25 Ekim 2014 Cumartesi

"MAĞRİB'TEN MAŞRIK'A TÜRK GÖZÜ ile"


“MAĞRİB’TEN MAŞRIK’A TÜRK GÖZÜ ile”


“Hoca Ahmed Yesevî Vakfı”nın, Pazar günleri,  her onbeş günde bir tertiplediği “Kahvaltılı Yesevî Sohbetleri”nin 102. de yapıldı.
“Kahvaltı” akabinde yapılan “102. Yesevî Sohbeti”nde, Prof. Metin AKAR, bilhassa “Mağrib’ten Maşrık’a Türk Gözü ile” isimli eserinin tanıtımını yaptı.
tamamiyle irticalen yapılan “Mağrib’ten Maşrık’a Türk Gözü ile” isimli eserinin tanıtımı esnasında, “Pîr-i Türkistan” “Vakfı”nda, “Yesevî Dostları” çok sayıda tebessümler ve gülmeler de yaşadı.
“Fas”tan “Bosna”ya ; “Mağrib’ten Maşrık’a” “Türk Gözü” ile “Türk”ce nokta-i nazarı ile dolu yaşanılan hâtıralarda çok sayıda “acı ve katı hakikatler” de dillendirildi.”Fas”ın  nasıl ve ne şekilde “Fransa’nın  sömürgesi, müstemlekesi” altında olduğu, bizatihî yaşadığı vakıâlar ile anlatıldı. . “Fas üst düzey idarecileri”nin daima “Fransız gözetimi”nde oldukları ve böyle  bir “sözde istiklâl, “sözde bağımsızlık” yaşayan bir “ülke” olduğunu; lâkin bazı “Faslılar”ın yine de, rağmenlere rağmen ‘ümitvar’ olduklarını, “birgün mutlaka”, “hakikî istiklâl ve hürriyet”e kavuşacaklarına inandıklarını hatırlattı.
“Fas Coğrafyası”nda yaşanan “Üç Krallar Savaşı”nın anlatımın da ise hâfızalara nakşedildi. “Devlet-i Âliyeyi Osmaniye”nin, “Büyük Osmanlı Devleti”nin “Fas’ta hükümran olabilmek” için; “Osmanlı nüfûzu”altındaki “Kral”ı “Fas’ın Başına” getirebilmek için yapılan “Üç Krallar Savaşı”nın akabinde, hem mevcut “Fas Kralı”nın; hem “Fas’ın Başına” getirilmek istenilen “Kral”ın; hem de “Portekiz Kralı”nın bu savaşta öldüğünden; bu savaşa “Üç Krallar Savaşı” denildiğini hatırlattı.
“Maşrık”a, “Şark”a, “Bosna”ya uzanan ve mezkûr eserinde de mevcut olan “Bosnalı Mustafa Olayı”nın anlatımında ise hayli “acı ve katı hakikatler” dillendirildi. Prof. AKAR,         “Bosnalı Mustafa”nın “Devletimiz Ricali”nce eğitilmesi için “Üniversitesi”ne verildiğini, oradan da kendisinin sorumluluğuna girdiğini; Cuma namazı için abdest alıp mescide gittiklerinde, dönemin Bakanlarından Hasan Celâl GÜZEL’in de Cuma namazı için mescidde olduğunu ve “Bosnalı Mustafa”nın böyle bir “tarz-ı hayat”ı kendi ülkesinde göremeyeceğini, şimdi Türkiye’mizde gördüğünü ve Allah’a hamdettiğini hatırlattı.
Yine “Türk isen kaçamazsın, Türk kaçmaz…” sözünü de hatırlattı.
“Milis Yarbay Topal Osman Ağa”nın, nam-ı diğer “Topal Osman”ın memleketi Giresun’da iken ise “Keşkek’in Ermeni Yemeği” olduğu haberini bir gazetede okuduğunu; akabinde “Keşkek’in tamamiyle Türk Yemeği” olduğuna dair belgeli bir  yazı kaleme alıp, iddia sahibine gönderdiğini; iddia sahibinin ise bir zaman sonra, bir televizyon kanalındaki naklen yayınında, gerçekten de “Keşkek’in Türk Yemeği” olduğunu itiraf ettiğini nakletti.
Akıcı, neşeli, düşündürücü bir şekilde lâkin “acı ve katı hakikatleri” anlatan Prof. Metin AKAR , yazdığı eseri, “Mağrib’ten Maşrık’a Türk Gözü ie” isimli eseri “Yesevî Dostları”nı da meraklandırdı. Türk kültürü, Türk töresi ve Türk kimliği muhtevalı, Türk nokta-i nazarı ile şekillenmiş “güldürücü-düşündürücü” “102. Yesevî Dostları Sohbeti”ni dinleyenler ise adetâ mest oldular.
Fatih, 19.10.2014
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com

Hiç yorum yok: