19 Mayıs 2014 Pazartesi

"TÜRKİYE 5. DERGİ GÜNLERİ" İNTİBALARIM

“TÜRKİYE 5. DERGİ GÜNLERİ” İNTİBALARIM



“Milletlerarası Dergi Fuarı-Türkiye 5.Dergi Fuarı-7-11 Mayıs (2014) Sirkeci Tren Garı”nda, 7 Mayıs’ta başladı. Bana da bizzat “dergi günleri fuarı”nı ziyaret etmek nasip oldu.”Eskimeyen yıllar”da, “fakülte yıllarım”da, merhum Ahmed Hüsrev ALTINBAŞAK “Nur Ekolü”ndeki, “Hayrat Vakfı” mensubu çok muhterem ‘Cuma Ağbi’ ile Küçükçekmece’ye giderken, Sirkeci Tren Garı’nı kullanırdık. Mübarek Cuma ağbim de elinde tesbih, Hazret-i Yunus Aleyhisselamın yaptığı dûayı mütemadiyen tekrar ederdi: “Yarabbi! Bizler zalimlerden olduk. Bizleri affet yarabbi!” mealindeki duâ..
2014’ler Sirkeci Garı’nın girişinde ise “Dergi Fuarı”, “Dergi Panayırı” yapılıyordu. 2013’dekini acemiliğimden unuttuğumdan katılamamıştım. Çok sade bir mekanda “Hür Tefekkürün Kal’ası” ‘dergiler panayırı’nın  girişinde “Yeşilay Cemiyetinin ve Yeşilay Dergisi”nin yayın standında “a free/ücretsiz” birşekilde neredeyse bir çanta dolusu “broşür,dergi” almıştım bile..
“Türkiye 5. Dergi Günleri”nin hatırasına yayınlanmış olan “Dergiler Kitabı”ndaki, iştirak eden bazı  “dergiler”i mufassalan tanıtan kısımlara şunları yazmışım:  “Âşıkane dergisi…” Daha geçenlerde Star gazetesinin “Star Uşak İlavesi”nde taptaze bir şekilde “Uşak Vilayetimizi” tanıtıcı bilgiler okumuştum.Uşak, “dünya altın rezervi sıralaması” ve “Karun Hazineleri”ne sahip bir şehir olmaktan ziyade “Âşıklar diyârı”dır..Elime değdirdiğim ve birazcık da olsa okuduğum “Uşşakî Tasavvufî Seçeresi” de bunun en bariz ispatıdır…


“Cafcaf Dergisi”: Sözümona “Türk Sağı”nın günümüzdeki tek “mizah” dergisi “Cafcaf”. Acaba kabaca “sağcılar”dan kaçının okuduğu, takip ettiği ve haberi olduğu bir “sağ mizah dergisi” ki?!Hâlen bile , muhtelif sebeplerden ve neticede, “Türk Kültür-Sanat Dünyası”nı “tekelleri”nde tutan; yine sözümona “Türk Solu”nun, kabaca “solcular”ın günümüzde neşredilen haftalık periyotlu “mizah” dergilerinin müessiriyetinin kaçta kaçını “cafcaf” gösterebiliyor ki?!
Kabaca, “sağcılar” çok mu “asık suratlı” bir “ömür” mü sürüyorlar ne? Hani nerede birden fazla sayıdaki “mizah dergileri” ki?
“Dergâh Dergisi”: ‘Dergâh dergisi”ni yine “eskimeyen-fakülte yıllarım”da yakînen ‘takip’ edebiliyordum. Maateessüf son yıllarda muhtelif sebeplerden yakînen ‘takip’ edemiyorum. “Karton kapaklı”(?) ciltli şekillerini çok beğendim…
“Doksanlar”, “İkibinler” sonrası çok sayıda -“sağ cenâh”ta diyelim kabaca- “Edebiyat Dergileri” de neşredilmeye başlandı. “Yeni Edebiyat Yaprağı Dergisi” ve “Edebiyat Ortamı Dergisi” de böyle dergilerden…
“GENÇ Dergisi” standı önüne geldiğimde ise “namaz gönüllüleri platformu” ile adetâ özdeşleşmiş Nurettin YILDIZ Beğ’in TRT kameralarına yansıyan izahatları vardı…
“HAKSÖZ Dergisi-Kur’an’ın Aydınlığına Doğru”, standına geldiğimde ise “internet”ten zaman zaman “tık”ladığım dergiyi “kağıda basılı” bir şekilde de görebilmek , başka bir duygu!!!
“HECE-Aylık Edebiyat Dergisi”, “doksanlar”ın “Edebiyat dergisi” olarak, hem de kalın kalın şekli ile adetâ bir “arşiv” ve tabi ki “ekol-okul” türünde bir dergi. “İnternet”ten zaman zaman “tık”ladığım “Hece”nin kalın kalın “Özel Sayıları “ise her “Edebiyat Âşığı”nın kütüphanesinde olması elzem sayılar…
“Samsunlu” olarak gıyaben bildiğim A.Ali URAL’ın hem “Merdiven Şiir” ve hem de “Karabatak” edebiyat dergileri..”Karabatak” ismini okuyunca, bir “güzel adam”ın beni gördüğünde söylediği sözü de hatırladım:”Ne o? Karabatak gibi bir batıyorsun, bir çıkıyorsun!!!”
“Kutadgubilig” isimli neşredilen bir derginin bile olduğunu, altı ayda bir yayınlanarak, 25. sayıya kavuştuğunu öğrenmek bile hayrete mucip oluyor!

