22 Eylül 2013 Pazar

VE ARTIK "İSTANBUL GÜNLERİM" YENİDEN BAŞLADI

VE ARTIK “İSTANBUL GÜNLERİM” YENİDEN BAŞLADI

Benim de artık “İstanbul Günlerim” var. Hattâ öyle ki, “İstanbul Günlerim” yeniden başladı desem, daha doğru bir ifâde olur..
“İstanbul” a “ilk defa” geldiğim “günleri” hatırlamaya çalışıyorum da…Kuvvetle muhtemel “Terme Lisesi 8 Matematik”den mezun olacağım sene, ki 1982; “ÖSS”ye girebilmek için gelmiştim..Hattâ öyle ki; “o yıllar”da Türkiye’mizin her şehrinde “ÖSS”ye girilemiyordu ve ben de “ÖSS”ye, “İ.T.Ü. Maçka Maden Fakültesi”nde girmiştim..Hattâ öyle ki; madem “ÖSS”ye “İ.T.Ü”de gireceğim, o zaman, en azından bir-iki bölüm de “tercih” etmeliyim saiki ile ve “ufuk açıcı” Tarih öğretmenimin de yönlendirmesi ise “Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü”nü de “tercih” etmiştim…
Hattâ öyle ki; 1982’de “ÖSS”ye girdiğim zikredilen yerde, “Meteoroloji Mühendisliği Bölümü”nü “kazandığım”dan; aynı yerde “Teknik Resim Dersleri” de işlemiştik..Çünkü “ilk yıl”ımızda “Mühendislik Dersleri” ağırlıkta idi ve “o yıllar”da “Maden Fakültesi”nde ve hattâ Gümüşsuyu’nda “Mühendislik Dersleri” ağırlıklı derslerimizi yapardık..
Bugün bile hatırladım: Benim hâlâ hayatta olan “hacı abim”, “mavi uzun tip renosu” ile Beşiktaş’daki otobüs durağında indirerek; “-İşte buradan Fakülte’ye gideceksin” demişti..Sağolsun, “ilk sene”, “esnaflıktan tanığı”, çok muhterem bir arkadaşının “Erenköy İntaç Sitesi”ndeki evinde kalmış; Ayazağa’na da oaradan gidiş-geliş yapmıştım…
Diyeceğim o ki, benim “İstanbul Günlerim”, 17(onyedi) yaşında “tığ gibi bir delikanlı” iken; 1982’de, İ.T.Ü.’yü kazanmamla başladı…Fakülte ikinci sınıfta iken her ikisi de rahmetli olmuş olan Hacı Yaşar Dayı’mın Yenibosna’daki damadı rahmetli Hamdi eniştelerde de iki ay kalmış; o iki ay da Yenibosna’dan Ayazağa’nı gidip-gelmiştim. Rahmetlinin “o yıllar”da çok yaygın olan “müzik kaseti koleksiyonu” da muhteşemdi…Çok cana yakın, sıcakkanlı idi ve Kocamustafapaşa’da PTT’de çalışıyordu…
Sonraki yıllarda ise hâlen de oraya yerleşmiş olan “Hacı Talip Abim”in, “Talip Usta”nın evinden; taa Silivri-Fenerköy’den Maslak-Ayazağa’na gidiş-geliş yaptım…Fenerköy’deki “o yıllarda”ki “Köprülü Yoğurdu Kamyonları” ile “sabahın köründe” diyebileceğimiz saatte kalkar, taa Bahçelievlere kadar gelir; oradan aktarmalı Ayazağa’nı fakülteye derse yetişir; dönüşte ise “o yıllar”da “İstanbul Otogarı” olan “Topkapı”daki “Otogar”ın karşı yerinden kalkan “Trakya Otobüsleri”ne, “Silivri Otobüsleri”ne biner, “Sinekli Sapağı”nda iner; Fenerköy minibüsleri gelirse biner; olmazsa “Büyükılıçlı Minibüsleri”ne biner, yine Fenerköy Sapağı’nda iner; bazen de Alipaşa minibüslerine biner, Alipaşa’da iner ve oradan da aktarmalı yine Fenerköy Sapağı’nda iner; oradan da “tabana kuvvet” Fenerköy’e yorgun-argın varırdım…
Fakülte son sınıfta hâlen hayatta olan Trabzonlu o da “Ufuk açıcı tarih”çilerimizden Said KOFOĞLU’nun “referansı” ile hâlen Fatih-Fındıkzâde’de olan “Trabzon Erkek Öğrenci Yurdu”ndan Fakülte’ye gidiş-geliş yaptım..Son iki yıla yakın da “Trabzon Erkek Öğrenci Yurdu”nda kaldım…
VE ARTIK YENİDEN “İSTANBUL GÜNLERİM” BAŞLADI
“Öğretmenliğimin” 16. yılı bitip, 17. yılından gün ve ay almaya başladıktan sonra da, yeniden “İstanbul Günlerim” başladı..16 Ağustos 2013’de, İstanbul Fatih-Sultanahmet-Cankurtaran’daki Cevr-i Kalfa İlköğretim Okulu’na tayinimin çıkışı…Şanlıurfa İl Merkezi’ndeki 4. hizmet yılımın akabinde-aslında öğretmenliğimin ilk görev yeri de Şanlıurfa idi ve Şanlıurfa’yı ikinci defa Samsun’da iken tercih etmiştim ve Şanlıurfa’da toplam hizmet yılım yedibuçuk yılı aşıyor-“ilk tercihim” olan Cevr-i Kalfa’ya atanışım..İkibini bulan öğrenci sayısından, 50’i aşan öğretmen sayısından ve sabahçı-öğlenci eğitim-öğretimden; “küçük bir okula” tayinimin çıkışı…02.Eylül.2013’de başlayan “seminer çalışmaları” sebebiyle okula gidip-gelmeye başlamam..Hem ailemi de getirebilmem için bir yandan da “ev aramaya”ya başlamam..Zaten Eylül 2013 öncesi ailemle birlikte İstanbul’a gelmiştim ve üç oğlum ve zevcem, Sarıyer’deki kızkardeşlerinin evinde iki haftaya yakın misafir oldular. Baktım ki “ev bulmak” hiç de mes’ele değil; öncelikli mes’elelerimi halletmeye koyuldum. “Yoktan yere oluşan” Finansbank Kredi borcunu, ki bir milyar hemen hemen ödedim..Ve  bu ara da, Rabbimin yardım ve inayeti ile “mes’ele” olan “kalma yeri problemimi” de, öncelikli olarak,“Alperenlerin sayesinde” hallettim..Zaten Şanlıurfa İl Merkezi’nde iken de ailemi yanıma alamayışımdan kaynaklanan sebeple çok sıkıntılar yaşamış ve yine Allah’ın yardım ve inayeti ile “Alperenlerin sayesinde” çok güzel bir mekânda kalmıştım. Ki, kaldığım binanın çıkışında “Asrın İmamı” rahmetli Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s.)’nin “En Ulu Dosta” kavuştuğu “İpek Palas Oteli” vardı. Şimdi de, İstanbul’da kaldığım “evimin” tam karşı yüksek yerinde “Sultan Fatih Muhammed Han”ın yaptırdığı, bütün ihtişamı ile “Fatih Camii” görünüyor…

CEVR-İ KALFA-ŞEHSUVAR BEĞ-KADIRGA-GEDİK PAŞA…
“İstanbul Günlerim”in hadi diyeyim bu üçüncü safhasında, “Üniversite Yıllarım”dan daha fazla “ünsiyetler”, dostluklar da teşekkül etmeye başladı. Elbetteki, bu “ünsiyetler” daha ziyâde irtihâl eylemiş olanlarla oluyor…Sultan İkinci Mahmud’u ölümden kurtaran “Saray Hanımefendisi” Cevr-i Kalfa ki, bugün “Türk Edebiyatı Vakfı” binasındaki “Sıbyan Mektebi”ne de ismini veren bir “İstanbul Hanımefendisi…”
Günümüzde “internet teknolojisi”nin de sağladığı kolaylıklarla, “Kadırga İlkokulu”nun da bulunduğu “mahalle”ye ismini veren “Şehsuvar Beğ” ise ikinci beylikler döneminde, Afşin-Kahramanmaraş başkentli “Dulkadiroğulları Beyliği”nin dokuzuncu “Dulkadir Beği” ve hudud komşusu “Memluklular”la ha bire mücadele eden ve hattâ kendisinin “Dulkadiroğlu Beği” olmayı sağlayan “Osmanlı İdaresi”nin ve “Sultan Fatih”in; “Artık yeter! Bu kadar Memluklular üzerine sefer yapma!” sözünü dinlemeyen, Sultan Murad Han’ın da “Akıncı Beğleri”nden...”Sultan Fatih” gibi bir “Padişah”ın sözünü dinlemeyen “Şehsuvar Beğ”, üç kardeşi ile birlikte, Mısır’da, Kahire’de asılarak idam edilmiş…

“Kadırga” ise “Muhteşem Osmanlı Donanmasına ait bir harp gemisi..” Hem de en ehemmiyetli bir “harp gemisi”ne verilen isim:Kadırga…Zamanla Kadırga’nın yerini de Kalyonlar almaya başlamış…
Çemberlitaş ile Bayezıd’ın alt kısmı olan bugünkü Kenedy Caddesi , sahil arasında kalan “Gedikpaşa” semtine ismini vermiş olan “Gedik Ahmet Paşa”, “Gedik Paşa” ise “muhteşem” mi “muhteşem” bir “adam” , bir “Paşa” diyebileceğimiz kıvamda…”Sultan Fatih”in “ikinci adamlığını”, “Sadrazam”lığını iki sene yapmış; Kaptan-ı Deryalıkta yapmış, çok fetihlerde yapmış bir “Osmanlı Adamı…” Hattâ öyle ki, “Sultan Fatih”in de “Kızıl- Elma Mefkûresi” doğrultusunda, “hedef” gösterdiği “Roma”yı, “İtalya”yı fethedecek donanımda bir “Osmanlı Adamı…” Nitekim ‘Sultan Fatih”in “arsenik ile zehirlenerek şehid edilişi” üzerine “son sefer emri” olan “Otranto Seferi” kumandanı da olan “Gedik Ahmet Paşa”, Otranto’yu fetheder, alır..Ancak bütün” Roma”yı, bütün “İtalya”yı fethederek, “Kızıl-Elma Mefkûresi”nin tamamen gerçekleştirmesi ise “yarıda kalır…”
Ya SultanAhmet Meydanı’ndaki, meşhur “Fethiye Camii”miz olan “Ayasofya Camii” karşısında diyebileceğimiz bir yerde medfun olan; Hazret-i Halid bin Zeyd Ebu El-Ensarî(r.anh.)’nin de “sancaktar”ı olan Hazret-i Abdurrahman Eş Şami(r.anh.)’e ne demeli…
Velhâsıl, İstanbul’da atılan her adım neredeyse “bir asra bedel” oluyor..Her adımında tarih, kültür, sanat, medeniyet ve İslâm elbette…
Biz, “taşra”larda, hele de “doğduğum Terme”de, iğne ile kuyu kazarcasına “değerlerimize ait eserler” arıyorduk…İstanbul’da, dopdolu…
VE ARTIK “İSTANBUL GÜNLERİM” BAŞLADI
1982-1987 Şubat…”İstanbul Günlerim”in birinci safhası…
1991-1993 yılları…”İstanbul Günlerim”in ikinci safhası…
2013’ün Ağustos ve Eylül ayları ile yeniden başlayan “İstanbul Günlerim”in üçüncü safhası…
“Rabbim Allah(c.c.)…”
Yusufpaşa, 22.Eylül.2013
İsmet GÜLTEKİN

İsmet_gultekin@mynet.com.tr ve metgultekin@hotmail.com

Hiç yorum yok: