeklinden alınmıştır. Ancak bu şekil yine Arapça “Muhammed” yazısının şeklidir. Peygamber Efendimiz(s.a.v.)’in ismi yazıldığı zaman birinci “mim”in başı, “ha” harfinin dirseği, ikinci “mim”in kıvrımı ve “dâl” harfinin alt ve üst kanadı beş tane çıkıntı meydana getirir ve tam bir “Yıldız” şeklini alır. Zaten İslâm’ın şartı da beştir.
Hilâl, Allah(c.c.) inancını; Yıldız, Peygaber Efendimize(s.a.v.) bağlılığı ifâde eder.
Allah inancı, Âmentü ile bildirilen imân şartlarının temeli olduğu için imân esaslarının hepsi bu sembolle ifâdesini bulmuş olur. O zaman Hilâl, İmânın şartlarını; Yıldız da,İslâm’ın şartlarını remz olarak dile getirir ki, bayrağımızdaki bu iki sembolle, “Ay ile Yıldız”la, İslâm Dini bütün yönleriyle ifâde edilmiş olur.
Claude Farrere (Klod Farer) dilimize “Türklerin Manevî Gücü” adıyla çevrilen eserinde (sh.36) “Hilâl” şekli üzerinde durarak; bu şeklin Türklerin hayatında nasıl bir önem taşıdığını anlatmaya çalışır:” En mükemmel gemiler, Yarım Ay şeklindeki Amiral gemisinin etrafına sıralanmıştı. Evet, Yarım Ay yani Hilâl şeklinde…Ve Hilâl şekli gerçekten Müslüman, gerçekten Türk olan herkes heyecandan titremeye yeter!...”, diyerek Türk toplumunun hayatında örf ve geleneklerin ne kadar köklü bir yeri olduğunu anlatır.
İstiklâl Marşı’mızda;
“Çatma! Kurban olayım, çehreni ey nazlı Hilâl.
Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet bu celâl?” mısralarında bayrağımızın ve Hilâl’in şahsında dile gelen hitap, aslında doğrudan doğruya Allah’a niyazdır. Allah’dan, artık bu millete rahmet ve merhametiyle nazar etmesi istenmektedir.
Zaten; “Ruhumun senden ilâhî şudur ancak emeli” mısrasında bu dilek daha açık bir dille ortaya konmaktadır.
“Hilâl” şekli sadece bayrağımızda değil, Kandil Geceleri yapılıp dağıtılan ay çöreğinde de görülür. Bu çörek özellikle kutsal Kandil Geceleri dolayısıyla yapılır. Camii’de ve Kışla’daki ders nizamı da, Mehter Takımı’nın nöbet vurma sırasında aldığı şekil de hep “Hilâl” şeklidir.
“Lâle” kelimesi de “Allah” ve “Hilâl” kelimesinin harfleriyle yazılır. Öyleyse onun da tarihimizde ve hayatımızda sembolik yeri olmalıdır. Zaten öyledir; Osmanlılar, dinî konularda “Hilâl”i sembol seçmişken; bilhassa askerî konularda “Lâle”yi sembol olarak kullanmayı uygun görmüşlerdir. Minarelerin tepesine, Camii kubbelerine “Hilâl” dikilirken; Kışlalar için “Lâle” sembolü kullanmayı tercih etmişlerdir.
Bu ince düşüncelerden hareket eden ve kutsala saygıyı tül tül, dantel dantel ruhlara işleyen o büyük atalarımız, Allah(c.c.) adını bayrak ve minarelerle göklere kazımaya çalışmışlar:
“Gök nura garkolur nice yüzbin minareden
Şehbal açınca rûh-i revan-ı Muhammedî
Ervah cümleten görür Allahu Ekber’i
Akseyleyince Arş’a Lisan-ı Muhammedî”(Emin IŞIK, “Devlet Kuran İrade”, Kalem Yayınları, Üçüncü Baskı, Nisan 1988, İstanbul, sh.81,82,83,84,85,86)

Kaynaklar:

(1): Fevzi KURTOĞLU, “Türk Bayrağı ve Ay Yıldız”, Türk Tarih Kurumu Basımevi,,2. Baskı, Ankara 1987
(2): Kastamonu İmam-Hatip Lisesi Dergileri
(3): Terme Nizam-ı Âlem Ocakları Bülteni
(4): Emin IŞIK, Devlet Kuran İrade, Kalem Yayınları, 3. Baskı,Nisan 1988, İstanbul
(5). Terme Birlik MEFKÛRE, Yıl.: 2000, Sayı.:2, Mahallî Gazete(Kapandı)
(6): İsmet ÖZEL, Kalın Türk, …Kitap….
(7): Mehmed Şevket EYGİ, Sahife Sutünu Yazıları, Millî Gazete
BİYOGRAFİ:


