22 Mart 2015 Pazar

YAŞAR KEMAL ve KEMAL TAHİR ÜZERİNE

YAŞAR KEMAL
 ve KEMAL TAHİR ÜZERİNE
“Merak ilmin hocası”derler. Rabbimin lütfu keremi ile bazı mevzûlarda ‘merak saik’in çokca artıyor. Beynime adetâ “saplanan kıymıklarla” mevcut ‘merak’ımı giderecek cehdleri de, gayretleri de gösterebilmeyi Rabbim lütfediyor. Kimbilir böyle bir “lütûf” müntesibi olmayı da “lütfeden” Rabbime-hem de ne spontane lütuf” hamdolsun; “manevî kapı”mdan olsa gerek! Daha düne kadar, fizikî olarak “doğduğum memleket”im ‘Terme’ de bile derlerdi:” Yahu bu “sofî”ler de hep ‘deli’ oluyorlar. Bunlarda ne ilim var, ne bir şey!” Bunu dillendiren bazı “İlahiyatçılar” ‘Terme’deki Semerkand Büroları’nı, “Kitap Fuarları”ndaki “Semerkand Standları”ndaki onca basılmış, neşredilmiş kitapları, ve elbette günümüz “sofî”lerini gördükce de, aynı “nakarat”ı tekrar ediyorlar mı ki?!

                                         YAŞAR KEMAL
Geçenlerde vefât etti. “İslâmcı cenâh”ın “Edebî Kalemi” “Deli” yahut “Dahi” “D.”, “Gazete Vahdet”in “Sürmanşet”inden;” Karısı Yahudi…Nesine kıymet vereceksin?!” demeye getirdi. Bence “pot kırdı”, hiç “yakışık” olmadı. Çünkü vefatı sonrası yazılanlardan öğrendik ki, Yaşar Kemal’in “iki eşi” vardı ve “Yahudi” olan “eşi” ise “ölmüştü..” Hem başına onca badireler gelmiş olan Yaşar Kemal’i, Yahudi eşi , hadi diyelim “Yahudiler” niye koruyamamıştı ki?!  Yapılan “edebî seviyesizlik”ti…
“Boğazdaki Aşiret” kitabının müellifi Mahmut ÇETİN ise “Türk Yurdu Haber” de “Yaşar Kemal”e ‘bütüncül’ bakacak ipuçları verdi. Yine şu an ismini hatırlayamadığım bir “kalem”de, “Yaşar Kemal”in “darbecilerle, cuntacılarla haşır-neşir olduğuna” dair “belgelendirici” ve ciddî yazısı yayınlandı..
Yani Yaşar Kemal, “Kürtler içinde en iyi Türk; Türkler içinde en iyi Kürt”, “solcu “idi, “seküler” idi, “darbeci-cuntacı”lar adetâ yatıp-kalkıyordu..
Ve yine ‘merak’ ile ‘meşhur’ “İnce Memed” romanının “sinema filmi”ni izledim. Kaldı ki, Yaşar Kemal’in bazı eserleri “Sinema Filmi” olmuştu. “İnce Memed”, gerçekten de “İnce Mehmed” değildi. “Jandarma” ile adetâ “Kır Gerillası Savaşı” veriyordu. “Devrim Yılları”nda onca “Jandarma Zulmü” görmüş merhum babalarımız, “Mehmet”lerimiz, “Memet”leşemezdi elbette. Kaldı ki “yakın tarih”imizde de böyle bir sahne yok!!

KEMAL TAHİR: HEM ‘OSMANLI’, HEM ŞEBİNKARAHİSARLI
Merhum Kemal Tahir ile ilgili çok yazılar okuduğumu hatırlıyorum. “Kurt Kanunu” ‘TV Dizisi’ni ise kaçırmadan izlemeye çalıştığımı da hatırlıyorum. “Atatürk hayatta iken yaşanılan yolsuzluklar…”
Velâkin “tevafuken” diyelim dün alıp-okuduğum “Sabah Kitap” ekindeki “Türkiye’nin Ruhunu Arayan Adam: A’dan Z’ye Kemal Tahir” isimli yazıdan çok yeni bilgiler öğrendim. Merhum Kemal Tahir Şebinkarahisarlı idi. Merhum babası da, merhum annesi de “Abdülhamid-i Sani”ye yakîn çalışmışlardı. Yani merhum Kemal Tahir, bir zamanlar ‘Nazım Hikmet’ için yazdığım üzre; ‘Osmanlı’ idi..’Osmanlı kültür ve terbiyesi’nden de geliyordu. Lise mezunu bile değildi. On iki yıl hapis yatmıştı. Mezkur yazıdaki gerekce doğru ise asker tanıdığına Sebahattin Ali kitabı vermek sebebiyle..Merhum Cemil Meriç ile merhum “İktisad Profesörü” Aydın Yalçın’ın sıkca yazdığı üzre ,”Ne eşeklik ettim de Rusya’ya geldim’ diyen Nazım Hikmet Ran ile ve Aziz Nesin ile arkadaşlıkları olmuş. Hattâ öyle ki, bir “darbe” öncesi Nesin’in tutuklanıp götürülürken,askeri aracı, merhum Kemal Tahir’in evine yönlendirip, “Gel Kemal!” gibi “anekdotlar”, Yaşar Kemal de dahil, Kemal Tahir’in de “o dönemin nesli”nin de “üstün meziyetleri” ni çağrıştırıyordu. Tıpkı “Ülkücü Nevzad KÖSOĞLU”nun “12 Eylül İhtilal Mahkemeleri” huzurundaki meşhur “oturuşu” gibi ‘meziyetlerle’ bezenmişlerdi..Belki de bıraktıkları “kalıcı izler”le bu “meziyetler”in de yüksek bir ilgisi vardı. Yüksek Ahlâklılık…

Mezkur yazıda da belirtildiği üzre çok sayıda eseri “sinema filmi” olmuştu. En yenisi ise “Kurt Kanunu” ‘dizi filmi’ olsa gerek. “Yorgun Savaşcı” ‘sinema filmi’nin yakacak kadar “Moğollaşmış bir zihniyet”, inşallah bu topraklarda yoktur. Bence “Yorgun Savaşçı Filmi” yakılmadı!!!
Merhum Kemal Tahir dönemi “mafyası” da, günümüz “mafyası” da “ sistem adamları” olsa gerek!!!
Edebiyatımızdaki “Kemal”ler: Yahya Kemal’ler, Yaşar Kemal’ler, Orhan Kemal’ler, Kemal Tahir’ler beni hep ‘meraklandırmıştır…’
En azından “zihniyetimizin anti-tez cenahı”nı bilsek!!!
‘Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmuyor!”
Sarıyer, 21.Mart. 2015
İsmet GÜLTEKİN

metgultekin@hotmail.com

"ERMENİ TEHCİRİ'NİN 100.YILI" ve "TERME'DE ERMENİ-RUM ZULMÜ"

“ERMENİ TEHCİRİ’NİN 100. YILI”
ve “TERME’DE ERMENİ-RUM ZULMÜ”
“Ermeni Tehciri’nin 100. Yılı”na neredeyse bir ay kaldı. 24.Nisan.2015 “tehcir”in “100.Yılı…” Televizyon kanallarının bu kadar çok olmadığı yıllarda, Prof. Mim Kemal ÖKE’nin “Duvardaki Kan” isimli “Ermeni Mezalimi”ni konu alan ‘diziler’ de yayınlanırdı.Son yıllardaki böyle “millî şuur” verici “diziler” diyebileceğimiz bir “Filinta”yı, bir “Kızılelma”yı pek düzenli izleyemedim. “Osmanlı Tokadı” ise en fazla izlediklerimden..Demek istediğim, artık müstakilen “Ermeni Mezalimi”ni konu alan “diziler” yayınlanmıyor..
Elbetteki “Ermeni Tehciri’nin 100.Yılı” münasebetiyle en kapsamlı, en şümullu ilmî ve akademik çalışmaya imza atan ise sabık Bakan’larımızdan ‘ Şehid Hamido’nun da hemşehrisi’ Hasan Celal GÜZEL Beğ, nâm-ı diğer “Tank Hasan…” Keşke bazı “siyasetçi”lerimiz de “tıkandıkları noktada” kendilerini ‘yenileyerek’-Think-Thank’ler-Düşünce Kuruluşları açabilmek gibi-Türk Milleti’ne hizmetlerini daha da kalıcı bir şekilde idame ettirebilseler, mevcut “enerjileri”ni bu yönde tekzif edebilseler!!!

Malum, “Yeni Türkiye Dergisi”, nâm-ı diğer “Tank Hasan”ın idaresinde, şu an cilt sayısı aklıma gelmeyen “Türkler” isimli devâsa bir çalışmaya da imza atmıştı. Bu yıl da, “Ermeni Tehciri”nin “100. Yılı” dolayısıyla yine beş(5) ciltlik devâsa bir çalışma ile ‘Yeni Türkiye Dergi’miz neşredildi. İşte bu devâsa çalışmanın neşredildiği “basın”a aksettiğinde çok ehemmiyetli bir “tesbit”te “kamuoyu” ile paylaşıldı:”Dünyada “Ermeni Mes’elesi” ile ilgili kapalı olan tek ‘arşiv’, “Ermeni Arşivleri” “idi. Hâlâ da şu tarihe kadar “Dünyadaki açılmamış, kapalı “Ermeni Arşivleri””nin açılacağına dair hiçbir açıklama yapılmadı..
Demek ki neymiş: “Dünyadaki ‘Ermeni Arşivleri’ kapalı!” imiş…
İşte  nâm-ı diğer “Tank Hasan”ın mezkûr bu devâsa çalışmaya ön ayak olan beş ciltlik “Yeni Türkiye Dergi”mizin “Ermeni Mes’elesi Özel Sayısı”nın üçüncü cildinde; bu fakirin de küçük bir çalışması olan fakat hâlâ ‘kağıda bastırarak kitaplaştıramadığı’ ancak “internet ortamı”nda okunabilen “Terme’de Ermeni-Rum Zulmü” isimli çalışmamızı ilgilendiren, ‘Cemal SEZER’ isimli “ 1. Dünya Savaşı Sırasında Rusya’nın Himayesinde Ermeni Mezalimine İki Örnek: TERCAN ve TERME” başlıklı bir araştırma yazısı da neşredildi.
Yine “Sıradışı Tarihçilerimiz”den “Karadenizli Tarih Üstadı” muhterem Kadir MISIROĞLU Beğ de, “Bu Bir Sebil Yayınlarıdır” dedirten “Tarihten Günümüze Ermeni Mes’elesi ve Zulümler” isimli eserini neşretti. Yine “Ermeni Tehciri’nin 100. Yılı”  anısına neşredilen bu eserde de, “Terme’de Ermeni-Rum Zulmü” isimli “yerel-mahallî tarih çalışmamızı” ilgilendiren “1. Cihan Harbi Esnasında Ruslar’ın Gölgesinde İcra Edilen Ermeni Zulümlerine Dair Şahadetlar” bölümünün mevcudiyetini de ‘basına yansıyan’ kısımlardan öğrenmiş bulunmaktayım..
Kaldı ki, “Terme’de Ermeni-Rum Zulmü” isimli “yerel tarih”, “mahallî tarih” çalışmamız esnasında da “Kızıl Moskof Ruslar”ın ‘Gemilerle Ermeni Mezalimine destek verdikleri” de apaçık anlaşılmaktaydı.”Yedi Düvel”, “Yedi Devlet” vatan toprağımızı elimizden alabilmek için “içeri”mizdeki “Ermenileri” de, “Rumları” da “organize” etmişlerdi…

                                       NEREDE “MÜDAFA-İ HUKUK”LAR?!
Şimdiler yeni bir “TV Dizisi”nin “reklâmları” yayınlanıyor: “Nerede ‘Müdafa-i Hukuk’lar?!” deniliyor. Biz biliyoruz ki, ekseriyetle “Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri”mizin ‘Başkanları’ ‘dönemin Müftüleri’nden teşekkül ediyordu.Terme’miz gibi bazı “Müdafa-i Hukuk Cemiyetleri”mizin ‘Başkanları’ ise bazı “Eşraf”dan, rahmetli “Hacı Kuzu Fevzi DEMİRTÜRK” gibi, “mahallî-yerel kahramanlar”ımızdan teşekkül ediyordu. Ve “Ermeni-Rum Mezalimi”ne karşı da mücadele ediyorlardı…
Maalesef, maateessüf hâlâ “Bu Ülke” “her rengi ile emperyal kuşatmalar altında” olduğundan dolayı, “Reis-i Cumhur”larımız bile son zamanlarda çokca “Al-da-tıl-dık” demiş olmasınlar?!
“Evlâdlarımıza” ‘uyduruk-kaydırık emperyal tarih şuuru’, “Amazonculuk aşılayacağımıza”(?!), “Ermeni Mezalimi”ni, “Rum Mezalimi”ni, “Kızıl Moskof Mezalimi”ni, “İngiliz Mezalimi”ni, hülasa “her rengi ile Emperyal Mezalimleri” hatırlatsak ve “anlatsak”, sahiden “Millî Tarih Şuuru” ile donatsak ya?!
Daha geçenlerde, Samsun Türk Ocağı’nca yapılan bir çalışmayı “internet”ten okudum: “Dönemin Süper Devleti İngilizler, 1860’larda Samsun’u ve ilçelerini değerlendirirken”, “Terme”mizden “Kasaba” diye bahsediyorlar..Maalesef Terme’miz, Ünye ile Çarşamba arasına sıkışıp kalmış bir “kasaba görünümü” arzetmeye hâlâ devam etmiyor mu?
SON SÖZ:
Bir “M.Kemal Mes’elesi”nde, bir “Lozan Mes’elesi”nde olduğu üzre bir “Ermeni Mes’elesi”nde de adetâ ‘ezberler bozan’ “titrisiz mütefekkir”, bence “Ülkücü Hareket’in Yüz Akı Kalem” muhterem Taha AKYOL Beğ’in de “1914-1915 Belgeseli” de “fikrî takip” yapma namına da izlenilmeye değer olsa gerek?!
Sarıyer, 21.Mart. 2015
İsmet GÜLTEKİN

metgultekin@hotmail.com

"ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ"NİN "100.YILDÖNÜMÜ"NDE YENİ ÖĞRENDİKLERİMİZ



“ÇANAKKALE DENİZ ZAFERİ”NİN
‘100. YILDÖNÜMÜ’NDE
YENİ ÖĞRENDİKLERİMİZ
“18 Mart 1915-18 Mart 2015”: “Çanakkale Deniz Muharebeleri Zaferi”mizin “100. Yıldönümü”, bütün vatan sathımızda, hattâ Avustralya’da bile çoşkuyla kutlandı. Hatırlıyorum da, 1982’de, “sürgün” olarak okulumuza gelen “Materyalist Felsefe Öğretmeni”miz, yapılan çoşkulu “Çanakkale Zaferi Kutlamaları” üzerine; “Ne işimiz vardı da Çanakkale’de savaşmışık!” türü ‘laflar’ sarfetmişti de, çok tuhafıma gitmişti. Demek istiyordu ki, “Çanakkale’de boşuna döğüşmüşüz, boşuna savaşmışız, boşuna şehid olmuşuz…”
Günümüz 2015’ler Türkiye’sinde de “malûm zihniyet”in muhtelif ‘uzantıları’ da “benzer laflar”ı etmekteler, ‘yazmaktalar’, ‘söylemekteler..’ “Vatanperverlikten bahsedince “Hamaset”; milliyetperveklikten bahsedince “Şovenizm” yaftası yapıştıran “malûm zihniyet”liler…
Halbu ki, zaman zaman ekseriyetle “PKK’nın kal’aları”na dönüştürüldüğü iddia edilen ‘Üniversitelerimiz’deki gençlerimizin ‘kavga-döğüş’ haberlerini okudukca ve seyrettikce; kendimce “Kavga ise döğüş ise Çanakkale Muharebelerinde olduğu üzre gavurlarla olur, gavurlarla yapılır” dediğimi de çokca hatırlıyorum..
Elbette böyle “seney-i devriye”ler, “yıldönümleri”, “rengi”nin “yeşil”e döndüğü iddia edilen “yeşil renkli resmî ideoloji” muktezasınca, “Yeşil Kemalizm” mucibince “ikon”laştırılma emareleri, “yapmacıklar” ve “belirli gün ve haftalar kutlaması”nı  çağrıştırsa da, zaman zaman “bütün vatan sathı”na baktığımızda, böyle “kutlamalar” ve “anmalar” sebebiyle neticede “çok yeni bilgiler” de öğrenmekteyiz. Kaldı ki gerçek anlamda “millî mefahirimiz”i ‘kutlamaya’ da ne zaman başlamıştık ki?!
1962 “KADEŞ REZALETİ”
“Çanakkale Şehidler Âbidesi” bile ne zaman, hangi tarihte yapılmıştı ki?! ”Kökü mazide âti” olan güzelim bir zihniyetimizin “Üniversite Öğrenci Yurdu”nu ziyaretimde, yapılan “sohbet”te, “Salih Zeki Beğ”in anlattığı “1962’deki Kadeş Rezaleti”ni, “Kadeşzedeler” mes’elesini kaçımız biliyor ve hatırlıyor ki?!
Hâlâ çoğu “millî mes’eleler” de “ortak kanaate” varamamış ve  neticede “ortak paydalar”da buluşamamış “Bu Ülke” görünümündeyiz. Ya çok sevdiklerimizi hâlâ “göklere çıkarıyor”; çok sevmediklerimizi hâlâ  “yerin dibine geçiriyoruz…” İlgili “ilim dalı sahipleri”nin fikir ve görüşleri ise hâlâ istenilen ölçüde, “belirleyici” olabilecek ölçüde “dikkate” alınmıyor ve çoğu “millî mes’elelerimize” “kilitlenmiş siyasî pencereler”den bakmaya devam ediyoruz.Neticede sadece “siyasî iradeler”in “rakamları büyürken”, “Bu Ülke” fiiliyatta “aynı hamam, aynı tas” görünümü sergilemekten de kurtulamıyor…

                                      YENİ ÖĞRENDİĞİMİZ BİLGİLER
Biz Türkler,bundan yüzyıl önce, 1915’de, Birinci Harb-i Umumî’nin Çanakkale Muharebelerinde, “Siyonistler”le de, “Yahudiler”le de, “Siyonizm”le de “muharebe” etmiştik. “Derin Tarih” dergimizin Mart 2015 tarihli ‘kapak konulu’ yazıları hep bu mevzû ile alakalı..
Biz Türkler, Fahreddin GÜN Beğ’in ilgili ropörtajında da vurguladığı üzre, “isteseydik Birinci Harb-i Umumî’ye de girmez, neticede çok şeyler de yaşanmazdı…”
Biz Türkler, dönemin idarecilerinin de yönlendirmeleri ile “Çanakkale Muharebeleri”ne “Edebiyatçı Heyetler”de göndermiştik. Beşir AYVAZOĞLU’nun ilgili kitabî çalışması da öğrendiğimiz “yeni bilgiler”den…
Fahrettin GÜN Beğ’in de ilgili ropötajında vurguladığı üzre;  “M.Kemal Mes’elesi”, “Çanakkale Muharebeleri”nde de çokca abartılmakta ve neticede “Çanakkale Geçilmez” dedirten “Paşa”larımız “silikleştirilmeye” devam edilmekte..Hattâ öyle ki, GÜN; “Ben size ölmeyi emrediyorum” sözünün bile “sonradan uydurulduğu”nu bile iddia etmektedir…
Biz Türkler, bütün vatan sathında “il il” ne kadar “şehid” verdik? Meselâ, “Çanakkale Muharebeleri”nde  Samsun’da elli dört şehid(54) vermişiz..Bu hususta “Hasan Celal GÜZEL”in, nam-ı diğer “Tank Hasan”ın “Yeni Türkiye Dergisi Mart 2015” tarihli sayısı “şehidlerimizin sayıları, isimleri” ile dolu…
Ve “Muhammed Diyaüddin” gibi nice “Sadat-ı Kiram Efendilerimiz”(Allah(c.c.) onlardan razı olsun.(âmin); “küffâr”a karşı nasıl “harp etmişler”, “fîsebilillah cihad etmişler” ise “Asrın İmamı” Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s), niye “Çanakkale Muharebeleri”nde “harp etmedi”, “fîsebillah cihad etmedi” suâli?! Ramazan BALCI’nın ilgili yazısından da öğreniyoruz ki, “Çanakkale Muharebeleri” olurken; rahmetli Bediüzzaman Said NURSÎ(k.s.) de, Şark’ta, Ermeni Çetelerine ve “Kızıl Moskof”a karşı “harp etmekte”, “fîsebilillah cihad etmekte” idi. Çünkü “vatanı müdafaa etmek FARZ’dı…”
NETİCE-İ KELAM:
 Bir seneyi bulan, deniz,kara ve havada yapılan “Çanakkale Muharebeleri” üzerine bu yıl çekilen “Son Mektup” filmini henüz tamamiyle izleyemedim. Lâkin geçen yıllarda çekilen “Sarı Siyah” sinema filmini “internet” kolaylığı ile izledim. Hattâ öyle ki, “Acaba?” dedim; “doğduğum memleket” olan “Terme”mizin “futbol takımı” olan “Termespor” da “sarı siyah renkleri” böyle bir anlamla mı almıştı?”, diye de düşündüm!!!
Kayseri’den İstanbul’a,neredeyse bütün vatan sathındaki “idadi-lise talebeleri”nin de “harp” ettiği bir “Birinci Cihan Harbi”nin “Çanakkale Muharebeleri…”
Neredeyse “İnciluz Yahudi Mimsiz Medeniyet”in “böyükleri”nce denilenler: “Biz onların çiçeklerini koparttık…” Hakikaten de elde avuçta kalan çoğu “ziyalılarımız”ın “şehadete” kavuştuğu bir “muharebe”dir de “Çanakkale…”
“Çanakkale Ruhu”muz ile her daim dopdolu olabilmek ve “içi saman dolu kuşlar”dan olmamanın da yolunu biiznillah bulabilmeliyiz…
Sarıyer, 21.Mart.2015
İsmet GÜLTEKİN
metgultekin@hotmail.com

8 Mart 2015 Pazar

CNR KİTAP ŞÖLENİ ve MİLLÎ MEFKÛRE BİRLİĞİ

CNR KİTAP ŞÖLENİ ve MİLLÎ MEFKÛRE BİRLİĞİ

Rabb’ül âlemine sonsuz hamdü senalar olsun ki; çok sayıdaki ‘devlet’ten daha fazla nüfusa sahip “Medine-i İstanbul”da, bu yıl ikincisi tertiplenen “CNR Kitap Fuarı-Çanakkale Savaşı’nın 100. Yılı”na bizatihî gidebilmeyi, görebilmeyi lütfetti. Kelimenin tam anlamı ile “Kitap Şöleni” diyebileceğimiz faaliyetin “Onur Yazarı” ise muhterem insan, hukukcu, muharrir, araştırmacı Mehmed Niyazi ÖZDEMİR Beğ idi. “Yazılamamış Destanlar”ı ile “İki Dünya Arasında”ki ile “Millet ve Milliyetçilik” ile “İslâm Devlet Felsefesi” ve elbette “Ötüken Yayınları”nca neşredilen “Çanakkale Mahşeri” ile “Kanije” ile “kütüphaneden çıkmayan velûd bir kalem” de olan o güzelim “bir neslin” güzîdelerinden biri: Mehmet Niyazi ÖZDEMİR…
Bu sefer ki gidişimde, “Milliyetçi Camiâ”nın mühim isimlerinden ve “velûd kalemleri”inden “Sivaslı”, “Yiğido” Yavuz Bülent BAKİLER Beği ise kitap imzalarken de gördüm. Ben de, “Keş Dağları”na ‘çaktırılmış’ güzîde hemşehrisi “Ülkücü Şehid Muhsin Başkan”ın şehadeti sonrası yazdığı eserini imzalattırayım dedim velâkin “TEDEV”ce basılmış eseri imza standında olmayınca imzalattıramadım.
En son “Türk Ocağı Genel Merkezi”nde yaptığı rahmetli “Bayrak Şairimiz” Ârif Nihat ASYA üzerine verdiği ‘konferansı’ “Türk Ocağı”mızın web site adresindeki üç bölümlük videodan gayet sükûnetle dinlemiş ve “yeni bilgiler” de öğrenmiştim. “Edebiyatçılarımızın ekseriyetinin ardında bir manevî yol, tasavvufî yol, ‘İslâm Tasavvufu’ var” dedirten ‘yeni bilgiler’ gibi. Rahmetli Ârif Nihat ASYA’nın da aslında “Mevlevî Şeyhi” olduğunu BAKİLER’in o konferansı sebebiyle de öğrenmiş oldum..
“Medine-i İstanbul”, elbetteki “Kültür-Sanat Faaliyetlerinin de Başşehri…” Öyle “İstanbul dışı”ndaki gibi, “taşra”daki gibi “Kültür-Sanat Faaliyetleri” bir-iki aya münhasır değil. Neredeyse senenin tamamında ve hergün çok sayıda “faaliyetler”in olduğu bir şehir “Medine-i İstanbul…”
Yine “heybem”, yine “poşetlerim” kitap-dergi-broşür-gazete dolu bir şekilde döndüm. Bu sefer bizatihî para verip aldığım iki eser ise: Daha 25 yaşında iken ilk eserini neşretmiş olan ve 45 yaşında iken de vefât etmiş olan Kırşehir’imizi güzîde “Türk Milliyetçisi” rahmetli Erol GÜNGÖR’ün “ilk eseri” olan-ki İlk Baskısı Bedir Yayınevi’nce yapılmış- “Türkiye’de Misyoner Faaliyetleri”(Ötüken) ile yine ismini “ilk defa” duyduğum ve öğrendiğim “Mısır’da Bir Türk Milliyetçisi” Asmaî Beğ’in “Yazımız” isimli eseri.. Mısır’da iken çok sayıdaki eserlere imza atmış olan rahmetli Asmaî, “Liverpol Müslümanlığı” diye bir kitap bile yazmış…”Tam İstiklal Yayıncılık” “Yazımız” eserini hem “Osmanlı Türkçesi” ile hem de ‘Latince’ ile yayınlamış…
Yaşadığım vatanımı, Türkiye’mi böyle dipdiri “yayıncılık faaliyetleri” ile çok sayıda neşredilen “kitap-gazete-dergi” canlılığı ile de çooook seviyorum…

Ve “men Türk”ün gönlünü şâd eden bir hususta, ‘CNR Kitap Fuarı’nın ‘Silivri Belediye’si standında, “internet ortamı”mdaki, “sanal ortam”daki adetâ “tamgam”ım olan adetâ “damgam” olan “Türk Bayrağı Dokuyan Türk Kadını” resminin ‘yağlı boya’ çalışmayı da görebilmiş olmamdır…
                            VE “MİLLÎ MEFKÛRE BİRLİĞİ”
 “Titrisiz Mütefekkir” Ali BULAÇ’ın zaman zaman vurguladığı üzre;her ne kadar “sahici sivil toplum teşkilatları” artık kalmasa da, hele de son on iki yılda “Sivil Toplum Teşkilatları” adetâ “Sivil Devlet Teşkilatları”na dönüştürülmüş olsa da, yeni yeni “oluşumlar”da ortaya çıkmıyor değil. “Çağımız Sosyal Medya Çağı” olduğu kadar, esaslı bir şekilde “Çağımız Think Thank Çağı”, “Çağımız Düşünce Kuruluşları Çağı”dır da… “Bir kişi bile”, bir laptop, bir internet bağlantısı ile böyle bir “Çağa” katkılar yapabilecek durumdadır. Nitekim, biiznillah, yıllardır “blog”larımda ve “site”mde de onca imkânsızlıklara rağmen “böyle bir çağa” katkı sunabildiğimden dolayı da, “çağın dışında olmadığımdan” dolayı da Rabb’ül âlemine çoook hamd ediyorum. “Mefkûre Adamları”, “Millî Mefkûre” , “Terme Birlik MEFKÛRE” isimli “blog” ve “site”lerim..
Ve elbetteki mevcut konjenktürel şartlarda bir araya gelip de, teşkilatlanılmış olmak da çok güzel gelişmelerden…2014’lerden beri gözüme çarpan “Millî Mefkûre Birliği” ni de böyle güzel “oluşumlar”dan görüyorum. Kaldı ki ikinci yılının içinde olan “Millî Mefkûre Birliği”, “Mefkûresi olmayan bir millet ölmüş demektir” şiarı ile rahmetli Ömer SEYFETTİN’in şiarı ile mesafe katedmek yolunda..Kıymetli insan, rahmetli Erol GÜNGÖR gibi Kırşehirli olan Erdoğan ASLIYÜCE Beğ’in öncülüğündeki “Hoca Ahmed Yesevî Vakfı” çatısı altında, bugünkü tarih ile on ikincisini yaptıkları “Yesevî Sohbetleri”nde, sanatkâr Kadir TURAN ile bir güzîde faaliyete daha imza attılar. Ayrıca, “Türk Dünyası Birlik Platformu” ile de “100. Yılında Ermeni Mezalimi”ni kınayıcı bir bildiri faaliyeleri ile de “üniversite gençliği” ile mesafe katediyorlar..Hele de bugünkü “Yesevî Sohbeti” nde konuşan Kadir TURAN’ın zaman zaman tekraren dillendirdiği bir gerçek: “Milliyetçi camiâ maalesef ‘Güzel Sanatlar’ın çoğu dallarında ‘yok’lar ve olmaya çalışanların da kıymetleri bilinmiyor…”
Ne kadar doğru değil mi? Hattâ, bence “Avşar Kızı Hülya”nın “Sana ne lan!” dedirtici kıvamda “acı ve katı hakikatler…”

VESSELÂM
“İğne ile kuyu kazarcasına” ‘Güzel Sanatlar’ın her dalında ilerlemeyi ve “Müslüman Türk’çe” faaliyetler yapabilmeyi “mefkûre” edinmiş bütün “gönüldaş”larımıza, “ülküdaşlar”ımıza Cenab-ı Hakk yâr ve yardım eylesin vesselâm…(âmin)
 Ve yirmi küsür yıldır “Güzel Sanatlar” sahasında müessir faaliyetlerde bulunan “Gözyaşı Geceleri”nin de daha nice seneler, bütün handikapleri biiznillâh aşarak devam edebilmesini de, Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum…
Fatih, 08.Mart.2015
İsmet GÜLTEKİN

metgultekin@hotmail.com

5 Mart 2015 Perşembe

Samsun ve Terme'de "Bitmeyen Amazon Sevdası" ve AKP'li Sabri ARSLAN'ın Çelişkisi

SAMSUN ve TERME’DE “BİTMEYEN AMAZON SEVDÂSI”
ve
AKP’Lİ SABRİ ARSLAN’IN ÇELİŞKİSİ
Şubat 2015 başlarında, benim de bizatihî “doğduğum şehir”, “süt asâ şehir/ süt gibi şehir” de olan “memleketim Terme”de iken çok yakından takip ettiğim “Samsun ve Terme’de “ Bitmeyen Amazon Sevdâsı” ‘tartışmaları…’
Ve geçende ‘internet’teki ‘blog’larımda yaşadığım hafakanlarım üzerinde yazdıklarım.
“Mes’ele  ne ‘turizm mes’elesi’, ne de ‘Amazon Mes’elesi; mes’ele “İngiliz Tarih ve Coğrafya Araştırmacısı, düpedüz ‘İngiliz Ajanı’ Kith Rowbotham’ın ‘Projesi’nin uygulanışıdır ve bir de ‘para-rant mes’elesidir’ de demiş ve “Kith Rowbotham’ın Projesi” olan “Terme’de Amazon Konferansı yapmak”da, mevcut AKP’li Belediye Başkanı tarafından da ‘yapılacağı açıklaması’ ile adım adım uygulanmaktadır”, diye de yazmıştım…

“ÜLKÜCÜ DÖNEK-ÜLKÜCÜ FIRILDAK” AKP’Lİ SABRİ ARSLAN ÇELİŞKİLER İÇİNDE…
“Terme Siyasî Hayatı”na “Ülkücü-MHP’li”, “Türkeşçi” olarak geçmiş bir “Müftü Oğlu” da  olan “AKP’li Samsun Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi” Sabri ARSLAN, tamamiyle “Amazonsever” bir ‘duruş’, ‘tavır’, ‘eylem’ ve ‘söylem’ sergileyen ‘Terme Bilgi Gazetesi’ne verdiği “açıklamalar”da ise tamamiyle “çelişkiler” içinde olduğu anlaşılmaktadır. Ne zaman ki “Yeni AKİT Gazetesi”nin ‘ilk sayfası’na çıktığı andan itibaren “Ülkücü-MHP’li-Türkeşçi Mazisi”ni “delete” ederek, “silerek” “AKP’lileşen Ülkücü Dönek, Ülkücü Fırıldak Sabri ARSLAN” şöyle diyor:
*”İlçemizin tarihî dokusunda var olan Amazon gerçeği…”
*”Amazon Gerçeği….’Marka değerimiz…’
*” Evet, turizm adına Amazonuz.”
*”Terme tarihî geçmişinde Amazonlar vardır.”
*”Terme’nin Amazonlara başkentlik  yaptığı antik araştırmacılarca…”
Ve “çelişkili” cümleleri:
*”Tabi ki Amazonlaşmamalı, Amisoslulaşmamalıyız…”
*”Değer yargılarımızı koruyarak, Müslüman Türk gibi yaşayıp, ilçemizin tarihî dokularıyla…”
*” Her türlü mücadele…”
SABRİ ARSLAN ÇELİŞKİLER İÇİNDE
“Terme Bilgi Gazetesi”nin ‘internet adresi’nde mezkûr açıklamalarını okumaya başladığımda, “Müslüman, Türk” ‘gömmeleri’ni görünce; bir anda “Bak, Sabri ARSLAN da Samsun ve Terme’deki ‘Bitmeyen Amazon Sevdası’na karşı çıkıyor”, diye bir “duygu”ya kapıldım. Ancak sükunetli bir şekilde okuduğumda, “Amazonsever AKP’li Sabri Arslan gerçeği” ile karşılaştım.
Bu yazımı yazmaya başladığım da ise tekraren açıklamalarını okuduğumda, “AKP’li Sabri ARSLAN”nın çooook çelişkiler içinde olduğunu anladım..
Samsun’umuzdaki AKP’li Canik Belediye Başkanı Osman GENÇ’ten tutun da, hâlâ “Genç Ülkücüler Teşkilatı”nın bir ‘neferi’ gibi “fikir mücadelesi” veren ‘Sivaslı-Yiğido’ Osman KARA’ya, Ali KAYIKÇILAR’a, Alperenlere ve daha nice millî, islâmî teşkilat ve kuruluşlara kadar tekzip edilmiş, yalanlanmış  “uyduruk Amazon Sevdâsı” na da takılmış, kapılmış olan “Sabri ARSLAN Gerçeği”ni de artık içime sindiremiyorum…
SONSÖZ:
Çooook organizeli Samsun ve Terme’deki “Amazonseverler”, aslında “değerlerimize yabancılaşma”nın da müşahhas örnekleridir…
Terme, şairler, yazarlar, ozanlar, hafızlar, şehidler, gaziler ve evliyâlar şehridir vesselam…
Fatih, 05.Mart.2015
İsmet GÜLTEKİN

metgultekin@hotmail.com

Samsun ve Terme'de "Bitmeyen Amazon Sevdası" ve AKP'li Sabri ARSLAN'ın Çelişkisi

SAMSUN ve TERME’DE “BİTMEYEN AMAZON SEVDÂSI”
ve
AKP’Lİ SABRİ ARSLAN’IN ÇELİŞKİSİ
Şubat 2015 başlarında, benim de bizatihî “doğduğum şehir”, “süt asâ şehir/ süt gibi şehir” de “memleketim Terme”de iken çok yakından takip ettiğim “Samsun ve Terme’de “ Bitmeyen Amazon Sevdâsı” ‘tartışmaları…’
Ve geçende ‘internet’teki ‘blog’larımda yaşadığım hafakanlarım üzerinde yazdıklarım.
“Mes’ele  ne ‘turizm mes’elesi’, ne de ‘Amazon Mes’elesi; mes’ele “İngiliz Tarih ve Coğrafya Araştırmacısı, düpedüz ‘İngiliz Ajanı’ Kith Rowbotham’ın ‘Projesi’nin uygulanışıdır ve bir de ‘para-rant mes’elesidir’ de demiş ve “Kith Rowbotham’ın Projesi” olan “Terme’de Amazon Konferansı yapmak”da, mevcut AKP’li Belediye Başkanı tarafından da ‘yapılacağı açıklaması’ ile adım adım uygulanmaktadır”, diye de yazmıştım…

“ÜLKÜCÜ DÖNEK-ÜLKÜCÜ FIRILDAK” AKP’Lİ SABRİ ARSLAN ÇELİŞKİLER İÇİNDE…
“Terme Siyasî Hayatı”na “Ülkücü-MHP’li”, “Türkeşçi” olarak geçmiş bir “Müftü Oğlu” da “AKP’li Samsun Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi” Sabri ARSLAN, tamamiyle “Amazonsever” bir ‘duruş’, ‘tavır’, ‘eylem’ ve ‘söylem’ sergileyen ‘Terme Bilgi Gazetesi’ne verdiği “açıklamalar”da ise tamamiyle “çelişkiler” içinde olduğu anlaşılmaktadır. Ne zaman ki “Yeni AKİT Gazetesi”nin ‘ilk sayfası’na çıktığı andan itibaren “Ülkücü-MHP’li-Türkeşçi Mazisi”ni “delete” ederek, “silerek” “AKP’lileşen Ülkücü Dönek, Ülkücü Fırıldak Sabri ARSLAN” şöyle diyor:
*”İlçemizin tarihî dokusunda var olan Amazon gerçeği…”
*”Amazon Gerçeği….’Marka değerimiz…’
*” Evet, turizm adına Amazonuz.”
*”Terme tarihî geçmişinde Amazonlar vardır.”
*”Terme’nin Amazonlara başkentlik  yaptığı antik araştırmacılarca…”
Ve “çelişkili” cümleleri:
*”Tabi ki Amazonlaşmamalı, Amisoslulaşmamalıyız…”
*”Değer yargılarımızı koruyarak, Müslüman Türk gibi yaşayıp, ilçemizin tarihî dokularıyla…”
*” Her türlü mücadele…”
SABRİ ARSLAN ÇELİŞKİLER İÇİNDE
“Terme Bilgi Gazetesi”nin ‘internet adresi’nde mezkûr açıklamalarını okumaya başladığımda, “Müslüman, Türk” ‘gömmeleri’ni görünce; bir anda “Bak, Sabri ARSLAN da Samsun ve Terme’deki ‘Bitmeyen Amazon Sevdası’na karşı çıkıyor”, diye bir “duygu”ya kapıldım. Ancak sükunetli bir şekilde okuduğumda, “Amazonsever AKP’li Sabri Arslan gerçeği” ile karşılaştım.
Bu yazımı yazmaya başladığım da ise tekraren açıklamalarını okuduğumda, “AKP’li Sabri ARSLAN”nın çooook çelişkiler içinde olduğunu anladım..
Samsun’umuzdaki AKP’li Canik Belediye Başkanı Osman GENÇ’ten tutun da, hâlâ “Genç Ülkücüler Teşkilatı”nın bir ‘neferi’ gibi “fikir mücadelesi” veren ‘Sivaslı-Yiğido’ Osman KARA’ya, Ali KAYIKÇILAR’a, Alperenlere ve daha nice millî, islâmî teşkilat ve kuruluşlara kadar tekzip edilmiş, yalanlanmış  “uyduruk Amazon Sevdâsı” na da takılmış, kapılmış olan “Sabri ARSLAN Gerçeği”ni de artık içime sindiremiyorum…
SONSÖZ:
Çooook organizeli Samsun ve Terme’deki “Amazonseverler”, aslında “değerlerimize yabancılaşma”nın da müşahhas örnekleridir…
Terme, şairler, yazarlar, ozanlar, hafızlar, şehidler, gaziler ve evliyâlar şehridir vesselam…
Fatih, 05.Mart.2015
İsmet GÜLTEKİN

metgultekin@hotmail.com

1 Mart 2015 Pazar

"GÜLEN HAREKETİ" ve "NURCU GÖVDE-YENİ ASYA EKOLÜ" ELEŞTİRİSİ

“BİTEN” ’28 ŞUBAT SÜRECİ’NİN 18. YILINDA

“GÜLEN HAREKETİ” ve “NURCU GÖVDE-YENİ ASYA EKOLÜ” ELEŞTİRİSİ


Aylar öncesinden başladığı söylenilen “28 Şubat Post Modern Darbe Süreci”nde diyebileceğimiz bir ‘vetire’de, bir ‘süreç’te, ‘Milliyetçi-Ülkücü Camiâ’ da “iki büyük kayıp” yaşandığı, 28 Şubat 2015’lerde neşredilen güya “Milliyetçi-Ülkücü Gazeteler”ce bile hatırlatılmamakta. Biri, Rize Fındıklı’lı rahmetli “Galip ERDEM” Beğ; diğeri ise ‘Milliyetçi-Ülkücü Hareket’in kitabını da yazmış olan” rahmetli “Başbuğ” Alparslan TÜRKEŞ Beğ…Günümüzün ‘günlük periyotlu’ güya ‘Milliyetçi-Ülkücü Gazeteler’in –ki biri Ortadoğu, biri Yeniçağ- gazeteleri, “28 Şubat Sürecindeki İki Büyük Kaybımızı Rahmetle Yâd Ediyoruz” veya “28 Şubat Sürecindeki Yüzakımız:Meral AKŞENER” gibi “manşetler” niye atamıyorlar ki?!
“Siyasî Şuur” sahiplerinin “Profesyonel Zihniyetlileri”, beni tiksindirmekte…Halbu ki, “Profesyonel Siyasetçiler” veya “Siyaseti Profesyonelce yapmaya gayret eden zihniyetliler”, “erdemliliği”, “fazileti” de baş tacı yapmaları elzemdir. Bir Allah’ın kulu çıkıp da şu suâli soramıyor: Ey Bahçeli! “10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçim süreci”nde neden ‘Genel Başkan’ olarak ‘Cumhurbaşkanı Adayı’ olmadın?! Meclisteki dört ‘Genel Başkan’ın ikisi “Cumhurbaşakanı Adayı” olup; biri “Partisini daha fazla kuvvetlendirirken”; diğeri de “13. Cumhur Reis” olurken; siz, sizler, niye “Cumhurbaşkanı Adayı” olmadınız?!

Bir ikinci suâl ise; artık “28 Şubat Post Modern Darbe”nin “18. Yılı”nda, “12 Mart 1971 Muhtırasını, darbesini(!) de dahil, 12 Eylül’ü, 28 Şubat darbelerini bizatihî desteklemiş “Gülen Hareketi”ni hâlâ ne diye müdafaa ediyorsunuz ki?! “Gülen Hareketi”nin ‘avukat yetersizliği’ mi sözkonusu yoksa?!
Şahsen ben, “Gülen Hareketi”, 12 Mart’ı da desteklemiş yahu!”yu, “18.Yılı”nda birden fazla dedim..Star Gazetesi’ndeki “28 Şubat’ın Gülen’i” yazı dizisi size, sizlere hiçbir etki yapmıyor mu ki?!
Artık mevcut yaşanılan “olayları”, “vakıaları”  sahih bir şekilde an-la-ya-ma-yan “bir büyük kitle” görünümü arzetmekten ne zaman vazgececeksiniz? Hadi diyelim, gerçektende “Başkanlık Sistemi” mevzûnda mevcut “siyasî irade’ müthiş “propaganda gücü” ile de rahmetli Alparslan TÜRKEŞ’in meramını anlayamamakta; peki sizler üçüncü defa ‘nakl-i kubur’ olan “Mezar-ı Türk”ün yerinin değişmesini-hem de çok başarılı bir şekilde- niye sahih bir şekilde anlayamıyorsunuz?! “Emin PAZARCI”lar meselâ hepten de mi “yanlış” yazıyorlar?! Neden “müthiş çelişkiler” sergiliyor ve bazı televizyon kanallarının haber programlarında “çelişkileriniz haber” olmakta?!
“Siyasî Şuur” sahiplerinin “Profesyonel Zihniyetliliği”, “fırıldak olmayı mı” gerektiyor ki?! “Siyasette profesyonellik ‘fırıldaklık’ mı demek” yoksa?!
“Anti-tezlerimiz” diyebileceğimiz birtakım “siyasî kimlikler”in “güdümüne” mi girdiniz yoksa?!
“Seçim ile gelen seçim ile gitmez mi” yoksa?!
“GÜLEN HAREKETİ” ve “NURCU GÖVDE-YENİ ASYA EKOLÜ”
“28 Şubat’ın 18.Yılı”nda, “28 Şubat Bitmedi” manşetleri ile çıktı, “Zaman”ınız, “Yeni ASYA”nız..Sahi, “17-25 Aralık süreci” sonrası hele de “Nurcu Gövde”nin, “Yeni ASYA Ekolü”nün bu “birlikteliği”, bu “omuz omuzalığı” nereden kaynaklanıyor ki?! Neredeyse Türkiye’mizdeki çoğu “darbeleri” desteklemiş-12 Mart-12 Eylül-28 Şubat- bir “Gülen Hareketi” ile “sarmaş-dolaş” hâlinizi içime sindiremiyorum. Daha geçende Bülent ORAKOĞLU’nun Samsun’da dediklerini bile tamamiyle dikkate alamıyorsunuz? “Tank Hasan”ın dediklerini de “es” geçiyorsunuz?! Bir “28 Şubat Post Modern Darbe”nin “18.Yılı”nda bile bir harf ile de olsa, bir kelime ile de olsa, bir cümle ile de olsa “28 Şubat’ın Lideri Süleyman DEMİREL’i” e-leş-ti-re-mi-yor-su-nuz?! Bu ne “yaman çelişki”dir böyle?! Rahmetli Alparslan TÜRKEŞ’in “27 Mayıs”taki “rolünü” dilinize pelesenk yapmayı biliyorsunuz amma?!

Üstelik “Asrın İmamı” merhum Bediüzzaman(k.s.)’ın ‘bir ülküsü daha’, ‘bir mefkûresi daha’ neticede gerçekleşmiş ve “Risale-i Nur Külliyatı” “Devlet”ce basılmış iken; bu feryâd, bu figân niye ki?!
Doğrusu içime sindiremiyorum…Üstelik ‘bir tık kolaylığı ile’ de artık günümüzde bütün ‘Risale-i Nur Külliyatı’na, hem de “bedava” bir şekilde ulaşıldığı “dijital çağ”da!
NETİCE-İ KELAM
Son günlerde dilime takılıyor: “Olmaz olsun böyle Meclis içi muhalefet, meclis dışı muhalefet…”
Son günlerde dilime takılıyor: “Allah(c.c.) rızası için oyumu/reyimi AK PARTİ’ye vereceğim” diye…
Son günlerde dilime takılıyor: Neredeyse “bütün darbeleri desteklemiş” ‘Gülen Hareketi’, “17-25 Aralık Süreci”nde de pekâlâ ‘Tipik Cumhuriyet Klasiği”ne ilâveten “Dost Modern Darbe” de yapmış olabilir!!!
“Kürevî” ve “Türkiye”miz ölçeğindeki “çarpıklıklar”da, mevcut “siyasî iradeye” de ancak bu kadar yapabiliyor, dedirtiyor gibime geliyor!
Hakeza, “iman-küfür”, “hilâl-haç” “mücadelesi” de “büyük kıyamete kadar” devam edecek elbette.
“Siyasî Şuur” sahiplerinin “Profesyonelliği” ise  elbette ki “fırıldaklık” olmamalı vesselam…
Sarıyer, 28.Şubat.2015
İsmet GÜLTEKİN

metgultekin@hotmail.com