“TÜRKİYE 5. DERGİ GÜNLERİ”
İNTİBALARIM
“Milletlerarası Dergi Fuarı-Türkiye 5.Dergi Fuarı-7-11
Mayıs (2014) Sirkeci Tren Garı”nda, 7 Mayıs’ta başladı. Bana da bizzat “dergi
günleri fuarı”nı ziyaret etmek nasip oldu.”Eskimeyen yıllar”da, “fakülte
yıllarım”da, merhum Ahmed Hüsrev ALTINBAŞAK “Nur Ekolü”ndeki, “Hayrat Vakfı”
mensubu çok muhterem ‘Cuma Ağbi’ ile Küçükçekmece’ye giderken, Sirkeci Tren
Garı’nı kullanırdık. Mübarek Cuma ağbim de elinde tesbih, Hazret-i Yunus
Aleyhisselamın yaptığı dûayı mütemadiyen tekrar ederdi: “Yarabbi! Bizler
zalimlerden olduk. Bizleri affet yarabbi!” mealindeki duâ..
2014’ler Sirkeci Garı’nın girişinde ise “Dergi
Fuarı”, “Dergi Panayırı” yapılıyordu. 2013’dekini acemiliğimden unuttuğumdan
katılamamıştım. Çok sade bir mekanda “Hür Tefekkürün Kal’ası” ‘dergiler
panayırı’nın girişinde “Yeşilay
Cemiyetinin ve Yeşilay Dergisi”nin yayın standında “a free/ücretsiz” birşekilde
neredeyse bir çanta dolusu “broşür,dergi” almıştım bile..
“Türkiye 5. Dergi Günleri”nin hatırasına
yayınlanmış olan “Dergiler Kitabı”ndaki, iştirak eden bazı “dergiler”i mufassalan tanıtan kısımlara
şunları yazmışım: “Âşıkane dergisi…”
Daha geçenlerde Star gazetesinin “Star Uşak İlavesi”nde taptaze bir şekilde
“Uşak Vilayetimizi” tanıtıcı bilgiler okumuştum.Uşak, “dünya altın rezervi
sıralaması” ve “Karun Hazineleri”ne sahip bir şehir olmaktan ziyade “Âşıklar
diyârı”dır..Elime değdirdiğim ve birazcık da olsa okuduğum “Uşşakî Tasavvufî
Seçeresi” de bunun en bariz ispatıdır…
“Cafcaf Dergisi”: Sözümona “Türk Sağı”nın
günümüzdeki tek “mizah” dergisi “Cafcaf”. Acaba kabaca “sağcılar”dan kaçının
okuduğu, takip ettiği ve haberi olduğu bir “sağ mizah dergisi” ki?!Hâlen bile ,
muhtelif sebeplerden ve neticede, “Türk Kültür-Sanat Dünyası”nı “tekelleri”nde
tutan; yine sözümona “Türk Solu”nun, kabaca “solcular”ın günümüzde neşredilen
haftalık periyotlu “mizah” dergilerinin müessiriyetinin kaçta kaçını “cafcaf”
gösterebiliyor ki?!
Kabaca, “sağcılar” çok mu “asık suratlı” bir
“ömür” mü sürüyorlar ne? Hani nerede birden fazla sayıdaki “mizah dergileri”
ki?
“Dergâh Dergisi”: ‘Dergâh dergisi”ni yine
“eskimeyen-fakülte yıllarım”da yakînen ‘takip’ edebiliyordum. Maateessüf son
yıllarda muhtelif sebeplerden yakînen ‘takip’ edemiyorum. “Karton kapaklı”(?)
ciltli şekillerini çok beğendim…
“Doksanlar”, “İkibinler” sonrası çok sayıda -“sağ
cenâh”ta diyelim kabaca- “Edebiyat Dergileri” de neşredilmeye başlandı. “Yeni
Edebiyat Yaprağı Dergisi” ve “Edebiyat Ortamı Dergisi” de böyle dergilerden…
“GENÇ Dergisi” standı önüne geldiğimde ise “namaz
gönüllüleri platformu” ile adetâ özdeşleşmiş Nurettin YILDIZ Beğ’in TRT
kameralarına yansıyan izahatları vardı…
“HAKSÖZ Dergisi-Kur’an’ın Aydınlığına Doğru”,
standına geldiğimde ise “internet”ten zaman zaman “tık”ladığım dergiyi “kağıda
basılı” bir şekilde de görebilmek , başka bir duygu!!!
“HECE-Aylık Edebiyat Dergisi”, “doksanlar”ın
“Edebiyat dergisi” olarak, hem de kalın kalın şekli ile adetâ bir “arşiv” ve
tabi ki “ekol-okul” türünde bir dergi. “İnternet”ten zaman zaman “tık”ladığım
“Hece”nin kalın kalın “Özel Sayıları “ise her “Edebiyat Âşığı”nın
kütüphanesinde olması elzem sayılar…
“Samsunlu” olarak gıyaben bildiğim A.Ali URAL’ın
hem “Merdiven Şiir” ve hem de “Karabatak” edebiyat dergileri..”Karabatak”
ismini okuyunca, bir “güzel adam”ın beni gördüğünde söylediği sözü de
hatırladım:”Ne o? Karabatak gibi bir batıyorsun, bir çıkıyorsun!!!”
“Kutadgubilig” isimli neşredilen bir derginin
bile olduğunu, altı ayda bir yayınlanarak, 25. sayıya kavuştuğunu öğrenmek bile
hayrete mucip oluyor!
“Kürt Edebiyatı” kategorisindeki dergilerden
“Nûbihar Dergisi…” “Kürt Dili” ile “Kürtçe” yazılmış dergi alt yazısını
standdakilerle beraber okuyup anlamaya çalıştık..
“Osmanlıca-Eğitim ve Kültür Dergisi”, 2013’den
beri yakînen ‘takip’ ettiğim fakat 2014 yılı sayılarının çoğunu henüz
edinemediğim bir “güzel dergi…”
“Seyyide” dergisi bilemiyorum amma belki de ve o
anda düşündüğüm üzre, İstanbul topraklarında yaşayan “Evlâd-ı Rasûl”un
“hanımefendilerinin neşrettiği bir dergi olsa gerek. Standı ziyaret ettiğimde,
bir “Seyyide” Hanımefendinin benim için ayağa kalkması, doğrusu kendimin
“edebsizliğine” verdim. Ben kimim ki sahiden bir “Seyyide” hanımefendi, benim
için ayağa kalkmış olsun ki?..Doğrusu, “sünnet-i seniye” de, “ayağa kalkmamak
da sünnet” olduğunu biliyorum…”Dergi günleri fuarı” çıkışı, kendi kendime, “Ne
olurdu da İstanbul topraklarında yaşayan “Evlâd-ı rasul”lerin birinin, meselâ
bir “Seyyide” Hanımefendinin duâsı ile maddî ve manevî nâkıslarım tamama erse
idi?”
“Türk Edebiyatı Dergi” standı ise yine “Eskimeyen
Yıllarımı” fakat “Fakülte yıllarım sonrası”nı hatırlattı. Çünkü ben de bir
zamanlar “TEDEV Çatısı” altında idim…Suphi Beğ ile kısa sohbetimizde, mutad
mevzû ile alakalı olarak dediğimi hatırlıyorum:” Piyasalar çok bozuk..Herkes
birbirinin açığını arıyor..”
“YEDİKITA-Tarih ve Kültür Dergisi” standında,
“dergilerin e-dergi şeklinde yayınlanmasını sağlayan bilgisayar programı ve
yazılımı hakkında bilgi almak da istedim. Sağolsunlar bir telefon numarası
verdiler. Öyle ya, “kağıda basılı dergi çıkartamıyorsan, e-dergi çıkartırsın
olur biter…”Günümüz Türkiye’sindeki neşredilen “Tarih Dergileri” içinde
“YEDİKITA”nın ayrı bir yeri var..
“HENDESE-Bilim-Teknoloji ve Düşünce Dergisi” ise
dört ayda bir yayınlanan ve üçüncü sayıyı da neşretmiş olan “ücretsiz” olup,
“ufuk açıcı” bir dergi. “Bilim tarihi ve
Felsefesi” ve “Şehir ve İnsan” konulu ikinci ve üçüncü sayılarını “dergi
günleri”nden aldım…
NETİCE:
İstanbul Merkezli dergiler, mecmualar, elbetteki
çok bol imkânlarla daha uzun ömürlü de olabiliyorlar. “İstanbul dışı” diye
tarif edilen “taşra dergiciliği” ise birçok handikaplerle boğuşmak
mecburiyetinde..Yine de “taşrada dergi” çıkartabilmek, “taşra dergiciliği” de
ayrı hazların duyulduğu “dergicilik faaliyetleri”nden..
Teknolojinin çok geliştiği “Milenyum Çağı”nda,
“İletişim Çağı”nda, “eteğinde taşı olanlar”ın “bireysel/ferdî” olarak da “dergi
çıkartabilmeleri” de çok kolay..
Bütün “grup”lar üstü, bütün “meşrep”ler üstü,
bütün “klik”ler, “sekte”ler üstü, sadece ve sadece “Hakk’ın Hatırı Âlidir,
Hiçbir Şeye Fedâ Edilmez “düsturu ile “dergi” çıkartabilmek ve “Türk Kültür
Sanat Dünyası”nda bir “zerre” olabilmek, günümüzde aslında çok kolay…
Bütün “tekel”ller, bütün “tröstleri” aşabilmek
sahiden böyle “teknolojik gelişmelerle” çok kolay..
Önemli olan “eteğinde taşın olması..”
Fikirlerinin, düşüncelerinin, söylenecek bir şeylerinin olması…
“Türkiye 5. Dergi Günleri Fuarı”nı ziyaret
ettiğim ilk günde çokca “lokum” ve “şeker “de yedim.. Bir lira para verip
aldığım “dergi” ise “İstanbul BİR NOKTA Dergisi”nin “Cahit Koytak Özel Sayısı”
oldu. Ziyaretim sırasında KOYTAK’ın okuduğum şiirini sizlerle de paylaşayım:
“Ben. El
Harizmi’nin gözde tilmizi,
Öyle olduğu için Bağdat’ta
tutunamayan
Roma’da anlaşılmyan
Ve Bizans’ta , elli yaşında tam
yıldızı parlayacakken
Adı
ikon kırıcıya ve kart hovardaya çıkartılan
Ben yıldız bilimci,şair, seyyah
Harranlı Leon:
Ben, matematikçi, mimar, ressam,
Rum ateşinin mucidi;
Hendesede hace-i hacegân;
Yedi dilde konuşan, üçünde yazan
bozan;
Gizli ilimlerde, bahusus maraz-i
kalpte
Ve inkisar-i aşk ve muhabbette
uzman;
Diline hâzik hekim, eline mahir
cerrah;
Tarid-i cin ve sihir,
İlahiri ilahiri ilahir…”
11.Mayıs.2014
İsmet
GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder