29 Ağustos 2016 Pazartesi

TERME'MİZ GÜREŞ'E NEDEN İLGİSİZ?!



TERME’MİZ GÜREŞ’E NEDEN İLGİSİZ?!



Belki de, Samsun ve İlçeleri içinde, güreşçi-pehlivan potansiyeli en yüksek ve güreş’te en yüksek başarılar elde etmiş bir ilçe Terme’miz…
Başta ‘Terme Güreş Tarihi’nin en başında gelen Kenan ŞİMŞEK’lerden tutunda, ‘Karadeniz Fırtınası’, ‘Sarı Fırtına’ Necmi KOÇ’lara, Mehmet TEPE’lere, Kerim YÜKSEL’lere kadar, ne güreşçilerimiz, pehlivanlarımız yetişmiş. Bu sebepledir ki, Terme’miz ‘Güreşçiler Diyarı’, ‘Pehlivanlar Diyarı’dır da..
2016 Yaz’ında, Türkiye’miz gündeminin bir hayli hararetli olduğu bir vetirede, süreçte ise Temmuz ve Ağustos aylarında; Veziköprü’de iki defa, biri “Kunduz Yağlı Güreşleri”, diğeri “1. Yağlı Güreş ve Keşkek Festivali”; Canik Belediyesi’nce, Canik Yayla Mahallesi’nde, “Yayla Mahallesi Geleneksel Güreş Şenliği” ve son olarak da, 19 Mayıs İlçesi’nde, “19 Mayıs Belediyesi”nce, “2. Karakucak Güreşleri Festivali” yapıldı.. Hem de  halk katılımlarının sekiz bini, kırk bini bulduğu; yüzlerce güreşçilerimizin iştirak ettiği güreş şölenleri..
Yine 655.Tarihî Kırkpınar Yağlı Güreşleri Başpehlivanlığını kazanan Samsunlu Recep KARA, FETÖ’nün,“15 Temmuz İşgal Girişimi” sonrası milletçe tutulan ‘Demokrasi Nöbetleri’nde “Fetullahçı Terörü-Darbeyi-İşgal Girişimi’ni protesto mitinglerinde boy gösterirken; neredeyse sadece Terme’mizdeki ‘Demokrasi Nöbeti’nde boy gösteremedi…

TERME’MİZ NEDEN GÜREŞE İLGİSİZ?!

Bu suâlin cevabını ise 2003’lerde neşrettiğimiz “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz”(*) kitapçığında bulabilirsiniz.
1978-1979’da,Terme İmam-Hatip Lisesi Güreş takımı; 1983-1984’de, Termespor Güreş Şubesi vardı. “Kenan ŞİMŞEK’i, Türk Güreşine  Kazandıran Adam”, Ali AKSUOĞLU’nun gayretleri ile meydana gelen bu güreş yapıları ve AKSUOĞLU’nun senelerdir yakındığı, talep ettiği fakat hâlâ ‘bir güzel ülkü, bir güzel mefkûre’ olarak kalmış hayalleri: Terme’de bir ‘Güreş Salonu’ olmayışı ve hâlâ ‘Kenan ŞİMŞEK Güreş Salonu’nun ‘tüzel kişilik’ kazanamayışı…
Ve “Güreş”in, son günlerde teşkil edilmeye ve yaygınlaşmaya çalışılan ismi ile “Etno-Spor”lardan, “Millî Spor”lardan, “Ata Sporlar”dan olmasının getirdiği ‘tiksindi’lik hâller sebebi ile süren ilgisizlikler…(s.10)
Termeli Güreşçimiz Kerim YÜKSEL ise ‘Terme’miz Neden Güreşe İlgisiz?’ suâlini ,  bakınız 2003’de yayınladığımız kitapçıkta nasıl cevaplamış:”Terme’mizin halkı ve özellikle de ‘yerli ağaları’, bu spora el atsalardı, Termeli güreşçilerimiz daha da farklı olurdu.” Diyor ve ekliyor:”Her şeye rağmen, Terme’de sivrisinekten,bataklıktan, sıtmadan, çamurdan başka bir şey yetişmez diyenler, sadece Termeli güreşçilerimizi hatırlamış olsalardı, ne kadar yanlış düşündüklerini anlayacaklardır.”(s.18,19)
Ve “nedenler”den, “sebepler”den biri olarak da, hepimizin bildiği “İngiliz Etno-Sporu Futbol”a gösterilen ilginin “Türk Etno-Sporlarından Güreşe” gösterilmeyişi…
Halbuki, daima, Türkiye’mizde, en başarılı ‘spor dalı’, “Türk Etno-Sporlarımız”dan, “Ata Sporlarımız” dan “Güreş Spor Dalı” olmuştur. Bakınız, 2016’da da, Brezilya Rio Olimpiyatlarında, Türk Güreşçilerimiz, bir altın, bir gümüş ve bir bronz madalya aldılar…

NETİCE:

Evet, başta da dediğimiz üzre, Samsun ve ilçeleri içerisinde “Güreşçiler, Pehlivanlar” potansiyeli ve başarısı en yüksek ilçe, “Güreşçiler,Pehlivanlar Diyarı Terme”mizdir. Hem biliyor musunuz, “Türkiye çapında ve Karadeniz Bölgesi’nde bütün ‘Başpehlivanlar’ Termeli…”(s.16)
Anlayana…
Terme, 30.Ağustos.2016
İsmet GÜLTEKİN
NOT: Araştırmacı-Şair-Yazar Şanlıurfalı Mehmet Hulusi ÖCAL, vefât etti. Efendiliği, mütevazîlığı ve Türkçe’yi en iyi konuşan adam olarak da daima hatırlanacak. Allah(c.c.) rahmet eylesin.(Âmin.)

Dip Not.:
(*): “Unutulan Termeli Güreşçilerimiz”, Derleyen ve Yazan.: İsmet GÜLTEKİN, Terme Birlik MEFKÛRE-Birlik olmadan, dirlik olmaz-, Kültür Hizmeti-2, Terme-2003,Bilgi Ofset Matbaacılık

22 Ağustos 2016 Pazartesi



‘ANKARA YAZI-VEDA MEKTUBU’ ve ‘KURD’UN UYANIŞI’



            Bu hafta sonu gayet "mükemmel" denilecek iki sinema filmini, hem de sinema salonunda izledim..Biri " Ülkücü Şehidlerimiz" den - bence alevî olduğunu çağrıştıran- "Mustafa PEHLİVANOĞLU"nun sergüzeşt-i hayatının anlatıldığı - hem de sinema tekniği açısından neredeyse sadece "-Ah! Ne olurdu da üç boyutlu olsaydı dedirten; bu açıdan  sinema tekniği açısından en berbat  sinema filmi olan ,"KAFES" sinema filminden daha mükemmel - Ankara Yazı- Veda Mektubu- sinema filmi; diğeri ise adeta "- Ben de bir Bozkurd'um..."diyenlerin, "Bütün Bozkurtların" "mutlaka(!?) izlemesi elzem olan- ömrümde izlediğim en kaliteli ve etkileyici bir sinema filmi- "Kurdun Uyanışı", benim isimlendirmem ile "Bozkurdun Uyanışı" sinema filmleri...

            Ahhhh! Ne olurdu da " Adnan OKTAR(Harun Yahya) Hocamız, meselâ " Bozkurtlar ve Harp Sanatı" isimli bir "kitabî" çalışma da hazırlamış olabilse...
            Bu iki sinema filmi üzerine daha yazılacak, söylenebilcek çoooooook hususlar var...
            Dönemin Balgat Ülkü Ocağı Başkanının ve Ülküdaşlarının o samimiyeti...
             Ve "Bozkurtlar"ın adeta "Tengre'nin Bozkurtları", "Tanrının Bozkurtları","Allah'ın Bozkutları" dedirten "film kareleri" ve gökyüzüne serlerini kaldırıp- hem küçük Bozkurtların,hem de büyük,bütün Bozkurtların- "Huuuuu! Huuuuu!- diye, yine adeta "Halveti Gardaşlarımız" gibi Allah'ı zikredişleri...
             Hararetle her iki sinema filmini izlemenizi tavsiye ederim...

Sarıyer,08.Mayıs.2016
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com

'TÜRKÇÜLÜK,ALLAH'IN EMRİDİR'



                       ‘TÜRKÇÜLÜK, ALLAH’IN EMRİDİR’




Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı'nın, Süleymaniye Kürsüsü,Avrasya Araştırma Enstitüsü'nce tertiplenen "Turan YAZGAN'ın Türkçülüğü ve Turancılığı" isimli konferansta, Dr. Muhsin KADIOĞLU'nu gayet dikkatli dinledim ve uzun metrajlı video kayıtları yaptım.İnşaallah bu video kayıtlarını da paylaşacağım...

"Batılılar Biz Türkleri Neden Düşman Belliyor?"suâlini, tarihî boyutla ve haritalı sunu ile unutulmayacak şekilde, mufassal bir şekildeki cevaplayışı; "Türk Birliği Amma Nasıl?" sualine cevap arayışları; " Türk Dünyasının Alfabe Birliği Mes'elesi" üzerine, "Alfabede- Dilde-Fikirde-İşte Birlik" şiarını teklif edici;belki de "siyasî ümmetçi",artık fikir dünyamıza yerleşmiş yeni ifade şekli ile "Müslümancı Gruplar"ca çokca merak uyandırıcı " Dünden-Bugüne Türkçülerin Din/İslam Anlayışları" üzerine sahih/doğru bilgiler verme gayreti; neredeyse sık sık rahmetli -Pratikte, uygulamada en ileri seviyede olma anlamında- "Son Türkçü" Turan YAZGAN Hocamızdan mülhemle " Türkçülük asla ırkçılık değildir, bilakis Türkçülük 'Allah'ın Emri'dir.", hatırlatışları; günümüzde bazı Türkçü Gruplar"ın "t-shirtler"ine varıncaya kadar "Faşist Semboller" taşıdıklarını ve "Türkçülük asla İslam Düşmanlığı demek olmadığını", bu sebeple de Türkiye'mizdeki bazı "Türkçü Gruplar"ın, "Türkçülükten Sapmalar" sergilediklerini izah etmesi gayet cay-ı dikkat/dikkat çekici ifadeler, açıklamalardı...
"Tengri/Tanrı Türk’ü, Allah da Müslümanları korusun..." "Tanrı Dağı Kadar Türk, Cebel-i Nur Dağı Kadar da Müslümanız..."Elhamdülillah Türk'üz..."

Sarıyer, 08.Mayıs.2016
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com

21 Ağustos 2016 Pazar

ÜÇ AYAKLI 'TOPAL KEDİ'





ŪÇ AYAKLI "TOPAL KEDİ"


"Sonsuzluk kervanı ardınızda ben,
Ūç ayaklı seken 'topal bir kediyim."
Bastığınız yerleri taş taş õpeyim.
Sonsuzluk kervanı ardınızda ben.
(Bir başka versiyonlu)
Necip Fazıl KISAKŪREK

“TARİHİN İZLERİ-PAZAR CAMİİ BELGESELİ”NİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ



“TARİHİN İZLERİ-PAZAR CAMİİ BELGESELİ”NİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ



“Millî Eğitim Bakanlığı”mıza ait “Eğitim Bilişim Ağı”(EBA)’nca tertiplenen “EBA Belgesel 1. Sosyal Bilimler Yarışması”nda, “Jüri Özel Ödülü’ne,üçüncü sırada layık görülen “Belgesel’; Çarşamba Ali Fuad BAŞGİL Anadolu Lisesi’nden Mehmet Alp GÜVEN’in çalışmasına verildi. 
On dakika süren ve ‘EBA’da rahatlıkla izlenen “Tarihin İzleri-Terme Pazar Camii Belgeseli”ni, bugün, birden fazla izledim. “Fon Müziği” diyebileceğimiz musikînin güzelliği yanında, on dakikalık ‘belgesel’ de olsa, çekimdeki güzellik ile “tarihe tanıklık eden”, ‘yaşayan ayaklı tarihçiler(!?)” de diyebileceğimiz ‘eski-tecrübeli-olgunlaşmış’ “İmam-Hatipliler” ile yapılan ‘röportajlar’da dile getirilen fikirler, görüşler yanında, neredeyse ilk defa gördüğümüz fotoğraflar ile neredeyse ilk defa işittiğimiz malumatlar, ‘heyecanlanmamıza’ da sebebiyet verdi..
 
AMERİKALI PROFESÖR: “BİN YIL DA GEÇSE …”
‘Eski İmam-Hatipli” Abdurrahman BEDER ile yapılan ‘röportaj’da, ‘Terme Pazar Camii’ni araştıran Amerikalı bir Profesör’ün dedikleri: “ -Bu camiinin, Terme Pazar Camiinin dayandığı istinat noktalarındaki ağaçlar, temelini ayakta tutan ağaçlar, bu topraklarda yatanların üzerinden bin sene bile geçse çürümezler, o kadar muhkem ağaçlara dayalı…”Böyle bir ‘yeni bilgi’yi ‘ilk defa’ işitiyordum ve mezkur ‘Belgesel’i bir yandan izlerken, alelacele şu ‘notları’ da yazıyordum:” Şu Terme’mizi, ‘İngiliz İntellijansı gelip didik didik etmiş; Amerikalı Profesör gelmiş, didik didik etmiş; kimbilir, Alman’ı, Fransız’ı, Rus’u ve Yunan’ı nasıl didik didik etmişler ki?!!”
Düşünebiliyor musunuz, ‘Eski İmam-Hatipli” Abdurrahman BEDER zikrediyor ki; “Amerikalı Profesör”ü de hatırlatarak; ‘Terme Pazar Camii o kadar muhkem mesnetlere, muhkem temellere dayalı ki, mevcut ağaçların hayatiyeti ‘bin sene de geçse çürümezler’, yaşarlar…”
1800’LÜ SENELERE AİT ‘TERME PAZAR CAMİİ’ FOTOĞRAFI
“Millî Eğitim Bakanlığı”mıza ait ‘Eğitim Bilişim Ağı’(EBA)’nca tertiplenen “EBA Belgesel 1. Sosyal Bilimler Yarışması Jüri Özel Ödülü Üçüncüsü” seçilen ‘Çarşamba Ali Fuat BAŞGİL Anadolu Lisesi’nin Mehmet Alp GÜVEN yönetimindeki, “Tarihin İzleri- Terme Pazar Camii Belgeseli”n de yine yeni bir malumat, yeni bir bilgi olarak; ilk defa, “Terme Pazar Camii”nin 1800’lü senelere ait ‘fotoğrafı’ oldu. Hem de ‘Terme Pazar Camii’mizin “taştan yapılmış, tek şerefeli minaresinin, ırmak sırtı tarafında olduğu, günümüzdeki yerinde olmadığı” ‘fotoğraf…’ Siz biliyor muydunuz yahut hiç düşünmüş müydünüz ki, “Terme Pazar Camii”nin minaresi, tek şerefeli, taştan yapılmış ve camiinin ırmak kenarına yakın tarafında olduğunu…”
 
“ESKİ İMAM-HATİPLİ” ABDURRAHMAN BERDE ve ‘BELGESEL’ YAPIMCILARININ YANILDIĞI HUSUS
“Tarihin İzleri- Terme Pazar Camii” isimli on dakikalık ‘Belgesel’de, “Eski İmam-Hatipli” Abdurrahman BERDE, mezkur ‘Belgesel’de yayınlanan ‘Fon Müziği’ ve İstanbul’un Fethi’nin 563. seney-i devriyesini idrak ettiğimiz şu günlerde, dedikleri ve yayınlanan ‘Sultan Fatih ve Sultan Fatih’in Trabzon Fethine giderken ki askerlerinin fotoğrafı(!?) ile, çok inandırıcı ve adetâ ‘kesin’ derecede söylediklerinde ‘yanılmış’ olabileceğini ‘tarihî hakikat’ olarak ifade etmeliyiz..”Terme Pazar Camii bitişiğinde meftun olan zât, Sultan Fatih’in elçisidir. Sultan Fatih, mübarek ordusu ile Trabzon seferine giderken, Sultan Fatih’in elçisi vefat eder ve vefat ettiği yere defnedilmesini, kuşağındaki paralarla da kendisine bir camii yapılmasını vasiyet eder..Sultan Fatih de elçisinin bu vasiyetini yerine getirir…” Yani, “Terme Pazar Camii bitişiğinde meftun olan zât, ‘Sultan Fatih’in Elçisidir…’ demekte…
Mezkur ‘Belgesel’in ‘yönetmeni’ de ‘Terme Pazar Camii Bitişiğinde kimin meftun olduğuna dair bir belge olmadığını’ da zikretmekte…
Hal bu ki; “Cennet Âsa/Cennet Gibi” ‘Terme’miz üzerine ‘ilk defa’ yazılı eser, kitabî eser ortaya koyan, benim de ‘Lise Yıllarım’da da adeta ‘rol model’ aldığım ‘Tarih Öğretmenim’, Yard. Doç. Dr. Nuri YAZICI- o yıllarda titri yoktu-‘nın ‘Terme Tarihi’ isimli eserinde olsun; bendeniz fakirin 
, birkaç ‘Nizam-ı Âlem Ülküsü’ne gönül vermiş’ “Alperendaş”larımın da ‘maddî destekleri ile’ neşrettiğim “Terme Evliyâları ve Termeli Şehidler-Gaziler” isimli kitabımda ve hattâ beş yıla yakın sürede çıkarttığım ‘Terme Birlik MEFKÛRE-Birlik olmadan, dirlik olmaz’ isimli ‘Yerel/Mahallî’ gazetemdeki ilgili “yazı dizileri’nde ve yine sabık ‘Terme Kaymakamı’ Selami ALTINOK döneminde neşredilen ‘Amazonlar Diyarı TERME’ eserinde, ‘Terme Pazar Camii bitişiğinde meftun olan zâtın, ‘kesinlik’ algısı meydana getirecek şekilde ‘Sultan Fatih’in Elçisi’ olduğu denilmemiştir, yazılmamıştır, zikredilmemiştir…”
 
Hattâ öyle ki; “Pazar Camii Türbesi Kitabesi ve İki Künyesi”ne dair verilen bilgilerde, ‘Camii yaptıranın , rivayetler ve camii tapu kayıtlarına göre, ikinci künyede kayıtlı “İmamzade el-Seyyid Mahmud(rh.a.)” olduğuna hükmolunabilir” denilmiş ve “Öğrenilen rivayetlerden ilkine göre, Pazar Camiî’ni Trabzon seferine giderken Terme’ye de uğrayan Fatih Sultan Mehmed Han(rh.a.) zamanında yapıldığıdır ki, bunun tarihî gerçeklerle örtüşmediği” ifade edilmiştir.(Bakınız, İsmet GÜLTEKİN, ‘Terme Evliyâları ve Termeli Şehidler-Gaziler”, Samsun, Eylül 1999, Basım Yeri: Samsun Sönmez Ofset Matbaacılık Ltd. Şti., sayfa 31)
AKP’Lİ TERME BELEDİYE BAŞKANI ŞENOL KUL’UN DEDİKLERİ
Mezkûr “Tarihin İzleri- Terme Pazar Camiî Belgeseli”nin sonlarında, neredeyse on seneye yakın, içi-dışı bakımsızlıktan dökülen ve mevcut siyasî iradece de, ‘ödeneksizlikten’ dem vurulup, “ha yapıldı ha yapılacak” güya müjdeleri verilen ‘Terme Pazar Camiî Restorasyon’ çalışmaları hakkında, mevcut ‘Terme Belediye Başkanı Şenol KUL’un dedikleri, zihinlerimizde ister istemez meydana gelen; “ Acaba Terme Pazar Camiî Yıkılacak mı? Yıkılması mı bekleniyor ki?” , gibi düşüncelerimizi giderici olmasını ne kadar da çok arzulardık..Samsun’umuzun başka ilçelerindeki ‘Tahta-Ahşap Camiler’ pırıl pırıl iken; yine Terme’mizdeki bazı ‘Ahşap-Tahta Camilerimiz’ daha da ‘bakımlı’ iken; senelerdir ‘Terme’mizin Göbeği’ndeki ‘Ahşap-Tahta Camimiz’, ‘Terme Pazar Camimiz’in neredeyse ‘içler acısı hâli’, bendenizi her defasında öfkelendirmiştir..
KUL, “-Bu yaz(2016 yazı) ,uzun sürecek bir restorasyon çalışmasına başlanılacaktır.’, demekte…
Herhalde denilecek olan, “Âyinesi iştir kişinin lafına bakılmaz”dır…
Ve üç adet, tabiri caizse “kazık gibi” suâllerim.
Suâlim bir: “Camiler Tarihimiz”de ve günümüzdeki camilerimizde asla ve kat’a görülemeyecek, tesbit edilemeyecek “kovboy kapısı”, “Amerikan Bar Kapısı”nı da, yoksa ‘Terme Pazar Camii’mizin “iç kapısı”na da ‘Amerikalı Profesör’ mü koydurttu?!
Suâlim iki: Neden hâlâ “Dijital/İletişim
Çağı”nda bile “doğduğumuz toprakları”, bilumum ‘Gavurlar’ kadar, ayrıntılı bir şekilde ta-nı-ya-mı-yo-ruz!? Neden bilumum “sömürgeci güçler”, “her rengi ile emperyalist güçler”, ‘doğduğumuz diyarları bile bizlerden daha iyi tanıyorlar?
Suâl üç: ‘Terme Pazar Camii’imizin de etrafında “medreseler” ve “dergahlar” da var mı idi? Var idi ise ne oldu?
Sarıyer, 26.05.2016
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com

"DEVLET", 'RÏSALE-İ NUR KÜLLİYATINI" NEŞRETTİ



"DEVLET", 'RÏSALE-İ NUR KÜLLİYATINI" NEŞRETTİ

"Devlet", ' Risale-i Nur Kūlliyatı'nı bastı,neşretti ve "kitap fuarları"nın "Türkiye Diyanet Standları"nda sergiliyor...Merhum Bediüzzaman Said Nursî(k.s.)'nin bir "hayali", bir " ülküsü" gerçekleşti..
Hem de "aynı kitap fuarları"nda,Ali Şeriati gibi "Ïthal İslam Kültürü"nün ve tamamiyle "kökü dışarıda"-tıpkï bütün İZM'ler gibi-"Yabancı İdeoloji" de olan "İslamcılık/Siyasî İslam"eserlerinin sergilendiği gibi...
Bazılarını ve birilerini hâlâ anlayamıyorum!!!
İsmet GÜLTEKİN

U.S.A.'ce DERSEK(!): 'AŞIRI UÇLAR'IN İTTİHADI



U.S.A.'ce DERSEK(!):
'AŞIRI UÇLAR'IN İTTİHADI

"Haçlı-Masonik Gül Hareketi" olarak tanımladığımız ve aç-kapalarla adeta zoraki oluşturulmuş "HDP" vesairenin yayın organı "Özgür GÜNDEM" gazetesinin 'Adana, Ankara, İzmir' baskıları; bir başka "aşırı uç zihniyeti"nin yayın organı olan "Yeni AKİT Gazetesi"nin aynı matbaa tesislerinde basılmakta..Hatta anladığımız kadarı ile yayımı ve dağıtımı da yapılmakta...

"İdeolojileri", "İslamcı Kürtçülük/Kürtçü İslamcılık"mı ola?!
Yoksa rahmetli 'İktisat Profesörü' Aydın YALÇIN'nın "Yeni FORUM Dergisi"yazılarında çok sıkca kullandığı üzre; "aşırı uçlar"ın "ittihadı"mı?
"Şeytanlarla  melekler"in ne gibi "meşrû" "ittihadı" olabilir ki?!
Sözde " Türk Sağı"nın perişanlığına bakınız:
"İslamcılar" ile sözde " Kürtçüler" "ittihad"sergiliyor; bazı "Milliyetçiler"ile "Ulusalcılar" "ittihad" sergiliyor...
Mevcut berbat bu realiteler ve olgular, kelimenin tam anlamı ile "aşırı uçların ittihadı" olsa gerek!!!
Marazi, hastalıklı, kirli ve necis gayr-i meşrû 'ittihad'lar...
Buradan uyarıyorum: "Halveti Tarikatı" gibi köklü hak ve meşrû bazı "ehl-i tarik"ler, "İslam namına" ne tür zihniyetli gazetelere sahip çıktıklarının farkına ne zaman varacaklar!?

"İhlas Holding-Türkiye Gazetesi"nin ya "Komünist Manifesto"yu basıp, neşretmeleri...
Allah(c.c.) basiretimizi arttırsın.(Amin)
Sarıyer, 21.06.2016
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com

"GAVS-I EKBER YAVUZ SULTAN SELÏM HAN'(k.s.)IN" 'KAYIP KAFTANI(!?)" ve "HİLAFET-HALİFELİK OYUNLARI"



"GAVS-I EKBER YAVUZ SULTAN SELÏM HAN'(k.s.)IN" 'KAYIP KAFTANI(!?)" ve "HİLAFET-HALİFELİK OYUNLARI"
Bugün,MEB'in "Motorlu Taşıt Sürücü Adaylarï 2016-2 Sınavı" nda, 'Ïstanbul Fatih'de, "Yavuz Selim Ortaokulu'nda, 'Salon Başkanı' olarak 'Sïnav Görevi"mi ifa ettim. "Gözetmen"im 'İslamın Medarı İftiharı Hamido"nun diyarından ', 'Aday Õğretmenlerimiz'den Asiye KAHRAMAN Hanımefendi ile neticede başarılı bir şekilde 'Sınav Görevi'mizi yerine getirdik...
Daha 'Yavuz Selim Ortaokulu'na 'sınav gõrevi'm çıktığı andan itibaren, kendi kendime, aylardır zihnimi kurcalayan; "-Gavs- Ekber Yavuz Sultan Selim Han'(k.s.)"ın " Kayıp Kaftanı(!?) Mes'elesi"ni bizatihī yerinde de görebilecektim.Zira mezkûr okula da çok yakın idi.
Yine daha "Yavuz Sultan Selim Ortaokulu"nun kapısından içeri girmeden; yine kendi kendime, "-Haşa ne biçim Gavs-ı Ekber'sin ki kendine ait kaftanınï "çaldırıyor(!?"sun ve yıllardır bulup-getirip de sandukanın üzerine koyamıyorsun?", diye söylenmeye de başlamıştım...
 
Ziyaretimde bizatihī gördūm ki, gerçektende sandukanın ūzerinde "kaftanı" yoktu ve üstelik hiç de hoş olmayan çağrışımlar yapacak şekilde, sandukanın tamamı "cam fanus içine", pardon "cam muhafaza içine" alınmıştï...Bendeniz bu fakir gibi dua etmeye, hem de tevessūl yolu ile duâ etme gelmiş olan iki çarşaflı bacılarımdan birine ricam ile çektiği fotoğrafta da gõrūldüğū ūzere...
Sarıyer'deki fakirhaneme geldiğimde, internetten yaptığım ve yazımïn bitiminde zikrettiğim "kaynaklar"dan(*) ise şunları öğrendim:
1) Kimilerinin sõylediğine göre 2004'lerden; kimilerinin söylediğine göre ise 2006'lardan beri "kayıp kaftan" diye bilinen merhum " Gavs-ı Ekber Yavuz Sultan Selim Han'(k.s.)"ın "kaftanï", kabaca "bakım-onarım çalışmaları" sebebiyle "Tūrbeler- Mūzeler Müdūrlüğü Depolarï"da, hem de " korunaklı ve güvenli" bir şekilde muhafaza edilmekte; kimilerinin söylediğine göre ise "depolar"da olsa bile çoktan "çürümüştür" denilmekte; kimilerinin sõylediğine gõre ise kabaca tanımlama ile "Fethullahçılar" tarafından bile "çalïnmaya teşebbūs" edildiğini ancak bu "hırsïzlık teşebbūsū"nūn õnlenildiğini; kimilerinin de sõylediğine göre ileriki bir tarihte "tūrbenin açılïş tõreni"nde, ki mevcut "Reis-i Cumhur"muzun da iştirak edeceği bir "açılış tõreni" ile "kaftan"ïn sandukanïn ūzerindeki yerine, "vitrin içindeki sandukanïn ūzerine" konulacağınï; kimilerine gõre ise "kayïp kaftan(!?)"ın Londra'daki bir sergide bile sergilendiğini sõylemektedirler.(Lūtfen yazïmïn nihayetinde zikrettiğim "kaynaklar"a internetten bir gõz atïnız.)
 
Bendeniz bu fakirin hissettiği ise "Gavs-ı Ekber Yavuz Sultan Selim Han Hazretleri(k.s.)"nin neticede yıllardan beri yerinde olmadïğına gõre "Kayïp Kaftanï"nïn, adeta "Bilgisayar Oyunlarï"gibi "Hilafet Oyunlarï"na, "Halifelik Oyunlarï"na kurban edilmek istenildiği, alet edinilmek istenildiğidir...
Asla ve de kat'a bõyle bir durumu içime sindiremiyorum...
Yine "PKK'nın Başlarïndan 'Artin Agopyan'nïn mahkemelerde yargïlanïrken "cam fanus içine" alïnmasï gibi,gūya "vitrin içine alïyoruz"dūşüncesi ile "Tūrbeler Tarihimiz"de bu zamana kadar hiç gõrūlmemiş şekilde, "Gavs-ı Ekber Yavuz Sultan Selim Han'(k.s.)"ın "sandukası"nïn "camekan içine" alïnmïş olmasïnï da, asla ve kat'a içime sindiremiyorum...
Sarïyer, 14.Mayïs.2016
Ïsmet GŪLTEKÏN
metgultekin@hotmail.com
(*): marifethaber, "Yavuz Sultan Selim Han, Kaftanïnï Õzlüyor", 11.02.2012; Latif ERDOĞAN, "Yavuz'un Çamurlu Kaftanï GŪLEN'de mi?", Yeni Akit Gazetesi, 16.04.2016;"Yavuz'un Kaftn Vasiyeti Kafa Karïştırıyor", Sabah Gazetesi, 10.02.2012 ve Vahdet Gazetesi kõşe yazarlarïndan Dursun GÜRLEK'in ilgili yazïlarï...