İSMET GÜLTEKİN KİMDİR?
Ben, 15 Eylül 1965’de, Samsun’umuzun Terme ilçesine doğdum. İlkokulu, Barbaros İlkokulu’nda, ortaokulu ve lise’yi, Terme Ortaokulu ve Terme Lisesi’nde okudum. 1987’nin Şubat’ında, İstanbul Teknik Üniversitesi(İ.T.Ü.) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi’nden “Meteoroloji Mühendisi” olarak mezun oldum. İstanbul Üniversitesi(İ.Ü.) Deniz Bilimleri ve İşletmeciliği Enstitüsü’nün Klimatoloji-Meteoroloji dalında yüksek lisansımı(master) tamamladım. Mesleki alanda fiilen çalışmak nasip olmadı...1988'de, 199.Kısa Dönem Topçu Çavuş olarak vatani hizmetimi ifa ettim. Altı erkek, bir kız olan ailenin ahir beşiyiğim. "Efendioğulları” olarak biliniriz...Babam, anne ve babasız olarak büyümüş...
Terme Kocaman Ortaokulu’nda, Hüseyinmescit Ortaokulu’nda, Akçay Ortaokulu’nda ve İstanbul Silivri Büyükçavuşlu Ortaokulu’nda ücretli öğretmen olarak derslere girdim. 1990-1993 yılları arasında, Türk Edebiyatı Vakfı’nda, Türk Edebiyatı Dergisi’nin dizgi servisinde çalıştım. Ahmet KABAKLI HOCA’nın, Türkiye gazetesindeki ilk sekreteriyim..
1994’de, Isparta’da, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Coğrafya Ana Bilim Dalı’nda araştırma görevlisi iken istifa ettim..1995’de, Nizam-ı Alem Ocakları Terme Temsilciliği’nin Kurucu Başkanı olarak hizmet verdim. İlk kitabımı, 1999’un Eylül’ünde, “Terme Evliyaları ve Termeli Şehidler-Gaziler” ismi ile Nizam-ı Alem Ocakları Terme Temsilciliği adına yayınladım.
Yeni Şafak, Yeni Düşünce, Zaman(Kandil ilaveleri),Türkiye(Kültür-Sanat), Yeni Haber(Fatsa yerel), Altınova(Bafra yerel), Gündüz gazeteleri ile Akçakale’nin Sesi(Şanlıurfa yerel) ve haftalık Muhalif gazetesinde ve Yeni FORUM, Bizim DERGAH, Bizim GERGEF, Feyz, Türk Edebiyatı ve Orkun dergilerinde, araştırma, makale, biyografi-yad, kitap kritikleri türünde yazılarım yayınlandı. Terme’de kendi imkanları ve Termeli okurların katkıları ile 50 sayıyı aşan ve beş yılı bulan sürede “Birlik Olmadan ,Dirlik Olmaz” şiarı ile “Terme Birlik MEFKÛRE” isimli mahallî gazete ile yine “Sahipsiz olan memleketin batması haktır” şiarı ile de “Terme REFLEKS” mahallî gazetelerini bizzat çıkardı.Hâlen Terme’de haftalık periyotlarla yayınlanan “Terme Bilgi Gazetesi”nde haftalık yazmaya devam etmektedir.
Bu yazılarımdan oluşan “Mankurt Olmak İstemiyoruz!” ve “İsyânlı Sükût” isimli iki kitabım, 3 yıldan beri TİMAŞ tarafından basılmayı bekliyor.
“Samsunlu Şehid Ülkücüler” ve “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz”, 2003 Ağustos’unda yayınladığımız kitaplarım...
Evli ve üç erkek çocuk babasıyım. Yine hâlen öğretmenlik yapmaktayım...










.

1 yorum:

mehmet donbay dedi ki...

çok değerli ismet gültekin kardeşime emeklerinden dolayı tebrik ve teşekkür ederim
unutulan güreşçilerimizi hatırlatmak için yapmış olduğunuz bu çalışmayı çok güzel buldum tebrik etmeyi bi borç bilir başarılarınızın devamını dilerim
Milli Güreşçi ve Kırkpınar Başpehlivanı Tekel güreş takımı antrenörü Mehmet DONBAY

Bana ulaşabileceğiniz tel:0542 421 46 62