“Kürt Edebiyatı” kategorisindeki dergilerden “Nûbihar Dergisi…” “Kürt Dili” ile “Kürtçe” yazılmış dergi alt yazısını standdakilerle beraber okuyup anlamaya çalıştık..
“Osmanlıca-Eğitim ve Kültür Dergisi”, 2013’den beri yakînen ‘takip’ ettiğim fakat 2014 yılı sayılarının çoğunu henüz edinemediğim bir “güzel dergi…”
“Seyyide” dergisi bilemiyorum amma belki de ve o anda düşündüğüm üzre, İstanbul topraklarında yaşayan “Evlâd-ı Rasûl”un “hanımefendilerinin neşrettiği bir dergi olsa gerek. Standı ziyaret ettiğimde, bir “Seyyide” Hanımefendinin benim için ayağa kalkması, doğrusu kendimin “edebsizliğine” verdim. Ben kimim ki sahiden bir “Seyyide” hanımefendi, benim için ayağa kalkmış olsun ki?..Doğrusu, “sünnet-i seniye” de, “ayağa kalkmamak da sünnet” olduğunu biliyorum…”Dergi günleri fuarı” çıkışı, kendi kendime, “Ne olurdu da İstanbul topraklarında yaşayan “Evlâd-ı rasul”lerin birinin, meselâ bir “Seyyide” Hanımefendinin duâsı ile maddî ve manevî nâkıslarım tamama erse idi?”
“Türk Edebiyatı Dergi” standı ise yine “Eskimeyen Yıllarımı” fakat “Fakülte yıllarım sonrası”nı hatırlattı. Çünkü ben de bir zamanlar “TEDEV Çatısı” altında idim…Suphi Beğ ile kısa sohbetimizde, mutad mevzû ile alakalı olarak dediğimi hatırlıyorum:” Piyasalar çok bozuk..Herkes birbirinin açığını arıyor..”
“YEDİKITA-Tarih ve Kültür Dergisi” standında, “dergilerin e-dergi şeklinde yayınlanmasını sağlayan bilgisayar programı ve yazılımı hakkında bilgi almak da istedim. Sağolsunlar bir telefon numarası verdiler. Öyle ya, “kağıda basılı dergi çıkartamıyorsan, e-dergi çıkartırsın olur biter…”Günümüz Türkiye’sindeki neşredilen “Tarih Dergileri” içinde “YEDİKITA”nın ayrı bir yeri var..
“HENDESE-Bilim-Teknoloji ve Düşünce Dergisi” ise dört ayda bir yayınlanan ve üçüncü sayıyı da neşretmiş olan “ücretsiz” olup, “ufuk açıcı”  bir dergi. “Bilim tarihi ve Felsefesi” ve “Şehir ve İnsan” konulu ikinci ve üçüncü sayılarını “dergi günleri”nden aldım…

NETİCE:
İstanbul Merkezli dergiler, mecmualar, elbetteki çok bol imkânlarla daha uzun ömürlü de olabiliyorlar. “İstanbul dışı” diye tarif edilen “taşra dergiciliği” ise birçok handikaplerle boğuşmak mecburiyetinde..Yine de “taşrada dergi” çıkartabilmek, “taşra dergiciliği” de ayrı hazların duyulduğu “dergicilik faaliyetleri”nden..
Teknolojinin çok geliştiği “Milenyum Çağı”nda, “İletişim Çağı”nda, “eteğinde taşı olanlar”ın “bireysel/ferdî” olarak da “dergi çıkartabilmeleri” de çok kolay..
Bütün “grup”lar üstü, bütün “meşrep”ler üstü, bütün “klik”ler, “sekte”ler üstü, sadece ve sadece “Hakk’ın Hatırı Âlidir, Hiçbir Şeye Fedâ Edilmez “düsturu ile “dergi” çıkartabilmek ve “Türk Kültür Sanat Dünyası”nda bir “zerre” olabilmek, günümüzde aslında çok kolay…
Bütün “tekel”ller, bütün “tröstleri” aşabilmek sahiden böyle “teknolojik gelişmelerle” çok kolay..
Önemli olan “eteğinde taşın olması..” Fikirlerinin, düşüncelerinin, söylenecek bir şeylerinin olması…
“Türkiye 5. Dergi Günleri Fuarı”nı ziyaret ettiğim ilk günde çokca “lokum” ve “şeker “de yedim.. Bir lira para verip aldığım “dergi” ise “İstanbul BİR NOKTA Dergisi”nin “Cahit Koytak Özel Sayısı” oldu. Ziyaretim sırasında KOYTAK’ın okuduğum şiirini sizlerle de paylaşayım:
Ben. El Harizmi’nin gözde tilmizi,
Öyle olduğu için Bağdat’ta tutunamayan
Roma’da anlaşılmyan
Ve Bizans’ta , elli yaşında tam yıldızı parlayacakken
Adı  ikon kırıcıya ve kart hovardaya çıkartılan
Ben yıldız bilimci,şair, seyyah
Harranlı Leon:
Ben, matematikçi, mimar, ressam,
Rum ateşinin mucidi;
Hendesede hace-i hacegân;
Yedi dilde konuşan, üçünde yazan bozan;
Gizli ilimlerde, bahusus maraz-i kalpte
Ve inkisar-i aşk ve muhabbette uzman;
Diline hâzik hekim, eline mahir cerrah;
Tarid-i cin ve sihir,
İlahiri ilahiri ilahir…”

11.Mayıs.2014

İsmet GÜLTEKİN

metgultekin@hotmail.com

Hiç yorum yok: